Aslan yürekli Akrep

Ve şişman kadın son şarkıyı söyledi, Galatasaray Şampiyon, Antalyaspor Süper Lig’te.

Bir hafta oldu hala ayaklarım yere basmıyor.

Hani  kadayıfın üstüne kaymağı koyar yersiniz, aldığınız haz katlanır, işte bende durum aynen böyle.

Çıldırın” tişörtlerinin birini giyiyor, diğerini çıkarıyorum, Antalyaspor atkımı, beremi takıp yürüyüşe çıkıyorum.

Havam inanılmaz, motivasyonum en üst seviyede.

Ben aslında futbolun seyir zevkini bozmamak, daha huzurlu, moralli bir sezon geçirmek için, ezeli rekabeti, üç büyüklerin çekişmesini bir yana bırakmış, sene başında tüm takımlara başarı dilemiş, yurt dışında renk gözetmeksizin, Fenerbahçe’yi bile destekleyeceğimi ve elbette içerde şampiyon olmak istediğimizi yazmıştım.

Hatta Kadıköy’de Fenerbahçe’ye kaybettikten sonra, Kanarya’yı kutlamış ve Galatasaray’a dönüp “Yediğimiz gollerden çok kaybettiğimiz hava ve duruşumuzu yeniden yakalamamız gerekiyor, bu gidiş bizi çöküşe götürür, sadece Fener’i yenmek için değil, esas bu açılan farkı kapatmak için çalışmamız gerekiyor” diye yazmıştım.

Aynı dönemde, ben bu açıklık ve tarafsız gözle konuya yaklaşırken, Fener camiasında yakından hissettiğim bir değişim baş gösterdi, Avrupa’da gelen galibiyetler de üstüne eklenince, “sarı lacivert”e gönül vermiş kim var, kim yok, Ali Şen Amca’nın kötü kopyasına dönüşmeye başladı.

Bu değişimi ve çevreye rahatsızlık vermeye başlayan tutumu tam burada onlarca örnekle anlatabilirim ama detaya girmek istemiyorum.

Bir iki hatırlatma yapmadan da geçemeyeceğim.

Kupa maçında kaybeden Fener camiasının maç sonrası açıklamaları, Avrupa’da emeklemeye yeni başlayan Kanaryalar’ın, Aslanlar’ın Avrupa tarihini yok saymaları, “Biz sizi paramızla döveriz” tavrı ve tüm Fener camiasını saran megalomani ve benzer  tutum .

İşte bu itici ruh hali, “Fenerbahçe Cumhuriyeti” saçmalığı bizleri yerinden oynattı. Başkan adayı çıkarmakta zorlanan camia, dağılmış taraftar grupları, benim gibi staddan uzaklaşmış genç duayenler göreve döndü.. Önce Londra’ya sonra da Ali Sami Yen’e gidildi ve görev tamamlandı.

Şimdi gazetelerde okuyorum.

“Fenerbahçe niye kaybetti, hocasız Galatasaray nasıl  kazandı?”

Benim cevabım çok basit, suç ne Zico’da, ne de futbolcularda. Kanarya’ya bu sonu camiası kol kola hazırladı.

Yukardan bakan, kimseyi beğenmeyen, herkesle kavgalı, sadece “ben” diyen, başka başarıları alkışlamaya sırtını dönen, “Fenerbahçe Cumhuriyeti” bayrakları açan kitleler  bizleri yeniden motive etti ve bu şampiyonluğu kazanmamızda en büyük etken oldu.

Zaferi hocasız, parasız ama yüreğiyle alan aslanları kutlamak yerine hala “Sizi Şampiyonlar Lig’inde bekliyoruz” diyen mantık değişmedikçe Fenerbahçe her iki yılda bir bu şoku yaşar. Önce bu ülkenin insanını anlayacak, bu “Fener Cumhuriyeti” saçmalığından vazgeçecek, “Biz de sizin gibi bir kulübüz, Avrupa’daki başarınızı yıllarca alkışladık, şimdi biz de sınır ötesinde  kupa kazanmak istiyoruz” diyeceksiniz. Bu duyguları içinizde bastırdığınız sürece, bu topraklarda size rahat yok. Çünkü siz, 500 yıllık Mekteb-i  Sultani kültürünü, 100 yıllık sportif birikimi yüreğinde taşıyan ve gururla Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan bizim camiamızı bu kavim anlayışıyla geçemezsiniz.

Yeniden  son kez hatırlatmak istiyorum, daha önce de Denizli maçından sonra da bu yıl da  Ders almıyorsunuz bu nedenle kaybediyorsunuz” demiştim, bakın hala tembelliğiniz sürüyor... Benden dost tavsiyesi…

 

Gelelim Antalyasporumuza..

Zor oldu ama sonunda oldu.

Şimdi işin can alıcı bölümü başladı.

Spor sayfalarında “para yok” demeçlerini okumaya başladım.

Çözüm acil projeler üretmekte. Kısa, orta ve uzun vadeli bir program ve kalıcı bir profesyonel ekip şart. 5 yıllık plan yapılmalı ve hedefler belirlenmeli, yoksa “Sen para ver, siz niye bize destek olmuyorsunuz” yaklaşımı ancak 3 ayı kurtarır.

Acil bir zirve yapılmalı, kulübün son durumu tüm şeffaflığıyla bu toplantıda konuşulmalı, istenenler ve bunun karşılığında ulaşılacak hedefler katılımcılarla paylaşılmalı.

Stat projesinden tutun, Antalyaspor’un taşınmazlarının değerlendirilmesine kadar her detay tartışılmalı, bugünkü nakit sıkıntısının çözülmesi, mali sistemin de oturması ve düzenli çalışması için formül sunulmalı.

Benim teklifim 10 milyon dolarlık bir banka kredisinin acilen bulunmasıdır. Bu amaçla kredinin altına büyük kuruluşların ATSO-AKTOB-ANSİAD-AESOB ve diğer adını bilmediğim parasal açıdan güçlü derneklerin kefaletinin alınması sağlanmalıdır.

Bu imza sıralamasına yönetim kurulu üyeleri ve işadamları da destek olabilir.

Güç Birliği Holding’in uyguladığı yöntemle bu nakit bir ay içinde sağlanabilir.

Buradan oluşacak faizi de bu imzaları atanlar ödemeli ve kulübe ek bir maliyet getirmemelidir. Ana para kulübün kasa düzeni içinde  5-7 yıllık vadeyle çözülebilir.

Ancak bugünü kurtaran formülü destekleyen ek projeler ve yol haritasını da  hazırlamak  gerekmektedir.

Bu takıma bu kent sahip çıkacaktır, başka yolu yoktur ama hedef büyük olmalı ve planlı, düzenli bir sistemle çalışmalıdır. 

Bu inancı bize vermek de başkan ve yönetiminin görevidir.

Ancak Başkan “Ben bu sene yokum” diyorsa o zaman da “Bu iş nasıl olacak?” önemli bir sorudur.

 

 

Arabın vizyonu

 

1 700 000 nüfuslu bir şehir düşünün çölün içinde.. Adı Dubai.. 2 hurma 3 deve ve toz gibi kumdan geldiği noktaya bakınca şapka çıkaracaksınız.. Buraya çölün ortasına bir “Gotham City” kurulmuş, hayat özellikle gece cıvıl cıvıl.. Aklınıza gelen her şey var ve yeni projeler de hızla hayata geçiyor.. Bir tanesi Dubailand..

“Lara’ya Disneyland” konusunun suyunu çıkaran ilgililerin sivil toplum örgütlerinin kulakları çınlasın, bu yazıyı lütfen okuyunuz, her başlıktan sonra, “Yuh artık, atıyorlar, bu kadar da olmaz” diyeceksiniz..

“Disneyland” projenin sadece mini minnacık bir parçası.. Düşünün.. Disneyland’ları hep tırnak içinde yazıyorum bu konsepte ismi yapıştı kaldı. “Tematik park”tır neticede bahsettiğimiz.. Ama traş bıçağına markasından mülhem “jilet” deriz ya, öyle olmuş.. Universal Studios (Hani Hollywood’daki), Al Barari (Wild Life Eko Resort, Akdeniz, Bali adaları örnek alınarak yapılıyor), Al Sahara (Bedevi tarzı eko yaşam resortu), Beautyland

(adı üzerinde güzellik ve güzelleştirmeye yönelik her şey var), City of Arabia (içinde 100 animatronik dinazorun da bulunduğu temalı park, Arap Yarımadası’nın en büyük alışveriş merkezi de yanında), Dubai Golf City (City diyorum! 55 milyon sq feet alanda), Dubai Life Style City (Yüksek yaşam standardının adını “Dubai tarzı”na çevirmeye yönelik, Toscana tarzında tasarımı yapılmış lüks ötesi marka cenneti içinde her türlü spor ve gym imkanı da var), Dubai Outlet Mall (tüm önemli markaların yüzde 30 daha ucuza satılacağı taahhüt edilmiş Orta Doğu’nun en büyük mall’u), Dubai Sport City (4 stadyum var, her biri Fener Stadı kadar), Dubai Wheel (London Eye ve Singapur Flyer’den daha büyük dönme dolap), Falcon City of Wonders (dünyada ikon olmuş mimari yapılardan oluşan bir kent , Babil’in Asma Bahçeleri, Piramitler, Eyfel Kulesi, Tac Mahal, Çin Seddi, Piza Kulesi, İskenderiye Feneri.. Unutmadan hepsi gerçek boyutlarında…), Plantation (Atla oynanan Polo sahaları, ve konkurhipikler, uluslararası Polo Ligi artık orada oynanacak), Sahara Kingdom, (bir Arap efsanesine dayalı, 1001 Gece’nin tematikleştirilmiş Disneyland’i, sanal ve fiziksel temele oturtulmuş tematik park), Six Flags, (Dünyanın en büyük temalı park firması, entertainment işi onlarda, Dünya çapında yürek çarpıntısı bir Roller Coaster cabası), Palmarosa (Total Wellness resort, ve sağlık çiftliği)..

Menderes Türel “Dubai olalım” benzeri sözler söylediğinde dudak büküp “Arabı hafife almak” hatasına düşenlere selam olsun..

 

Yayın Tarihi
18.05.2008
Bu makale 1069 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!