Aşk Kekre Bir Çığlıktır

Aşk, her gün öğünümüze düşürdüğümüz saydam yalnızlığın resmi
Mağrur kırılmışlıklarımızın hazin iskelesinde yüreğimizi tamir vakti
Çoğul düşünüşlerimizin korkularla betimlenen en tanımsız sureti
Aşk ki, iç çekişlerimizin kendi yoksulluğuna kaynayan hüzün kemiği

 

Kaşığımdaki lokmayla geldi kokun içimin kapalı odalarına, sevdanın koyu gölgesinden seni izlerken. Yamalı yelkenliler geçiyordu çok uzaklardan, ben özlemin nöbetleriyle bir sahilde titrerken. Yosunlar biriktirmişsin yokluğumun dolaplarında yar, kilitli kapılar ardında sesimin özlemine ağlarken, susup yokluğuna ah, kıymık sancılarla gözlerinden ben aşk olup akarken. Yanağına tuz düşürdüm yine, oradan süzülüp yüreğime sen bir denizce akar iken.

Yapışkan bir arzunun işkence odasından kaçarak gelirdin sözlerimin kıyısına. Sana biriktirilmiş arzularıma göğsünü açar, işkence artığı bedenini soyardın yeniden gönlümün ferine. Durmaksızın sökülürdü içimiz birbirine ve eklenmeyi beklerdik ansız dönüşlerle aşkın günlüğüne. Dalda meyve üşür, gökte bulut yönünü şaşırır, umutlar dağınık yataklarda soluğumuzun isyanına karışırdı. Sensizlik sürerdim kuru ekmeğime, senli düşlerimin dağında ben kimsesizliğimin savruk dualarıyla dolaşırdım.

Terli bir molayla kükreyip kendi kabımda varsıl bakışlarla sokuluyorum seni düşündükçe aşkın karelerine. Turuncu bir şehirde kekre yaşlarla dam arıyorum ıslak bedenime. Tükenmez kelimelerim sensizliğin dikeylerinden tırmanırken ben unutuluşa. Vakit yosunlu kelimeleri limandan uzaklara çağırıyor, ben sükûtla devrilmişim kendime, gözlerim sana kanıyor. Ufuk çizgilerine kafes arıyorum anlayacağın, ruhum darda, göğsüm harda ve aşk denilen muamma yüzüyor sarı sularda.

Dişlenmiş coşkuların dil yamacında birikir ırmakların sesi, akar gecenin kara sırtına sabırla. Savruk saçlarının ıslak uçlarında kırılır mevsimin kekre yangını, sarılır özlemle aşkın kirmenine. Devrilmiş testilerde tükenmez su, delik bir yüreğin delirmiş kelepçesi kenetlenirken kendine. Damarda aşk kırık bir yol haritasına çıkar, ruhumuzun kangren yaşları birikince kendi kuyusunda. Aşk kekre bir çığlıktır gülüm, doyumsuz sızılarla kapaklanırız hep kendi eksenimize, gecenin soylu saatlerinde.

Sana çoğalmak, kabından taşan bir suyun iniltisi gülüm, gecemin koynunda olsaydın yıkardım teninin her zerresini seni hak edişlerle. Dudağından yaşamı sağarım sabırla, kadın bakışlarına taparım kelimelerin ayiniyle. Sana şafaklar asarım gövdenin yorgun esnemeleriyle. Damar özlemlerin fiyakalı bağlarında şarapça içerim seni, ruhumu ölümsüz yap diye. Teninin kalibresine sokulurum arsız bir mermi olup, sana yan bakanları, benden daha fazla arzulayanları vursun diye.

Yüreğine bağladığım halatların mor işlemelerinden aşk damlar, gönlünün kırık dallarından sana gelen sevda özümü karşıla diye. Duruşması yamandır gecelerin, ben seni özlem kokulu bir yastıkta ararım, ömrümün hicaz kelimelerinden arınarak çırılçıplak yıkan diye. Ruhumun rotasıyla gelip geçen anların posasıyla ve sevdanın kınalı asasıyla hep sana yürürüm gelişimi gözle diye. Ömür bitse de, aşk bedenimden uzaklara sürülse de ve ruhum kıymıklara bölünse de aşk adamı seni sevecek, mevsimler tersine dönse de.

Sarılmasız geçecek mevsimlerin ekimi var aşka, toprakta anları saklıyor geceler. Yorulmuş bir günün esmer omzunda ağlıyor kadın, ruhunda talanlar, karabasanlar ve hicranlı yangınlar. Dudakta söz gülüşünü arıyor, üzüncün yatağını katlarken uzakta rüzgâr. Gökyüzüm niye kasvetli bugün, niye bulutvari sokaklar, niye ıslak gözlerim, ruhumda daralmalar. Özlem ektim seni özledikçe mor dağlara sevdam, bunun için sallanıyor kahırlı taşlar, bunun için kentleri yağmalıyor azgın dalgalar.

Suskularımın kayıtlarını atıyorum Akdeniz'e sırtımda yorgun bir güneşin eli. İsyan süpürüyor çöpçüler, kovasında hercai anlar biriktirerek bir unutuluş şiiri mırıldanıyor dili. Aşk artığını kendi derinine almıyor artık, sevdalar anlık, yaşanılanlar tam bir zavallılık. Üşüyor yüreğim günlerdir, tadım anlık, tuzum yavan çorbalık. Teninde sabaha uyanmak, avuçlarında sızlamak, dudaklarınla aşkı yudumlamak ve kadın çığlıklarınla kutsanmak istiyorum.

Çıplak suların yangın teninden sıyrılarak dinledim sensizlikte ruhumu. Objeleri aşka dönüktü güneşin, sıkılgan ruh halimizdi gündüzün ve sen bayram urbalarını giydiriyordun çocuksu sevinçlerimizin. Uzak şehirler gibiydi üzgün hallerimizde aşk. Yakasız gömlek, ütüsüz ceketti ve sen uzansan dudağıma değecektin. Sustuk yokluğa, darıldık uzaklığa ve sonra yine sarıldık olmazlığa. Vakit sen oldu, an kendi içinde birden çıkmaz bir yol oldu, anladım ki, dumur gözlerine mutluluğun yaşları oturdu.

Zamansız bir çığlık kapsülü düşer gölgemizin kırık çizgilerine, yaşamak andımız, aşk yürek tadımız iken. Savruk bir yel götürür çok uzaklara gövdemizi, ayrılık utançlı bir neden, özlem yangına aşina bir ten iken. Yollar odalara çıkar, her oda yaşanılan anları sonsuza kadar saklar ve ruhumuzun sevda kelepçeleri gövdemizin hicran iniltilerini sıktıkça sıkar. Günler devrilir sustukça kendimize, ömürler tükenir, gönlümüz yokluğa gücenir ve gün gelir unutuluşa alınan biletlerle aşkın engelleri çürük bir gemiyle de olsa mutlaka geçilir.

Yayın Tarihi
20.12.2011
Bu makale 13418 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Cem beye ve ardından Ruhi beye yanıttır. Benimle edebiyatı ve şiiri tartışacaksanız bir dahaki yorumunuzda mailinizi de belirtin. Yok tartışmaya yüreğiniz yok ise susarım ve hatta gülerim o maillerin kimden geldiğini bile bile. İşin başka bir boyutu da şu. Kim olursanız olun madem eleştiri yapıyorsunuz öncelikle açık yürekli olun ve cevap hakkı için mailinizi iliştirin yorumunuzun altına. Ben işkembeden konuşanları dikkate alsaydım yazın yolculuğuma daha başlamadan son verirdim. Maksatlı yorumlarla, mesnetsiz kurgularla ve yanıt hakkı olmayan hayali adresinizle size mutluluklar diliyorum. Siz otun, kuşun, böceğin resmini çekin ve kendinize sanatçı deyin. Ben yıllardır yazarım ve yazmaya devam edeceğim. İşim çamur atma olsaydı çamurdan kentler inşa ederdim bugüne değin. Allah yolunuzu açık etsin.

Selahattin Yetgin 30.12.2011

Selahattin bey iç sıkıcı, tamam güzel birleştiriyorsunuz da biraz daha yalın olun bence anlaşılmıyor, anlaşılmamak için de yazılmaz ki

cem inan 22.12.2011

Yazınınız sanırım edebiyatta bir yenilik. Düğümlü imgeler, anlatımı girdaplı, ağdalı cümleler için harcanan çaba, mesajı ise kopuk, Şiirsi duygular düz yazında sudaki akislere dönük, yani kalıcısız. İfadeler tewkerrürden ibaret. Tahammülsüzlük tepkiyle sonuçludur,erdem eleştiriyi kabullenmektir.Başarılar

Ruhi Ortakulaç 20.12.2011

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!