Sevgili GİZEM…

Bu dünyadan gidişinin ikinci yılı , ama hala aramızdasın. Hayattan ayrılmak, yaşamdan çıkartılmak anlamına gelmedi hiç.

Biliyorum çok uzun zaman oldu,  geçen sene 15 Ocakta da sana bir mektup yazmıştım. Bu yaşamda çok az keşke kullanmış olsam da, yine bir keşke  daha olacak. Keşke sana çok daha pembe, gökkuşağı gibi renkli ve iç açıcı satırlar yazabilseydim. Biliyor musun, her sabah güne merhaba derken, bugün çok şey farklı olacak diyerek tebessüm ediyor, ancak akşam kafamı yastığa koyduğumda iç çekmekten öte bir şey yapamadığımı fark ediyorum.

Gizemim, minik kuşum, “ kandıramazsan kandırırlar gülüm”  şarkısına attığın kahkahalar hala kulaklarımda çınlıyor. Ne kadar da içten bir gülüştü . Sen biliyormuşsun meğer, o küçücük kendine has dünyanda ağlanacak halimize gülmeyi biliyormuşsun. Algılayamadığın bu büyüklerin dünyasında ters giden olaylara kahkahalar atmasını biliyormuşsun. Bizi kandırıyorlar, biz de   k a n ı y o r u z   minik kuşum.

Gerçekleri algılamamak belki de insanı daha  huzurlu kılıyor, kim bilir. Çoğu zaman kör, sağır ve dilsiz oluyoruz. Üç maymunu oynamak  kendini sağlama almak oldu artık.  Her ortamda, her fırsatta ses çıkaranların seslerini kesiyorlar. İşte o zaman o buz gibi toprakta yatandan, sessiz karanlık dünyaya gömülenden farkın olmuyor. Senin anlayacağın minik kuşum,  bizler sadece fazladan nefes alıp, karnımızı doyurup, bizi avutan ve uyutan televizyon kanallarının karşısında  yorumsuzca yaşıyoruz.

Eskiden idealizm maddiyattan önce gelirdi. İdoller vardı, örnek aldığımız, kendimize hedef koyduğumuz amaçlarımız vardı. Kişiliğimizle gurur duyduğumuz davranışlarımız, işimizle başarıya imza attığımız sonuçlarımız vardı. Bir duruşumuz vardı hiç değişmeyen. “Karakterli adammış” dedirten kişilikler vardı. Çok şeyimiz vardı Gizemim, çok şeyimiz vardı. Artık bunların bir önemi kalmamış biliyor musun? İnsanlıkmış, dürüstlükmüş, emekmiş, başarıymış bunlar önemsiz. Önemli olan ne biliyor musun, o bir metre kefene koyup götüremediğin maddiyat. Arkanda neler bıraktın Gizemim, sana yardımcı olan hayati araçların, oyuncakların, sevdiklerin. Hangisi seninle birlikte gitti? Bıraktığın en güzel şey 12 yıllık varlığın, gülüşün, sevgin, kokun ve hala sıcaklığın. Bu güzellikleri unutanlar var minik kuşum, göçüp giderken arkaya bırakılacak onca güzel şey varken, sadece kötü anılar bırakacak o kadar çok kötü insan var ki, bunlara şahit olmayışın şans belki de. Senin minicik dünyanda, gökkuşağı hala çok renkli ve sıcacık. Bizler çoktan gelgitlere terk edildik, kısaca umutlar yavaş yavaş kayboluyor, her geçen yıl biraz daha fazla…  Gizemim keşke sana daha farklı şeyler yazabilseydim. Belki de geçen senenin mektubunu göndermeliydim yeniden, değişen çok şey olmadı ne de olsa …Mekanın cennet biliyorum.

PS: “…Dört mevsimlik bir sene olsa ömür, “keşke”, onun güzüne denk gelir. 

Hepten vazgeçmek için erkendir, telafi etmek için geç… 

Mağlubiyetin takısıdır “keşke”... 

Kaçırılmış fırsatların, bastırılmış duyguların, harcanmış hayatların, boşa yaşanmış ya da hakkıyla yaşanamamış yılların, gecikmiş itirafların ağıtıdır. 

Çarpılıp çıkılmış bir kapıda, yazılıp yollanmamış bir mektupta, göz yumulmuş bir haksızlıkta, vakit varken öpülmemiş bir elde, dilin ucuna gelip ertelenmiş bir sözdedir. …”   CAN DÜNDAR

Yayın Tarihi
15.01.2012
Bu makale 10234 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Ölümler hep olacak.Yeterki insanlık ölmesin!

hüseyin 16.01.2012

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!