ABD tarihinde ilk kez bir "siyahi" Demokratların başkan adayı olarak seçildi. Dünyanın bu zamana kadar en yakından takip ettiği Amerikan Başkanlık seçimlerine şahit oluyoruz. ABD, dünyanın en zengin ve en güçlü en 'ilme- bilme' yatırım yapan ülke olmasına rağmen son sekiz yıldır gelmiş geçmiş en kötü, en bilgisiz, en sıradan ve en vizyonsuz hükümet tarafından yönetildi. Bush yönetimi hem ABD'yi, hem de dünyayı çok kötü yönetmekle kalmadı, ABD ekonomisinde, uluslararası ilişkilerde neden olduğu tahribat malum.
Başkan Bush dünyamızın dingilini kırdı, şimdi gidiyor.
Oysa koskocaman bir bin yılın başlangıcına dünyanın en büyük askeri ve ekonomik süper gücünün lideri olarak başkanlık etme şansını yakalamış bir lider olmasına rağmen, küresel çağın ilk yıllarında 'ortaklaşa üretim, pazarlama, kazanç ve eşit kalkınma şansı' nı eli ile bir tarafa itmiş, içinde yaşadığımız küresel hızı bir küresel korku, şüphe rüzgarına dönüştürmüştür. Bunları yazarken 11 Eylül'ün Amerikan halkı üzerinde yaratığı korkuyu iyi hatırlıyorum, fakat Başkan Bush'un kendisinin de dediği gibi yanlış bilgi üzerine kurulu tahminler ile verilen aşırı tepki dünyamızı kökünden sarsmıştır. Yanlış kararlar ve dünya bilgisizliği ve isteksizliği medeniyetleri, dinleri, kültürleri ve yeni oluşan küresel tiçari hareketliliği önyargı, korku, şüphe ve tedirginliğe hapsetmiştir. En güçsüzleri, en fakirleri, en zayıfları küresel yarışta daha ilk adımları bile atamadan ekmeksiz, umutsuz ve çaresiz olarak evlerine dönmelerine mecbur kılmıştır.
Dünyadaki sıkıntıları öğrendikçe, karşılaştığımız gerçekler insanlığı daha fazla ürkütüyor.
Yaşlı ve yorgun dünyamız sürdürülebilir geleceğini arıyor.
ABD Başkanlık Seçimleri sanki "korku"yu yayanlar ve korkuya kapılanlar arasında bir hesaplaşmaya dönüşüyor. İster gelişmiş, ister gelişmekte olan, hatta gelişmek istemeyen dünya toplumlarının önemli bir bölümü yeniden umutlanıyor. Obama ismi Asya'da, Orta ve Latin Amerika'da özellikle Afrika'da şu an sihirli bir yıldız gibi göz kamaştırıyor. Dünya Amerika'yı artık başka türlü algılıyor. Eğer ABD dünyanın hamisi ve abisi ise o zaman vazifesini bizim çıkarlarımızı göz önünde tutması gerekir. Amerika dışı değişik ülkelerde Amerikan başkanlık seçimlerinde bizlerinde oy hakkımız olması gerekir diye düşünen ve bunu ciddi olarak söyleyen milyonlarca insanların beş kıtada tartışmalarına şahit oluyoruz bugünlerde.
Dünya Amerika'yı hiç bir zaman bu kadar tartışmadı.
Herkesin kafasında ve gönlünde 'kendi Amerikası' var, oluşuyor. Siyasi ve ticari otoriteler Amerika'nın kasım ayından sonra gireceği yola uygun olaral alternatif programlar üzerinde çalışıyorlar. Gelecek büyük çapta Amerika'nın yeni siyasetine endeksli.
Artık herkes biliyor. Amerika değişmeden dünya değişmez.
Dünya ülkeleri bir anlamda Amerika siyaseti üzerinde kendileri için de hak talep ediyorlar. Tayland'tan Küba'ya- Somali'den Kolombiya'ya, Hollanda'dan İspanya'ya kadar yüzlerce ülkede çok sayıda ekonomik ve sosyal dinamikler Bush devrinin dünya düzeni üzerinde yarattığı sosyo-kültürel ve ekonomik tahribatın tamiri için gün sayıyor.
Irak'a saldırıya başından beri karşı çıkan Obama'nın başkanlığa adaylığını açıkladığı günden bu yana "hope" ve "change", yani "umut" ve "değişim" haykırışı sadece ABD'de değil, dünyanın birçok noktasında ırkçılık, yoksulluk,yolsuzluk, açlık, hastalık, işsizlik ve umutsuzluk yüzünden itilmiş, kakılmış, unutulmuş, susturulmuş insan gruplarına bu kapkara zaman tünelinden çıkışı simgeleyen ışık gibi 'Umut' vaad ediyor.
Obama hakkında bilinenler ve iddalar birbiri ile yarışıyor:
1997 yılından 2004 yılına dek Illinois eyaletinde senatör olarak görev yapan Obama dünyamızın zorluklarını, acımasızlığını, itiş-kakışı, ırkçılığı bizzat yaşamış hayat tecrübesine sahip bir yeni tip evrensel siyasetçi protipi sergiliyor: Kasım 2004 tarihinde ise ABD Senatosu'na % 70'lik bir oy çoğunluğu almak suretiyle seçildi. Amerikan Senatosu'nun tek siyahi üyesi olan Obama ABD Senatosu'nda henüz 6 yıllık ilk dönemini tamamlamadan önce 10 Şubat 2007 tarihinde 2008 ABD başkanlık seçimlerine Demokratik Parti'den adaylığını koyan Obama hakkında bilinenler ve iddalar birbiri ile yarışıyor: Mutlaka Kasım ayına kadar bazı komplolar bunlara eklenecektir.
Irk ve din farklığının küresel suistimali:
Bazı medya, Obama'nın üvey babasının onu zorla İslam dinine zorladığını ve onu Endonezya'daki radikal İslamcı bir okula gönderdiğini iddia ediyor, diğerleri farklı dinlerden öğrencilerinin bulunduğu bir devlet okuluna gittiğini söylüyor. Kendisi ise United Church of Christ mezhebine bağlı bir Protestan Hristiyan olduğunu söylüyor.
Obama, etnik arka planıyla da tam bir dünya insanı. Kenyalı Müslüman bir aileden gelen babası, Harvard Üniversitesi'nde eğitim için geldikten sonra Kansaslı beyaz annesiyle tanışmış ve bir süre evli kalan çift Hawaii'de yaşamış. Barack Hussein Obama, 1961 yılında burada dünyaya gelmiş. Babası Kenya'ya döndükten sonra, beyaz anneannesi ve dedesinin yanında büyüyen Obama, annesinin ikinci evliliği sebebiyle 4 yıl da Endonezya'da yaşamış.Irk ve din farklığının küresel suistimalin tam ortasında , dünyamızda halen egemen olan dış görünüm ve ten rengi üzerine kurulu itibar yada itibarsızlığın klişesinin kıyılarında ailesi parçalanıyor.
Düşünüyorum ve kendime soruyorum:
Aile bireylerinin arkasından kıtalar ve medeniyetler arası göçün dalgalarında büyümüş olması acaba onu dünyamıza başka bir bakış kazandıracak yeni bir aydın olarak mayalamış olabilirmi? Yaşadıklarının tesiri altında gençliğinde bir gecenin en sakin en karanlık noktasında bu acımasız dünya düzenine karşı kendi kendine 'Değişim' için ant içmiş olabilirmi?
Barack Obama sadece ABD'ye değil Dünya ya "değişim" vaad ediyor.
Dört yıl önce bilinmeyen bir isim olan Obama,kasım ayındaki seçimleri kazanması durumunda ABD tarihinin ilk siyah başkanı olacak. Bu bile başlı başına bir devrim, bir umut, bir yeni gelecek çağrışımları yapacak ruhen ve fiziken kilitlenmiş dünya üzerinde. Evet, Barack Obama sadece ABD'ye değil, Dünya ya "değişim" vaad ediyor. Irkçılığın çok köklü, güçlü ve kurumsal olduğu ABD'de siyaset yenilenirse,o zaman bu büyük değişim Atlantik'ten Pazifik'e kadar dalgalanarak beş kıtaya özellikle Afrika ve Asya'ya yayılacak. Orta ve Latin Amerika'da siyasi depremlere vesile olacak:Fransa ve İngiltere de toplumsal kıpırdanmaları ve siyasi oluşumları beraberinde getirecek.
Gerekli olan adımları atabilecekmiyiz.?
Dünya siyaseti yeni bir hız, yeni bir anlayış kazanırken: bir çok sektör kendi içinde yeni açılımları, yeni fırsatları görebilecek, oluşturabilecek. Özellikle dünya turizmi yeni bir yapılanma için gerekli olan gerçek küresel adımları atabilecek.
Eğer turizmin hammaddesi barış, kültürler arası saygı, diyalog- doğa ve canlıya merhamet ise, ki mutlaka öyle!. O zaman bu inanç gerçek bir küresel ifade kazanmaya başlayacak. Üstünlük duygularından arındırılmış 'Obama Efekt'i ile toplumlararası yeni siyasi derinlik ve 'değişim'den turizm sektörünün payına düşecek olanlar belki şöyle sıralanabilir: ülkeler arası gerçekci paylaşımlar, sınır ötesi birliktelikler, geleceğe yönelik küresel planlamalar, projeler, doğa ve çevre kullanım için yeni şartlar. Küresel standartlarda eğitim, sürdürebilir yeni yatırım ve bölge destinasyon geliştirme ve yeni serbest dolaşım modelleri olabilir?
Wasington'tan geleçek her türlü yeni sinyal ve impuls'ler yıllardır beklemekte olan ve multiplikatör güce sahip dünyada ki enerji ve sinerji'yi harekete geçirecektir.
Bunların hepsi iyimser belki de şu an için naif düşünceler:
Zira, bu yazdıklarımın tam tersini düşünen cephe dünyada halen çok güçlü. Para ve siyasi kumanda aletleri tamamı ile onların elinde. Ve kim gelirse gelsin: petrol fiyatları artık kesinlikle inmez', biz dünya için yapacağımızı yaptık' diyorlar. Dünyada hergün daha fazla geçerlilik kazanan 'parası olan daha çok kazanır, zira, artık çalışarak para kazanma devri bitmiş, para spekülasyonları ile para kazanma devri başlamıştır'. 'Paranı akıllıca yatır, rahat et, isterse dünya batsın, banane' diyenler Washington'un korumacılığını kendileri için talep ederek karşı bir büyük blok oluşturuyorlar. Bu bloka göre dünyada artık 'yer çekimi' görevini 'para çekimi'ne devretti, bıraktı. Dünya 'Para'nın ve 'Finans Gücü'nün arkasına takıldı biryerlere doğru gidiyor, çekiliyor.
Dünyanın başkenti Washington ise halen statüko merkezi. Açılım ve yeni vizyonlara kapalı. Bu sistem içersinde zoraki olarak kendilerine yeni siyasi küresel lider, bir nevi 'yeni peygamber' arayanlara Washington yeni bir Kudüs olmayacak, kimse umutlanmasın, finans grupları, siyasi ve askeri güç odakları ve
son enerji kaynak ve yataklarının küresel spekulatörleri kendi geleceklerini 'Değişim'de değil 'ebedi statüko' da görüyorlar. Bu ve benzer ifadelere diplomatların, şirket lobicilerinin ve dünya siyasilerinin sık-sık uğradığı Washington'daki restoranlarda yüksek sesle konuşulduğuna şahit olabilirsiniz.
Bu kadar ucuz bir politika sergilenen yaşlı dünyamızın en taze topraklarında, bu güç odakları 'Beyaz Amerikan İşçi Sınıfı'nın oyları ile Obama'yı Washington yolunda çarmığa gerebilirler. Zira 'günü kurtar yüzyılı kaybet' zihniyeti algılaması yavaşlatılmış köhne kafalarda aynı hız ve sürat ile devam ediyor.
Obama'nın Washington yolunda 'Isa'nın Acıları' gibi yiyeceği her acımasız kamçı'nın yaraları kendisini destekleyen insanların gönlünde bir çiçek gibi umut saçacaktır.'