Küçücük bir çocukken gözümde büyüttüğüm ne kadar da ilginç hayallerim vardı. Bir ömür yaşasam hepsini gerçekleştirmek mümkün değildi sanki .
Hayallerim ve ben, her zaman yaşamımın en önemli kısmını oluşturdu .
Şekerli leblebiler, karamelli şekerler, damakta yapışan daha çok margarin tadında çikolatalar, , ucunu sivriltip birbirimize batırdığımız pembe beyaz naneli şekerler, mabel sakızları ve kargıya dolanmış rengarenk macunlar… Bir de “popfriko” vardı, unutamadığım güzellikler.
Öğretmen çocuğu olmak, babamızın maaş gününü beklemek demekti. Babam maaşını alacak, biz de istediğimiz şekerlemeyi yiyeceğiz. Ne de güzel günlerdi bunlar, istediğimiz zaman alamadığımız, yiyemediğimiz şekerlemeler, dört gözle beklediğimiz maaş günü:) Ucunu sivrilte sivrilte tükettiğimiz ve aynı zamanda bitmesin diye özen gösterdiğimiz naneli şekerli çubuklar.
Ayda bir kitap alır, arkadaşlarımızla değişerek okurduk. Ayda alınan bir kitaba karşı okunan on kitabımız olurdu. “ Dans eden çaydanlık” hatırladığım ve hala kütüphanemde duran ilk kitabım. Sayfaları sararmış, ama anılarla dolu. Nasıl da mutlu olurduk, küçücük şeylerden, nasıl da beklerdik maaş gününü…
Her şeye sahip olamamak, istediğinde istenileni alamamak, arzulananlar için beklemeyi bilmek, sanırım sahip olunca değerini bilmeyi getiriyordu.
Anneannemin merdivenlerinde otururken, hep hakim olup suçluları cezalandırmak isterdim. O yaşlarda suçlu kimdi diye sormak gerekirse, büyük bir çaba ile incelttiğim naneli çubuklarımı kıran diğer çocuklardı. Büyüyüp para kazanmak isterdim hep, neden mi? Babalarının maaş günü olmadığı için şekerli naneli çubuk, mabel sakız, popfriko alamayan arkadaşlarıma da şekerlemeler alabilmek için.
Okuyup büyük adam olup dedeme “vita” yağı alacaktım, o zamanlar tereyağı dururken “ vita” yağını lüks olarak algılanan bir dönemde ne kadar da lüks bir hayalmiş meğer. Dönüp bakınca tebessümle hatırlıyorum tümünü.
Keşke hayallerim hep çocukluğumdaki gibi ulaşılamaz büyüklükte görünen şekliyle kalabilseymiş, ben büyüsem de onlar hala olduğu yerde durabilseymiş. “Babam ve oğlum” filmindeki çocuğun dedesine sorduğu gibi.”Dede,insanlar büyüdükçe hayalleri küçülür mü?” Sanırım öyle…
İnsanların bitmek tükenmek bilmeyen hayalleri hep olacak. Onlarsız bir yaşam mümkün mü? Ben gerçekçiyim diyen insanların bile, kafayı yastığa koydukları an, hayalleri sarar etrafı.
Varsa oturduğu bir dairesi, müstakil bir evin hayalini kurar, varsa küçük bir arabası daha büyüğünün hayalini kurar, bu sene yurt içi bir gezi yaptıysa, seneye yurtdışı hayali kurar, oğlu varsa kız hayali, kızı varsa oğul hayali, bir şekilde olan olmayanın hayalini doğurur. Hayallerde sınır yoktur.
Dikkat etmek gerekir, hayaller gerçek yaşamı dışlamayacak , hiçe saymayacak kadar olmalı. Hayaller kurarken, ayaklarımız yerden teması kesiyorsa, işte o zaman risk faktörü oluştururlar. Bu küçüklüğümüzdeki şekerli naneli çubuk hayallerine benzemez.
Hayaller ancak yaşanabilecek, yaşatılabilecek kadar büyüklükte ve gerçekleştirebilecek kadar mantık çerçevesinde olmalı. Eğer hayalleriniz elimizdeki mevcut imkanları aşıyorsa, işte o zaman hayallerimizle birlikte mutsuzluğumuz başlar. Onlar sadece hayalde kalmaya devam ederken, bizlerde her geçen gün içimizden kopan bir takım şeylerin getirdiği umutsuzluğa kapılır, ve hayal kuramaz hale geliriz. İsyanlar , sorgulamalar, irdelemeler, çaresizlik ve yaşamdan kopuş başlar.
Hayaller kurmak, yapabileceklerimizin ölçüsünde, bir ön çalışma boyutu olmayı geçmemeli. Hayaller kurmak, gerçek yaşamı destekleyen ve süsleyen aksesuarın ötesine geçmemeli. Hayaller kurmak, kendini kötü hissettiğinde alınan bir ağrı kesiciden farklı olmamalı. Hayallerin sadece hayalde kalabileceğinin bilincinde de yaşanmalı.
Hayallerimiz gerçekleştiği zaman yeni hayallerin peşine düşeriz. Hayaller aslında hedeflerimizdir. Hedef diye belirlemek daha zahmetli ve sorumluluk getirdiği için biz hayal demeyi tercih ederiz. Hedeflerimiz vardır, ulaşmak istediğimiz. Bunlara kavuşmayı başardığımızda hedefimize ulaşmış oluruz. Hayallerimize ulaşamadığımız zaman hedefe ulaşamamaktan daha az üzüntü duyarız. Tesellisi daha kolaydır.
Hayaller bizi bir sonraki güne taşıyandır, hayaller bizi yaşama bağlayandır, hayaller umutla gerçekleşmesini beklediklerimizdir. Hedefler ise kendimize ve karşımızdakilere beklentiler doğurur. Bu da bizi zorlar.
Tüm bu duygular içinde hayallere sarılarak, yine de gerçeklerden uzaklaşmadan bir yaşam kucaklamak, insanın kendi için çizdiği yaşamı daha kolayca göğüslemesini sağlar.
Hayallerimiz ve bizler dileriz herkes için en güzelini yaşatır. İnsanlarımız için, Türkiye'miz için, en önemlisi çocuklarımız ve gençliğimiz için, el ele verip onların hayal dünyalarını olduğundan daha da çok karartmamak için, gelin bizler gerçekçi olalım, hayalleri onlara bırakalım, onlar büyüyünceye dek hayaller onların olsun…
Sevgiyle kalın….