Günümüzün bitmek tükenmek bilmeyin sorunları, kendi yarattığımız bu sorunlara çıkar yol aramak için giriştiğimiz çabalar, her kafadan çıkan farklı farklı çözüm önerileri…
Yoruldum, güncel sorunları takip etmekten yoruldum… Sürekli kendini tekrarlayan, hiç bitmeyecekmişçesine karşımıza çıkan aynı nakaratlar. Korodaki katılımcılar değişiyor, ses tonları değişiyor, eda tavır değişiyor, ama nedense söylenen şarkı sözleri hep aynı. Her gün büyük bir heyecanlı açıyorum gazeteleri, büyük bir beklentiyle basıyor parmaklarım bilgisayarın tuşlarına, acaba bugün farklı bir şey okuyabilir miyim, belki bugün karşımıza güzel bir haber çıkar mı diye…
Hayal kırıklığı, yine kayıp bir gün daha. Karamsarlık sarmış etrafı. Umutsuzluk var. Çaresizlik. “İzliyoruz, yaşamımızı bir film şeridi gibi izliyoruz. Kayıp gittiğini göre göre, giden tek günün geri gelmeyeceğini bile bile izliyoruz. Bekliyoruz, birilerinin bizim için bir şeyler yapmasını, kendi kendimizi aldatarak bekliyoruz. Özünde beklentilerimizin ne olduğunu kendimiz bile adlandıramazken, birilerinin bizi anlamasını bekliyoruz. Biz ifade özürlüyüz sanırım, yoksa neden anlaşılmıyoruz ki bunca zamandır.
Sosyoloji dersinde “Çekirdek Aile” diye bahsederdi hocamız hep. Bende bu terimi çok severdim. Örneklerdi, eğer çekirdeğin içi, özü sağlamsa, çürük değil ise, o çekirdekten binlerce çekirdek doğar… Ne kadar güzel bir örnekleme. Bizim yanlışlar çekirdekte yatıyor. Bizi biz yapan ailemize pek özen gösteremiyor muyuz yoksa? SEVGİ, SORUMLULUK, DÜRÜSTLÜK, AHLAK, ÇALIŞKANLIK, HOŞGÖRÜ bunları eksik mi yaşıyoruz, yaşatıyoruz, çekirdeğe baştan mı zarar veriyoruz? Öz eleştiri yapmak gerek. Hatalarımız kendimizde yatmasa, bu toplumu toplum yapan bizim aileler temelde sağlıklı durmayı başarabilse, sizce bugün yaşananlar yaşanır mıydı?
Ben yurt dışında büyüdüm.25 yaşımda döndüm memleketime. Beni ben yapan kuralları orada edindim. Ve o toplumdan aldığım en büyük ders sorumluluk ve çalışkanlık. Herkes bir şeylerden sorumlu ve yaptığı işin hakkını vererek yapıyor. Kimse “Hans şunu yaptı Uwe bunu yaptı “ peşinde değil. Ne yapmamız gerekiyor, belirleyelim, birlikte yapalım. Kural bu. Sen ben olayı yok. Toplum var, yapılması gereken işler ve belirlenen hedefler var. Kişisel saldırı anlamında tek bir hamle yok. Dışarıda birbiriyle hiç alakası olmayan iki insan, hatta bir birini sevmeyen iki insan, aynı işin altına el koydularsa, incinmeden, incitmeden, toplumun yararına işlerini çok düzgün bir şekilde yerine getirebiliyor. Hakaret eden politikacı görmedim, birbirlerine saldırırken, o insanların da aile hayatı olabileceğinin unutulduğunu, çocukları babalarını ve annelerini bu durumda izleyerek üzüldüklerini düşündürecek bir olaya şahit olmadım. Medeniyet ise, evet, karşılıklı iletişim, sorunlara yaklaşım, çözüm, el ele ve birlikte medeni bir şekilde ele alındığı, bir ülkede büyüdüm.
İzliyorum, benim oğullarım, hatta tüm çocuklarım, emek vererek okuttuğum binlerce evlatlarım, onlar aynı şansa sahip değiller. Yazık, örnek olamadık, olamıyoruz, uzun süre de olamayacak gibi görünüyoruz. Hatalıyız. Biz büyükler çok hatalıyız. Öfkeyle, kinle, intikamla hareket ederek, verdiğimiz hasarın farkında değiliz. Biz karşımızdakine güvenmiyoruz ki, çocuklar nasıl güvenmeyi öğrensin. Biz hep ikilemde, hep şüphede, hep korkuda gezinirken, onlar nasıl güçlü olsun, nasıl cesur olsun. Nasıl hayata adım atabilsin ki…
Dik durmayı, cesur olmayı, başarabilmeyi öğretmek gerek. İnsanları eleştirmeden, yargılamadan önce anlamak gerek. Yapıcı eleştireler peşinde olmalıyız, yıkıp, alt üst edip, sonra da uzaktan bakıp, nasıl kalkacaklar bunun altından, gibi bir zihniyet olmamalı.
Çocuk hata yapar. Anne/ Baba ceza verir.
- Çocuğu için endişe duyan aile önce yapılan yanlışı anlatır, doğrusunu gösterir, tekrarının olmamasının gerektiğini izah eder ve eğer tekrarı olursa o zaman bir ceza alabileceğini açıklar. Ve tüm bunları yaparken de endişe duyduğu kişi canından çok sevdiği evladıdır. Çünkü amaç doğruyu öğretmektir.
- Çocuk hata yapar, yapılan hatanın karşısında nedeni açıklanmadan çocuğa ceza verilir, odasına gönderilir, kapısı kapatılır, en çok sevdiği bir şeyden mahrum bırakılır. Çocuk anlamaz, neden ve niçin, yanlış nerede? Sadece ceza almıştır, o kadar. Cezasını çeker ve yine gün devam eder. Anne baba verdiği cezanın onu dizginleyeceğini düşünürken atladıkları bir konu vardır. Bu çocuk aynı hatayı istemeden ikinci bir kez daha yapabilir. Lakin hatanın nerede yattığı ona açıklanmadan ceza yemiştir. Onun için doğru önemini yitirmiştir. Çünkü aldığı cezanın acısını hissederken doğruları araştıracak duygu yok olur.
Buna karşın karşısına alınıp tüm ayrıntılarıyla açıklama yapılan ilk çocuğun ikinci bir kez aynı veya benzeri hataya düşme olasılığı yok denecek kadar azdır.
Bizlerde belki toplum olarak hatalara birlikte göz atıp, elele çözüm yolu bulmak için bir hamle yapmalıyız. Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar, Hiç, ibret alınsaydı tekerrür edermiydi?”. Hatalarımızdan ders alma vakti geldi geçiyor bile….çok geç olmadan artık bir aile olduğumuzu kavrayalım…Aynı çatı altında kocaman bir aileyiz, düşman değiliz, ben anlamakta zorlanıyorum, ya siz?
Ben ülkemi çok seviyorum,..