Böylesine iddialı bir başlık atıp cevap vermeye çalışmak için, sadece ülkemizdeki parametrelere bakmak kuşkusuz yetersiz olur. Böyle bir çabada, ülkemiz içindeki gelişmeler, ki bunlara bakanlığımızın alacağı tedbirler ve teşvik paketleri, yatırımcılarımızın bu inişi çıkışlı zamanlarda işletme becerilerine, piyasaları doğru okuma tecrübelerine bakmak çok önemli elbette.
Ama aynı zamanda, yurtdışı pazarlarındaki toplum psikolojisini, demografik tüketim eğilimlerini, sosyal ve pazar trendlerini, acentaların ve tur operatörlerinin de ruh halini, daha doğrusu: turizm dinamiklerinin bu durgunluk karşısında dayanırlılık gücünü, piyasaları ateşleme ve yönlendirme yetisini iyi incelemek gerekir.
Ve en önemlisi piyasaları hareket ettirici hassas noktaların koordinatlarını iyi tanımak, dinamikler arası ilişki ve ticari ağlarını dikkat ile izlemek çok önem kazanmaktadır.
Bu durum 2009 sezonunda (PDPT) 'pür dikkat piyasa takibi'ni şart kılıyor: Gün atlayan, saat kaçıran oda kaptırır, booking kaybeder..
Zaten sıkıntılar her yerde her şirkette fazlası ile mevcut:
Kimsenin başkasına yardım edecek, destek verecek gücü yok. Her dinamik önce kendini sağlama almak için elindeki gücü kullanacak.
Küresel krizin uluslararası destek programlarının start aldığı bu günlerde ülkemiz uluslararası ticaretten sert siyasete doğru kayıyor:
Hazırlıklı olun!
2009 yılı biz turizmcileri çok özel bir sınavdan geçirecek; Yılardır bir tanıtım, bir reklam sözcüğü olarak kullandığımız' dört mevsim' kavramını bu yıl kendi işletmelerimizin ticari akışında yaşayacağız.
Abartılı karamsarlıklar veya şişirilmiş beklentiler aynı oteller gibi yanyana sıralanmış bir şekilde sahillerde aylardır sezonu beklemiyormuydu zaten ?..:
Bugün baktığımızda her otelin forcastı'nın bir diğerinden değişik olduğunu görüyoruz: iyi, kötü ve çok kötü forcast'a sahip olan oteller var, Birkaç iyi rezervasyon aldığını söyleyen Lara ve Belek bölgesindeki bazı oteller dışında bookingler diğer otellerin beklentilerinin ve bütçelerin altında....şimdilik!
Şubat ayının ilk günlerinde piyasalardan gelen forecast'ları eline alan oteller değişik reaksiyon gösteriyorlar, bazıları "korkulacak birşey yok!" derken, bazıları önce şaşırıyor, sonra panik halinde; yılardır görüşmediği Avrupadaki seyahat acentaları ile çeşitli tanıtım ve satış kampanyalarına yapabilmek umudu ile Avrupa piyasalarına hücum ediyor ve son dakika kararı ile bazı yurtdışı workshop ve roadshow'lara katılıyor..
Özetle; kriz dönemlerinde piyasalarların bulanık sularında derinlere inip, muhtemel müşteri kaynaklarını doğru tespit ederek, parametreleri daha analitik ölçmek durumundayız.
Avrupa piyasalarında Türkiye'nin bu yıl turist çekebileceği gerçek kaynaklara göz atmak istiyorum:
Yorum ve karar sizin:
1. Kriz korkusundan bu kış tatil yapmamış olanlar
Avrupa'da güçlü bir şekilde hissedilen ekonomik krizin topluma olan psikolojik tesirleri, Mayıs ayından itibaren hafifler. Yeni yılın ilk 'çalışma yorgunu' tüketiciler, 9 aydır o güne kadar geride tutukları tatil ihtiyaçlarını yeniden düşünürler. Kimiler last minute satışlarından faydalanarak derhal tatiline başlar, kimileri psikolojik rahatlık için, rezervasyon yapar. Diğerlerini tatile çıktığını görenlen: 'keşke bende gitseydim' diyecekler: Bir patlama şeklinde beklediğim ilk rezervasyon dalgası, Mayıs – Haziran ayında olacaktır. Bu durumda, Mayıs – Haziran arası gelen rezervasyonlardan oluşacak forecast'lar, hayati önem taşıyacak.
2. Çocukların "Tatile değil, Türkiye'ye gidelim" baskıları
Mayıs ayında yaşanacak bir başka gelişme ise, Türkiye'deki resort otellerinin son yıllarda özellikle 'çocuk-dostu' modellerinin meyvesi olarak bize geri dönüş yapacak. Havaların ısınmasıyla ve yaz tatillerinin yaklaşmasıyla, 0 – 14 yaş grubu tüketiciler, ebeveynlerine baskı yapmaya başlayacaktır. Avrupalı tüketicinin tatil tercihinde, çocukların ne kadar güçlü bir karar verme etkeni olduğunu hepimiz biliyoruz. En güzel çocuk menüleri, çocuklara gösterilen en iyi güler yüzler, en gelişmiş kaydıraklar, kısa uçuş mesafesi ve kriz dönemindeki en serin ücretsiz dondurmalar, içecekler, ksacası çucuklar Cenneti bizde, Türkiye'de olmuştur bugüne kadar.
Ülkemiz , en çok çocuk müdavim müşteri kitlesine sahiptir.
Artık her Senti iki kere düşünen, varsa yoksa 'all inclusive' konsepti düşünen tüketicilerin tercihine, bir de çocukların baskısı gelecek. Çocuklar, eski tecrübelere ve arkadaşlarından duyduklarına bakarak, ebeveynlerine çikolata tadındaki Türkiye'ye gitmelerine baskı yapacaklar:
"Tatile değil, Türkiye'ye gidelim!"
Bu Türkiye'in rakiplerine karşı en büyük kozu, Bu kozumuzu bu yıl Avrupa kamuoyunu yeniden ciddi olarak duyurmamız, toplam aile paket tatil fiyatı açıklayarak, piyasaların akışını Türkiye'ye çevirmemiz diğer satışlarıda ateşleyeceği gibi uçak doluluk oranlarınıda dengeleyecektir.
3. +50 yaş grubu ve emekliler
Avrupa'daki medyanın kriz yorumları, hatta artık devletlerin bile iflas edebileceği, emeklilik maaşlarının garanti altında olmayışı gibi abartılı ve korku verici haberler özellikle +50 yaş grubu ve emeklileri derinden endişelendirdi. Avrupa'nın soğuk ve yağmurlu kış aylarının önemli bir kısmını sıcacık güney ülkelerinde geçirmeye alışmış olan bu kesim, bu sefer Avrupa'nın o soğuk, yarı karanlık, ıslak ve bazen karlı ortamında kaldı. O yarı karanlık ve soğuk ortam sadece kemiklerine işlemedi, ruhlarına, yaşam zevklerine de işledi. En geç 2009 kışında bu endişeleri epey hafiflemiş olacak, üstelik sadece ılıman iklime de ihtiyaç duymayacaklar, özellikle Wellnes ve Spa olanaklarına da ihtiyaç duyacaklar. Profesyonel ürün paketi ve dostça çağrı karşısında dayanamayak hem vücütlarını arındırmak hemde ılıman iklimlerde fiziken rahatlamak ve zindeliklerini geri kazanmak için Wellnes otellerine doğru yönelecek olan bu müthiş devasa müşteri kitlesine bu yıl devamlı, durmaksızın çağrı ve davet yapmamız tatil arzularını yeniden yeşertecektir.
Bu konuda son derece donanımlı olan Türk Otelleri, bu konuda biçilmiş kaftan sayılır. Bu konuda kimse elimize su dökemez: Bunu herkes bilmeli, tabii potansiyel müşteride bunu duymalı, öğrenmeli:
Aralıksız olarak doğru yerde , doğru yaklaşım ve etkinlikler ile bu konudaki zenginliğimizi ve fiziki gücümüzü bir daha sökülemeyecek-çıkarılamayacak bir şekilde iyasalara çivilemeleyiz.
Nasıl kumar denince Las Vegas akla geliyorsa, Welness, Spa ve uzun kış tatili dendiğinde Türkiye'nin akla gelmesi için ciddi piyasa tantım ve anlatım çalışmalara kendimizinde inanması ve katılması gerekmektedir..
4. Patronundan korkan işçi kitlesi
Kriz döneminde işini kaybetmekten korkan büyük bir Avrupalı çalışan kitlesi var. İşini kaybetme tedirginliği yaşayan, bir de bunun üstüne medyanın felaket telalığı etkisi altında kalan bu ana müşteri kitlesi'nin okula giden yaşta çocukları olmayanları Eylül'den sonra devreye girecek. İşini kaybetme korkusunu ilk tehlikesini üstünden atan bir işçi, en geç Eylül ayında zayıflayan medya baskısı ve kriz söylemlerinden cesaret alarak, yıl boyu çalışmanın da getirdiği yorgunluktan doğan dinlenme ihtiyacını dile getirecek ve büyük ihtimalle Eylül, Ekim ve Kasım ayında bir tatil patlamasına sebep olacaklar. Bunu şimdiden değerlendirmeye alan Avrupalı acenta ve tur operatörleri yakın bir tarihte 'Altın Sonbahar' diye tanıtım ve promosyonlara başlayacaklar
5. Destek paketleri ve büyük kongreler
Büyük şirketler, sadece kendilerini değil, franchise olsun-olmasın, bayilerini de harekete geçirecekler….Bayi ağını yeniden yapılandıracak ve onlar ile çok daha paylaşımcı bir şekilde ya eski pazarları yeni kampanyalar ile iyice tgarayacaklar, yada bilinen müşteri kitlesine çok daha değişik bir sunum ve kapmpanya teknikleri ve geliştirilmiş ürün yapı ve içeriği ile yaklaşım yaklaşım gösterecekler. Artık kriz söylentilerinin para etmeyeceği, 'tasarruf etmeliyiz' sözünün bayatladığı sonbahar aylarında kongre sektöründe hareketlilik artacaktır:
Şirketler kendi sektörlerinde öne geçme çabası ve piyasa payını arttıma gayretleri hızla artacaktır: Yazı atlatıp ayakta kalan, hatta bazı büyüyerek sonbahara ulaşan şirketler tavır değiştirerek eskiden daha fazla bir şekilde kongre ve incentive faaliyetlerine önem vermek durumunda kalacaklar.
Tesislerimizin lobilerinde bilgiçlik yapmak yerine tüm arta kalan enerjimiz ve zamanımız ile bizzat piyasaların içinde olup; doğru kararı,doğru zamanda, doğru piyasada alarak zor geçeceğe benzeyen 2009 yılında da işletmelerimizi başarıya doğru taşıyalım.