“Mutluluğun Anahtarı” çikolata… Eskiden, yeni tanışan gençler pastaneye gider, bol çikolata soslu profiterol yerlermiş. Günümüzde de bazı seremoniler hala devam etmekte. Oğlan evi alır çikolatanın en güzelinden kız istemeğe gider, kaynana, kaynatanın gönlünü fetheder. Damakları lezzete boğar çikolata, mutluluk hormonu serotonin’ i tavana vurdurur. Çikolata yiyince, çocuklar dünyanın en mutlu melekleri oluverirler. Ağızlarının yan taraflarından akan kahve renkli sihirli sıvıyı, son damlasına kadar yalayarak etrafa gülücükler atarlar. Nedir bu esrarengiz sıvının büyüsü?
Sihirli bir alemden geldin
İnsanlara mutluluk verdin
Farklı şekillere girdin
Damağımızı sevindirdin
Kokusunun eşi, benzeri yoktur
Sayesinde evlenenler çoktur
Siyah, kahve, beyaz çikolata
Vazgeçilmez muhteşem bir tattır
Melek Halil
Çikolatanın tarihi
M.Ö. 1000’ li yıllarda eski Amerika uygarlıklarından Aztek, Olmek ve Mayalar’ın, kakao ağaçlarından yararlandıkları bilinmektedir. "Kakao" kelimesi de Olmek dilinden gelmiş.
Kakao ağacının bilimsel ismi "Theobromocacao"- "Tanrıların Yiyeceği" anlamına geliyor. Olmek’ ler kakao çekirdeklerini öğütüp suyla karıştırarak içecek haline getirmişler. Aynı zamanda kakaoyu makiyaj malzemesi pudra olarak, kakao çekirdeklerini de para yerine ödeme aracı olarak kullanılmışlar. 100 tane kaliteli kakao çekirdeği ile bir köle alınırmış.
Çikolata içeceği, M.S.1528 yılında İspanyol denizci Hernan Cortes sayesinde bilinmiş ve ticari bir içecek haline getirilmiş. Çikolata içeceğini en çok İspanyol aristokrat sınıfı tüketmiş. İspanya, ülke ekonomisi için karlı olan kakao tarımını yaygınlaştırmış. İspanya yaklaşık bir asır süresince bu işin nasıl yapıldığını Avrupa’ dan saklamayı başarmış.
Çikolata içeceği 1600’ lü yıllarda hızla Avrupa’ ya yayılmış. İlk çikolata fabrikası 1815 yılında Hollanda’ da kurulmuş. Katı çikolata ilk olarak 1847 yılında İngiltere’de yapılmış. Sütlü çikolata tarifi 1876 yılında İsviçre'de Daniel Peter tarafından bulunmuş.
ABD'de de çikolata üretiminin gelişmesi hızlı olmuş. 2. Dünya Savaşı sırasında çikolatanın besleyici özellikleri fark edildikten sonra, askerlerin bolca tüketmesini sağlamışlar. Çikolatanın en önemli faydası da Amerikan askerleri arasında grup ruhunu oluşturmak olmuş.
Türkiye'nin ilk üretim yapan çikolata fabrikası, 1927'de Feriköy'de kurulmuş.

Kakao ağacı
Kakao ağacı Orta Amerika'da yetişmiştir. Günümüzde kakao ağacı Afrika, Latin Amerika ve Asya’ da yetiştiriliyor. Körpe kakao ağaçları sadece tropik ısıda palmiye ve muz ağaçlarının gölgeleri sayesinde güneşten korunuyor ve yeşeriyorlar. Kızgın güneş ve sert rüzgarlar bu ağaçlara zarar veriyor. Ağaçlar beşinci yıldan itibaren meyve veriyorlar. Meyvelerin içerisinde bezelyeye benzer kabuk içinde çekirdekler bulunur. Kakao ağaçları bir yılda iki kez meyve veriyor ve yaşam süreleri 25 yıldır. Dünyanın kakao ihtiyacının % 75’ ini Afrika ülkesi sağlıyor.
Çikolata: Kakao ağacının çekirdeklerinin öğütülmesi ile elde edilen, kakao yağından, tozundan yapılan, farklı ürünler de katılarak üretilen bir üründür. Çikolata, besin değeri yüksek ve enerji veren bir yiyecektir. Gerçek çikolata, %100 kakao yağından yapılır. Kokolin ve benzeri ürünler, hayvansal ve bitkisel yağlar kullanılarak yapılan ürünler, çikolata benzeri kakaolu şekerlemelerdir. Çikolatanın, kullanılan kakao oranı ve cinsi değiştikçe rengi ve tadı da değişir. Ustalara göre, iyi bir çikolata oda sıcaklığında sertliğini korumalı, ağızda ise erimelidir. Eriyen çikolata ağızda tanecikler ya da madeni bir tat bırakmamalıdır.

Çikolata Türleri
Kuvertür Çikolata: Profesyonel çikolata ve pasta üretiminde kullanılır. Bol kakao yağı içerir.
Bitter Çikolata: En az % 50 – 90 oranında kakao tozu içerir. Tadı acı ve çok az şekerlidir. Kahvenin yanına en çok yakışan ve en faydalı olan çikolata türüdür.
Sütlü Çikolata: En az % 30 – 50 oranında kakao tozu içerir. Tadı süt kokulu ve şekerlidir.
Beyaz Çikolata: Kakao içermez, en az % 25 oranında kakao yağı içerir. Tadı süt kokulu ve çok şekerlidir.
Dolgulu Çikolata: Dış kısmının, en az % 25’ i bitter, sütlü veya beyaz çikolatalardan oluşur.
100 g Kakao tozunda 456 kalori var
100 g Bitter çikolatada 482 kalori var
100 g Sütlü çikolatada 490- 515 kalori var
100 g Kuru yemişli çikolatada 520- 580 kalori var
Çikolata Nasıl Yapılır?
Olgun kakao meyvelerinin çekirdekleri birkaç gün muz yaprağında mayalandırılır, güneşte kurutulur, işlenir hale getirilir. Kakao çekirdekleri fabrikada temizlenir, kavrulur, öğütülür, preslenir, tozu, yağı ayrıştırılır ve şekerle karıştırılarak hamur haline getirilir. Daha sonra hamur ince çikolata tabakalarına dönüştürülür, kakao yağı katılarak yumuşatılır ve dikdörtgen olukları bulunan bir makinenin içine koyulur. Oluklar içindeki çikolata silindirlerle, yumuşak ve pütürsüz hale getirilir. En son sıvıya dönüşen çikolata kalıplara dökülür ve soğutulur. Katılaşan çikolatayı çıkarmak için kalıp çok az ısıtılır, çıkarılır, paketlenir, satışa sunulur ve afiyetle yenir…
Çikolatanın faydaları
Kalp hastalıklarını engelliyor, bağışıklık sistemini kuvvetlendiriyor, kanser hastalığına karşı koruyor, beyindeki serotonin seviyesini yükselttiği için mutluluk hissi veriyor ve önemli bir antioksidandır.
Çikolatanın Zararları
İçinde bulunan fazla şeker, yağ ve kafein miktarı sebebiyle aşırı tüketilirse, zararlı olabilir.
Benim fikrimce kişiler kendi organizmalarının kimyasını, kan, şeker değerlerini, hastalıklarını, tükettikleri gıda ürünlerinin bünyelerine ne gibi tepki verdiğini bilirlerse, dozunda “gerçek çikolata” tüketirlerse, sağlık bakımından çok da etkileneceklerini düşünmüyorum.
Gerçek Çikolata Alırken Dikkat Etmeniz Gerekenler
*Çikolatanın ambalajlı olmasına dikkat edin. Açıkta satılan çikolataları güvenmediğiniz yerlerden satın almayın
*Çikolatanın ürün markasını, üretim ve son kullanma tarihini ve içeriğini okuyun
*Eğer ürün içeriği okunamayacak kadar küçük yazılmışsa kandırılmak istemiyorsanız almamaya çalışın
*Benzer ambalaj kullanılarak piyasaya sunulan taklit edilmiş ürünleri almayın. Ucuz fiyatından anlayabilirsiniz
*Semt pazarlarında ve bazı dükkanlarda satılan, merdiven altı fare dostlarının imal ettiği çikolatalara dikkat edin, sağlığınız tehlikeye girebilir
*Açık çikolata alırken satış elemanlarının eldiven kullanması gerekir ve bu hususa dikkat edin
*Üzerinde kokolin veya kakao kaplı çikolata yazan ürünleri, gerçek çikolata diye satın almayın, gerçek çikolata, içinde kakao yağı olan çikolatadır
*Gerçek çikolata parlak olur, mat renkli çikolataları almaktan kaçının
*Çikolatayı kokladığınızda kimyasal veya keskin şeker kokusu gelmemesi lazım
*Çikolatanın yüzeyinde küçük beyaz noktacıklar halinde oluşan çiçeksi beneklere dikkat edin. Bu durum ürünün bayat olduğunu gösterir
*Gerçek çikolata yendiğinde damağı ve genizi yakmamalıdır
*Gerçek çikolatanın kendine has aroması var. Ağızda hızlı erir, kakao yağı, insan vücudu sıcaklığında erime özelliğine sahiptir. Ağız ısısında çikolata erimiyorsa, mumsu, madensi bir tat bırakıyorsa bu çikolata gerçek değildir ve sağlıksız ürünler kullanılmış demektir, bu tat çikolatanın kalitesini gösteren en iyi faktördür
Çikolata Üretiminde Yapılan Hileler
* Bazı uyanık işgüzarlar çikolata yapımında kakao tozu yerine leblebi tozu, keçiboynuzu, soya unu ve fındık kabuğu kullanıyorlar
* Yine çikolata yapımında kakao yağı yerine ucuz margarin yağları, bitkisel yağlar ve domuz yağları kullanıyorlar
* Hatta daha ileriye gidip bayatlamış çikolataları yeniden işleyerek taze çikolata diye piyasalarda satıyorlar
*Çikolata yapımında tatlandırıcı kristal veya sıvı şeker yerine yapay sağlıksız tatlandırıcılar kullanıyorlar
Çikolata Nasıl Muhafaza Edilir?
*Çikolata kuru ve karanlık bir yerde, 15°C- 18°C arasında bir ısıda muhafaza edilmelidir
*Çikolata kesinlikle buzdolabına saklanmamalıdır
*Çikolata keskin kokulu yiyeceklerin yanında saklanırsa, yabancı kokuları emer ve çikolatanın tadı değişir
*Mutlaka ambalajı içerisinde muhafaza edilmelidir, aksi takdirde tadı, kokusu, besin değeri kaybolur ve çabuk bozulur
Çikolata Hikayesi (Yaşı kaç olursa olsun her kadının içinde hiç büyümeyen bir “Küçük Kız” vardır)
Bülent, avucunu açmış kendisine doğru elini uzatan adama ters ters bakıyordu. Elli yaşlarında gösteren adam, hırpani kıyafetli dilencilere benzemiyordu. Üzerindeki giysiler eski fakat temizdi. “Sapa sağlam adam, gidip çalışacağına dileniyor” diye düşünmüştü. Zaten canı çok sıkkındı, alaycı bir ses tonuyla adama sordu.
- Ekmek parası mı istiyorsun?
- Adam gayet ciddi bir şekilde, hayır çikolata parası lazım diye cevap verdi.
- Niye, siz dilenciler ekmek bulamayınca çikolata mı yiyorsunuz?
- Hayır, ekmek bulamadığımız günlerde genellikle bulgur pilavı yeriz, onu da bulamadıysak aç yatarız beyim.
- Bu gün karnınız doydu, üstüne tatlı mı istedi canınız?
- Fakirin canı mı olur ki, tatlı istesin beyim.
- Bu bir kamera şakası mı yoksa sen iş bulamamış stendapçı mısın?
- Hiçbiri değil beyim, sadece fakirim. Bugün karımın doğum günü, ona çikolata götürmek istiyorum.
- Benim bildiğim doğum gününde yaş pasta alınır.
- O bizim için değil zenginler için beyim. Otuz yıllık evliliğimiz boyunca ona bir kez bile yaş pasta alamadım. Ama, her doğum gününde mutlaka 200 gramlık çikolata götürdüm. Çikolatayı çok sever.
Adamın söyledikleri Bülent'in dikkatini çekmişti. O akşam karısıyla kavga etmiş, kapıyı çarpıp kendini sokağa atmıştı. Arabasına da binmemiş, sahile kadar yürümüştü. Karısının evde ağlıyor olduğunu bildiği için içi hiç rahat değildi. Adamla konuşurken biraz kafası dağılmıştı. Acaba söyledikleri gerçek mi, yoksa uyduruyor mu diye düşünmüştü.
- Cebinde bir çikolata alacak paran yok mu yani?
- Ben dilenci değilim beyim, işim yok, günlük çalışırım, ne iş bulursam yaparım. Bu gün yine iş aradım, aksilik bu ya, hiçbir iş bulamadım.
Bülent oturduğu bankı işaret ederek adama yer gösterdi.
- Otur biraz dertleşelim bari, dedi.
Adam çekingen çekingen Bülent’ in yanına oturdu.
- Yok mu eşin dostun, borç alacak akraban?
- Fakirin akrabaları da fakir olur beyim. Bulurlarsa kendi karınlarını doyururlar.
- Dilenecek kadar çok mu seviyorsun karını?
- Evet çok seviyorum. Otuz yılımı aydınlattı o benim.
- Hımmmm. Aşk, hem de otuz yıl süren aşk. Hayret doğrusu! Aşkın ömrü en fazla üç yıl diyorlar, oysa sen otuz yıldan bahsediyorsun.
- Söyle o zaman, nedir evlilikte mutluluğun sırrı? Söylediklerine bakılırsa sen mutluluğun formülünü bulmuş gibisin.
- Ben ilkokulu bile bitirmedim beyim. Öyle formül falan bilmem.
- Formül dediysem kimya formülü sormuyorum canım. Bende altı yıllık evliyim. Çok sevdiğim kadınla evlendim, fakat mutlu değilim. Sürekli kavga ediyoruz. Daha iki saat önce kapıyı çarpıp çıktım. Evimiz, arabamız, işimiz, gücümüz, her şeyimiz var, ama mutlu değiliz. Senin hiçbir şeyin yok, ama mutlusun. Para mı acaba bizi mutsuz eden?
- Adam şaşkınlıkla, hiçbir şeyim yok mu? Hayır benim her şeyim var beyim dedi. Benim karım her şeyim. Sevgilim, eşim, arkadaşım, hayat yoldaşım. Hayatımı paylaştığım insandan daha değerli ve daha önemli ne olabilir ki dünyada? Sizin ev, araba, iş diye her şey dediğiniz şeylerdir aslında hiçbir şey olan.
- Öyle deme, şu kadar varlığın içinde bile karım her şeyden şikayet ediyor. Bir de fakir olsam kim bilir neler olur?
- Altın tasın, kan kusana faydası yoktur beyim. Sen kadın ruhunu hiç anlamamışsın. Hiçbir kadın iyi bir evde oturduğu, her gün çeşit çeşit yiyecekler yediği için mutlu olmaz. Bir kadın, kocasının her şeyi olduğunu bildiğinde ancak mutlu olur.
- Sizin mutluluğunuzun sırrı bu mu yani?
- Olabilir, ben karıma değerli şeyler alamıyorum ama ona benim için ne kadar değerli olduğunu hissettiriyorum. O da çok mutlu oluyor.
- Bir kadına değerli olduğu nasıl hissettirilir?
- Küçük kızı severek.
- Küçük kız mı? Hangi küçük kız?
- Yaşı kaç olursa olsun her kadının içinde hiç büyümeyen bir “Küçük Kız” vardır. O kızı ne kadar çok sever, ne kadar çok mutu edersen, o kadını da o kadar mutlu edersin.
- Nasıl yani?
- Küçük kızlar neleri sever, nelerden hoşlanır beyim, bir düşünün. Küçük kızlar hep beğenilmek, ilgi görmek isterler. Güzel olduklarını duymaya bayılırlar. Kendilerine prensesmiş gibi davranılmasını beklerler. Biraz şımartılmak isterler. Sevilmek ve sevildiklerini hep duymak isterler. İltifata doymaz küçük kızlar. Öyle değil mi?
- Haklısın, benim de dört yaşımda bir kızım var. Adı Ebru. Her akşam boynuma sarılır “Babacığım beni ne kadar seviyorsun?”, giysisini değiştirdiği zaman etrafımda “Baba güzel olmuş muyum?” diye sorar durur. Güzelsin demem de yetmez ona, “Harikasın prenses gibi olmuşsun” demeliyim. “Dünyanın en güzel kızısın” demeliyim ona, ancak öyle rahatlar.
- İşte kadınlar bir ömür boyu bunu duymak isterler beyim. Ben elli yaşındaki karıma böyle davranıyorum. Ona “bebeğim” diye hitap ediyorum çok hoşuna gidiyor.
- Hiç kavga etmez misiniz siz?
- Kavga evliliğin tadı tuzu beyim. Arada biz de tartışırız, küseriz. Benim karım, bir keçi kadar inatçıdır. Onunla barışmak için uğraşmak ayrı bir keyif verir bana.
- Benim eşim çok ciddi bir kadındır. Hiç küçük kız havası yok onda.
- Küçük kızlar büyüdükleri zaman artık sevgi, ilgi istemeye utanırlar beyim. En ciddi ya da en yaşlı kadının içinde bile o küçük kız mutlaka vardır. Yeter ki, sen o tatlı kızı sevindirmeyi, mutlu etmeyi bil, bir de o küçük kızı asla aldatma. Yoksa bir daha sana güvenmez ve ne yaparsan yap hep kuşkuyla bakar. Küçük kızlar hem çabuk mutlu olurlar hem de çabuk kırılırlar. Çok narindir onlar. Hoyrat elleri sevmezler. Yumuşak dokunuşları severler.
- Bu tavsiyeni deneyeceğim. Fakat her zaman yapabilir miyim bilmiyorum. Bazen işlerim çok yoğun oluyor o zaman eve çok yorgun gidiyorum.
- Bu sadece bir bahane beyim. O küçük kızı mutlu etmek dünyanın en kolay işi. Çoğu zaman birkaç tatlı söz yeterli olur. Sen o küçük kızı mutlu ettiğinde karşılığını fazlasıyla alırsın. Artık o seni rahat ettirmek için elinden gelen gayreti gösterir. Karısı mutlu olmayan erkek mutlu olamaz. Mutlu olmak isteyen erkek önce hayat arkadaşını mutlu etmelidir. Düşünsene somurtkan, mutsuz, sürekli söylenen biriyle yolculuğa çıksan ne kadar mutlu olabilirsin?
- Haklısında, sonuçta bende bütün gün ailem için çalışıp yoruluyorum.
- Yine para, yine dış sebepler beyim. Evet para önemli ve gerekli ama kadınlar erkekleri para için sevmezler. Para geçici mutluluklar verir. Kadınlar hediye almayı severler. Paran varsa hediye al tabi. Ama hediyeyle mutlu olmasını bekleme. Hediyenin yanına sevgini katmazsan hediyenin bir anlamı kalmaz. Benim hiçbir zaman çok param olmadı. Günlük kazandığımı günlük yedik. Bazen aç kaldığımız günler oldu. Hiçbir zaman karımın kulaklarına altın küpe takamadım, ama her zaman kulağına aşk sözleri fısıldadım. Hiçbir zaman boynuna pırlanta gerdanlık alamadım, ama hep öpücüklerle sevdim boynunu. Hiçbir zaman ona ipek elbiseler giydiremedim, ama kendi bedenimle, ipek elbise gibi yumuşacık sardım bedenini.
Adam ayağa kalkar.
- Bana müsaade beyim, karım merak eder. Sende git evine küçük kızın gönlünü al.
- Bülent de ayağa kalkar, kuvvetlice adamın elini sıkar.
- Sizi tanıdığıma çok memnun oldum. Yolun karşısındaki pastaneyi gösterir. Hadi gel eşin için şuradan çikolatalı pasta alalım, pastayı alırlar. Adam hayatında ilk defa karısına çikolatalı yaş pasta götürmenin mutluluğuyla, bin bir teşekkür ederek evinin yolunu tutar. Bülent de pastanenin yanındaki manavdan karısının en sevdiği meyvelerden alır ve karısının içindeki saklanmış olan “Küçük Kız’ ı” çıkarmaya gider…(İnternetten alıntı)

Hayatın cilveleri, gözyaşı damlasına benzer.
Dışarıya akıtırsın göl olur seni besler,
İçine akıtırsın zehir olur seni sinsi sinsi zehirler…
Sevgiyi beslersin büyür, yeşerir, ağaç olur ve seni gölgesinde serinletir, korur. Kini beslersin o büyümüş, yeşermiş ağaç kurur, boynunu büker ve cılız kalmış hastalıklı kollarıyla, ömür boyu seni sararak, içine hapseder… (Melek Halil)
Hepinize, gerçek sevgi yumağında çikolata gibi sihirli, tatlı bir Bayram dilerim…