"Hayal gücü bilgiden daha önemlidir. Bellek geçmiş zamandır, sonludur. Vizyon gelecektir, sonsuzdur." Albert Einstein
Türk otelciliğinin gelişmesini hiç de iyimser görmeyen Almanlar dikkatimizi çekiyor: "Hani başkalarının hatalarını yapmayacaktınız?"
Almanya'nın saygın gazetelerinden Frankfurter Rundschau, internet sitesinde Türk otelcilik sektörünün girdiği çıkmaza dikkat çekti.
Sektörün bulunduğu tehlikeyi "kapasite fazlası", "Düşük fiyatlar" ve "İmaj problemi" noktalarından oluşan bir "Şeytan Üçgenine" benzeten gazete, İspanya'nın Costa Del Sol ve İtalya'nın Adriyatik kıyılarındaki yapılan hataların benzerleri ve fazlası, Antalya'da yapıldığını öne sürdü.
Türkiye'deki turizm uzmanlarının ve bakanlık yetkililerinin yıllardır, "İspanyadaki örnekler gözümüzün önünde, göz göre-göre onların hatasın yapmayız" demelerine karşın aynı hataları "göz göre-göre" yaptıkları iddia edildi.
Gazete yazarı Thomas Wüpper'e göre, Türkiye'nin güttüğü tartışmalı turizm politikaları yüzünden "ucuzcu ülke" imajının daha da derinlerine girdiği muhtemel.
Dalyan'daki dünyaca ünlü İztuzu plajını iyi örnek olarak gösteren yazar, yıllar öncesi Dalyan'da büyük çaplı beş yıldızlı tesisler için Ankara'dan izin çıktığını ama STÖ'ler sayesinde bundan geri adım atıldığını yazdı.
Koruma altındaki Caretta Caretta'lar ve STÖ'lerin baskıları sayesinde o bölgenin kitle turizminin zararlı yönlerinden kurtulduğunun altını çizen yazar, buna rağmen bölgenin uluslararası turizmden payını aldığını, zira yaz aylarında yüz binlerce turistin akınına uğradığını söyledi.
Diğer sahil kesimleri için aynı şeyin söylenemeyeceğini hatırlatan Wüpper, kış aylarının kapasitesini düşünmeden yapılan otellerin getirdiği sosyal ve çevresel problemlerinin yanı sıra, imaj problemine de sebep olduklarını ifade etti.
"Ne pahasına olursa olsun" zihniyetiyle, kışın odalarını sosyal problemleri engellemek amacıyla doldurmaya çalışan otellerin bu konuda en büyük hata kaynağı olduğunu söyleyen yazar, kış aylarında odalarını kabul edilemez düşüklükteki fiyatlara pazarlamalarını, Türkiye'nin imaj probleminin başlıca kaynağı olarak gösteriyor. Bunu tetikleyen etken olarak da, kontrolsüz büyümeyi gösteren yazar, "Ucuzcu ülke" imajından kurtulmanın artık zor olduğunu ilave ediyor.
Belek gibi lüks ve pahalı tatil beldesi imajına sahip olduklarını iddia eden birçok 5 yıldız otelin bile, kış aylarında odalarını tam pansiyon 10 – 15 Euro'ya pazarladığını örnek göstererek, bu durumu ciddiyetsizlikle kıyasladı.
"Yazın lüks ve kaliteliyim deyip odayı 100 Euro'dan satacaksın, kışın o odayı ne diyerek 10 Euro'ya satarsın?" diyerek bir tutarsızlığa dikkat çeken Wüpper, Belek dahil, birçok tatil beldesini "Retorten Urlaubswelt" olarak adlandırdı: Tüp Bebek tanımıyla yola çıkan yazar, "Tüp tatil beldeleri" kıyaslaması yaparak, suni olarak yaratılmış ve annesiz babasız ve karakteri olmayan tatil beldelerine işaret etti.
Belek'teki otellerin ve çevrelerinin bu tanıma uyduğunu söyleyen yazar, turistler otelden tatilleri boyunca çıkmak istemiyorlarsa, bu durum o tatil yöresinin karaktersizliğini gösterir diyor.
Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın, "İspanya'nın yaptığı hataların aynısını yapmayacağız" sözlerine dikkat çeken gazete, Belek'te şimdiden 12 kilometrelik sahile toplam 50.000 yataklı 40'dan fazla devasa tesisin olduğunu ve yapılaşmanın halen sürdüğünü harırlattı.
Almanya-Essen merkezli "Türkiye Araştırmaları Merkezi" başkanı Faruk Şen: "21 milyon turistle, bu sene Rekor yılı saydığımız 2005'den daha fazla turist çekebiliriz. Ama 14,6 milyar Dolar girdi sağlamaları, gelirlerde %20'lik bir düşüşü işaret ediyor. Ziyaretçi sayısının artmasına özellikle doğu Avrupa turistlerinin daha fazla gelmesinden dolayı, Almanların sayısı %10'luk düşüş gösterdi."
Şen, Türkiye'nin pazarlama ve tanıtım stratejilerindeki derin hatalara dikkat çekiyor ve şunu örnek gösteriyor: "Kimi beş yıldızlı otel konaklamaları, Almanya'daki tur operatörleri artık hediye olarak – bedava – veriyor, sadece uçak ücreti karşılığı."
Almanların geri çekildiği piyasalara, Rusların ve diğer doğu Avrupa ülkelerinin girdiğini söyleyen yazar, bunların "aldatıcı sevinç çığlıklarına" sebep olduğunu yazıyor.
Doğal özelliklerini çoktan kaybetmiş olan Antalya/Kemer bölgesinden "Küçük Rusya" olarak bahseden yazar, Antalya ve civarının tabiat güzelliklerinin geri gelemez halde yok edildiğini ve bu gidişatla kış aylarında odaların doldurmanın imkânsızlığına dikkat çekti.
Avrupalının özellikle aradığı, suni parklar veya insan eliyle yapılmış doğa güzellikleri olmadığını, ilk haliyle kalmış doğa güzellikleri olduğunu hatırlatan yazar, Belek'te golf alanları açmak amacıyla kesilen 120.000 ağacın karşılığında başka bir yerde istediğiniz kadar "suni ağaçlandırma" yoluyla yüz binlerce yeni ağaç dikilmesinin, sahte bir teselli olacağını ifade ediyor.
Yazar, bu stratejiyle kısa vadeli daha fazla turist gelse de ve dolaysıyla daha fazla parasal girdi sağlansa da, bu paraların büyük bölümü aslında Avrupalı tur operatörlerinin cebinde kaldığını, bir kısmının da çok uluslu otel zincirlerine gittiğini ve Antalya havalimanını işleten Fraport örneğinde olduğu gibi, yine bir kısmının Avrupalı yatırımcıların cebine döndüğüne işaret ederek, çok düşük maaşlarla çalıştırılan ve kış aylarında işsiz kalan kişilere de çok fazla fayda sağlamadığının altını çizdi.
Kaynak: www.tourexpi.com