Biraz gergin bir yazı…

Antalya Ticaret Sanayi Odası’ndan yapılan açıklamaya göre ocak ayında karşılıksız ve protesto olan çek, senet sayısı rekor seviyeye yükselmiş.

Bu, en basit anlatımla, “Antalya’da ticaret hayatında esnaf, işletmeci, yatırımcı, günlük hayatta da vatandaş borcunu zamanında ödeyemiyor” demek.

“Neden?” diye soralım ve birlikte cevap arayalım.

Turizm bu kentin vazgeçilmezi, olmazsa olmazı.

Kış aylarında, daha doğrusu yılın yarıya yakınında aslında turizm hareketi Antalya’da yok.

Siz “bu yıl rekorla başladık” haberlerine bakmayın, ocakta 150 bin turist girişi bu şehrin derdine derman olmaz. “Sezon süperdi” havasının da artık bittiği, balonun söndüğü ortada, takkeler düştü, keller sahnede…

Baylar, bayanlar, eğer yarın Antalya ekonomisinin kurtuluşunda lider sektör turizm olacaksa, bugün de tarım tekstil ve  diğer sektörlerin önünü açan, bu sınırlar içinde yaşayan her iki aileden birine ekmek sağlayan kahramanın adını turizm koymuşsak, lütfen artık gerçekleri görelim.

Kış turizmi yok.. Bu kent, yılın 5 ayı turizmi imkanları ölçüsünde gereği gibi yapmıyor.. Önce bunu kabul edelim.

“1000 takım geliyor” masalından vazgeçin, 1000 takım yapar 30 bin kişi, 150 günde ortalama 10 gün kalan 30 bin kişi, sizce kaç oteli yaşatır?

Rakamı küçük görmüyorum, sizi büyük fotoğrafa bakmaya davet ediyorum.

Bırakalım, kumdan kaleleri, doğru bilgiyle yola çıkalım.

Hatırlayalım, ey turizmci arkadaşlarım: Yazın tam toparlanıyoruz, kafamızı kaldırıyoruz, hemen sezon bitiveriyor. Bakıyoruz kasım gelmiş, hava kararmış, yollar boşalmış.

Cevap verin; doğru mu yanlış mı?

Biz 5 ay, 300 binden fazla yatağın kapanmasını engellemezsek, 150 bin yetişmiş turizmciyi sokağa bırakmazsak, ancak ve ancak 5 ayda 2 milyon turisti sınırdan içeri atarsak, 2 milyar doları da bir kış sezonunda bu ülke kasasına Antalya üzerinden sokarsak, belki işte o zaman bu mevcut yatırımın hakkını vermiş, emeğimizin karşılığı almış oluruz. Hadi biri kalksın “yalan”, en azından “yanlış” desin, saygıyla, sabırla bekliyorum.

Bu düzen değişmez, “7 ayda kurtulduk, rekorlara imza attık” naralarını atmaktan vazgeçmez, “başkaları ne yapmış” diye sormaz, “biz çıtayı daha yukarı taşıyalım” demezsek, 5 ayımızı, kışı kurtarmaz, bölgede, bu dönemde de makul fiyatlarla yüzde 50 dolulukları, tüm kıyıda sağlamazsak, bana kimse hikaye anlatmasın, bu iş yü-rü-mez.

Senet de karşılıksız olur, senet de protesto edilir, hırsızlık artar, çakal sayısı da katlanır, rüşvet de başlar, fuhuş da yayılır.

Gerçek bu.. O ufukta beliren günü düşünmeyerek, gelmesini engelleyemeyiz.

Yok sayarak, hazırlıksız yakalanırız, işte örnek bugün burada, ATSO açıklamış.

Tekrar ediyorum, ticaret Antalya’da çöküyor.

Çözümü birlikte arayalım. Benim önerim belli, işte “korkmadan” bir daha yazıyorum

Kışın Antalya’yı casino’lar, kurtarır, yazın da verimi artırır.

Büyük düşünmeliyiz, kafamızı kaldırmalıyız.

Golf turizminin bu kente yılda getirdiği turist kaç kişi?

Soruyorum; 100 bin oldu mu yıllık sayı? Cirosu 100 milyon dolara yaklaştı mı?

Bu top, sopa olayına bu kadar takılan bizler, tekerlek, top, fiş, kağıt konusuna biraz kafa yorsak bakın nerelere gideriz.

Ön yargısız bakın çevrenize.

Yunanistan, Mısır, Malta, Bulgaristan, İspanya ve diğer rakipler ne yapıyor?

Lütfen, açık olun, dürüst olun, gözünüzü açın ve konuşun.

Off çok yoruldum, dağılmak ve sinirlenmek istemiyorum bu pazar. Uzatmayacağım.

Unutmadan, Anfaş’a da teşekkürler, son dönemde Antalya’da Expo Center’da önemli fuar organizasyonlarına imza attılar.

Bu kuruluş henüz işin çok başında ama destek bulursa, bu kentin dinamikleri, seçilmiş, atanmışları ve biz yanlarında durursak, golfü, futbolu ve diğer turizm çeşitlerini iki seneye kalmaz, katlar, hepsine açık ara fark atar.

Maalesef İstanbul’da ayda iki tane olan organizasyonlardan biz, Antalya’da ancak yılda iki defa yapabiliyoruz. Bunun çözümünü de aramalıyız, bu konuya geç kalmadan kafa yormalıyız.

Dönelim son defa kumarhane olayına, bir ana kapı var çıkış için, diğer yolları küçümsemiyorum, olmalılar ama artık biz net-detaylı bakmayı ve açık gerçeği görmeliyiz, bu  ana kapıyı kullanıp, diğer yollarla, fuarla, sporla, tarihle, kültürle  gelişimi desteklemeliyiz. Durun bir düşünün, kışın kumar  merkezi olmuş Antalya’da çek, senet mi yazılır, yoksa ekonomik büyüklük zirve mi yapar?

Sakın bana birileri, “mafya, fuhuş olayları artar” falan demesin, yemezler.. Artık bu kısır döngüden yoruldum.

 

Okumak gibisi var mı?

 

Milli Eğitim Bakanlığı’nın e-okul verilerine göre, 2007-2008 öğretim yılının ilk yarıyılında ilköğretim öğrencilerinin arasında kitap okuma oranı açısından yapılan değerlendirmede Burdur ilk sırayı, Isparta ikinciliği, Afyonkarahisar beşinciliği almış.

Haberden bu ölçüm nasıl yapılmış tam anlayamadım ama çok önemli değil.

Çocuklarımızın okumasına önem veriliyor olması bile beni mutlu etmeye yetti.

Ülkemizin okur yazar sayısı ve kalitesi ortada, okuma alışkanlığı hangi seviyede biliyoruz, durum böyle olunca bir satır fazla okumayı teşvik edecek her adımı alkışlıyorum.

İspanya’da kütüphanede 1 saatini geçiren çocuklara devlet 1 Avro harçlık veriyormuş.

Bu ilginç uygulamayı da NTV Haber’den öğrendim.

Okumak, yazmak üzerine size nutuk atmak beni çok aşar.

Hepimiz bu konunun önemini biliyoruz ama günlük kavgamız içinde günlük gazetelere bile göz atacak zamanı bulabiliyor muyuz?

Acı gerçek, esas soru, kitap almaya, bütçemizden okumak için pay ayırmaya ekonomik gücümüz ne kadar olanak sağlıyor?

Bu sorulara cevap aramak benim işim değil. Bunu büyüklerimiz düşünsün.

Ben okumayı çok seviyorum. Son dönemde ne bulursam okur oldum.

Eskiden beni hiç çekmeyen kitaplara sarılıp uyuyakalıyorum.

Yazmak, içimde yaşanan fırtınaları kağıda kelimelerle yansıtmak, söz uçar, yazı kalır inancıyla ufak notlarla iletişim kurmak, vazgeçemediğim  alışkanlığım.

Bu satırlarımı okuyan genç kardeşlerim, eğer bir pazar sabahı benim bu sıkıcı yazımı okuma sabrını hala gösteriyorsanız, size tavsiyem, elinize ne geçerse fırsatı kaçırmayın okuyun.

Aynı alanda saplanıp kalmayın, okurken mutlaka çapraz yolu izleyin, her inancın, görüşün üstünden geçin, dünyaya farklı bakanları anlamaya çalışın ama sakın unutmayın, hep ışığı izleyin, hep aydınlıkta kalın, her satırı, her kelimeyi gerekiyorsa aranızda tartışın, mutlaka birbirinizi anlamaya çalışın, siz sözde değil, özde demokrat olun, kafanız dik, gönlünüz açık, gözünüz ufukta okuyun, okuyun…

Not: Konu kitap,okumak olunca Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği’nden Başkan Ulusoy’dan bu hafta bana gelen açıklamayı sizle paylaşmak istiyorum. Türsab 2008’de Uluslararası Frankfurt Kitap Fuarı’na katılmak için Turizm Bakanlığı’na başvurmuş, yanıt bekliyormuş.

Bakanlık katılıma izin verirse Türsab tarafından yayınlanan Türk turizmi ile ilgili yabancı dillerde basılan kitapları ve basılı materyalleri sergileyeceklermiş.

Türkiye Otelciler Federasyonu Türofed’ten hiç ses çıkmadı. Başkan Barut konuyla ilgili bana  haber göndermedi. Başka bir kanalla bir açıklama yaptıysa da ben görmedim. Türofed Türkiye’nin onur konuğu olduğu bu fuarda var mı bu yüzden size iletemiyorum.

Başkanlardan devam edelim, Akdeniz Turistik Otelciler Birliği Başkanı Çorabatır beni telefonla aradı ve son toplantıda 2008 için planlama yaptıklarını ve yol haritasını belirlediklerini kısa süre içinde bizlerle paylaşacaklarını iletti. Aktob’ta yeni seçilen yönetimden çok şey bekliyorum, heyecanları ve azimlerini sezinliyorum, elini taşın altına sokanların ihtiyaca göre yanında, arkasında, önünde olmak bizim boynumuzun borcu, kimse merak etmesin, buradayız, bırakıp gitmeyeceğiz.

 

Yayın Tarihi
09.02.2008
Bu makale 639 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!