DÖRT MEVSİM 5 ÇAYI.
Nice efsanelere konu olmuş, dağ-tepe demeden gezerek günümüze kadar gelen, ince belli bardaklarda muhteşem aroması ile sofra podyumlarında , herkesin önüne çıkarak havasını atan, çok kıymetli olduğunun farkında olan, salına-salına süzülen nazlı gelin çay…
Hoş geldin sofralarımıza…
Çay: bütün dünya insanlarının en fazla tükettiği bir içecek. Hoş sohbetlerin olduğu saatlerde mutlaka çay içeriz. Siyah, yeşil, beyaz ve değişik bitki çayları hepimizin yol arkadaşı olmuş. Kışın üşüdüğümüzde içimizi ısıtan, yazın sıcağında hararetimizi alan vefalı bir dosttur o…
Çayı kim buldu?
Bu konuda çok rivayet var. Açık söyleyeyim, bana en mantıklı gelen rivayet bu oldu.
Efsaneye göre M.Ö.2000’li yıllarda tıbba meraklı olan çin imparatoru Sheng Nung, sarayının bahçesinde meditasyon yaparken, elinde tuttuğu sıcak su kasesinin içine yeşil bir yaprak düşüyor. Bu yaprağın kokusu, tadı imparatorun çok hoşuna gidiyor. Her gün bu yaprağı sıcak suyun içine atarak içmeye başlıyor. Gün geçtikce kendini daha zinde hissediyor. Çayın mucidi olarak gösterilen çin imparatoru, çayın çin de yaygınlaşmasına sebep oluyor.

M.S.400 yüzyılda, çay tüketme alışkanlığı çinden güneye ve kuzeye doğru hızla yayılıyor. Çin kaynaklarına göre bu dönemde (M.S. 476) Türk boyları, kendi aralarında ve çin ile yaptıkları takas ticaretinde çayı yaygın olarak kullanmışlar.
Çay konusunda ilk geniş çaplı araştırmaları M.S. 733-804 yılları arasında yaşayan Lu Yu (çin tarihinin “çay dahisi” olarak bilinir) yapmış. “Çay kitabı” adlı eserinde, çay hakkında; üretiminden tüketimine, kapsamlı bilgiler yazmış. Bu kitaptan sonra çay üretimi ve tüketimi daha da yaygınlaşmış.
Avrupa çayla 17 yüzyılda tanışmış.
Türkiye’nin çayla tanışması 1787 tarihinde Japonya’dan getirilen çay tohumlarının ekilmesi ile başlamış. İlk ekim çalışmaları Bursa civarında yapılmış, fakat iklim şartlarının olumsuzluğu nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanmış. Ancak 1917 yılında, botanikçi olan Ali Rıza Erten teknik çalışmalar yaparak,16.02.1924 tarihinde Rize de çay yetiştirilmesi için meclisten onay almış. Türkiye de çay üretimi bu şekilde başlamış. 1947 de kurulan ilk çay fabrikası üretime hız kazandırmış.

Dünyada yaklaşık 1500 çeşit çay var. Bunların hepsi "Camellia Sinensis" denen tek bir bitkiden elde ediliyor. En çok tüketilen çay türü siyah, yeşil ve az da olsa beyaz çaydır.
Dünyanın en pahalı çayı (ne yalan söyleyeyim bir az el ve cep yakıyor) beyaz çay, neredeyse bilinmiyor. Fermente edilmemiş olup, açık renkli, tadı kavun kokusunu andırıyor. Türkiye de 2002 yılından itibaren eczanelerde ve aktarlarda satılıyor.
Beyaz çay geleneksel olarak çinin Fujian (çinin güneydoğu sahilinde bir eyalettir) bölgesinde yetiştiriliyor. Hindistan ve Seylan da da üretiliyor.
Beyaz çay, hafif yemeklerden sonra içilirse tadına varılır, benden söylemesi… İdeal dem rengi solgun sarıdır.
Çayı sağlık için içmek istiyorsanız, mutlaka beyaz çayla tanışın. Çay çeşitlerine göre beyaz çayda daha az kafein vardır. Siyah çayda bir fincanda bu 40mg, yeşil çayda 20mg, beyaz çayda 15mg'dır. Bazı bilimsel çalışmalar sonucunda beyaz çayın kanser mücadelesinde yeşil çaydan ( beyaz çay yüksek miktarda antioksidan içerir ) daha fazla etkili olduğu kanıtlanmıştır.
DÖRT MEVSİM BEŞ ÇAYI
Beş çayı hatırlatır bana yosun kokan yazları
Yolcu eder buruk geçen son baharı
Beş çayı evimize getirir kışın sıcaklığını
Kalbimize misafir eder aşkı, ilkbaharı
Şiiri yazan Melek Halil
Yıllar önce bir televizyon kanalında “5 çayı” isimli bir program sunmuştum. Bu kültürü o yıllarda araştırmıştım ve sizlerle paylaşmak istedim
5 çayı kültürü nereden geliyor?
İngilizler çay ile tanışmadan önce, günde iki öğün yemek yerlermiş. Ancak yedinci Bedford Düşesi Anna 1840’lı yılarda 5 çayı geleneğini başlatmış. Rivayete göre bu geleneğin sebebi, duşes Annanın ikindi vaktinde bitkin düşmesiymiş. Şahsen ben bu rivayete inanıyorum (hekimler kan şekerinin en çok akşam üzeri 4 ile 5 saatleri arasında düştüğünü söylüyorlar).
Sonraları Kral Edward hoş sohbet ortamları yaratmak için küçük çay ziyafetleri düzenlemeye başlamış. Bu da çayı üst düzey toplantılara özgü bir şölen, prenslere ve asillere ayrılmış bir hediye olarak görmelerini sağlamış. Sonuç olarak gelenek haline gelen “5 çayı”,İngiltere’den tüm dünyaya yayılmış. (mesela ingilizler, her ne kadar tutumlu olsalar da, restoranlarda, garsonlara hesapla beraber bahşiş bırakmayı akıl etmişler. Hayret verici değil mi? Galiba onları yanlış tanımışız)

İngilizler çayı keyif kültürünün önemli parçası olarak görüyorlar. Davetlerde Çin ve Hint çayı tercih edilir, kremalı, limonlu ya da sütlü sunulur. Çayın yanında ise değişik kurabiyeler, evde yaptıkları kuru veya yaş pasta tercih edilir. Bugün İngiltere de, bir eve misafir geldiğinde, konukseverliğin işareti olarak bir fincan çay sunulur. Bu arada İngiltere kraliçesi çayının suyunu, bütün gezilerinde yanında taşıyormuş.
Biz Türkler de, günümüze kadar gelen bu sıcak kültürün hakkını verdiğimizi, en güzel ve doğru şekilde yaşattığımızı düşünüyorum.
Çayı nasıl saklamalıyız?
* Ambalajını açtıktan sonra hava almayan kavanozda, kuru ortamda, et, sebze, baharat gibi gıda maddelerinden ve ilaç, boya gibi kimyevi maddelerden tamamen ayrı bir yerde saklamalıyız.
* Nemli ortamlardan uzak tutmalıyız.
Çayı muhafaza etme konusunda dikkatli olmalıyız, çünkü yediğimiz, içtiğimiz her şey bize kötü veya iyi sağlık olarak geri dönüyor.
Çayı nasıl demlemeliyiz?
* İyi bir çay hazırlamak için en önemli faktör suyun seçimidir.
* Mümkünse porselen demlik ve yumuşak kaynak suyu kullanın.
* Çay suyunu kısa sürede ve kısık ateşte kaynatın.
* Çayı uzun süre demlediğiniz zaman acı olur ve çaydaki kafein miktarı yükselir..
* Her fincan için bir tatlı kaşığı çay koyabilirsiniz.
* Çayın aromasını ve tadını almak için: Türk çaylarında 20-25 dakika, yabancı çaylarda 10-15 dakika demleyin..
* Çayın demini kaynatmayın, aksi takdirde suyun oksijeni kaybolur ve lezzeti azalır
* Çayı demledikten sonra yarım saat içinde tüketin.
Çayı dozunda kullanırsak, sağlıklı muhafaza etme ve doğru demleme koşullarına uyarsak, ne o bizi, ne de biz onu terk ederiz…
Gerilsin vücudun yay gibi
Kanın kırmızı olsun çay gibi
Önce kokla, sonra tadımla
Yavaş-yavaş onu yudumla
Her gün iki-üç bardak içsene
Usta, bir demli çay versene…