"kumdan kurabiyeler"

Öylesine izlemek. Yaşamı izlemek, olayları izlemek, insanları izlemek. Kendini izlemek. Dedeman yürüyüş yolu, konyaaltı plajı, ya  da belediyenin oyun parkları kendimi dinlemenin,  etrafımı izlemenin en güzel yerleri. Dün akşam üstü yine elimde kitabımla banklarda , kedinin kendini güneşe teslimi gibi, oturup birkaç sayfa okumak istedim. Güneşin sıcaklığı bedenimden çok yüreğimi ısıtıyordu. Dalıp dalıp gitmemden kaynaklanan  sayfaların tekrar tekrar okunuşuyla  nihayet kitabı bir kenara koymam gerektiğini fark  ettim.
Önümde cıvıl cıvıl çocuklar. Ellerinde birer kürek, birer kova, kum değil ama, en az kum kadar zevkle oynadıkları tozla karışık çakıl taşları. Kimi avuçlayarak kovasına dolduruyor, kimi kürekleriyle büyük çaba içersinde. Her hamlede havaya kalkan tozlar, o şirin yüzlerde gözlerin kıpır kıpır açılıp kapanmasına neden oluyor.
İzliyorum. Defalarca önündeki çakıl taşlarını kovaya doldurup bir yandan diğer yana boşaltan bir ufaklığı izliyorum. Anlamsızca belki, sadece boş bir kovayı doldurup, diğer köşeye boşaltmak. Neden diye sorma lüksüne sahip değilim, çünkü onun minik dünyasındaki amacını bilemiyorum. Yüzündeki ifade çok mutlu. Arada bir burnundan akanlara dil uzatıp, yarı toza karışmış halde yalarken  yüzündeki huzuru görmemek mümkün değil. Belli ki bir hedefi var. Bir yerden diğer yere bir yığın oluşturmak. Bunu eliyle iterekte yapabilir elbet. Ama elinde bir araç var kullanması gereken. Çokta güzel başarıyor.
Gözlerim yavaştan başka bir gruba doğru kayıyor,  bir avuç şirin kız çocuklarından oluşan  güzellikler.
Doğa ne kadar da altını çiziyor her şeyin. Tipik anne rolündeler. Ellerinde birer kalıp, birer kürek. Çakıl taşlarıyla  pasta yapmaya çalışıyorlar.  Defalarca o minik eller kalıpları doldurup boşaltıyor, ama bir türlü istenilen şekil çıkmıyor, çünkü malzeme yok. Ben üzülüyorum, keşke bir kova kum, bir şişe su olsa da minikler amaçlarına ulaşsa diye. Ama üzülen sadece ben oluyorum. Onların hayal dünyalarının zenginliği, olması gerekeni olmuş gibi yaşamaları, gözlerindeki parıltı ve gülümsemeleri her şeye bedel şekilde, mutluluklarını gösteriyor. Birbirlerine “pişirdikleri” pastaları ikram ediyorlar. Yavaşça yanlarına sokuluyorum. “bir parça da ben alabilirmiyim” diye soruma gelen cevap “olmaz, bunlar gerçekten pasta değil ki, biz oyun oynuyoruz sadece”. Bir anda duraksıyorum, onların dünyasında sadece kendi hayallerine yer var. Ben yetişkin olarak o hayallere ortak olamam, çünkü etmiyorlar.
 Yaşamda da çoğu zaman bir çoğumuza “saçma” gelen tutumlar vardır,anlam veremediğimiz. Farklı olan bir durumu anormal olarak adlandırdığımız,saçmalık dediğimiz. Oysa sadece farklılığı kabul edebilsek, ve o farklılıktaki güzelliği yakalayabilsek belki her  şey çok daha güzel olacak. Birimiz diğerini izlerken yargılamadan, eleştirmeden, sorgulamadan izlemeyi başarabilsek, tıpkı çocukların dünyası gibi hoşgörüye açık olabilsek. Birlikte paylaşıp birlikte hayaller kurabilsek. Çakıl taşlarından kurabiyeler yapabilsek, karşılıklı ikram edebileceğimiz. Ne güzel olurdu bizim kendi koyduğumuz çizgileri aşan insanlara da kucak açabilsek. “Saçmalık, delilik” diye adlandırmak yerine, farklı güzellik diyebilsek, ne güzel olurdu kum havuzundaki  o miniklerin dünyası kadar huzurlu ve mutlu bir dünya yaratabilsek…Kimbilir belki bir gün bizim de bir kovamız, bir küreğimiz ve bize sunulan doğru malzemelerimiz olur , hep birlikte paylaşabileceğimiz kurabiyelerimiz…


 

Yayın Tarihi
14.04.2009
Bu makale 11550 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
dayıcım sende potansiyel var =)

Çağla 15.04.2009

keşke bizler de onlar kadar cesur olabilsek hocam... hayallerimiz var bizim ancak rüyalarda kurabildiğimiz; onlar ise hayallerini yaşatarak yaşayabilme yeteneğideler... yüreğinize sağlık. sizi çok seviyoruz!

alper dindar 15.04.2009

Çok güzel anlatımm.. Mükemmel bi yazı.. Elinize yüreğinize sağlık hocam..

İsa Sözen 15.04.2009

HAYAT MAALESEF, O SUYU O KUMU BULAMASAKT A VARMİŞ GİBİ DAVRANIRIZ ÖYLE DEĞİL Mİ, BAZEN YOKLUKLAR İÇİNDE SOFRADA DAHİ AZ BİR KATIKLA OF NE KADAR DA ÇOK YEMİŞİM DİYE KALKMAZ MIYIZ BAŞKALARI DOYSUN DİYE, KEŞKE BUNLARI YAPARKEN ÇOCUKLAR GİBİ OYUN OLDUĞUNU KABULLENE BİLSEK, KEŞKE O KUM HAVUZUNDA OLABİLSEK DE O HAVUZDAKİ KUMLARI HER NEYSE HEPBİRLİKTE PAYLAŞA BİLSEK, NE GÜZEL OLURDU DEĞİL Mİ...

hüseyin küçükbalıkçı 15.04.2009

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!