Bu yılın son günleri, Bayramın ilk günlerine denk gelmesi, kendi içinde zaten çok şey ifade etmiyor mu? Belirsizlikler, hayal kırıklıkları, umutlar ve ince hesaplarlarla geçirdiğimiz bu yılı, Bayramla bitiriyoruz. Bayramın sonunda ise, yepyeni bir yıl, yepyeni düşüncelere sahip bir dünya ile devam edeceğiz.
Yolumuz bayram öncesi Almanya’dan Ankara’ya düştü: TOBB Üniversitesinde MBA öğrencileri ile derse giriyoruz.
Konumuz: girişimcilik
Bakışlarından zeka, enerji ve bilgi fışkıran yaklaşık 35 genç arkadaşa girişimcilik konusunda ve son pazarlama teknikleri konusunda bazı bilgileri aktarıyorum: Hepsi büyük bir ilgi ve merak ile anlattıklarımı dinliyor, bazıları not alıyor; Hepimiz kendimizi derse kaptırmış girişimcilik konusunun son 30 yılda gösterdiği değişikliklerin derinlerine indiğimiz noktada kendimin tüm 35 yıllık iş ve çalışma hayatımda turizmden başka hiçbir iş yapmadığımı söyledim:
Biraz şaşırdılar…
Öğrenciler ile birkaç saniye göz göze geldikten sonra:
"turizm kendi içinde o kadar geniş bir bilgi ve beceri yelpazesi barındırıyor ki, iyi bir turizmci olmanız için bir tarihçi, yazar, şair, ressam, müzisyen, sporcu, mimar, sanatçı, hukukçu, tarımcı, reklamcı, pazarlamacı, sosyolog, psikolog, siyasetçi ve tabii işletmeci olabilirisiniz: hatta bu yetenek ve becerilerin ne kadar fazlasına hakimseniz, o zaman, o kadar iyi bir turizmci olursunuz. Turizmcilik mesleği tüm pozitif ve human görüşe sahip kardeş meslekleri içinde barındırır, besler hatta geliştirir" dedim ve konuyu hemen şuraya bağladım:
“Gelecek hepimizin daha donanımlı, daha üretken olmamızı şart kılıyor.”
İş yaşamınızdaki bireysel rekabet gücününüz size gelecekte o büyük kapıları açacak veya kapalı tutacak:
Kariyerinizde icra ettiğiniz işte diğer adaylara karşı rekabet üstünlüğünüz devamlı olarak yoklanacak, sorgulanacak.
Bundan kaçış yok. Ya bugün, ya yarın, Yeni düzende hepimiz bu test ve imtihandan geçeceğiz.
Herkes kendine şimdiden sormalı.
Gelecekteki yeni bir yapılanmaya giden Dünya ve Türkiye’de yaşam ve kariyer mücadelesinde sizi koruyacak, muzaffer kılacak rekabet kılıcınız ne kadar keskin, kalkanınız ne kadar kalın?
Bilinmeli ki:
"Bu kriz Dünyanın ekonomi ve ticaret salonundaki pencereleri sonuna kadar açtı, hatta bazılarını kırdı...Geçmişte kalmış başarı kalıpları havada uçuyor, yere düşüp parçalanıyor.
İşletmelerin,tesislerin kurum ve kuruluşların her biriminin tek tek tozları alınıyor;
Her sektörde iç-temizlik, reorganizasyon, yeniden yapılanma ve zihinsel ve fiziksel gençleşme ve gelecek planlama ve tayin etme gündem oluşturuyor.
Soru işaretleri koyuluyor, tartışılıyor;
Ayıklamalar yapılırken soruluyor:
İşe yarayanlar, yaramayanlar kim?
Geçmişte kalmışlar, gelecekte lazım olacaklar,kaynak yaratanlar, kaynak tüketenler kim?
Son kullanım tarihi çoktan geçmiş gelişimi ve değişimi engelleyen bayat düşünceli statükocular hangileri?
Gelecek için sürdürülebilir yeni, sağlıklı, dayanıklı, şeffaf ve yenilikçi sosyal yaşam, eğitim ve iş alanları oluşturacak vizyoner ileri görüşlüler nerede, hangi departmanda görev yapıyorlar?
Sadece kişiler değil, metodlar, tarzlar, alışkanlıklar, geleneksel sistemler, her şey yeniden hesaplanıyor, tartılıyor, ölçülüyor..
Dünyanın iç çamaşırları değiştiriliyor:
Şeffaf Zaman başlıyor;
Şeffaf siyaset, şeffaf ticaret, şeffaf girişimcilik, şeffaf işletmeler ve şeffaf ürünler yola çıktı, Türkiye'ye doğru yaklaşıyor:
Dünya bu şeffaf anlayışı daha esnek, daha flex bir gövde oluşturacak bir şekilde mevcut sistemlerine yeniden monte ediyor.
Kendimize karşıda dürüst olalım ve soralım:
Değişik siyasi görüşlerin beklentilere göre hesaplanan manüpulatif kişi başı milli gelirimizin karşısına hangi sürdürülebilir milli rekabet gücümüzü koyabiliyoruz?
Krizin tam ortasında yerel seçimler öncesi Toplum ve Ankara siyaseti olarak bu konulara ne kadar zaman ayırabiliyoruz:
Türkiye'nin neredeyse her köyünde yeraltı ve üstü ışık fışkıran tarihi medeniyet ve uygarlıkların kalıntıların yanına hangi gelecek kalelerini dikebiliyoruz?
Beklentiler, paydalar, çıkarlar ve fikirlerin yeniden formatlandığı bu günlerde Türkiye'de küresel şansını bilinçli olarak kullanabilecek mi? sorusuna siz ne cevap veriyorsunuz?
Bence yinede evet:
Şimdi sıra bizim beynimizdeki pencereleri açmaya geldi.
Sıra, yeni ürünler, yeni pazarlar, yeni piyasalar ve özellikle yeni kaynaklar yaratmaya geldi.
Bunun için yeni kahramanlara ihtiyacımız var:
Beynindeki pencereleri sonuna kadar açmış, küresel oksijenden sonuna kadar faydalanan, tüm bilinçsiz ve asılsız önyargılarını bu kış ayında beyin sobasında yakmış, kül etmiş verimli, yeni düşüncelerle donanmış, kuşanmış kahramanlar.
Eski kaynakları deforme edip, yeni gibi sunmak yerine, yeni kaynaklar yaratacak beyinlerin yönettiği icraatçı orduların sektörel yeni piyasa akıncıları..
Hazırlıklı olmalıyız.
Bireysel rekabet dünyada üstümüze yağmur gibi yağacak..
Bu değişen süreçte her ürünün , her üretenin rekabet gücü ve direnci imtihandan geçecek;
Önce kendimize bir soralım:
Benim, senin, Türkiye'nin ‘rekabet belgesi’ ile yeni ölçümlere ne kadar cevap verebileceğiz?
Çalışma hayatınızda bütünsel anlamda odaklaşmaya, iletişimi iyileştirmeye, kurumsal amaçları belirlemeye ve ülkesel, bölgesel ve yerel stratejik geri bildirim sağlamaya ne kadar hazırsınız?
Peki çalıştığınız müessese ne durumda?
İç-Eğitim/Kurumsal öğrenme/büyüme perspektifi sağlıklı mı?
Müşteri tatmini/ çalışan tatmini ölçütleri dengeli mi?
İlerisi için bir strateji haritası var mı? eğer varsa: siz ne kadar bu stratejinin bir parçası olarak kendinizi görüyorsunuz, görebiliyorsunuz?
Müşterileriniz bir çalışanı olduğunuz işletmenizi nasıl görüyor, değerlendiriyor?
Çalıştığınız işletmede kurumsal değer yaratma ve iyileştirme yeteneğiniz gündeme geliyor mu?
Müşterilerinizin biraz daha yüksek kar marjı ile tatil yapmalarını sağlayacak
müşteri değerleme kriterleri (customer value propositions) işletmenizin yönetiminde konuşulup, sizlere kadar bilgi ve ortak hedef olarak ulaşıyor mu?
Olumlu ve umut veren tespitlerde var..
Doğru sistemler, doğru eğitimler başarı getiriyor, bireysel rekabet gücünüzü artırıyor:
Dünyada zaten hergün Türk genel müdürlerin, büyük şirketlerin Türk uyruklu veya kökenli CEO’larının sayısı hızla arttığını izliyoruz.
Bu yeni düzende başarılı olabilmek için yeni insanlara, genç insanlara ihtiyaç duyuluyor. Bu kaynak için önce Türkiye büyük bir üs olabilir.
Türkiye bu yeni küresel hareketliliği ve değişimi doğru okuyup 5 yılını doğru oynarsa, 50 yıl rahat eder.
Türkiye’nin yorgun ve yaşlı Avrupa karşısında büyük bir şansı var;
Yeter ki, kendi kendimize gelecek için hiçbir engel, bariyer koymayalım.
Türkiye bilgiyi, görgüyü, tecrübeyi, vizyonu kendi topraklarında buluşturmalı, barıştırmalı ve yeni düzendeki tercihlerini dünyanın gözü önünde iyi ve doğru sıralamalıdır.
Turizme gelince:
Yeni yapılanmada yere sağlam basmak ve işleri sırasıyla yapmak durumuna düştüğümüz süreçteyiz. Paranın pahalı ve kıt olacağı bu dönemde öncelikle mevcut yatırımları sağlamlaştırmalı, daha verimli hale getirmeliyiz.
Yapılanmada, mevcut kaynakları bozmadan, para ve itibar kazanır hale getirip kazanılan yeni değer ve birikimler ile yeni kaynaklar yaratılmalıyız. Bu anlayışı ülkemizde siyaset üstü otomatiğe almalıyız.
Örnek olarak:
Pamukkale'ye 1 otel daha yapmak yerine, yeni bir 'Pamukkale' yaratmalıyız.
Turizmi bir ‘Halk Sanayisi’ne dönüştürerek yatırımlarının bugüne kadar tam olarak geri dönüşümünü sağlayamamış Pamukkale, Kapadokya, Mersin, Didim, Çanakkale gibi bölgelerimize bu yeni yapılanlamada öncelikli bir yer sağlamalıyız.
Mesele sadece turizm çeşitliliği değil.
Zaten turizmin nerdeyse her çeşidi yok mu Türkiye'de?
Mesele, bu çeşitliliği 'yeni düzen insanına' doğru tanıtmakta, doğru altyapıyı ve ulaşımı sağlamakta, çevreye ve canlıya saygılı olduğunu göstermektedir.
Bütün bunlarda ancak turizmdeki değil, beynimizdeki çeşitliliği doğru oluşturmaktan geçer.
Hepinize iyi bayramlar