Anlaşılır gibi değil. Maçın son dakikalarında 1-0 öndeyiz, kazanıyoruz derken durduk yerde kendi kalemiz iki gol atıyoruz, artık bir mucize gerekli, ama bu küresel "maçta" mucizelere yer yok ve Türk turizmcisinin yıllar boyu zorlu çalışması boşuna gitti.
İki ayrı manşet
Türkiye, son bir ay içinde ikinci kez dünya basının manşetlerine çıktı.
Birincisi: "Türk Mucizesi – Türk gibi mücadele etmek, başarıyı getiriyor"
İkincisi: "Türk mucizesi – Türk gibi demokrasi, bir şey yokken, sistem çökmek üzere"
Belki de en güzel tespiti Kültür ve Turizm Bakanımız Ertuğrul Günay yaptı:
"İddialar doğru olsa da, olmasa da, yaşananlar çok vahim"
Yani, her iki davayla ilgili sonuçlar ne olursa olsun, kaybediyoruz. 1-0 öndeyken, kendimize iki gol attık bir kere, ve maçın bitmesine az kaldı. Artık bir mucize gerek, elbette küresel bir yarışta mucizelere yer varsa…
Son yıllardaki Avrupa'da müthiş bir atak yaparak, etkili bir dış tanıtım ve gelişen turizm sektörümüz sayesinde özlediğimiz bir "21. Yüzyıl Türkiye'si" imajını yarattığımız düşünüyorum.
Herkes 2000'li yılların modern, kalkınan ve demokraside ilerleyen bir Türkiye projeksiyonuyla, "Orta Doğu ve Balkanların "Huzur Adası – Türkiye" görüntüsüyle karşılaştı ve aklında tuttu.
Değişik kültür, din inanç ve dünya görüşü ve yaşam tarzına sahip 40 ülkeden ailelerin, yaşlıların, çocukların geldiği, mutluluk ve huzur içinde tatil yaptığı, bir marka olma olunda hızla ilerleyen turizm ülkesi olma yolunda ilerlerken; Bir 'Huzur Adası' – Türkiye imajını yaratmak için, herkes, ama özellikle biz turizmciler çok uzun ve yorucu çalışmalar yaparken; tam bu yıllar süren zorlu çalışmanın meyvelerini alacak iken… kendi kalemize iki gol attık ve o unutturmaya çalıştığımız eski Türkiye imajı birden tekrar Avrupalının zihinlerinde elbirliği ile canlandırıverdik.
Son bir aydaki bu iki gelişme yüzünden, maalesef yine 1960 ve 1980'lerin "Kriz ve darbeler ülkesi – Türkiye" resmini çizdik ve çizmeye devam edecek gibi görünüyoruz.
Dünya yine Türkiye'ye bakıyor: Gazeteler Türkiye haberleri ile dolup taşıyor.Milyonlarca dünya insanın gözünde:
Gitti güzelim "Türk Sahilleri", "Türk Otelleri", "Türk misafirperverliği", "Modern ve demokratik Türkiye" görüntüleri
Geri geldi "Askeri darbeler", "Siyasi krizler", "Kapatılan Partiler", "Demokrasi özrü" ve "Toplumsal çalkantılar"
Maalesef kendi şaşkınlığımız içinde, ülkece geleneklerimize uymayan çok değişik tutum ve çırpınışlar içine girebiliyoruz.
Durduk yerde, hatta en rahat olmamız gereken zamanlarda, kendi kalemize gol atabiliyoruz ve küresel maça bir–sıfır geride başlıyoruz.
Ama bu sefer daha da kötüsünü yapabildik, kendi kalemize iki gol birden attık. Maalesef iki – sıfır geriden başlıyoruz.
Milli takımımızın Euro 2008'de yarattığı mucizeyi yaratamazsak, bu maçı kazanmamız imkânsız görünüyor. En azından bu devrede kazanamayız, zira bu küresel yarıştaki ekonomik, siyasi ve toplumsal "maç kuralları" futbol kurallarına benzemiyor, maalesef mucizelere yer yok. Ekonomide seyirci tezahüratına ile maç kazanılmıyor.
Kabadayı Demokrasi:
Bir tarafta nispeten demokratik modellere sahip ülkeler var ve bu modeller dünya tarafından kabul görüyor, diğer tarafta ise özellikle 3üncü dünya ülkelerinde yaygın olan yarım-, sahte-, kırık-, taklit-, kopya-, göstermelik-, emprovize- ve dikte edilmiş demokrasi modelleri var, yani demokrasi kelimesinin sadece anayasalarında yazılı olan ülkeler.
Kısaca, 1. Lig demokrasiler ve 2. Lig demokrasiler, hatta 3. Lig demokrasiler var.
Türkiye hangi demokrasi Liginde oynuyor?
Son 7 yılda dünyaya ümit veren Türkiye, son yıllarda sıkça yaşadığımız gibi, tam bir üst Lig'e çıkacakken, uzatmalarda yine kendi kalesine 2 gol atmayı becerdi. Hem de ne gol…
Dünya'ya ekonomide, kültürde,sporda,turizmde kafa tutacağımıza, kendimize kafa utuyoruz. Türkiye'de insan enerjisi kaçağı var. Enerjimiz elektrik kaçağı gibi boşa akıyor, gidiyor. Kendi etrafında çaresiz dönen dinamo gibi boşa enerji saçarak yaşıyoruz.
Uzatmalarda kendi kalemize attığımız bu iki gol öyle bir zamanda geldi ki, Euro 2008'de aldığımız olumlu imaj, turizmde yaptığımız olumlu atılım ve yatırımlar, dünyada artan saygınlığımız, ekonomideki toparlanmamız bize büyük güç katmışken, "AKP Kapatma Davası" ve "Ergenekon Davası" adıyla kendi kalemize iki gol birden attık.
Dahası, rakibimiz iyice zayıflamıştı: Küresel ekonomik kriz, ABD'ye nerdeyse 1929 Ekim'inde yaşanan ikinci bir "Kara Salı" yaşatıyor, AB, tarihinin en yüksek enflasyon rakamını kaydetmiş, Rusya'da hayat pahalılığı en üst düzeylere çıktı, Irak, bizsiz yapamayacağını anladı, Çin, artan petrol fiyatlarından dolayı, "ucuz işçilik – Düşük maliyet" hesaplarının tutmadığını açıkladı. Yani, rakibimiz zayıflamış, kendi derdiyle uğraşır halde ve yıpranmışken… Kendi kalemize iki gol attık.
Genciz, çalışkanız, çalışmak istiyoruz, ama Türkiye küresel treni yine kaçırıyor. Birbirimizin ayağından çekip bindirmiyoruz, binemiyoruz bir türlü bu Anadolu raylarının üstünden geçen mutluluk, ferah , adil ve zenginlik trenine.
İktidar da, muhalefet de şunu göremedi, göremiyor:
Türkiye, önemli bir ivme kazandı, rakiplerimiz önemli bir darbe aldı, zaten 1–0 öndeyiz;
Yapmamız gereken, bir süre daha uyumlu görünmek, bu küresel ekonomik krizin ortasında, sektörlerimize destek olmak, toplumsal ve siyasi uzlaşı aramak.
Biliyorum, Ankara’daki gelişmeler hepimizi geriyor ve ürkütüyor; ben bu aralar yine Şeyh EDEBALİ'den, Osman Gazi'ye Nasihat'ını cebimde taşıyorum zaman zaman, gün içersinde okuyorum. Siz de yapın ve tanıdığınız siyasilere de gönderin. Belki unutanlar, bilmeyenler olabilir aralarında:
"Ey Oğul!
Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana... Güceniklik bize; gönül almak sana.. Suçlamak bize; katlanmak sana.. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana.. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana.. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana... Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana.. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana..
Oğul!
Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarlarında savrulur gidersin.. Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkar ve iradene sahip olasın!.. Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir. Milletin, kendi irfanın içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır.