Hayatımızın her alanı siyasetle kaplı, insanoğlu dünyada öyle müthiş bir sistem kurmuş ki, kendi kendine yönetme kumandasını eline tutuyor. Bu kumandanın gücü neticesinde siyaset bizimle yaşamıyor, bizler siyasetin içinde yaşıyoruz.
Siyaset aynı zamanda insanların aynaya yansıma şeklidir. Aynaya nasıl bakarsanız kendinizi öyle görürsünüz. Kimi siyasetçiler, onları aynaya yansıtanları unutur ve bir zaman sonra o ayna kırılır, tuzla buz olur. Kimi siyasetçiler de aynaya hep güzel bakar ve gün geçtikçe büyür, etrafına nadide mücevherler saçar.
O siyasetçilerden biri de Antalya halkına büyük hizmetlerde bulunmuş, Antalya’ nın eski Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Av. Hasan Subaşı’ dır.
Malum, siyastçiler yemek yemeği çok severler. İşleri gereği hayatlarının yarısı lezzet sofalarında geçtiği için mutfak kültürlerinin de yeterli derecede geliştiğini düşünüyorum. Yemek yemeği kim sevmez ki, sonuçta onlar da bizden birileri, bizim seçtiklerimiz, yani lezzetli yemek değince akan sular duruyor.
Bazılarımız doktor, gazeteci, bazılarımız da şoför oluruz. Bu farklı mesleklerin en önemli ortak noktası yemektir. Onun için mutfak hepimizi yakından ilgilendiren bir konudur, aradaki fark birileri yemeği sever, birileri de hem yapmayı hem de yemeği sever.
Halkımız, siyasetçilerin, sanatçıların ve sporcuların ne yediğini hep merak eder. Bu merakınızı gidermek adına ben de siyasetin güler yüzlü, samimi, mütevazı kişiliyi, Antalya’ nın unutulmaz Başkanı Hasan Subaşı ile yemek üzerine bir söyleşi yaptım.

HASAN SUBAŞI’ NIN LEZZET DURAĞI
Sn. Subaşı, Antalyalılar sizi çok seviyor ve sevilen insanların attığı her adım halkımızın merak konusu olmuştur. Ben de Gastronomi yazarı olarak sizin beslenme şeklinizi merak ediyorum. Mutfak değince aklına gelen ilk şey nedir?
Öncelikle bütün Antalyalı yurttaşlarıma, mutfak dostlarına hürmetlerimi sunarım. Mutfak değince, aklıma gelen annemin ve eşimin yaptığı tadı damağımdan hiçbir zaman silinmeyen lezzetli yemeklerdir.
En çok sevdiğiniz ve sevmediğiniz yemek hangisidir?
Annemin yaptığı Buhara pilavı her zaman favori yemeğim olmuştur, aslında yemek seçmem, sadece küçük yaşlarımda bamya yemeği sevmezdim. Şimdi onu da yiyorum.
Anne yemekleri her zaman lezzetli olur, peki değerli eşiniz Esin hanımın yemeklerini nasıl buluyorsunuz?
Annemin yemeklerinden sonra Esin hanımın yemekleri ile tanıştım. Sağ olsun, annemin el lezzetini hiç aratmadı. Bütün yemekleri çok lezzetli yapar. Yaptığı yemeklerden en çok sevdiğim de Elmalı’ ya özgü “etli nohutlu” yahnidir. Esin hanımın en çok dikkat ettiği husus yemeklerin sağlıklı olmasıdır. Bu konuda çok şanslıyım.
Tatlı yemek tattan sayılır derler, sizin tatlılarla aranız nasıl?
Son yıllarda hekimlerimiz şekerden dolayı tatlıları daha az tüketmemizi öneriyorlar. Buna rağmen bütün tatlıları severim ve aşırıya kaçmadan tüketirim. Mesela, bir tulumba tatlısına veya kaymaklı ekmek kadayıfına hayır diyemem.
Beslenme mönünüzde en çok hangi gıda ürünlerini tercih ediyorsunuz?
Baklagilli, sebzeli yemekleri severek yiyorum, ayrıca süt ürünlerini, özellikle de keçi sütünü çok tüketiyorum.
Keçi sütü ile ilgili makale yazanlardan biri de benim ve keçi sütünün ne kadar değerli olduğu konusunda halkımızın ciddi anlamda aydınlanması gerektiğini düşünüyorum. Birçok gıda ürününde olduğu gibi, keçi sütümüze de sahip çıkan ve bu üründen ciddi şekilde ticari kazanç sağlayan ülkeler var. Elmalı’ da bulunan çiftliğinizde siz de, dünyanın sütçü kraliçesi, İsviçre menşeli Saanen keçilerini besliyorsunuz. Çok faydalı olan bu eşsiz nimeti ve ürünlerini daha çok üreterek halkımıza sunmayı düşünüyor musunuz?
Osmanlıdan bu yana Antalya, Isparta, Burdur, Toros dağları ve etekleri “Teke yöresi” olarak adlandırılmıştır. Son yıllarda keçilerin orman varlığımıza zararlı olduğu görüşü çokça tartışılınca, eldeki keçi mevcudu neredeyse yok edildi. Et üretimindeki azalma ve fiyatların yükselme nedenlerinden en önemlisi de bana göre budur. Tarımla uğraşan ve topraktan keyif alan biri olarak bu sevimli, beyaz “Saanen” keçilerinden beslemeye başladım. Amacım, peynir üretmek. Günde 3- 4 litre süt verimi olan bu keçilerin sütü, peyniri ve yoğurdu çok yararlı. Keçi sütü anne sütüne en yakın süt olduğu için bebeklerin beslenmesinde de önemli yeri var ve diğer sütlere alerjik bünyeli olanlar da bu sütü kullanabiliyor. Ayrıca keçi sütünde bulunan kalsiyum miktarı anne sütünde bulunan kalsiyum miktarının 4 katı. Dünyada keçi sütünün ve ürünlerinin yararları anlaşılmış ve keçi beslemek önem kazanmıştır. Bir ineğin fiyatı 7- 8 bin TL olduğundan, köylümüz günlük ihtiyaçları için inek beslemeyi göze alamıyor ve sütünü peynirini, yağını, yoğurdunu pazardan satın alıyor, bu çok üzücü bir durum. Oysa birkaç keçi beslemek daha kolay ve ucuz. Hele çoğunlukla ikiz ve üçüz doğuran Saanenler önemli bir gelir kaynağı olabilir, şimdilik cazip görünüyor. Ama yine de biraz daha gözlemlemeye ihtiyaç var. On yıl kadar önce bodur meyvecilik ve bağcılığa başladıktan sonra fidan üretimi de yaparak bölge için yararlı çeşitlerin genişlemesinde katkım olmuştu. Keçi beslemek de çiftçi ve köylü için yararlı bir örnek olursa mutlu olurum.
Hem hayvancılıkla hem de tarımla uğraşıyorsunuz. Sadece hazır olanı tüketmek değil de, önce üretip sonra tüketmenin ne kadar kıymetli olduğunu bazı bireylerin de fark etmesini dilerim. Umarım bu davranışınız birçok kişiye örnek olur. Meyve bahçelerinizin de olduğunu biliyorum, hangi meyveleri yetiştiriyorsunuz?
En çok Elmalı’ nın meşhur elmasını ve üzümünü yetiştiriyorum. Uzmanlar bu iki meyvenin insan sağlığına çok yararlı olduğunu söylüyorlar. Her gün mutlaka bir elma yemeye çalışırım veya taze sıkılmış suyunu içerim.
Elmalı ilçe halkının en önemli geçim kaynağı nedir?
Türkiye’ nin elma ihtiyacının %12’ i Elmalı ilçesinden karşılanıyor, dolayısı ile bölge halkının en önemli gelir kaynağı başta meyvecilik olmak üzere tarımdan ve hayvancılıktan sağlanıyor. Diğer tarım ürünleri olarak en fazla üzüm, fasulye, nohut, buğday, arpa, şekerpancarı, ayçiçeği ve yulaf yetiştiriliyor.
Sizinle konuşurken sanki bir hekim, beslenme uzmanı ya da bir çiftçi ile konuşur gibi oldum. Sadece ürünlerle değil, ürünlerin faydaları hakkında da bilgi sahibisiniz.
Beslenmek bir yaşam biçimidir. Yaşam haritamdaki en önemli odak noktalarından biri sağlıklı beslenmektir. Tarımla, toprakla uğraşmak da buna katkı sağlıyor, kendimi dinç ve zihinde hissediyorum. Sağlığınız iyiyse mutlu olursunuz, insanlara hizmet edebilirsiniz. Kendimiz için ve de gelecekte sağlıklı nesiller yetiştire bilmek için sağlıklı yaşamak zorundayız.
Lezzetle, sağlıklı beslenmeği bir arada nasıl dengeliyorsunuz? Nasıl bu kadar fit kala biliyorsunuz?
Bu konuda diyetisyenimin benim için oluşturduğu beslenme formülünü uyguluyorum. Günlük aldığım kaloriye dikkat ediyorum, bütün besin gruplarını azar azar ve sık aralıklarla tüketiyorum, öğün atlamamaya çalışıyorum, spor yapıyorum.
En çok hangi spor’ u yapıyorsunuz?
Her gün en az 1- 2 saat yürüyorum, bunun için para harcamaya da gerek kalmıyor. Ayrıca boş zamanlarımda tenis oynuyorum. Son yıllarda tenis sporu Türkiye’ de hakkettiği değeri kazanmaya başladı. Ebeveynlerimiz şimdiden çocuklarına bu sporu aşılamış olurlarsa, gelecekte ülkemizden de çok sayıda şampiyon çıka bilir.
Dünya mutfak tatlarını sever misiniz, en çok tercih ettiğiniz dünya mutfağı hangisidir?
Elbette ki en çok tercih ettiğim Antalya mutfağıdır. Osmanlı mutfağını ve yöresel yemekleri de çok severim. Dünya mutfaklarına gelince, kendime en yakın bulduğum Uzak Doğu, özellikle de Çin mutfağıdır. Bunun da başlıca sebebi yemeklerinin daha sağlıklı ve az kalorili oluşudur.
Aşçılarımız son yıllarda dünyada çok başarılı işlere imza atıyor, Türk aşçılarımızı siz nasıl buluyorsunuz?
Ne şanslıyız ki, ülkemiz yemek zenginliklerini içinde barındırıyor ve Türk aşçılarımız da mutfak zenginliğimizi en iyi şekilde dünyaya tanıtıyorlar. Aşçılarımızla ilgili yazdığınız makaleyi de okudum, ellerinize sağlık ve onlarla bir daha gurur duydum. Başta siz olmak üzere bu işe gönül vermiş bütün gastronomi elçilerini, aşçılarımızı kutluyorum. Sevgili aşçılarımız, Melek hanımın da dediği gibi sizler Türkiye’ nin Yüz Akısınız…
Hazır söz gurur duyduğumuz aşçılarımızdan açılmışken, hiç mutfağa girer misiniz?
Ben bu konuda her zaman önceliği anneme ve eşime bıraktım. Yapmaktan çok yemeği tercih ediyorum. Damak tadım iyidir, bir de her işi ustasına bırakmak lazım.
Her zaman evde yemek mümkün olmuyor, bazen dışarıda da yemek zorunda kalıyoruz, Antalya’ da en çok hangi lokantaları tercih ediyorsunuz?
Antalya’ nın klasiklerinden “7 Mehmet”, “Mevlana”, “Piyazcı Sami”, “Hasan Antalya”, “Şişçi Ramazan”, “Paçacı Şemsi” en çok tercih ettiğim lokantalar arasında.
Son olarak değerli okurlarımıza ne iletmek istersiniz? Genel seçimler yaklaşıyor, sizi yeniden siyasetin baş aktörleri arasında görebilecek miyiz?
Halkımıza söylemek istediğim çok sözüm var. En önemlisi de herkesin sağlıklı, huzurlu ve mutlu yaşamasını dilerim. Siyasete gelince, bu soruya evet veya hayır demek doğru olmaz, bunu zaman gösterir. Halkın takdiri benim için her şeyden önce gelir…
Yoğun bir iş temponuz içerisinde bu söyleşiye zaman ayırdığınız için size çok teşekkür ederim. Halktan biri olarak kendi adıma söylemem gerekirse, sizin gibi değerli, samimi, mütevazı ve de halkın gönlünde taht kurmuş bir başkanı, yeniden siyaset platformunda görmek isterim...

HASAN SUBAŞI HAKKINDA GENEL BİLGİ
Antalya/Elmalı’nın siyasetçi yerli bir ailesinden geliyor.
Osmanlı ile yakın ilişkiler içerisinde olan Subaşı ailesinin önemli üyeleri, Osmanlı’ yı bir dönem vekaleten Antalya’da temsil etmişler.
Osmanlı etkisinden olsa gerek, Subaşı ailesi en çok eğitime önem vermiş.
Hasan Subaşı hukuk eğitimi almış.
1989 yılında Antalya Belediye Başkanı seçilmiş.
Döneminde, Antalya'da 3030 Sayılı Kanuna göre Muratpaşa, Kepez ve Konyaaltı alt belediyeleri oluşturularak Büyükşehir Belediyesi kurulmuş.
Büyükşehir belediyesi statüsü ile 1994 yılında yapılan ilk seçimde yeniden seçilmiş ve 1999 yılına kadar görev yapmış.
Esin Subaşı ile evli olup, iki çocuk babasıdır.
Şu anda aktif siyaset yapmıyor, çeşitli gazetelerde köşe yazıları yazıyor.
ANTALYA’ DA TARIM
Antalya ili, sahip olduğu Antalya Ovası ile ekolojik şartlar açısından Türkiye tarımında önemli bir yere sahiptir. Tarım yapılan alanları kıyı ve kıyıdan uzak kesimlerdir.
Kıyı kesiminde en çok narenciye, muz, avokado ve sebze yetiştiriliyor, aynı zamanda sera tarımı yapılıyor.
Kıyıdan uzak kesimlerde ise en çok nar, elma, armut, ayva, üzüm, incir ve daha birçok meyve- sebze yetiştiriliyor.
ANTALYA’ DA HAYVANCILIK
Antalya’ nın arazi yapısı en çok küçükbaş hayvan ve kümes hayvanları beslemek için uygundur.
Bitki örtüsü bodur çalılardan oluştuğu için keçi besiciliği daha çok gelişmiştir.
İç kesimlerde ise daha çok koyun yetiştiriliyor.
Netice olarak arazi yapısından dolayı Antalya’ da hayvancılık az gelişmiştir.
ANTALYA BALIK CENNETİ
Akdeniz’ in suları o kadar bereketli ki, birçok çeşitli balığı burada bula bilirsiniz. Çipura, Mercan, Mırmır, Kırlangıç, İskorpit, Orfoz, Orkinos, Mezgit, Tekir, Turna, Kılıç, İsparit, Fangri, Zargana, Barbunya, Akay, İskarmaç bunlardan bazıları. Akdeniz’ in en önemli balığı ise lezzetine doyum olmayan Logos’ tur (Grida).
Antalya çaylarında, akarsularında ve göletlerinde bol miktarda alabalık, levrek, sazan, yılan balığı ve kefal yaşar.
Ayrıca Akdeniz, kabuklu ve kabuksuz deniz ürünleri açısından da çok zengindir.
Genellikle yerli halk, olta balıkçığı yapıyor.
ANTALYA’ NIN AV KUŞLARI
Antalya’ nın Kıyı boyunda, yaylalarında, kayalık kesimlerinde ve ovalarında bol miktarda bıldırcın, keklik, ağaç güvercini, sülün, üveyik, çulluk, turaç, yaban güvercinleri var.
Göllerde çok sayıda yaban ördeği ve yaban kazı yaşıyor.
ANTALYA MUTFAĞI
Antalya mutfağı en çok Arap, Girit ve Yörük yemek kültüründen etkilenmiştir.
Aslında bana sorarsanız bütün mutfaklar kardeştir. Coğrafi açıdan bir birine komşu ülkelerin mutfakları her zaman benzerlik taşır. Ne demişler? “Komşuda pişer, bize de düşer”…
Deniz kokusu ile Torosların kekik kokusu birleşince, ortaya çeşitli ve faydalı bir beslenme olan Akdeniz beslenme şekli çıkmış.
ANTALYA MUTFAĞINA ÖZGÜ YEMEK ÇEŞİTLERİ
Mezeler
Tarator soslu Piyaz (tahinli), Şakşuka, Mercimekli humus, Hibeş, Salçalı Hibeş
Salatalar
Toros salatası, Radika salatası, Börülce salatası
Çorbalar
Kulak çorbası, Göce çorbası, Yarpız çorbası, Yarma tarhana çorbası, Kekikli çorba, Kelle paça ve İşkembe çorbası, Arap aşı çorbası, Düğün çorbası, Ürütlü çorbası, Kuşkonmaz çorbası, Şilofta, Lagos kelle çorbası
Balık Yemekleri
Akya balığı buğulu kızartma, Balık pilaki
Et Yemekleri
Polzaraça, Laba; Kızartma eti, Kuyu kebabı, Testi kebabı, Yoğurt soslu Beydağı kebabı, Enginarlı Girit kebabı, Yörük kebabı, Antalya usulü güveç, Yuvalak, Kokoşka, Keşkek, Çullama, Bıldırcın mıhlası
Dolmalar
Kabak çiçeği dolması; Çökelekli biber dolması; Piliç dolması, Kış kabağı dolması
Ot ve Sebze Yemekleri
Yahnera, Kuzugöbeği kavurması, Ebegümeci kavurması, Şevketi bostan, Marasa, Rapanovruvez, Vruvez, Ayranlı, Alafaşı, İlibada aşı, Kabak çintmesi, Patlıcanlı clve, Domates civesi, Kölle, Papulena fava, Gölevez yahnisi, Elmalı bakla, Softalar aşı, Burani, Borana, Ekşili bal kabağı, Okka kabağı
Börekler
Kabak Böreği, Tepsi böreği, Saç böreği, Kapama, Tahinli patlıcan gözlemesi, Bastarya
Tatlılar
Tahinli kabak tatlısı, Öküz helvası, Kıvrım, Tahinli katmer, Tahinli un helvası, Palize, Zerde, Aside, Kirkitle, Arap kadayıfı
Dondurmalar
Mercimek ve Tarhana dondurması
Reçeller
Narenciye reçelleri, Patlıcan reçeli, Karpuz kabuğu reçeli, Bestel
Pekmezler
Harnup (keçiboynuzu) pekmezi, üzüm pekmezi, elma pekmezi

ANTALYA’ DA HAZİNE YATIYOR
Toros dağlarının cömertliği Antalya’ yı endemik bitki zengini bir il yapmış.
Türkiye, dünyada en fazla bitkiye sahip olan ülkelerin başında geliyor.
Türkiye’ de 10.000’ e yakın yetişen bitkinin 2000 tanesi, bunlardan 4000’ e yakın endemik bitkinin 600’ e yakını sadece Antalya’ da yetişiyor.
Avrupa kıtasında endemik bitkilerin toplam sayısı 2800’ dür.
NOT
Bu rakamları gördükten sonra yaşadığımız ülkenin değerini bilmek zorundayız, buna mecburuz, çünkü başka Türkiye yok…
Çoğumuz bu zenginliğin farkında bile değiliz, yabancılar ülkemize gelerek bu bitkileri toplayıp kendi ülkelerine götürüyorlar, biz ise “ALTIN SANDIĞININ ÜZERİNDE OTURMUŞ KURU EKMEK YİYORUZ”…
Köylülerimiz bitki toplama konusunda tecrübeli fakat bilgisiz. Bilinçsizce toplanan bitkiler yok olma tehlikesi ile karşı karşıya.
Dünyada 26 milyar dolarlık aromatik şifalı bitki pazarı var, peki bu pastadan Türkiye’ nin payına kaç dilim düşüyor acaba?, cevap veriyorum; 50 milyon dolarcık…
Dünyanın en zengin bitki örtüsüne sahip bir ülkenin 26 milyar dolarlık bir pazardan 50 milyon dolar pay alması gerçekten de çok üzücü.
Ben de ne anlatıyorum, biz daha bu bitkileri tanımıyoruz bile, üstüne üstlük altın arama sevdasına kapılıp, tanrının bize bahşettiği bu altından da değerli hazinelerimizi yok etmek için var gücümüzle çalışıyoruz, kaz dağlarının akıbeti ortada.
Çok önemli milli varlıklarımızın farkına varmak ve de hepimiz onları korumakla yükümlüyüz. Umarım…
“Öz”ümüzü Düşünmeliyiz
Kar suyu gibi akıp gidiyor, geçmişimiz, bu günümüz
Deve sırtına kambur olmuş geleceğimiz, hayallerimiz
Silkinmeliyiz, uyanmalıyız artık, kendimize gelmeliyiz
Bize köstek olan başkalarından önce, “öz”ümüzü düşünmeliyiz
“Tahtı revandır”, bunlar sadece verilen geçici armağandır
Gönül tahtımızın sahibi, arayıp halımızı sorandır
Bize ne ondan bundan, ecnebinin palavrasından
Güvendiğimiz kişi, iş imkanı yaratıp karnımızı doyurandı…
Melek Halil
e.posta:melekhalil1@hotmail.com