Her Bakışı Yurttur Gözlerinin

Ben ki, bu koskocaman okyanusta kaybolmuş bir dal parçasıyım forsasız
Zifiri aydınlıkların muhteşem karanlıklarında dualara açmışım ellerimi
Gecemi dilimleyen öpüşlerinde parantez sorgularla koşarsın kollarıma
Kıyametler yağsa da saçlarıma, felaketler nefretimi kundaklamaz asla. 

Öfkenin çığırtkan çığlıklarında bir pişmanlık ezgisi burkar kimi yüreğimizi. Acı turunçlarımızın esmer gecelerine saklanmalarımız fayda etmez. Gözlerindeki yakamozların hesaplaşmalarında ağlarım boş çıkar aysız denizlerimden. Parmaklarım öksüz, dilim sözsüz, ruhum dünsüzlüğe dönüşür sonsuz. İşte böylesi anlarda yurdumun pazarlarında öfkemin tezgâhlarını yerle bir ederek yüreğine değmeye çalışırım. Zifir yalnızlığımın tutsak çağrılarına doludizgin koşumlar yaparak.

Ömrümün tüm fırtınalarından daha yamandır ruhumu sallayan sevdan. Sesinin çığlıklarında, isyanının sığ kayalıklarında uykusuz gecelerde bile seni düşler, bir seni özlerim. Sen içimdeki rotasız gemilerimin ruhu ve nuru, yüreğimdeki isyankâr korsanların ganimetlerini sakladığı gizli defineleri ortaya çıkaran doğaüstü bir selsin. Sen benim taptığım abide, sen yüreğime can veren ışık, sen benim her şeyimsin.

Denizlerin ve göklerin mavilikleri sağdığı bu gönül ağılında her sevda bir çiçeği ezer, her çocuk gün gelir umudunu bile satar. Sen bende ruhunu aradıkça, ben yüreğinin değirmenlerinde her karış toprağını yurt edinirim. Ömrümden gelip geçen baharların geri dönülmez türkülerinde beni bir başıma bırakıp gidersen, oyunlara doymamış çocuklar gibi ağlarım.

Yüzüm yüzüne, gönlüm gönlüne hasret, gölgem gölgene tutsak yaşarken, yokluğuma üzülürsün kimi. Perçemlerinin her yansımasına yüzlerce şiir, binlerce yazıdır molası olmamış sözcüklerim. Ben ki, ne gördüysem ellerinden, ne duyduysam dilinden ve ne bildiysem ruhundan almışım. Gecemin yalnızlık sağan tüm koyaklarında başlangıcını ve sonunu hesaplayamadığımız bir sevdaya tutulmuşum.

Bu ruh yansımamızın kırılmış tuvallerinde yeryüzünün bütün renklerini nakşedip sözcüklerime, bir menekşe çizeceğim bir gün yüreğine. Zümrüt-ü Anka kuşunu bulup en yükseklerde gönlümüzün penceresini kapatacağız engellere. Saatlerini bana kurduğun gün hiçbir günahımızın sevgimize borcu kalmamalı. Her yolun sonunda umduğumuz büyük kentlerin kirpik kırpışlarında ben aynada kendimi değil seni görmeliyim.

Ben ki, bu koskocaman okyanusta kaybolmuş küçücük bir dal parçasıyım forsasız. Zifiri aydınlıkların muhteşem karanlıklarında dualara açmışım ellerimi yalnız sana. Gecemi dilimleyen öpüşlerinde parantez sorgularla koşarsın sana açılmış kollarıma. Senin için yüklendiğim tüm imgelerle yokuşlarına her tırmanışımda susuzluğum artar, hasretin bir damla su gibi içimi yakar. Her saniye büyüyen bir ızdırabın dayanılmaz kollarında dayarım aşkın sedirine sırtımı ve bulutlara serdiğin döşekte ömür sürerim.

Sokakların günaydınları unuttuğu ve mavilerin turuncuya düşman kesildiği bu gözyaşı limanlarında günaydınlarla bulduk biz birbirimizi. Şuradan buradan derken gemiler saldık insansız denizlere. Çektiğimiz onlarca hüzün ağlarında yine de başladığımız yerde değil miyiz söyle? .Yaşamın öç alımlarında lüks ve çılgın bir yaşama küfredişimiz de bundan değil midir?
Bu başkaldırılar dergâhında takatim kesilene dek ışığına yürüyüşüm bitmeyecek. Umudunu suyundan alan, kavı gözlerinde çakan ve ruhumu okyanusa çeviren dalgalarda bu sevda mintanını asla çıkarmayacağım. Sensiz kalacaksa, kırılsın kalemim, sensiz olacaksa üzülsün yüreğim ve sensiz duracaksa karanlıklara gömülsün bu izbe duruşlarım.
 

Yayın Tarihi
17.08.2012
Bu makale 8343 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!