2009 turizm sezonun Dünya'da ve Türkiye'de kazananları ve kaybedenleri arasında sürpriz isimler var.
5 dilde yayın yapan Avrupa'nın en büyük seyahat bilgilendirme portalı Tourexpi.com , Avrupa’daki on binlerce üye seyahat acentası çalışanlarıyla yaptığı ortak anket ve çalışma sonucu, Dünya'da ve Türkiye’de 2009 turizm yılının kazananlarını/kaybedenlerini sıraladı.
Aşağıda sıralanmış olan isimler, Tourexpi’nin Avrupa’da on binlerce üye seyahat acentası çalışan ve yöneticilerinin fikir ve görüşlerine de yer verilerek oluşturuldu. Bu görüşleri değerlendiren ve kendi araştırmalarını da yapan Tourexpi.com, “Dünya'nın ve Türkiye’nin 2009 sezonunda kazananların ve kaybedenlerin” listesini oluşturdu.
Kazananlar
Türkiye
Küresel ekonomik kriz, Türk turizmcilerinin verdiği ilk ‘Kriz imtihanı’ değil. Daha önce birçok krizle karşılaşan Türk turizm sektörü, bu krizlerden öğrenmiş olmalı ki, bu sefer hızlı, etkili ve doğru tepkileri verdi. Ülke tanıtımında ve pazarlamasında derhal Avrupalı tur operatörleriyle işbirliği yolunu seçen turizm bakanlığı yetkilileri, bu çalışmalarının meyvelerini derhal aldı ve bu meyveleri 2010 yılında da sepetinde bilecek.
Türk otelcilik sektörü, kısır ve sonu gelmeyen tartışmalara girmeden, kendini ‘Herşey Dahil’ pazarına kaliteyi düşürmeden hızla adapte etti ve pazarlama stratejilerini kriz ortamına uyarladı.
Başta Türk Havayolları olmak üzere, Sunexpress, Pegasus, Atlasjet, Sky, Onur Air, Anadolujet ve diğer Türk havayolu şirketleri, büyük yabancı şirketleri pazar dışında tutmasını ve akıllı yatırımlarla Türkiye’ye yönelik yurtiçi ve yurtdışı uçuş pazarının kontrolünü ele geçirdi. Böylece çok çeşit alternatifler yaratarak, kaynak pazar ülkelerinin turizm temsilcilerinin baskı kurmasını engelleyen Türk havacılık sektörü, önemli bir başarıya imza atmış oldu.
THY
Dünya havacılık devleri birer birer küçülme veya iflas yolunu seçerken, THY, istikrarlı şekilde büyüyerek, bu endüstrinin dikkatini çekti. Lufthansa, British Airways küçülme yolunu seçerken, Air France/KLM gibi devler, kapasite küçülttü.
Asya’nın en büyük ve itibarlı havayolu şirketi JAL (Japonya Ulusal Havayolları), battı, batacak. ABD, Asya ve Avrupa’da 2009 yılında 70’den fazla namlı havayolu şirketi seferlerini sürekli durdurdu, kimileri birleşmeyle kurtuldu. Bu sıralarda THY yolcu sayısı ve filo büyüklüğü açısından sürekli büyürken, imajını da parlattı. Yabancı flaş isimlerle (örn. Kevin Costner) reklam kampanyaları başlatan THY, Manchester United veya FC Barcelona gibi dünya markalarının sponsoru olmayı başardı.
Gloria otelleri
Bir ülke kriz dönemlerinde her ne kadar toplu halde önlemler alsa da, kurum veya şirket bazındaki cesur kararlar, akılcı stratejiler ve yenilikçi projeler her zaman meyvelerini verecektir. Buna belki en iyi örnek Gloria otelleri oldu. Türkiye’de en yüksek müdavim (tekrar) müşteri oranına sahip olan Gloria otelleri, dünyanın birçok ayrı noktasında profesyonel pazarlama ekipleri ve sistemleri kurdu. Her ülkenin özelliklerine göre çalışan bu ekipler, Gloria otellerine nerdeyse 365 gün sürekli doluluk yaşattı ve Gloria ismini Türkiye’nin uluslararası en güvenilir markası haline getirdi.
Lykia ‘LinksGolf’ (denize sıfır golf sahası)
Son yılların belki de en cesur yatırımını gerçekleştiren Türk otelcileri arasında Silahtaroğlu ailesi geliyor. Türk turizmini 30 yıldır yenilikler ile tanıştıran bu 'duayen aile' bir ilke daha imza attı. Türkiye’de daha önce bulunmayan ‘LinksGolf’ (denize sıfır golf sahası) tesisine büyük paralar yatıran ve bu sahaya dünyanın en önemli golf ustalarını ve önemli golf turnuvalarını çekmeyi bilen Silahtaroğlu ailesi, bu yatırımın ne kadar yerinde olduğunu ispat etti ve sürdürülebilir turizm için en iyi örneklerden birini verdi.
Sensimar otelleri 'Denizdeki eviniz'
TUI grubuna bağlı Side’de bulunan Sensimar oteli, yorgun Avrupalı turiste Side’yi tekrar sevdirdi. Müşterilerden aldığı yüksek memnuniyet yorumları, Avrupalı seyahat acentalarının dikkatini çekti. Otel değerlendirme sitelerinde de el üstünde tutulan Sensimar, özellikle kaliteli ve yüksek hizmet standardında tatil arzulayan' deniz ile iç içe olmak isteyen' otantik, taze ve lezzetli yemek arayan Avrupalı turistlere huzurlu bir ortamda tatil olanağı sunuyor. Uzun yıllardır Turk turizmine hizmet veren Emirhan Oteller grubu ile ortak gerçekleştirilen Türkiye’deki ilk Sensimar Side Resort & Spa Oteli, Sensimar grubu arasında en başarılısı olarak gösteriliyor. Sensimar Side Resort & Spa Oteli’nin samimi ve sıcacık havası, diğer otellerin aksine devasa bir tesis olmaması, bunun yerine orta ölçekli olmasından kaynaklanıyor.
Fettah Tamince
Türk turizm şirketlerinin yurtdışında da çok başarılı bir rekabet gösterebileceğini ispatlayan en önemli isim Fettah Tamince oldu. Türkiye’den sonra yurtdışında da emin adımlarla istikrarlı bir büyüme gösteren Tamince’nin kurduğu isim Rixos, dünya piyasalarında aranan bir isim ve marka oldu. Son olarak 2009’da Ankara’da Rixos otelini açan grup, Lara’da 5 yıldızlı bir oteli ve ‘7 Yıldızlı Otel’ olarak tanınan Sungate otelini de grup işletmesine katarak büyümeye devam etti. Tam anlamıyla entegre bir turizm faaliyeti gösteren Fettah Tamince, otel inşaatını kendisi yapıyor, ortak buluyor, işletiyor, pazarlıyor. Buna belki en iyi örnek, 2010 yılında Dubai’de açılacak olan yeni otelidir. Tamince, ayrıca 2009’da Dubrovnik Rixos oteliyle de büyük bir başarı yakaladı ve dünya pazarlarında en çok konuşulan Türk otel yatırımcısı olarak tanındı.
Ali Sabancı
Pegasus havayolu şirketini 2009 yılında uluslararası platformda akılda kalan ve başarısıyla konuşulan bir marka haline getiren Sabancı, TUI’nin de hisse sahibi olduğu Almanya’nın en büyük ikinci havayolu olan Air Berlin’e yüzde 19 oranında ortak oldu. Kırgızistan devletiyle kurduğu ortak şirketle beraber uluslararası büyümeye devam eden Pegasus şirketi, hava taşımacılığının küresel pazarında önemli bir güç haline geldi. Ali Sabancı’nın önümüzdeki yıllarda şirketlerini borsaya da kote ederek hava taşımacılığında kıtasal güçler arasına girecek. Sabancı, kendi grubunu yeni fikirleri ile Türkiye’nin dışına taşıyarak, gelecek yıllarda tarihi değişikler yasayacak olan ulaşım sektöründeki güç dengelerini lehine çevirmesi ve bu sektörün en büyük kuruluşlarının başında olması bekleniyor.
Dedeman otelleri
2009 yılı, Türkiye’de kökleri çok eskiye uzanan Dedeman grubu için yurtdışına atılım yılı oldu. Türkiye’nin en tecrübeli otelcilerinden Birol Kaymas’ın ülke koordinatörlüğü ile Suriye kamu ve özel şirketleri ile Suriye’de ortak oteller işletmesi, uluslararası alanda büyük ve olumlu yankı getirdi. Suriye’de başlatılan bu çalışma, Suriyeli gençlere turizm sevgisi ve hizmet anlayışını öğretiyor.
Dedeman yakında Ürdün, Irak ve başka Arap ülkelerinde açacağı otellerle de, Arap dünyasına Türk otelcilerinin bilgi, beceri ve tecrübelerini de aktaracak.
ABD
Euro’nun ABD dolarına karşı önemli oranda değer kazanması, Avrupalıların ABD’ye akın etmelerinin tek sebebi değildi elbette. Bir de Obama faktörü vardı. Sırf G.W. Bush ismine duyulan negatif hisler ve ona karşı oluşan olumsuz imaj, sayısız Avrupalıyı ABD’ye seyahat etmekten alıkoyuyordu. Barack Hüseyin Obama, tam tersi bir imaj çizmeyi başardı ve yıllardır ABD’ye gitmek isteyen ama sırf Bush ismi yüzünden gitmeyen sayısız Avrupalı, 2009’da ABD’ye akın etti. Elbette ABD’li turizmciler de kendi önlemlerini aldılar. Otelcilik sektörü fiyatlarını ortalama yüzde 15 indirdi, alışveriş merkezleri, turistlere yönelik özel kampanyalar düzenledi. Las Vegas kumar cennetinde geceliği 60 dolara odalar satıldı.
Low Budget oteller – Motel One
Özellikle Avrupa’da adeta bir fenomen haline gelen düşük ücretli oteller (Low Budget Hotels), mantar gibi yerden çıktı ve hızla çoğaldılar. Düne kadar bu piyasaya sırf imaj ve prestij yüzünden ‘Asla girmeyiz’ diyen uluslararası zincirler bile, bu piyasaya balıklama daldı. Ibis, Etap ve Motel One gibi gruplar, bu pastadan pay kapmak istiyorlar ve zincirlerini hızla genişletiyorlar. Bu konuda en hızlı büyüyen isim ise Motel One grubu. 2009 yılında otel sayısını 2’ye katlamayı bilen zincir, 2010’da da en az aynı hızla büyümeye devam edeceğinin işaretlerini veriyor. Motel One grubunun basit tutulmuş ama son derece temiz, televizyonlu, klimalı ve modern dekore edilmiş odaları, 40-80 Euro arsında satılıyor.
Kruvaziyer Turizmi
Klasik destinasyonlar turizm ürün çeşitliliğini genişletmekte yavaş kalınca, bu boşluğu lüks kruvaziyerler doldurdu. Akılcı bir stratejiyle ücretleri yüzde 10 oranında aşağı çeken sektör, geniş çapı bir tanıtım ve pazarlama savaşına başladı. Bu tanıtım seferberliğinde en göze batan değişiklik ise, kruvaziyer tur operatörlerinin ürün yelpazelerini hızla ve etkili şekilde çeşitlendirmeleri oldu. Özel programlar düzenlendi. Bu programlar kadınlara, gay’lere, kültür, sağlık, Wellness, adults only, single, şov ve kabarelere yönelik programlar, kruvaziyer turizminde yüzde 8’lik bir büyüme sağladı.
Avrupa Yurtiçi turizm
Avrupa ülkelerinde bu sene en çok sevilen destinasyon, kendi ülkeleri. Almanlar tekrar Almanya’da tatil yapmayı, Fransızlar kendi sahillerini keşfetmeye başladılar. Bununla beraber artan şehir turizmi de canlandı Avrupa’da. Buradaki en önemli etken, elbette fiyat unsurudur. Kendi ülkesinde kısa bir araba yolculuğuyla gidilebilecek ve Low Budget otelleri sayesinde ucuz konaklama imkânı bulan Avrupalılar, tur operatörlerinin kataloglarında da artık daha geniş bir ürün yelpazesi buluyorlar.' En güzel en yakin olandır 'anlayışı ile yerel pazarlarlar yerel müşteriyi yeniden kazandi.
Mısır
Turizm özel sektörünün üst yönetici sınıfından gelen ve kendiside acenta ve otel sahibi olan Mısır turizm Bakanı, kozlarını doğru oynadı. Tüm zamanını dünyanın seyahat endüstrisi dinamiklerine ayırdı. Yüzlerce Tur operatörü ile bizzat görüştü. Fiyatları fazla indirmeden Alman ve İngiliz piyasasına önem veren bakan, özellikle Rus piyasasında geniş cepheli bir pazarlama ve tanıtım atağına geçti ve bunun meyvelerini aldı. Alman seyahat acentalarının DRV yıllık kongresini kendi ülkesine çekmeyi başardı. Yabancı tur operatörleriyle ortak projeler geliştiren Mısır turizm bakanlığı, böylece dünya turizm devlerinin de güvenini kazandı. Özellikle Rus pazarında inanılmaz artışlar kaydeden Mısır, 2009 yılını artışla kapattı.
Alman turistler
Dünya turizmcileri, Alman turistlerin değerini bir kez daha anlamış oldu. Küresel kriz sonucu yüz binlerce işsiz veren Alman halkı, birçok şeyden tasarruf etti ama yinede yurtdışı tatilinden vazgeçmedi ve en çok yurtdışı tatili yapan millet unvanını kimseye kaptırmadı. Üstelik Kürsel krizin birçok millette sebep psikolojik stresi, kesinlikle tatile gittiği ülkede hissettirmedi. Yani alman turist, o bildiğimiz vefakârlığından ve kalenderliğinden bir şey kaybetmedi. Alman turistler, dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de otelcilerin gözdesi oldu. O kadar ki, kimi otelciler, “10 kişi de olsa, Alman turist olmalı, uğurluk olarak” dedi.
Kaybedenler
İspanya
Yıllardır Avrupa’nın en büyük iki kaynak Pazar ülkeleri olan Almanya ve İngiltere’den en büyük payı alan İspanya, bu bilincin verdiği rehavetle kriz ortamına yeterince hızlı ayak uyduramadı. 60 yıl öncesi oluşan güneş, kum, deniz, ucuz içki, boğa güreşi ve müzeler imajını bugüne kadar yenileme ihtiyacı duymayan İspanya, 2009’da bunun acısını çekmeye başladı. İspanya’nın 60 yıllık imajı erozyona uğramıştı. Eskimiş tesislerini yenileyemeyen, yeni turizm ürünleri sunamayan, sahillerini betonlaştıran İspanya, geçmişte parlak günlerinin üstüne yatamayacağını anladı. Tekrar kültür turizmine ağırlık vermek isteyen, sahillerini kaçak otellerden arındıran ve sürdürülebilir turizme yönelen ülke, 2012’den önce eski gücüne kavuşması zor görünüyor.
Fransa
Fransızlar içe kapanıklığı, yabancılar tarafından zamanla garipsenen bir çeşit ‘milliyetçiliği’ ve ısrarla fiyat indirmeme politikası, Fransız turizmine bu sene pahalıya mal oldu. Fiyat indirmek bir yana, kimi sahillerdeki otellerde fiyatlar arttı bile. O oteller şimdi aynı oranda boş kaldı. Fransa’nın bir destinasyon olarak imajına zarar veren bir başka unsur ise, yurtdışına çıkan Fransız turistler oldu. Hangi ülkeye gitseler, İngilizce bilseler bile, ısrarla Fransızca konuşmak istemeleri, yıllar içinde yabancıların ağzında tuhaf bir tat bıraktı. Bunun üstüne bir de bu sene yaşanan araç kundaklamalar gibi sosyal patlamalar yaşanınca, Fransa pahalı ülke imajına kavuştu ve ‘Out’ oldu.
Yunanistan
Yunanistan son 15 yılda üretim değil, bir tüketim topluluğu olmaya hızlı adımlarla ilerledi. Üretimi gemi taşımacılığı, zeytinyağı, şarap ve turizmden ibaret olan Yunanistan, gelirine orantılı olarak dünyanın en borçlu ülkelerinden biri haline geldi. Son beş yılda sadece AB yardımıyla ayakta kalabilen ülke, Avrupalılar tarafından ‘Avrupa’nın şımarık çocuğu’ damgasını yedi. Bu imaj, turizmde etkisini gösterdi. Zira bu şımarıklık, turizm sektöründe bire bir yaşandı. Tesisler yenilenmedi, turizm çalışanlarının yüzlerindeki şımarıklık ve bıkkınlık ifadesi iyice belirginleşti, nasıl olsa gelirler düşüncesi fiyatlarda rekabet gucunu yakalayamaduilar. Yeni turizm ürünleri geliştirilmedi. Ama en önemlisi, artık AB musluğu kesilince aşırı bir kemer sıkma politikasına giren Atina, ülkenin dış tanıtım ve pazarlama bütçesini kıstı, hatta yurtdışındaki tanıtım bürolarının üçte ikisini kapattı.
Güney Kıbrıs
Güney Kıbrıs, birçok alanda olduğu gibi, turizm konusunda da ‘büyük kardeş Yunanistan’la aynı rotaya girdi, dolaysıyla aynı hataları yaptı. Buna ilave olarak fiyatları aşırı şişen turizm ürünleri, Güney Kıbrıs’ı Akdeniz çanağının en pahalı destinasyonları arasına sürükledi. Bu yüksek fiyatlarla belki daha kaliteli müşteri çekeriz diye düşünen ada turizmciler yanıldı; Zira hizmetin kalitesi fiyatlarla aynı oranda artmadı. Adalı turizmciler, Güney Kıbrıs turizm acentalari bile itirafta bulundu: Ferrari fiyatına Fiat otomobil satar gibi ürün sunuyoruz. Rekabet güclerinde ciddi gerileme var.
Dubai
Fazla şişen ve kabuğu ince olan bir balon, patlamaya mecburdur. Oysa balonun kabuğu ince olduğu kadar, şaşaalı, parlak, cilalı ve bol ışıklıydı. Henüz gelen turistin 5 katı kadar yatak yaratan yerel ve uluslararası yatırımcılar, zaman içinde bu yatakların dolacağını hesaplamış olsalar da, otellerin astronomik konaklama fiyatları talep etmedikleri sürece bu hesabın tutamayacağını gördüler. Ve olan oldu, turistler gelmedi, fiyatlar aşağı çekildi ve küresel kriz sonucu yatırımcılar desteklerini geri çektiler. Uzun ylılar paranın ve servetin snırısız, limitsiz oldugu zannedilen Dubai, kendini 300 milyarlık bir borç batağında buldu ve sorunlar hızla Dubai’nin nefesini kesmeye başladı. Dubai’nin sihri bitti. Artık mormalleşme devri başlıyor.
İsrail-Türkiye arası faaliyet gösteren tur operatörleri
Başbakanımızın meşhur ‘One Minute’ çıkışı kendisine uluslararası alanda karizma kazandırmış olabilir ama Türkiye-İsrail turizm trafiğine çok ciddi bir darbe vurduğu da kesin. Toplum bilinci ve özgüveni yüksek İsrailliler, Türkiye biletlerini çöpe attılar. Olan, bu alanda milyonlarca dolar tutarında yatırım yapan çok sayıda Türk ve İsrailli tur operatörlerine oldu. Destinasyon olarak da en büyük zararı Alanya gördü. Alanya, her sene uçak ve deniz yoluyla hatırı sayılır oranda İsrailli turist çekiyordu. Bu darbeden sonra kimi cılız kalan diplomatik ilişkilerde bu konu masaya yatırılsa da, İsrailliler henüz bu olayı unutmamışlar ve uzmanlara göre de önümüzdeki 2-3 yıl boyunca unutmayacaklar.
Hilton Dalaman Golf Resort & Spa
Gösterişli bir açılış bekleniyordu bu senenin başında. Kimilerine göre Paris Hilton bile açılışa gelecekti. Balonlar uçacak, havai fişekler patlayacaktı. Ama öyle olmadı. Sönük bir açılış töreninden sonra otelin ismi bir daha basında yer almadı. 2009 sezonunu iyi kullanamadı. Oysa Sarıgerme’nin en güzel cennet koyunda yer alan otel, uluslararası büyük bir ses getirecekti ama otel pazarlama ve tanıtım konusunda sınıfta kaldı. Bugün Hilton Dalaman otelinin açılıp-açılmadığını bilmeyen birçok turizmci var. Kimi uzmana göre, 2009’u bir ‘deneme yılı’ olarak geçiren otel, 2010’da büyük patlama yaşayacak ve bir dahaki senede ‘kazananlar listesinde’ yer alacak. Akdeniz canagında bir havalimanına en yakın mesafede kurulan Resort & Spa oteli olan Hilton Dalaman, yakında bölgeyi bir Golf merkezi haline getirecek ve Sarıgerme’ye önemli bir canlılık kazandiracak. Tesis, bu özelliğiyle, iyi bir pazarlama, marketing ve tanıtma çalışmasıyla, daha önce Türkiye’ye gelmemiş çok değişik üst grup turistleri çekmeyi başarabilir.
Kemer
Seçimlerden hemen sonra kendisine göre ‘müstehcen’ saydığı heykeli kaldırmakla manşetlere taşınan Kemer Belediye Başkanı Mustafa Gül, Kemer’in bir destinasyon olarak isminin istemeyerek de olsa Avrupa basınında manşetlere çıkardı. Kamuoyunda yogun bir sekilde tam Kemer konusulurken, bir de Kemer’deki bir otelde sahte alkolden 3 Alman gencin ölmesi, Kemer’in imajına daha da zarar verdi. Kemer, 4’ü yaralı 3’ü ölü bu 7 Alman’ın kaderiyle aylarca Avrupa basının ‘ağzına sakız oldu’. Bu çok ciddi bir darbeydi.
Bugün Google arama motorunda ‘Kemer Turkey’ diye girerseniz, ilk on binlerce kaydın sadece bu tartışılır iki olayla ilgi yazılar olduğunu göreceksiniz. Sezonun başında bu beklenmedik soğuk duşun etkisin altında sıkılan Kemerliler ve Mustafa Gül, tekrar Kemer’in uluslararası imajını düzeltmeye, parlatmaya başladılar.
Her turlu öneri ve etkinliğe açıklar. Kemer proje arıyor. Kemer yenileniyor ve Kemer yakında yine en popüler destinasyon olmak için ciddi olarak çalışıyor. 2009 yılında Kemer’e en iyi haber yine Avrupa’dan geldi: TUI grubuna bağlı Blue Collection otel markası, eski Kiriş World tesisinin işletmesini aldı ve tekrar çok sayıda Alman ve Avusturyalı turisti 2010’dan itibaren yeniden Kemer’e çekecek.
Sungate otel
Açılışında ‘Türkiye’nin ilk 7 yıldızlı otel’ gibi iddialı sözler geçti gazete manşetlerinden ama tesis bir türlü beklenen başarıyı yakalayamadı. Sungate Port Royal Otel olarak Ruslara satılmak istendi, üstelik Türkiye için rekor sayılabilecek yüksek bir rakama (340 milyon dolar) ama oteli alan Rus Mirax şirketi kısa süre sonra kürsel krizin etkisiyle iflas etti ve otel ticari anlamda ‘ortada kaldı’. Parası ödendi mi ödenmedi mi halen bir bilen yok. Sahibi şu ara kim, bu soruda yanıtsız. Bankalar mı, Cengiz inşaat mı, Mirax grubu mu? Son olarak Fettah Tamince’nin girişimleriyle isletmesi Rixos grubuna bağlanan otel, uzmanlara göre, Tamince’nin işletme zekasıyla yeniden hareketlendi derken, bu sefer haciz söylentileri ortada dolaşmaya başladı. Haciz e sahip çıkan, borç benim diyen de çıkmadı.
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti çalışmaları
Bu tür fırsatlar her yıl yaşanmaz. İstanbul, 2010 Avrupa Kültür Başkenti olarak kendini dünyaya en güzel tarafından tanıtma fırsatı buldu. Ama daha 2010 gelmeden, hazırlık çalışmalarından çok, bu çalışmaları yapan heyetlerin kavgaları, istifaları ve suçlamalarıyla dünya medyasında manşetlere taşındı. İstanbul’da hangi projelerin ne zaman ve nasıl yapacağını merak eden ve bunu internette araştıran yabancılar, nerdeyse sadece isim, rütbe, yolsuzluk, çamur atma ve yolsuzluk iddialarıyla karşılaştılar. Halen İstanbul 2010 programını tam bilmeyen sayısız Avrupalı tur operatörü var. ‘İstanbul programı çıkaracağız, ama program nerede?’ diyorlar. Bu konuda yine İstanbul’a yakışmayan bir ön- PR çalışması yapıldı. Ama herşeye rağmen, binlerce yıldır birçok badireyi atlatan megapol, bu sorunu da sonsuz hoşgörüsü ve derin kültürüyle atlatacak uzmanlara göre.
Onur Air
2005 yılında Hollandalı yetkililerin Onur Air uçaklarına evrak eksikliği sebebiyle uçuş yasağı çıkardığında, bütün Türk medyası ve turizmcileri Onur Air’in arkasında durdu. Bunu bir ‘Onur’ meselesi yapanlar, Hollanda’yı Bizans-oyunları yapmakla, binbir çeşit komplo teorisi gütmekle suçladı. Ama Onur Air’e destek olanların çoğunun yüzü kızardı. Hollanda haklı olabilir miydi? O tarihten buyana sıkça ‘evrak eksikliği’ sorunuyla adeta savaşan Onur Air’in daha bu hafta 4 uçağı uçuş güvenliğiyle ilgili evrak eksikliği nedeniyle uçmaktan men edildi ve işletmeye 10 bin TL ceza kesildi. Türk ve Avrupalı turizmciler artık tek bir ağızdan bağırıyor: “N’olur şu eksik evraklarını tamamla artık!”
Anamur
Ülkemizin cennet köşelerinden Anamur için birçok yabancı turizmci, geleceğin turizm cenneti diye yazılar yazmıştı. Yerli turizmciler ise, Anamur’u korumakla yetinmeyip, oraya büyük yatırımların yapılmasını engellemeye çalışmışlardı. Muz bahçeleriyle, Nar ağaçlarıyla, Anamur eşi bulunmaz bir cennete sürdürülebilir butik otel tarzı projeler öngörülüyordu. Anamur geleceğin turizm destinasyonu olmaya adaydı. Herkesin korkusu, büyük bir otel yatırımcısın gelip, oraya kocaman bir beton bloktan oluşan otel koymasıydı. Oysa daha da kötüsü oldu. Yok edici darbe, özel sektörden gelmedi. TOKİ, Anamur’un en güzel sahiline Türkiye’nin nerdeyse en yüksek beton bloklarını sıraladı ve Anamur’un geleceğin turizmindeki reytingini şimdiden düşürdü. Artık Anamur betonlaşıyor, Türkiye Toki’leşiyor.
Aleksander Lebedev
Öger Tours’a stratejik ortak olacağım iddiasıyla kesenin ağzını sonuna kadar açan Rus milyarder Lebedev, birden Avrupa’nın manşetlerine taşındı. Birkaç ay içersinde Avrupa’da en çok tanınan Rus oligark oldu. Akılcı bir yatırım diyenler, ciddi bir işadamı diyenler, geleceği olan bir Rus oligark diyenler hayranlikla Lebedev i izlediler. Avrupa medyası, kendisi ile söyleşi yapabilmek için sıraya girdi. Ama işler ters gidince, bu imaji da tersine döndü. Öger Tours’a stratejik ortaklık karşılığı ödemeyi vaat ettiği parayı bir türlü bulamayan Lebedev, zaman geçtikçe insanların kafasında soru işareti olmaya başladı. Bu soru işareti o kadar büyüdü ki, artık bankalar bile bu ‘Rusya’nın parlak çocuğuna’ kredi vermek istemedi. Sochi’de de belediye başkanı adayı oldu, kaybetti. 1 Pound’a İngiltere’de gazete satın aldı. Almanya’da Bluewings uçakları birkaç milyon borç yüzünden uçamaz oldu ve Kürsel krizin de etkisiyle ellerindekini satmaya başlayan Lebedev, birden Avrupa basından silindi gitti.
Nehir Turları
Avrupa’da oldukça yaygın olan nehir turları, lükse gemilerde ve Avrupa’nın tam ortasında kültürel ağırlıklı turlar yapma imkanı tanıyor. Ne var ki bu tur operatörleri, açık denizde kruvaziyerlerle dünya gezisi yapan rakiplerine karşı kan kaybettiler. Fiyatların açık deniz turlarına yaklaştığı nehir turları, kültür ve gastronomi cazibelerinin yanına ek ürünler koyamayınca, bu sene peş peşe iflaslar yaşandı. Ren veya Tuna nehrinden alışlık olduğumuz o uzun tur gemilerini en azından 2 yıl daha özleyeceğiz uzmanlara göre.