Bugün İspanya ve Almanya Avrupa Şampiyonası’nda final maçına çıkacak.
KEŞKE biz o sahada hak ettiğimiz yeri alabilseydik.
Olmadı.
Dünyanın sonu değil.
Futbolda sonuç önemlidir. Kaybeden unutulur.
Üzgünüm ama bu bizim için de geçerli.
Bu turnuvada kupayı kaldıracak gücümüz varmış.. Bunu tüm ülkenin anlaması biraz uzun sürdü ama hep birlikte gördük ki Fatih’in Aslanları birlik olunca, içine kapanınca, kulaklarını tıkayınca ve sahada doğruyu yapmak için koşunca beklediğimizin çok üstünde performansı gösterebiliyorlar.
Bu şampiyonadan çıkarmamız gerek asıl sonuç, 3-5-2 yerine 4-4-2’yi tercih etmemiz gerektiği değil, bu topraklarda yaşayan ve gönlüne ay-yıldızı işlemiş gençlerin omuz omuza verdiğinde, rakiplerin kullandığı olanaklara sahip olduğunda nasıl tüm sınırları aştığını fark etmemizdir.
KEŞKE gollerden çok asıl bu gücümüzü konuşsak.
Maç sonrası Fatih Hoca’mla telefonda konuşurken, sakin olmaya çalışsa da içindeki gurur dalgasını, yüreğinde kopan fırtınaları hissettim.
“Ne mutlu bize, yaş ortalaması 20 olan gençlerle, bu ülkeye birlik olunca neleri başarabileceğimizi gösterdik” dedi.
İşte seri 90, 120 dakikalardan asıl çıkarmamız gereken ana fikir, gerisi gerçekten teferruat.
Son bir KEŞKE’yle bitirmek istiyorum,
KEŞKE ülkeye dönen Milli Takımımızı üstü açık otobüse koyup şehir turu attırmasaydık, Demet Akalın konserine konu mankeni yapmasaydık.
Futbol sonuçtur ve kaybettik.
Gelen evlatlarımızı göğsümüze basmanın çok daha asil ve bize yakışan şekilleri var, gündüz vakti havai fişek atan anlayışa kurban etmeye gerek yok.
Şampiyon olsunlar, dönüşte her birinin emrine bu ülke F16 kaldıracak büyüklükte ama bugün, sonuç ne kadar değerli olsa da Almanya mağlubiyeti sonrası, abartılı, özensiz, şak şakçı kutlamalarla, ezik toplumlara benzer davranış içine girmek, gurur veren mücadelemize gölge düşürür diye korkuyorum.
Fatih Hocam’ı, ekibini, oyuncu kardeşlerimi kutluyorum.
Başarılı bir turnuva, çok iyi bir sonuç ve bu ülke insanına verdikleri umut ve doğru mesaj için hepsini tek tek sevgiyle kucaklıyorum.
İllegal Şemsiye Şezlong Örgütü
Akdeniz Turistik Otelciler Birliğinin (AKTOB) düzenlediği gece gerçekten muhteşemdi.
20 yıl önce toplandıklarında bir ofisi doldurmakta zorluk çeken turizmin öncüleri, bugün biri konuk Belarus Turizm Bakanı olmak üzere 6 turizm bakanını bir araya getirmenin haklı gururunu yaşıyorlardı.
İlk konuşmacı AKTOB Başkanı Sururi Çorabatır, hoş bir konuşmanın ardından güzel bir tanıtım filmi sundu. Filmde verilen en çarpıcı istatistik Antalya’nın birden fazla ziyaret edilme oranının yüzde 42 olmasıydı. Sururi Başkan’dan sonra, 154. maddeden, yani “kamuya açık arazilerin kullanımı”ndan sadece Manavgat’ta 12 üyesi “resmen” mahkum olmuş, altısının da hapis cezası kesinleşmiş Türkiye Otelciler Federasyonu’nun (TÜROFED) Başkanı Ahmet Barut, “İllegal Şemsiye – Şezlong Örgütü” lideri olarak söz aldı ve konuşmasının bir yerinde (ki en anlamlı yeriydi) şöyle dedi: “Sayın Bakanım, biz bu sahillerden ‘rant’ elde etmeyeceğiz, şemsiye şezlong koyacağız.” Kendisini yürekten tebrik ediyorum. Bizim acı gerçeğimiz ancak bu kadar net ve samimi ifade edilebilirdi.
Sırası gelmişken, işte ben de tam bu konuda iki ekleme yapmak istiyorum.
Bir: Biz turizmin gereklerini yerine getirmek zorundayız. Akdeniz çanağında, rakiplerimizin önüne geçmek istiyorsak, “ama”ları, “olmaz”ları ve en kısa sürede “sığ popülizmi” bırakacağız.
İki: Bu ülkenin batıya dönmüş yüzüne gerçekten destek olmak istiyorsak, dürüst, çalışkan, elini taşın altına sokan yatırımcının, işletmecinin yanında olmaktan korkmayacağız.
Neyse derine dalmayalım, pazar pazar sinirimizi hoplatmayalım ve dönelim güzel geceye…
Ertuğrul Günay, daha önce bakan olarak sektörümüze katkıda bulunmuş, geceye katılan Işılay Saygın, İrfan Gürpınar, Bülent Akarcalı, Abdülkadir Ateş’e tek tek teşekkür ederken, verdikleri destekten dolayı Tunca Toskay’a da şükranlarını sundu.
Ayrıca başımızın belası 154. maddenin yeniden düzenlenmesine parti ayırmaksızın onay veren Antalya milletvekillerine de teşekkür etti. (Unutmadan, aynı birlikteliği yabancıların çalışma izinleri konusunda yapılacak değişiklikte de bekliyoruz..)
154. maddenin Antalya için ne anlam ifade ettiğini bilmeyen bazı milletvekillerinin fevri demeçlerinin basına yansımasına üzüldüğünü belirten Günay, turizmin önünü açmak gerektiğini söyledi.
“Hedefimiz, bir milyon turist” demecini ertesi günü gazetelerde “Bakan uçtu!” şeklinde okuyan Bülent Akarcalı’nın anekdotuna gönderme yaparak, “Şimdi 10 milyon turisti yakalamanın mutluluğunu yaşıyoruz” dedi.
Bakandan önce kürsüye gelen, Vali Alaaddin Yüksel: “İstanbul’da vali yardımcıları elde bir kutu Hacı Bekir lokumu, bir demet karanfille rıhtımlarda kılıç kalkan ekibiyle birlikte gemiden inen ‘cesur’ 80-90 turisti karşılardı. Şimdi on milyon sadece Antalya’ya geliyor” sözleriyle dinleyenlere asırlar öncesi gibi gelen ancak neredeyse “dünkü manzara”yı gözler önüne seriyordu.
Yemek öncesi kokteylde Antalya Senfoni Orkestrası iyi seçilmiş parçalardan (40. Senfoni gibi) kısa süren ama nefis bir dinleti sundu. Delfin Diva da yemekleriyle iyi bir ev sahipliği yaptı.
İşte böyle, dostlar,
Hedef 10 milyon turist. Antalya aslında bu sayının bugün hazır, mevcut yatak kapasitesiyle tam iki misline hizmet verebilir.
Bugün 20 milyon turist için, 12 ay yaşayan, yaşatan turizm gelirleri için oteller hazır, alt yapı tamam gibi, çevre sınıfı geçer, bu işten ekmek yiyen kafalar artık konuyu daha iyi anladı, o halde ne bekliyoruz?
Cevap çok klasik ama yinelemekte yarar var:
Ankara’yı ve hala turizmin bu ülkenin geleceğindeki yerini kabullenememiş diğer büyük ağabeyleri…
Çok değil bir, en fazla iki dönem sonra, işte onlar da çaresiz kalacak, uzaktan bakmayacak, kıskanmayacak, gelecek yanımızda oturacak.. Bizim onlara da ihtiyacımız var.. Herkesin desteğine katkısına ihtiyacımız var.. Çünkü bu ülkenin karanlık tünelden çıkışının tek yolu kesinlikle turizm.. Ülke çapında 50 milyon turist ve 100 milyar dolar gelir.
Olur mu?
Olduracağız.