Aynaya bakmak sıradan bir şey olmamalı. İnsanlar aynanın karşısına geçip, yaka paça düzelterek, saçlarına şekil vererek, rujlarını tazeleyerek, dişlerinde kalıntı var mı diye kontrol ederek kendilerine ayna tuttukları sürece çok yol alınmayacağı açıkça ortada. Oysa farklı bir bakıştır aynanın karşısında durabilmek. Aynaya bakınca yüzündekini, saçındakini, dişindekini değil, içindekini, ruhundakini, yüreğindekini görebilmektir.
Çok önemlidir aslında her sabah yüzünü yıkadıktan sonra birkaç dakika aynada kendini süzmek. Hesaplaşmaktır aslında, kendinle, çevrenle, dünyanla.
Çoğu zaman korkarız bu yüzleşme anından. Derin düşüncelere dalınca gözlerimizi kaparız, kendimizden kaçarcasına. Bazen de dalar gideriz, çok uzaklara. Kayboluruz koca bir boşlukta.
Kaçırmamak, gözleri kendi gözlerine dikmek, en derine inmek. Aynaya bakınca kişinin ne gördüğü önemlidir aslında. Yan yatan saçını mı, dişindeki maydanozu mu, eksilen ruju mu, yoksa vicdanını mı, yaptıklarını ve yapacaklarını mı?
Aynaya bakmak, yüzleşmek kendinle, vicdanınla.
İnsan olmaya ne kadar yakın, ne kadar uzak
ne kadar doğru, ne kadar eğri
ne kadar dürüst, ne kadar yanlış
ne kadar adil, ne kadar acımasız
ne kadar mert, ne kadar namert
ne kadar seviyor, ne kadar seviliyor
ne kadar mutlu, ne kadar mutsuz
ne kadar esir, ne kadar özgür
ne kadar fedakar, ne kadar bencil
ne kadar cesur, ne kadar korkak ?
Ardı arkası kesilmeyen sorular. Aynaya baktığın sürece domino gibi uzarlar. İşte kendinle yüzleşme anında kaçına cevap verebiliyoruz ve kaçına olumlu cevap bulabiliyoruz, bu insan olmanın, insan kalmanın sicilini oluşturuyor. AYNA AYNA SÖYLE BANA VAR MI BENDEN DÜZGÜNÜ BU DÜNYADA? Dürüstçe, kendimizi kandırmadan, yanıtlayabiliyorsak, o zaman hayatımızdaki tüm aynalar amacına ulaşmış oluyor. Ha bazen de, bir başka kişi kendi aynamız olabiliyor, daha az zahmetle bir anda kişiliğimizi görüyor ve izliyoruz. Şansımız varsa tabi…