Doktor Arılar’ ın Altın Hazineleri…

Doğada yaşayan her bitki ve hayvan kendi diliyle konuşur ve bizlere birçok hediye armağan eder. Derman olup sağlığımızı korurlar, iplik olup yaralarımızı kapatırlar, inci olup boynumuzu süslerler, bazen de habersiz, gizlice gelip yanağımıza öpücük kondururlar. Bazen sevinirler, bazen de gözyaşı dökerek insanları mutlu etmeye çalışırlar. Bizler de “Doğanın kanunu” deriz ve yolumuza devam ederiz.

Onlara çok şey borçluyuz. İyi ki varsınız…

 

Kehribara benzer ama yumuşaktır, tatlıdır, şifalıdır, değerlidir.“Tabiat Ana’ nın” bağrında yetişen çeşit- çeşit çiçeklerin, ağaçların gözyaşı damlaları, yemeklerin, tatlıların muhteşem lezzeti, organizmamızın doğal ilacıdır. Arıların,  bazen cimri davranıp vermek istemediği sarı renkli altın hazineleri, bazen de bütün bonkörlükleriyle ve muhteşem bir törenle bizlere sundukları ballardan bahsediyorum. Arıları görünce sokacak diye kaçarız ya, oysa arılar insanların en büyük dostlarıdır. Sokmaları bazen tehlikeli olsa da birçok hastalıkları tedavi ediyor. Arıların bizlere sundukları bu şifalı nimeti, elime sazı alıp türkü bile çığırsam yine de anlatamam…

 

           Doktor Arılar

Onlar arıyız, peteğiz, balız dediler,

Dünyanın bütün çiçeklerini fethettiler

Ballarını, sütlerini, polenlerini, 

Cimrilik yapmadan, kanımıza işlediler

Kimilerine doktor, şifa kaynağı,

Kimilerine geçim kaynağı oldular

Bazen de hiç yorulmadan il- il dolaşıp,

Siyasilerin seçim kaynağı oldular.

 

Azıcık kokladık, tabiat koktular,

Bir kaşık aldık ağzımızı tatlandırdılar

Yavaşça yuttuk boğazımızı yaktılar

Cildimize porselen, yaralarımıza melhem oldular

Karaciğerimizi, midemizi temizlediler

Kanımıza antioksidan, hastalıklarımıza şifa oldular

Her zaman doktorumuz, “Baş Tacımız”

En sonunda da gönlümüzde taht kurdular

                                                          Melek Halil

 

 

ARI ÇİÇEKTEN NEKTAR TOPLUYOR

Balın Tarihçesi

Tarihi belgelere göre arıcılık, ilk olarak M. Ö. 6000’ li yıllarda İspanya’ da yapılmaya başlanmış.

Eski Mısır’ da arı sembolü firavunları temsil etmiş, bal ise güneş tanrısı Ra’ nın gözyaşları olarak görülmüş.

Roma’ da bal para yerine geçiyormuş, 2 kg bala inek veya eşek alabiliyorlarmış. Tahminlere göre balı, ilaç olarak ilk kullanan kişi tıbbın babası sayılan Hipokrat olmuş.

M.Ö Anadolu’ da da bal biliniyormuş. Türkler bala arı yağı diyorlarmış ve balı en çok hastalıklara karşı koruyucu ilaç olarak kullanmışlar.

Osmanlılar döneminde çıkarılan kanunlarda baldan ve arı kovanından vergi alınıyormuş. Bal o kadar değerliymiş ki, Şemdinli balı hükümdarlara hediye olarak verilirmiş.

 

Balın Yapılışı ve İçeriği

Arılar çiçeklerden nektar toplamak için, kovanlarından en az 8 km uzağa gidiyorlar. Bu yüzden bal çeşitlerinin özellikleri bitki örtüsü ile bağlantılıdır. Birçok arıcı balın içeriğini zenginleştirebilmek için, arı kovanlarının yerini belirli sürelerle değiştirir. Özellikle sıcak bölgelerde sıcakların başlaması ile kovanlar yaylaya çıkarılır. Arı kolonisi, bir dişi kraliçe, birkaç yüz erkek arı ve 10- 80 bin dişi işçi arıdan oluşur. Petek örme, nektar toplama, arı sütü üretme, kovan ısısını düzenleme gibi tüm işleri işçi arılar yapıyorlar. 1 kg bal için 30 bin işçi arı, milyonlarca çiçekten nektar topluyor ve dünyanın çevresini 6 kez dolaşıyor. Bal iyi muhafaza edilirse asla bozulmaz. Balın bileşimi, üretimin yapıldığı yöredeki bitki türlerine ve üretimin yapıldığı zamana göre değişmektedir. Ancak genel ortalama olarak, balın %80'i değişik şekerlerden, %17'si sudan, %3'lük kısım başta enzimler olmak üzere, balı bal yapan ve balı değerli kılan maddelerden oluşur.

 

Türkiye’ de ilk olarak arıcılıkla ilgili kitabı “Ameli ve Nazari Arıcılık” 1912 yılında, Halkalı Ziraat Mektebi öğretmeni Mehmet Ali yazmıştır.

 

 

ARI VE BAL

 

Ballar Çiçek Balı ve Salgı Balı Olarak İkiye Ayrılır

Çiçek balı: Çeşitli bitki ve meyvelerin çiçeklerinde, yaprak sapı ve gövdelerinde bulunan nektarın, arılar tarafından toplanması ile elde edilir.

Salgı balı: Çam, kayın, meşe, ladin gibi orman ağaçları üzerinde yaşayan böceklerin salgıladığı tatlı salgıların, arılar tarafından toplanması ile elde edilir.

 

Bazı Bal Çeşitleri

Çiçek balı: Arının bütün çiçeklerin özünden ürettiği baldır. Çok değerli ve besleyici bir baldır. Aslında çok az çiçek kokar, eğer arı balı ıhlamur, akasya, kestane, nektarından ürettiyse bu bitkilerin kokusunu hissedebilirsiniz.

Ihlamur balı: Koyu kahve renkli, hoş kokuludur

Kestane balı: Koyu kahve renkli, biraz acı, buruk tadında, kestaneye özgü kokusu olur. Kristalleşmesi yavaştır, kristalleştiği zaman balın içinde çok ince granüller oluşur.

Yayla çiçek balı: Yüksek yaylalarda karma kır çiçeklerinden elde edilir. Açık kehribar renkli, keskin tadı, hoş kokusu var, kahvaltıların olmazsa olmazıdır.

Kekik balı: Açık altın sarısı renkli, çok güzel kokusu ve tadı olur.

Narenciye balı: Açık sarı renkli, akışkan ve çok lezzetlidir. Narinciye ağaçlarına özgü kokusu var, bol miktarda C vitamini içerir.

Pamuk balı: Arının pamuk bitkisi çiçeklerinden ürettiği baldır.  

Püren balı: Arıların maki örtüsünden (maki- geniş alanları kaplayan çalı ve ağaççık halindeki bitki topluluğudur) ürettiği baldır. Kokusu ve tadı vişne suyunu andırıyor. Püren balını en çok Avrupa ülkeleri tüketiyor.

Çam balı: Koyu kahve renkli, keskin tadı ve çam ağacına özgü kokusu var. Ülkemizde en çok kullanılan baldır. En önemli özelliği uzun süre beklediğinde kristalleşmemesi veya hiç kristalleşmemesidir.

100 gram balda: 305 kalori var

 

Türkiye’ de Üretilen En Değerli Ballar

Rize’ nin Anzer balı

Hakkari’ nin Şemdinli balı

Çorum’ un Hattuşa balı (organik çiçek balı)

Kars’ ın çiçek balı

Malatya’ nın yayla balı

Elazığ’ ın karakovan balı

Ardahan’ nın Posof balı

 

Anzer Çiçek Balı (bütün hastalıklara derman): Türkiye’ nin Karadeniz bölgesinde üretilen ve dünyada eşi benzeri bulunmayan ve sadece Rize ilinin, İkizdere ilçesine bağlı Anzer Ballı köy yaylasında, 400- 500 kır çiçeklerinden, 100’ e yakın Anzere’ e has endemik çiçeklerden elde edilen baldır.

Gerçek Anzer balı nasıl olmalı?

*Ağaçlardan, orman bitkilerinden alınan nektarın, Anzer balının içinde olmaması gerekir

*Anzer balında ıhlamur, komar çiçeği  (orman gülü), karamiş, böğürtlen, yaban mersini, akasya, erik, armut, elma, kestane, çifin, kuşburnu, çam gibi bitkilerin bulunması, balın Anzer yaylasında üretilmediğini gösterir. Anzer yaylasında bu bitkiler bulunmamaktadır

1 kg Anzer Balı Fiyatı: 550- 800 TL

 

Posof Beyaz Krem Balı

Ardahan’ ın Posof ilçesinin yaylalarında, meşhur Kafkas ırkı arılarının saf çiçek nektarlarından ürettikleri bir bal türüdür. Bu balın rengi beyaz ile amber rengi arasında olan açık renktedir. Tadı çok lezzetlidir, yüksek yörelerin balı olması nedeniyle çabuk kristalize olur ve krema gibidir. Uzmanlar Posof balının doğrudan kana karıştığını, kansızlığa iyi geldiğini, kanı temizlediğini, çocukların gelişim ve zekalarını, hafızalarını hızlandırdığını, kemikleri geliştirdiğini, kalp ve ülser hastalığına faydalı olduğunu, karaciğeri, sindirim organlarını onardığını, kabızlığı önlediğini, sinirleri sakinleştirdiğini söylüyorlar.

 

Bal Sektöründe Üretim ve Pazarlama Şekilleri

Süzme bal: Bal peteklerinden santrifüj yolu ile elde ediliyor ve kavanozlarda satılıyor. Ülkemizde en çok talep gören ve tüketilen baldır.

Petekli süzme bal: Süzme bal içerisinde petekli bal parçaları ile hazırlanıyor ve kavanozlarda satılıyor.

Sızma bal: Süzme bal elde edilirken, balı alınmış peteklerden sızdırılarak elde edilen baldır, kavanozlarda satılır.

Petekli bal: Saf balmumundan hazırlanmış temel peteklerin veya arılar tarafından yapılmış peteklerin oyuklarında toplanmış, tamamı veya büyük bölümü sırlanmış olarak satılıyor.

Pres bal: Bal peteklerinin doğrudan veya 45°C’ de ısıtılarak preslenmesi ile elde ediliyor.

Filtre edilmiş bal: Bazı yabancı maddelerin filtrasyon yolu ile uzaklaştırılması neticesinde, polen içeriği önemli miktarda azalmış baldır.

Fırıncılık balı: Endüstriyel amaçlı kullanılan, kendine özgü koku ve tada sahip olmayan, fermente edilmiş (işlem görmüş) baldır. Büyük kavanozlarda veya özel bal kutularında satılıyor.

 

Organik Arıcılık

Organik arıcılık, arı ürünlerinin üretimden tüketime kadar tüm aşamalarında hiçbir suni besleme ve kimyasal ilaçlama yapmadan, doğal yapısı bozulmamış, organik tarım alanlarında yapılan arıcılık faaliyetleri şeklidir.

 

Organik Arı Ürünleri Üretiminde Olması Gereken Şartlar

Çevrenin kalitesi, kovanların özellikleri, işleme ve depolama koşullarının uygun olması,  tarım standartlarına uygun arıcılık ürünlerinin elde edilmesi, aynı bölgede tüm tarımsal faaliyetlerin organik üretim koşullarına uygun olması gerekir.

 

Balın Faydaları

Mideye kuvvet veriyor, kabızlığı gideriyor, damarları açıyor, kansızlığı gideriyor, varis hastalıklarını iyileştiriyor, karaciğeri temizliyor, romatizma hastalıklarını tedavi ediyor, iştah açıyor, ağrılara iyi geliyor, diş ve diş etlerini mikroplara karşı koruyor, nezleye iyi geliyor, balgam söktürüyor, verem hastalığına şifadır, iltihapları önlüyor, yaralara, yanıklara iyi geliyor, idrar söktürüyor, gözlerin görme gücünü arttırıyor, zeka gelişimine olumlu etkisi var, terlemeyi önlüyor, ilaçların yan tesirlerini önlüyor, kolesterole düşürüyor, cildi güzelleştiriyor, saçları besliyor ve daha nice faydaları vardır.

 

Doğal Balla, Sahte Bal Arasındaki Farklılıklar

Doğal bal: Arıların kendi çabaları ile doğadan en saf halde bin bir çeşit bitkilerden toplayıp midelerinde kendi enzimleri ile ürettikleri bir şifa kaynağıdır. Arıların çiçeklerin özlerinden elde ettiği baldır, doğal olup olmadığını balın tadından, kokusundan, görüntüsünden anlamak çok zordur. En önemli yöntem balın analiz edilmesidir.

Şekerli bal (sahte bal): Arıcıların kovanlara yerleştirdikleri glikoz- şeker şerbetini arıların emmesini ve bunu bala çevirmesinden meydana gelen şekerli bir maddedir. Bu şekilde üretilen ballar, gerçek bal değildir.

Yapay bal (sahte bal): Şeker şuruplarına koku ve boya ilavesi ile üretilen yapay baldır. Satın aldığınız yapay bal ürünlerinin etiketlerinde, ürünün yapay bal olduğu mutlaka belirtilmelidir.

 

Önemli Not

Karışık uyanık bal: Bazı uyanık bal satıcıları, balın miktarını artırmak için, gerçek çam ve çiçek balına nişasta, şeker şurubu, su gibi maddeler katıyorlar ve doğal baldan medet uman insanları kandırarak gerçek bal diye hiç utanmadan pahalı fiyatlara satıyorlar.

Bazı bal üreticileri de arıya glikoz, pekmez, üzüm şurubu yedirerek sahte bal elde ediyorlar. Karışık uyanık bal ismi benim uydurmam. Aslında uydurmada değil, çünkü piyasada böyle ballar özde var, sözde yok, yani sadece ismi konulmamış.

 

Arı Sütü Doğadaki Bütün İlaçların “Annesi’dir”

Arısütü: 5- 16 günlük işçi bal arılarının, kraliçe arıyı beslemek için yutak altı bezlerinden salgıladıkları %100 doğal, yüksek besin değeri olan bir üründür. Arısütüyle beslenen ana kraliçe arı 7 sene yaşar ve dünyanın en fazla yumurtlayan canlısı olarak günde ortalama 3000 kez yumurtlar. Uzmanlar, arısütünün dünyanın en üstün doğal gıdası ve doğadaki bütün doğal ilaçların annesi olduğunu söylüyorlar. İçeriğinde A, B1, B2, B6, C, D, E gibi önemli vitaminler bulunmaktadır. Ayrıca, arısütünde yüksek oranda kanser hücrelerinin üremelerini engelleyen karınca asidi bulunur.

Hammaddesi: Bin bir çiçeğin balözü, çiçek poleni, enzimler, vitamin, aminoasitler ve minerallerden oluşuyor.

Rengi: Sedef görünümünde, peltemsidir.

 

 

2 GÖZ PETEK İÇİNDE ARI SÜTÜ

 

Arı Poleni (Uzmanlar Arı Poleninin Doğal İlaç Olduğunu Söylüyorlar)

Polen: Arılar tarafından çiçeklerden toplanır, arının arka ayaklarındaki polen sepetçiğine yüklü olarak kovana taşınır. Bazı eser elementleri, protein, mineraller ve vitaminler içerir.

Arı poleninin faydaları: Arı poleni güçlü bir besin kaynağı ve doğal bir ilaçtır. 96 çeşitten fazla besini kapsar ve bu besinlerin her biri, insanların sağlıklı yaşamını desteklemek için gerekli ve çok önemli maddelerdir. Arı poleninin %40’ı proteinden oluşur ve yaklaşık olarak tamamı herhangi bir bozulmaya uğramadan metabolizmamız tarafından kullanılır, bağışıklık sistemini güçlendirir. Alerjilere karşı dirençli olmamızda yardımcı bir maddedir. Stresle mücadelede yardımcı olur. Amino asitler, yağ asitleri ve ruh halini düzene sokacak vitaminler ve mineraller içerir. Dış etkenlere karsı hücreyi, bağışıklık sistemini koruyor, sürekli hücre yeniliyor, kan hücrelerindeki hemoglobini çoğaltıyor ve diğer hücrelere bol oksijen gelmesini sağlıyor.

100 gram Arı Poleni Fiyatı: 40- 80 TL

 

Propolis (Arı reçinesi- Doğal antibiyotik)

İşçi arıların, yavru arıları ve kendilerini, çeşitli mikroorganizmalardan korumak için bitkilerin yaprak, gövde, tomurcuk kısımlarından topladığı, bitki nektarlarını, salgı bezlerinden salgılanan enzimler ile biyokimyasal değişikliğe uğratarak oluşturdukları

reçinemsi bir maddedir.  

Propolisin Faydaları: Bağışıklık sisteminin güçlenmesine, sindirim sistemi rahatsızlıklarına, iltihaplanmalara, enfeksiyonlara, ülser, kolit, tüberküloz gibi hastalıklara çok büyük faydası var.

Sahte Balla Gerçek Bal Arasındaki Bazı Farklılıklar

*Gerçek bal glikoz, sakarin, su, vitaminler ve minerallerden oluşuyor

*Sahte bal soğuk ortamlarda kristalleşmez, gerçek bal kristalleşir (kristalleşme, balın içerisinde bulunan “polen” adı verilen çiçek tozlarından kaynaklanır, bu durum balın doğal olduğunu gösterir)

Sahte bal, gerçek bala göre ağırlık bakımından daha hafiftir, ağırlığı aynı gramajda olan balları tartarsanız anlarsınız

*Sahte, glikozlu bal, gerçek bala göre daha çok sulu kıvamda, gerçek balsa koyu kıvamda olur

*Sahte bal, gerçek bala nazaran daha açık renkte ve daha şeffaf olur

*Sahte bal,  gerçek bala göre çok daha tatlı olur

*Sahte balı bir tatlı kaşığı içinde ocağın ateşine tuttuğunuzda içindeki su çok çabuk buharlaşır, çabuk yanar ve rengi kararır, gerçek bal ise geç yanar ve akışkan olur

*Sahte balı tattığınızda tek bir tat alırsınız, gerçek balda ise birkaç kokuyu, tadı birden alırsınız

 

Bal Neden Kristalleşir? (Halk Arasında Şekerlenme Denir)

Genellikle en çok ve çabuk kristalleşen süzme ve sızma çiçek ballarıdır ve insanlar bu balın sahte bal olduğunu düşünürler. Oysa uzmanlar sahte balların içinde doğal özler bulunmadığı için, uzun süre kristalleşmeden kalabildiğini, gerçek balın kristalleşmesinin çok doğal olduğunu söylüyorlar ve nedenini şöyle açıklıyorlar; balın kristalleşmesinde en önemli sebepler, çiçeklerin türü, nektarlarda bulunan glikoz moleküllerinin, polen ve diğer partiküllerin miktarı, saklanılan mekanın nem ve sıcaklık derecesi, ambalaj kaplarının içeriğidir. Kristalleşme için en uygun oda sıcaklığı 14°C civarıdır, 10°C’ in altındaki sıcaklıkta ve 26°C' in üzerindeki sıcaklıkta kristalleşme yavaşlar. Kristalleşmiş balın tüketilmesi, sağlık açısından zararlı değildir. Hatta bazı gelişmiş ülkeler, kristalleşmiş balları "krem bal" olarak çok tüketiyorlar. Nem oranı %17'nin altında saklanan bal fermente olmaz, nem oranı %20'nin üzerinde saklanan bal ise çabuk fermente olur ve bu durum balın tadının bozulmasına, acılaşmasına sebep oluyor.

 

Bal Alırken Dikkat Etmeniz Gereken Püf Noktalar

*Kapalı ambalajlarda, güvenilir markalı balları satın alın, kapalı markalı ballarda riski üreten şirket taşır, açık satılan ballarda ise hiçbir şeyi ispat edemezsiniz

*Aldığınız balın üzerindeki etiketi iyice okuyun, bazen dikkatsizlik yüzünden bal diye, bal aromalı şurup alabilirsiniz

*Bal ambalajında dolum, son kullanma tarihi, firma adı, adresi, telefonu, ambalajın üzerinde, kavanoz ise kapağının üzerinde garanti bandı olmalıdır

*Güvenli gerçek balı Arıcılar Birliği’nin paketleme tesislerinden alabilirsiniz

*Sızma veya süzme bal alırsanız daha iyi olur, petek bal aldığınızda onu süzseniz bile, bir bölümü yine petekte kalır, bu durumda balınız fire vermiş olur

 

Bal Nasıl Muhafaza Edilmeli

*Karanlık, nem olmayan, serin ortamlarda saklanılmalıdır

*Kavanozun kapağı her zaman sıkı bir şekilde kapalı olmalıdır, aksi takdirde bal nem alır ve çabuk bozulur

*Kristalleşme meydana geldiği zaman balı, benmari usulü 45°C’ de ısıtırsanız eski haline dönecektir

*Isıtma sıcaklığı 45°C’ in üzerine çıkarsa bal besin değerini kaybeder

 

Balın Yiyecek ve İçeceklerde Kullanım Şekli

*Ana yemek soslarında, etlerin terbiyesinde kullanabilirsiniz

*Salata ve meze soslarında kullanabilirsiniz

*Bazı sulu yemeklerde, zeytinyağlı yemeklerde şeker yerine bal koya bilirsiniz

*Tatlılarda (kek, kurabiye, sütlü tatlılar) kullanabilirsiniz

*Sıcak ve soğuk içecekleri tatlandırmak için şeker yerine kullanabilirsiniz

 

Balınız bol, ağzınız tatlı, sağlığınız daim olsun…

Yayın Tarihi
11.10.2010
Bu makale 10199 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
degerli melek hanim: sitenizle biraz gec tanistim, büyük takdir ediyorum. hep sikayet ediyoruz fakat karsi eylemden bir haber. yarin cocuklarimiz ve torunlarimiz bizim yüzlerimize tükürmek istediklerinde maalesef cok hakli olacaklar,neden karsi koymadiniz diyecekler.hayat yillarinin cogunu geride birakan bir insan olarak cok zoruma gidiyor hic birsey yapamamak.sizler okumus insanlarsiniz,bilgilisiniz. lütfen bir cagrida bulunmak istiyorum.boykot diye bir eylem icin birleselim,uyandiralim halkimizi,göz göre göre zehirletmeyelim insanligimizi.birileri birseyleri baslatma zamani gecti gidiyor.bizi hasta edenler büyük vurgun lar vuruyorlar.her seye amin diyemiyorum.bu bir toplu katliamdir.birilerinin bu tabiat katillerine dur demesi gerekir.benim ipimi hazir tutsunlar.bunlar hepimizin düsmanidirlar.birseyler yapmassak ,o zaman bütün basimiza gelen hastaliklara ve kötülüklere bizde katilmis olacagiz. büyük saygilarimla. GÜL ARAYAN DELI hastaydi anam gülcülerde gül aradim kokusu melhemdi dünya yaralarina gül gibi kokan gül ariyordum marstan gelmis bir deli gibi dolana dolana Okullarda Papagan egitmenleri tarih dersi veriyordu Bugünün kuzularina Yarinin koyunlarina Evet cocuklar Bir zamanlar bu dünyadaki güller, gül gibi kokarmis Biz akilli büyükler zehirledik, bugünkü pis dünyanizi Avrupaliydik istenmeye istenmeye Elli yil arsizlik ve asagilik kabugu bagladik Modern koyunlarla Oyunlarla oynandik Beyinlerimizi ve dünyamizi zehirleyenlerden kactim Domatesi Israil zehirinden uzak tuzlamak icin bir daha insanca nefes almak icin kactim köyüme zehirlemislerdi avrupayi ekmegini suyunu güllerini ve arilar toplu intihar rekorlari kiriyordu ve seytan sülalesi dünyaya kan aglatiyordu ademin ogullari ve kizlari farenin yilani seyrettigi gibi bir uyusuk uyur gezmedeydiler ve koyunlar dünyayi kurtaramayacakti gururluca rest cektim bir sogani bir ekmegi güllerin gül gibi kokan ülkemin bahcelerinde hayaliyle bulamiyordum buradada arilar karilar gibi toplu halde kaciyorlardi ülkemide hormonlamislardi hastaliklar rekorunu Kanser basta tutuyordu ve önce nazilerin mavi göz sari sac arya modeli simdide onlari yenenlerin elindeydi eugenic de insanlik design ediliyordu eski insanlik yenilenmek icin zehirleniyorduk tabiiki deli diyceksiniz gül gibi kokan gül ariyorum diye beyler Bayanlar Duyanlar duymayanlara söylesin Delininde delisiyim Gül ariyorum Kokusunda sifa buldugum Bu cennet igfalinde Gül gibi kokan gül ariyorum Zehirlemeyin gülleri Gülsüz dünya Günsüz güne benzer Cocuklar Baskaldirin gül katillerine Yazilmasin tarih kitaplarina Bir varmis bir yokmus diye.

ergün yahya 19.10.2010

Ergün bey ağzınıza sağlık. Benim haykırarak söylemek istediğim ve ne yazık ki, söyleyemediğim konuları siz dile getirmişsiniz. Doğru, birilerinin cukkaları daha da kabarsın, daha fazla güç kazansınlar diye dünyadaki bitki örtüsünü zehirlemeleri neticesinde Arılar’ ın ölmesi dolayısıyla da hareket edebilen bütün canlı varlıkların nesillerinin yok olması demektir. Siyasete uzaktan bakan biri olarak, hangi temel gıda konusunu işlesem kendimi siyasetin tam göbeğinin ortasında buluyorum. Çünkü dünyada en büyük parasal rant gıda sektöründen sağlanıyor. Yani siyaset gıda malzemelerinin kılcal damarlarına kadar işlemiş. Menfi fakat gerçek cümleler yazarken bile inanın binbir kılıf uydurmaya çalışıyorum. Hiciv kullanarak inceden dokunduruyorum. Herkes kana kana acımasız terörden bahsediyor, gıda terörü ise 10’cu plana atılmış durumda ve bu sebepten de bu terör, her geçen gün tümör gibi metastaz vererek bütün organlarımızı sarıyor. Gözlerini para hırsı bürümüş dünyanın acımasız güçleri de bu eylemi iyice yaygınlaştırıp paralarına para katıyorlar. Geceleri bebek gibi “masum”, deliksiz ve çok rahat uyuyarak mutlu mesut yaşıyorlar. Onlar rahat uyurken bizler de bedenine karınca girmiş gibi sabahı sabah ediyoruz. İnsanların sağlığını, hayatını hiçe sayan bu sağlık düşmanları evreni zehirledikleri için ödül olarak sefasını, bizler de haksız yere parası cebinden çalınarak zehirlendiğimiz ve hasta bireyler olduğumuz için cefasını çekiyoruz. Ne yazık ki, bu gıda terörü felaketinden Türkiye’ de nasibini almış durumda. Bazı bilim adamları, profesörler susuyorlar, fazla konuşmuyorlar veya bol bol yemek, çay, maske tarifi veriyorlar, bitkilerin faydalarını anlatıyorlar. Anlayacağınız hekimler, bilim adamları aşçı, aktar olmuş, aktarlar, sanatçılar, uzun lafın kısası eline maydanoz sapını alan da hekim, hoca, bilim adamı oluvermiş ve işi daha da ileriye götürerek televizyondan insanlara tedavi uyguluyorlar. Oh ne güzel “Tele tedavi” yapıyorlar. TV kanallarında sunucular, seyirciler aktarlar’ a “hocam, doktor bey” diye sesleniyorlar. Bu durumu hiç de yadırgamayan bazı bilim adamlarımız, hekimlerimiz, profesörlerimiz de ellerine elma, armut, dereotu demetini alıp şu şuna iyi geliyor diye topluma çok faydalı olduklarını düşünüyorlar. Elmanın, armudun faydasını insanlar asırlardır zaten biliyor. Tabi ki faydalarını da anlatsınlar fakat şimdiki zamanda yediğimiz elmanın, domatesin, armudun artık faydasından çok zararı olduğunu da anlatsınlar. Bu ürünlerindeki genetik oynamaların, hormonların hangi hastalıklara, hangi felaketlere, nelere sebep olacağını neden söylemiyorlar? Daha neler var neler. Saygıdeğer bilim adamlarımız, artık maydanoz sapını rahat bırakın da, dünyayı saran bu tehlikeyi bertaraf etmenin yollarını bulun halka faydalı olun. Birileri bu milleti uyutun diye sırtınızı sıvazlasa bile lütfen sizler bazı şeyleri durdurun, vicdana gelin ve bu evreni kurtarmaya çalışın, yoksa yarın bu meret sizin ve çocuklarınızın da kapınızı çalacak… Bir ülkeyi, halkı, nesli yok etmek istiyorsanız silaha ve bombaya gerek yok, gıdasına, suyuna “küçücük, masum dokunuşlarla” dokunsanız yeter, zaten o halk kendi kendine yok olacaktır… Hastalıklı köleler olacağız diyorsunuz, çok doğru ancak kaçırdığınız bir şey var, kölelerin sağlıklı olması gerekiyor, hasta köle işe yaramaz ki. Anlayacağınız işin ucu sonunda yine bu acımasız “gıda teröristlerine” dokunacak ve kendi kazdıkları kuyuya kendileri düşecek ve çalıştıracak köle bile bulamayacaklar. Siteminizi anlıyorum, gerçekleri yazın diyorsunuz çok haklısınız. Ben yemek yazarıyım. Farkındaysanız restaurant ve cafelerin mönü tanıtımını yapmıyorum, daha ziyade halkımızı bilgilendirmek adına tükettiğimiz temel gıdalarla ilgili bilgiler veriyorum. Yani işin en kolayını değil, en zorunu yapıyorum. Her ne kadar yıllarca Tıp eğitimi almış ve bu tür tehlike sinyallerinin insan hayatında nelere mal olacağını bilen biri olsam da, başta insan olmakla beraber bütün canlı varlıkların hayatını tehdit eden bu çok önemli konuyu, yurtdışında defalarca büyük ödüller almış uzman bilim adamlarının anlatmaları lazım. “Saygıdeğer profesörlerimizin” artık aşçılık, aktarlık sevdasından vazgeçip yemek, çay tarifi vermeyi bırakıp, insanlığın başına nasıl bir çorap örüldüğünü, sağlıklarının ve dolayısıyla hayatlarının, çocuklarının, geleceklerinin nasıl bir tehlikede olduğunu anlatmaları, halkı, yetkilileri bilgilendirmeleri ve acil önlem alınmasını sağlamaları gerekiyor. Bu arada bu önemli konulara değinen ve çırpınarak yılmadan mücadile veren çok değerli idealist bilim adamlarımızı, profesörlerimizi tenzih ederim. Yorumunuzda çok önemli bir konuyu dillendirdiğiniz için teşekkür eder, saygılarımı sunarım… Son olarak bir şiirle seslenmek istiyorum Sorma bu dünyayı bana Dünya dediğin nedir ki, İçinde bir avuç insan İnsan olsalar bari canavarlar canavar Önce yapar, sonra yıkarlar Üstüne üstlük, bir de satarlar Hepimiz yaşamak isterken Gelir bir gün dünyanın sonu Eh arkadaş onun için söyledim sana Sorma bu dünyayı bana… Melek Halil

Melek Halil 18.10.2010

Sevgili Melek hanim emeginize saglik. Her zaman oldugu gibi cok donanimli bir makale yazmissiniz. Dogrusu bal hakkinda sayenizde onemli bilgiler edindim . Yeni makalelerinizi sabirsizlikla bekliyor ve size basarilarinizin devamini diliyorum

tara basibuyuk 18.10.2010

cok degerli bir konuya değinmissiniz,tesekkürler. fakat büyük bir tehlikeye deginmemissiniz. arilar intihar ediyor diyelim ama aslinda öldürülüyorlar. kimler öldürüyor? monsanto gibi ilac ve gen katil teskilatlari.gübrelerin icinde tabiati yok eden zehirler bulunmakta.tarlalarimiza yahudi eugenic insan design teskilatlari bulunmakta ve ciceklerimizi ve meyvelerimizi daha verimlilik adina zehirliyor,insana iyi gelen tabiati yok etmekteler.amerika ve avrupa avustralyada ari ölümlerine care araniyor ve buldurulmuyor,cünkü yönetimler ve bürokratlar para icin tabiati yeniden desighn yapanlara ve insanligi bu mafya teskilatlarina mahkum etmekte yardimci oluyorlar.ve bizim saglik ve tarim bakanliklarimizda bu katillere usaklik yapiyorlar.ictigimiz sulardaki fluoruid ,meyve ve zebze üretimindeki hormon zehirlemeler arilarin ve beraberinde insanligin sonlandirma projelerinde yardimci oluyorlar.dislerimize doldurulan amalgam ve domateslerimiz vesaire bütün yiyecek giyecek iceceklerimiz bu katillerin gübreleriyle zehirleniyoruz.lütfen insanlik adina cocuklarimiz adina bu konulari basinda daha derin islemenizi rica ediyorum.hastaliklarimiz rekor düzeylerde,bal balliktan coktan cikmistir.unutmayalim: arilar olmassa insanlarin yasama sansi kalmaz bu gezegende.siyonist oyunlardan kurtulalim,yoksa basimiza gelen ve gelecekte kurtulamayacagiz ve hastalikli köleler olacagiz ondan sonra minarelerden allaha duali dilekceler gönderecegiz.lütfen uyanin,dünyayi mahvediyorlar. saygilar ve tesekkürlerimle.

ergün yahya 17.10.2010

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!