Bir İstanbul masalı

Zuma İstanbul’da Uzakdoğu mutfağının dibini bulduktan sonra, nostalji adına Şamdan’a uğradık.

Biz yaşlandık, efsane mekan dimdik ayakta.

Fransız şansonlara bağlanmış Tina Turner hitlerine eklenen Ajda nameleri ve Türkiye’nin renkli magazin yıldızlarının sonu gelmeyen geçidi daha da hareketlenmiş, kesintisiz devam ediyor.

Markalar ve suretleri kesinlikle değişmiş ama tatlı hayat dizisi aralıksız yayında...

Japon yemek sanatı üstüne derinlemesine yaptığımız inceleme ardından, “tarihten bugüne” yolculuğumuzu da tamamlayınca, hedef olarak otele yönelmeye karar verdik (ki), araya arkadaşlar “Scotch”u kaynattılar.

Şimdi siz bu “Scotch”’u bilmiyor olabilirsiniz.

Ben çok duymuş, hayatımda hiç adım atmamıştım.

Çok eski bir mekandır. Yaşlı kurtlar hatırlar.

Ancak bugünlerde Scotch’a bir haller olmuş. Eskinin az pavyon, biraz müzikhol, ucundan bar olan, kömürlükten bozma mekanı evrim geçirmiş.

Fiziki durum korunmuş ama ruhuna, havasına bir şeyler olmuş, anlatmaya kelimeler yetmez, yaşamak gerekiyor.

Gece hayatından kesitleri bu köşeye almaktan hoşlanmıyorum ama bu özel bir durum.

Bu nedenle yazının başında ön hazırlık yaptım ve sizi yemek saatinden sabahın ilk ışıklarının yaklaştığı zaman dilimine kadar oyaladım.

Beni şoka sokan kısa metrajlı bu filmi sizinle paylaşmaya çalışacağım.

Adı “Scotch” (Umarım doğru yazdım)

Kapıda sert bakışlı, kulağında telsiz bağlantılı, kara elbiseli fedai tipli arkadaşlar bekliyor.

Yer İstanbul, bölge Maçka, saat 03.00.

Bu karşılamaya “beklenmedik ve şaşırtıcı” demek saflık olur. İstanbul gece hayatı için doğal bir durum. Mutlaka söylemeliyim, güvenlikten sorumlu ekip görüntülerinin aksine çok nazik ve konukseverler.

Dar kapıdan girince karşınıza ince uzun bir koridor çıkıyor ve arkadan gelen dalganın etkisiyle bara yapışmış insan öbeğine çarpmaktan kurtulamıyorsunuz.

“Pardon, kusura bakmayın” cümlesini otomatiğe bağlayıp, bir boşluk yaratmaya çalışırken, ilk dikkatinizi çeken, Şamdan halkının işgalindeki eğlence bölgelerinde karşınıza sıkça çıkmayan bıyık ve saç kesimi tercihleri, takım elbise renkleri, gömlek, kravat kombinasyonları ve stantları çevrelemiş ağabeylerin mokasen seçimindeki farklılık.

Sigara paketi üstü altın Dupont çakmak tercih edilen aksesuvarlar sıralamasında açık ara ilk sırada.

Tavanda, bir kol uzaklığınıza asılmış Türkan Şoray filmlerinden kalma renkli ampuller ve dönen aynalı toplar, boy boy, hemen gözünüze çarpıyor

Ses düzeni çok kaliteli, tizler, baslar içinizde, Ankaralı Turgut’tan seçmeler ve sıkça Çekirge çalıyor.

Serdar Ortaç, Müslüm Gürses, Sezen Aksu hatta Muazzez Ersoy’dan Türkçe şarkılar ardı ardına geliyor.

Tabureden bozma koltukların üstünde dip boyası gelmiş hanımlarla, Paris Hilton kopyası, solaryumdan fırlamış genç kızlarımız göbek atıyor.

Erkekler daha ağır.

At kuyruklu, küpeli, siyah dar gömleği kas yığını vücudunu saran gençlerimizin hemen yan masasında esnaf ağabeyimiz, elinde çanta, kemer üstüne sarkıttığı göbeği, çizgili uçuk mavi gömleği, yakayı derince açmış, eller havada, parmakta tek taş, topluluğa oturduğu yerden eşlik ediyor.

Mekan yıkılıyor. Kapıdan yeni katılımcılar içeri adım atmaya çalışıyor. Biraz önce Şamdan’ın en ağır masası, Kurtlar Vadisi’nden Polat ve arkadaşları önde koruma, kalabalığı yarıyor.

Yerler izmarit işgali altında.

Dumandan gözler yanmış, iki karış masada birikmiş bardakların arasından, sizin olduğunu tahmin ettiğiniz şişeden bir kadeh daha doldurmak için komşu tabureden izin istemek zorunda kalıyorsunuz.

Kıpırdamak mümkün değil, insanlar çılgın gibi eğleniyor.

Şoktayım.

Burayı ders olarak okutmak gerekiyor.

Sosyolog, psikolog, antropolog ne kadar “pog” varsa buradan tez yazmalı.

Bu yaşananlar tarihe not olarak düşülmeli.

Siyaset adamları burayı gelip koklamalı.

“Ne alakası var?” demeyin, böyle bir fotoğrafı hayal bile edemezsiniz.

Bir daha gider miyim?

Kesinlikle “hayır.”

Ancak Türkiye üzerine yazan, konuşan, tezler üretenleri; sağdan, soldan, ortadan, nereden baktığı, alkole uzak ya da yakın durduğu önemli değil, mutlaka bir defa bu deneyi yaşamaya davet ediyorum.

Antalya gece aleminden sorumlu patronlara da benzer bir ürünü Antalya halkı için hazırlayıp sunmalarını ve isim olarak da  Vat 69”u teklif ediyorum.

 

Köpeklerimize tasma lütfen!!!

 

Alanya Belediyesi deniz kenarında park ve yeşillikler içerisinde tasmasız köpek gezdirenlere 125 YTL ceza kesiyormuş. Bu kararı ve uygulamayı alkışlıyorum.

Hayatımın her döneminde köpekleri sevdim, bahçeli bir evde yaşarken,  Sivas’ın bağrından çıkmış, gelmiş Kangal’ım vardı.

Hoyrat, yıllarca sıfır hata evin bekçiliğini yaptı ve 15 yıl ailemizin saygın, sevimli bir üyesi olarak yaşadı.

Kısaca ben tüm köpekleri çok severim ancak tanımadığım köpekten, boyuna, posuna bakmam, korkarım.

Hele hele Pitbull, Rottweiller ve Doberman cinsi olanların yanından bile geçmem.

Bugün yaşadığım evin balkonu tam olarak Muratpaşa Belediyesi’nin yaptığı Fener Mahallesi’ndeki parka bakıyor.

Sabah akşam, saat fark etmiyor, köpek sahipleri, her cinsten, boydan, kilodan dört bacaklı dostlarıyla bu parktan yararlanıyor.

Buraya kadar her şey güzel.

Ancak bu gezintilerde tasma kullanılmayınca, insanlık tarihindeki en sadık dostlarımız çevreye rahatsızlık vermeye başlıyor.

Hatta işi daha ileri götürüp köpeğine halka açık, çocukların koşuşturduğu bu alanda eğitim vermeye çalışan hayvan severler de eklenince, işin tadı oldukça kaçıyor.

Şimdi ben diyorum ki:

Köpeğinizi gezdirmenize saygımız var, ancak tasmasız olmaz, hatta mümkünse ağzını kapatan bir koruma da koymakta yarar var.

Isırmaz, uysaldır” demeyin, bir defa bir çocuğu altına alır, vicdan azabı hayat boyu yakanızı bırakmaz.

Lütfen bu gezintilerde, aynı parktan sizinle birlikte yararlanan Antalyalıları düşünün, hem tedbirli olun, hem de (unutmadan yazalım) köpeğinizin pisliğine sahip çıkın.

Köpek sizinse, bu parklar da hepimizin.

Yayın Tarihi
27.04.2008
Bu makale 690 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
tasmaya ok fakat evde pıtbull besleyip de parkta bırakın tasmayı beş yaşlarındaki çacuklara minik süs köpeği gibi sevdirten mahalle sakinimize ne demeli.allah akıl versin...umarım olmaz ama bir facia yakındır.teşekürler...

jale çetiner 02.05.2008

Alkış Sayın Saraçoğlu. Fener Parkında , geçmişte yaptığı spor sayesinde bir kaç saniyede ağaca tırmanarak bir pitbullun dişlerinden kurtulmuş bir komşunuz olarak Köpeklerle ilgili önerinize alkış. Bu akşamki maç için; Kimin ihtiyacı var ise o kazansın:)) saygılarımla

Adil Gürkan 27.04.2008

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!