Uzun zaman oldu iki satır yazmak için zaman ayırmayalı. Belki de ben de birçokları gibi “umursamazlar ordusuna” katıldım ve farkında değilim.
Her geçen gün sessizliğe bürünenler, yorumsuz kalanlar, etrafına dönüp bakmayanların sayısı artışta. Bu tutum korkunun sonucu mu yoksa bezginliğin mi çözemedim. Belki de her ikisi. Gündemde yeni bir olay karşısında bir anda alevlenen bir kor, bakmışınız kısa bir süre sonra yanmış kül olmuş. Hakkında günlerce, haftalarca hatta aylarca konuşulan, tartışılan konular, olaylar, uğrunda gözyaşı dökülen insanlar unutulmuşlar bile. Hak hukuk diye haykıranlar sessizliğe bürünmüşler. Çaresizlik mi, çıkar yol bulamamak, görememek mi, içeridekilerden biri olma korkusu mu, ya da gerçekten “nasıl olsa bir işe yaramıyor” düşüncesi mi, anlamak zor. Ama açık ve net bir durum var ki, gidişat kötü. Herkes kendi kabuğuna çekilmiş halde, izlemede mi, yoksa uyumakta mı bu da belli değil.
Kısa bir zaman öncesine kadar en azından yazılanlara gelen yorumların sayısı oldukça çoktu. İnsanlar kendileri değerlendirme yapmasalar, yapamasalar bile, mevcutlara katılıp “doğru/yanlış” gibi fikir beyanlarında bulunurlardı. Şimdilerde bu da yok.
Evet, sindirilmiş insanlardan oluşan bir kitle büyümekte. Kimileri korktukları için, kimileri de bezdirildikleri için. “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın”, “ bu memlekette adamı sorgusuz sualsiz içeri alırlar, ilk duruşmaya çıkartılana dek yıllar geçer” endişesi bir hayli büyük. Haksız da değiller elbette.
Demokraside yaşıyoruz ya hani, düşüncelerimizi özgürce ifade edebiliyoruz ya hani. Yıkıcı değil yapıcı düşüncelerle ülkemize katkıda bulunacağız ya hani. Hani fikir özgürlüğü doğrultusunda kendimizi ifade edeceğiz, güzel yurdumun, başına getirdiğimiz “adil” yöneticilere hesap sorma hakkımız var ya hani. Hani bu hakkımızı kullanmak için sözde demokrat yollarla, bize sunulan sözde haklarla bu ülkede yaşayan bireyler olarak söz sahibi olduğumuzu hissedeceğiz ya hani. Hani bize söz hakkı, düşünme hakkı, fikirleri özgürce söyleme hakkı vermişler ya hani. Bu haklara rağmen sonra yine de neden bu “özgürlüğü” kullandın diye bir de içeriye tıkarlar ya hani. Hani bu ülke bizim ya, hani bu ülke bu topraklarda yaşayanların ya. Devlet her birimize kucak açan ya. Devlet bize sahip çıkan ya. Bize güven veren, kendimizi güvende hissettiren ya. Devlet aile ya.
Neden herkes korkuyor, neden herkes sindirildi, neden herkes kendi kabuklarına çekildi? Neden kimse hesap soramıyor, sorsa da bedel ödetirler diye korkuyor? Nedenler ortada, bunları bile kimse dile getiremiyor. Zaman zaman konuşabilenler ya susturuldular ya da parayla satın alınıp sustular. Nereye doğru gittiğimiz açıkça ortada. Güdülen bir toplum oluyoruz. Sorumluluktan kaçan, hatta korkanlarız. Bizim hayatımız, bizim ülkemiz hakkında alınacak tüm kararları, karar verme yetkisini tümüyle başkalarına bırakan zavallı sindirilmiş bir toplum yapısı sergiliyoruz.
Kendi çalıştığımız kurumlara bakalım, çok uzaklara gitmesek de olur. Yanlış giden birçok şeye rağmen, fikir beyanından kaçan çok insan görüyoruz. Sessiz sessiz kendi içimizde eleştiriler duyuyoruz, kimse bir üst mercie söylemeye cesaret edemiyor. Ya ters teperse…
Derste bir fikir atıyorum ortaya, dersle ilgili, ya da konuyla, kimseden çıt çıkmıyor. Neden fikir beyanı yok diye düşünmeye gerek yok.” Ya hoca takarsa”. Sıralarda başlıyor sindirilme duygusu, korku, endişe; Tüm hayata taşınması kadar doğal ne olabilir. Düşünen, eleştiren, karar verebilen, sorumlulukların altına imza atacak yürek taşıyan genç bir nesil görmek ne güzel olur. Yaşam sadece yeni moda cep telefonlarından, açılan yeni eğlence mekânlarından ibaret değil. Yaşam, hayatı ve gündemi bire bir takip etmekle başlar ve bu hayata dair her ne varsa, katkıda bulunmakla. Başkaları sizlerin adına karar vermesin, sizin hayatınızla ilgili size ters düşen, ideallerinizi öldüren, sizleri birey olarak tek tip yetiştiren bir sistemde boğmasın. Okuyun, düşünün, etrafınızda olup bitenleri takip edin, fikir üretin ve eleştirebilen insanlar olun. Unutmayın biz koyun sürüsü değiliz. Çobanlara ihtiyaç yok, etrafta korkutan çoban köpeklerine de ihtiyaç yok. Bizler beyni olan insanlarız. Güdülmek koyunlara özel. Biz güdecek beyne sahibiz. Gittiğimiz yol her ne kadar karanlık görünse de, bu yolun ucunda aydınlık var buna yürekten inanmak gerek. Kimse ama hiç kimse bu kadar kör olamaz, olmamalı…