Öfkeli Bir Bulutun Şarkısıdır Hayat

Sorguların silik aynalarında kapanmamış bir davadır kayıp bir aşka gülümsemek
Suya hasret polenlerin uzaklara yolculuğunda onulmaz hicrandır baharı beklemek
Her çığlık kendini dinler boşlukta, yüzleşmelerle kapanan bir gecedir sevişmek
Öfkeli bir bulutun şarkısıdır hayat, zordur yangınların sardığı yürekte yeşermek


Her gidişin ve bir zaman sonra ruhumuza dönüşün ardından sallanan veda mendilleriyle gözlerimizi silerken bir bekleyişin resmi çizilir ufuklara. Yürekteki argın beklentiler kendisini süzerken, şiirler sokulur umutla yürekten inerek satırlara. Yollar çizeriz göğsümüzün rüzgârlı odalarına, kol oluruz uzak denizlere ulaşmak için. Girdaplar kendi çevresini oyarken bir bulut döner tepemizde ve biz mutluluğun sığınaklarında özlem mevsimlerini bekleriz.


O, gitmelerin yalçın kayalarına bir gülüşle iliştiğimizde, o ufuk çizgilerimize bizi de çağıran ruhumuzla yüzleştiğimizde ve o güçsüz tebessümlerimize cesaret dilediğimizde çözülürüz kendimize. Daha güçlü aydınlıklar umarız gecelere ve daha duru bakışlarla dalarız yaşamın hırçın sularına. Yerine konulamayacak bir mutluluk olur  gece, sallanır dudaklarımızdaki sözler gibi içten içe.


Tutunuşla güç bulduğumuz bir dalın yüzeyinden dökülürken an'lar, içine almasını istediğimiz bir duruş olur bize hatıralar. Kanayan bir yaprağın ömrü hasreti örseledikçe ve aşkın nefesine şarkılar sürtündükçe yaşamak büyüsü ellerimizdeki en güçlü dal olur.


Sallanır ruhumuzun yaralanmış parselleri, dökülür damarlarımızdan bir aşkın en hazin gülleri. Hep olmazlar çizer yolumuzu, dönüp gelmeyeceklere açarken umutsuzca soğuktan üşümüş ellerimizi. Bir ruh coşkusudur yaşamak, aslına sadık kalabildiğimiz anların en haylaz sorgusudur yüreğimizle hesaplaşmak.
Bir çizginin ıslaklığında yürürken içimizdeki yol haritalarına takılır gözlerimiz. Yırtılıp bir köşeye atılan müsfetteler ve yeniden yaratmak için verilen çabalar birikir ve haykırılır ardından. 'Aklım sende kaldı'.Yaşam kendi ekseninde yine döner, her dönüş kendinden bir parça kopararak bilinmezliğin kayıp yıldızları gibi göğümüzden gelip geçer.


Yol yorgunu gövdemizi dayayınca mutluluğun sıvasız duvarına saray olur bir karışlık yer. İçimizdeki o argın beklentiler takılır bir saatin yelkovanına ve akrep saklanır kendi yazgısına, umutları alır götürür yüreğimizdeki ter. Her yalnızlık kendi darağacını kurar, umutsuz yaşayanlara yetmez olunca ağlamaktan gözlerden çekilmiş olan fer.


Gecenin o atardamar mavisine dörtnal bir koşuyla sızmak istiyorum gözlerin gövdemin atardamarına sızınca. Deli bir özlemin mihmanına yapışarak aynı gülüşle, aynı düşünüşle ve aynı dökülüşle ruhuna arsız bir şiir gibi yapışmak istiyorum. Kendi fırtınamın gölgesine saklanarak, kendi iç ağrımın yüreğinden çıkarak kırık bir zar gibi aşkın ruletinde yuvarlanmak istiyorum.


Ne çok zaman oldu aslında o yapayalnızlığımıza yaslanarak uçsuz bucaksız mavilikleri izlemek ve sonrasında yine kendi köşemize çekilerek izlediklerimizi resimleyebilmek. Karda yürümek gibi belki, o hazin sessizliğin girdabına dalarak kendini unutan denizin sırtında çok uzaklara gitmek. Her insan gibi hayatın getirilerine tutunuyoruz işte. Kimi bir müziğin dalgasıyla coşuyor, kimi içindeki mor iklimlerde kendi ruh yorgunluğunu düşlere dalarak unutuyor.


Dokusunu arayan parmakların ve yaşamın kokusunu arayan dalların kendi göğsüne kıvrılışını izliyorum. İç yangınımın alevli huzmelerini çok uzaklara taşıyan bir gövdenin kendi yansımasıyla sevişmesini resimliyorum. Çoğul bir raksın bilinmez ekseninde yuvarladığımız kayaların altından haykırmak düze; 'ey fani dünya, kendi davanın sabır ipleriyle boğulacaksın bir gün' diyebilmek istiyorum.


En yorgun anların dudaklarında izlek bir eda dansıyla dönmek yine hücremize. 'Elde var çelişki'yi oynamak bir sahnede ve ölü duruşlarımızı alkışlamak yaşamın celselerinde.  Özlemin dudaklarındaki o ıslak neme karışmak. Özlemin dağınık yataklarında parçalara ayrılan iki ten olmak. O yürekteki asil bekleyişe, susturulamaz siteme sarılmak. Ve sonrasında yanardağ gibi kükreyen, dağları alt üst eden tutkulu bir sirene kulak vermek. 


En belirgin yokluklar yüreğe dokunmadan, tutkuyu sorgular anılar. Bir zaman kapsülüdür nemli gecelerde ıslanan, üşümüşlüğümüze biz şiirler yazarken. Yorgun kolların kanatlarına tutunarak bir aşkın sarmalını götürürüz dudaklarımıza, ertelenmiş coşkuların banklarında oturup ufku gözleriz, içimizdeki yalnızlık duvarına şiirlerimiz çarptıkça. Gölgeler, izli bir mermi gibi iç çekerken geride Her şiir kanamalı bir sığınaktır, aşk çeker yüreği derinlere.

Yayın Tarihi
27.04.2011
Bu makale 8719 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!