“Benim çocuğum çok akıllı”, kaç kez duymuşuzdur bu cümleyi? Bize söylenmiştir zamanında, biz söylemişizdir, ya da etrafımızda sürekli karşılaştığımız, kulağa alışılmış gelendir. Ne zaman minik bir çocuk yaşının üstünde bir davranışta bulunsa, hemen büyük bir gururla,” zeki çocuk “ diye bahsederiz. Biraz daha büyür, okulda standart üstü başarı elde eder yine aynı şekilde” kime benzemiş acaba, zekasını babadan mı, anneden mi aldı” diye espriler yaparız her zaman. Ne güzeldir ki, “zeki olmayı” minik elleriyle başarısına, ya da aldığı notlara bağlamak. Bazen bilimsel testlere” IQ” denen ölçeğe, ya da genel sınavlarda aldığı başarı sırasına göre . Çocukluk, gençlik derken,bir bakarız büyük adam olmuşuz. “ Zeki adam” olmuşuz, ama her ne hikmetse zekamız artık ne minik ellerimizle başardıklarımızla ölçülüyor, ne de aldığımız notlarla. KPDS, UDS, ne de KPSS gibi sınavlar ölçü oluyor toplumda. Bilim adamıysanız, yazdığınız makaleler, yürüttüğünüz Tübitak projeleri de sizden “ zeki adam “ diye bahsetmelerine neden olmuyor. Ne etiketiniz, ne de bilimsel kariyeriniz toplumdaki çoğu insan için bir şey ifade etmiyor. Kriterlerin değiştiğini görüyoruz. Ölçekler değişmiş, “ zeki insan” “işini bilir insan” olmuş bir anda. İşini bilmek ise muhteşem bir eve sahip olmak, en lüks arabaya binmek, en pahalı restoranlarda yemek, hesabın iki katı bahşiş bırakmak, giysilerde markaya öncelik vermek, seyahatleri yurt içi yerine yurt dışında geçirmek ve buna benzer daha sıralanabilecek bir ton kriterler. Yetişkin “Zeki “ insanlara kimse nereden alıyorsun bu zekayı diye sormuyor.Büyüklerin dünyasında zeki olmak için bilim de gerekmiyor, ilim de. “Zeki “ insanın parası vardır, bu zeka seviyesini arttırır, zeki isen güç vardır, bu da paranı arttırtır. Bir şekilde bir çembere adım atar ve sürekli büyüyerek dönersin. “Zeka parayı, para zekayı doğurur”. Keşke bizler “zeki” insanları , doldurulan keseler yerine, üretilen fikirlere göre sıfatlandırmayı yeniden denesek, dolu cüzdanlar ve banka hesapları yerine yeniden yazılan,okunan kitapları,gazeteleri, bilimsel araştırmaları ölçü alsak. Keşke insanı insan yapan erdemin beyin gücü, vicdanın sesi olduğuna inanmayı başarsak, paranın her kesede olabileceğine, ama zekanın her beyinde , vicdanın her yürekte yer alamayacağını kabul etsek. Keşke “zeka ölçeğini” tekrar çocukluktaki, gençlikteki değerlere göre sıfatlandırabilsek. Ne güzel olurdu, vicdan rahatlığı içinde “zeki” olmayı başarabilsek. O zamana dek vicdanınızın sesi hiç susmaması dileğiyle…