Dertlerimizi Seninle Paylaştık…

Buram-buram kokan, damağımızı taçlandıran lezzeti, baş döndürücü kokusu ile vücudumuzun bütün yorgunluğunu alan, sevincimizi ve gözyaşımızı bizimle paylaşan, hayatımızın ayrılmaz parçası; kahvemiz… Bazen düşman göründün ama hep dost olmak istedin bizlere, ortak oldun sevgimize, kederimize… İyi ki, varsın, iyi ki, bizimlesin…

 

Kara Kızımız “Kahvemiz”…

 

Kız istemeye geldik, sana sorduk

Dinlenmek istedik, sana sığındık

Teselli aradık, senden medet umduk

Muhabbet istedik, seni bulduk…

 

Bir yudum aldık, mutlu olduk

Üç yudumda sohbete daldık

Üç, beş’e gelince sonunu bulduk

Telvesiyle sana, hayatı sorduk

 

İyi ki, varsın kara kızımız

İyi ki, tanıdık seni

Bozdun kader ezberini

Coştun içimizde, hep deli-deli…

                                             

                                                 Melek Halil

 

 

TÜRK KAHVESİ’NİN TARİHÇESİ

Kahve ağacı ilk olarak Güney Habeşistan’nın (Etiyopya) Kaffa bölgesinde bulunmuştur. Arapça karşılığı "qahwah"dır. Araplar kahve ile tanışmadan önce, gahwah kelimesini; “keyif verici içki ve şarap” anlamında kullanmışlar. “Gahwah” kelimesi Türkçe' de "kahve"ye dönüşmüş ve Avrupa literatürüne; café, caffe, koffie, coffee, koffie ve kaffee şekline girmiştir.

Habeşler uzun süre kahve tohumlarını öğüterek un haline getirmiş ve ekmek olarak tüketmişler.

Kahve Habeşistan’dan Yemen’e, oradan da Mekke’ye doğru yayılmıştır.

Türkiye’ye kahve, Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı fethinden sonra, Kanuni Sultan Süleyman döneminde Yemen Valisi Özdemir Paşa tarafından Yemen’den İstanbul'a getirilmiş ve zamanla Osmanlı'dan Avrupa'ya yayılmıştır. Kahve, daha sonra o dönemin şeyhülislamının “dinimize uygun değil, kahvenin siyahı iblisi ve cehennemi çağrıştırır ayrıca da keyif verici bir içecektir” söylemi ile Sarayburnu’ndan denize dökülmüştür.

Türk halkının kahve ile tanışması, Osmanlı döneminde açılan kahvehaneler sayesinde olmuştur. İlk kahvehane 1553 yılında Tahtakale’de, Halepli Hakem ile Şamlı Şems tarafından açılmıştır. Kahve sedirler ve kerevetler üzerinde diz çökerek, bağdaş kurularak içilirmiş ve meddahların anlattığı hikayeler dinlenirmiş.

Türk kahvesi ilk kez İtalya’ya Türk tüccarları tarafından 1615 yılında götürülmüştür, Paris’e ise 1664 yılında IV. Mehmet’in elçisi götürmüş ve kahve XIV. Louis’in sarayında içilmiştir.

İtalya’da “kahve evi” ilk defa 1683 yılında tüccar bir Türk tarafından Venedik’ de açılmıştır.

 

NOT

Avrupalıların kahve ile tanışma hikayesi çok ilginç. Türkiye’den gelen kahve çekirdeklerini ilk gördüklerinde, kuru fasulye zannederek çorbasını yapmışlar. Günümüzde ise kahveden en fazla para kazanan Avrupa ülkeleridir. Üzücü değil mi?, her zaman söylerim; bir ürünün nereden çıktığı ve nerede yayıldığı önemli değil, önemli olan o üründen hangi ülkenin ne kadar ticari getiri sağladığıdır…

 

KAHVENİN KÜLTÜRÜMÜZDEKİ YERİ VE ÖNEMİ

Türk Kahvesi kültürümüzde önemli bir yere sahiptir. Sadece Türkler tarafından geliştirilen kahve hazırlama, kendine has pişirme ve sunma şekli olan önemli bir kahve türüdür. Eskiden kömür ateşinde yavaş yavaş kavrulan kahve çekirdekleri, dibeklerde öğütülerek ince bir hal alması ile elde edilir ve dibek kahvesi olarak bilinirmiş. Günümüzde bu işlemi gerçekleştirmek için çoğunlukla kavurucu ve öğütücü makineler kullanılır.

Türk kahvesi denince ilk akla gelen şey; cezve, fincan, köpük ve telvedir. Geçmişten günümüze, bir kişiye kahve ikram edilmesi, o kişiye duyulan sevginin ve saygının ifadesidir. Eskiden evlenecek kızlar, iyi bir kahve yapabilmek için uzun yıllar aileleri tarafından eğitilirlermiş.

 

OSMANLI’NIN KAHVE SEREMONİSİ

Saraya giden misafirlere bekleme odasında, padişahın yanına girmeden önce heyecanları yatışsın ve kan şekerleri yükselsin diye gül kokulu lokum ikram edilirmiş.

Misafir içeriye girip uygun bir yere oturduktan sonra, kahveci başının nezaretinde, kahve seremonisi başlarmış. Cariyeler, davetli sayısı fazla olsa bile, kahveyi tepsilerde ikişer- ikişer misafirlerin gözlerine bakmadan ikram ederlermiş.

 

 

İYİ BİR TÜRK KAHVESİ PİŞİRMENİN PÜF NOKTALARI

*İyi bir Türk kahvesi yapabilmek için her şeyden önce kaliteli kahve kullanılmalıdır.

*İçerisinde nohut, fındık, fıstık vb. ürünler olmamalıdır.

*Kullanılan su, kaynak suyu ve soğuk olmalıdır.

*Kahve yapılırken su fincanla ölçülerek cezveye konur. Örneğin, bir kişiye orta şekerli kahve yapmak için cezveye, bir fincan soğuk su, iki dolu çay kaşığı kahve ve arzuya göre şeker ilave edilir (Kahve Osmanlı döneminde şekersiz içilirmiş).

*Kahve tadının bozulmaması için karıştırırken metal kaşık yerine plastik veya porselen kaşık kullanın.

*Cezve kısık ateşteki ocağa alınır, suyun üstündeki kahvenin tamamen çökmesi beklenir ve hemen karıştırılır.

*İyice karıştırılan kahve kısık ateşte ağır-ağır pişirilir.

*Kısa bir sürede kahvenin üzerinde köpük oluşur. Bu köpük ve kahvenin bir kısmı soğuk olmayan fincana boşaltılır. Daha sonra cezvedeki kahve tekrar köpürene kadar ocakta tutulur ve sonra kalan kısım da fincana boşaltılır.

 

TÜRK KAHVESİ NASIL SERVİS EDİLİR?

*Türk kahvesi köpüksüz olmaz. Köpük kahvenin tadını uzun süre damakta bırakır ve kahvenin geç soğumasını sağlar. Türk kahvesi yoğun kıvamda olmasından dolayı ağızda uzun süreli bir tat bırakır.

*Kahve küçük ince kenarlı, oda sıcaklığındaki veya ılık fincanlarda servis edilmelidir, aksi takdirde çabuk soğur.

*Fincanın dibinde telve tabakasının oluşması için, kahve içilmeden önce kısa bir süre beklenir, böylece kalın kahve telvesi fincanın dibine çöker ve kahve filtre olur.

*Türk kahvesi mutlaka bir bardak su ile servis edilir. Damağı temizlemek ve kahvenin yoğun kokusunu alabilmek için suyu önceden içmek lazım.

*Kahve lokum veya bitter çikolata ile servis edilirse daha lezzetli içilir.

 

 

 

KAHVE NASIL MUHAFAZA EDİLİR?

*Kahvenin uzun süre taze kalabilmesi için kahveyi kapalı kutuda veya cam kavanozda, oda sıcaklığında ve ışık görmeyen bir yerde saklayın.

*Bayat bir Türk kahvesi içmemek ve kahvenizin uzun süre tazeliğini koruyabilmesi için kahve kavanozunun içine 2-3 tane kesme şeker veya bir tutam ilave edin.

*Kahveniz bayatsa ve rutubetini gidermek istiyorsanız, kullanmadan önce kahveyi kısık ateşte çok az kavurun.

*Kahvenin kokusunun daha da belirgin olmasını istiyorsanız eğer, kahve kavanozunun içerisine çok az saf vanilya yağı ilave edin.

 

NOT

Kendi kendini filtre eden tek kahve türü Türk kahvesidir ve aynı zamanda diğer kahve çeşitlerine göre daha az kafein maddesi içerir

 

KAHVEYİ KEÇİLERİN BULDUĞUNU BİLİYOR MUSUNUZ?

Tarihi kaynaklara göre Etiyopya’ da (Habeşistan) Khaldi isminde bir çobanın güttüğü keçi sürüleri bir ağacın meyvelerini yedikten sonra fazla canlanıyorlarmış. Çoban bu durumu Yemen asıllı, Şazilli isminde ünlü bir dervişe anlatmış. Derviş kahve ağacının meyvelerini kaynatarak içmiş ve kendisi de canlandığını hissetmiş. İşte o günden bu güne kadar gelen kahve, keçilerin ve dervişin sayesinde önemli bir içeceğimiz oluvermiş. Afiyet olsun…

 

www.gurmemelek.com

e.posta:melekhalil1@hotmail.com

 

Yayın Tarihi
11.07.2011
Bu makale 8292 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
çok keyifli bir yazı olmuş,kaleminize sağlık,selam ve saygılarımla.

Mehmet Keza KUNDAKÇI 13.07.2011

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!