Dünyanın sonu değil ama…

Takım kadrolarını cep telefonuma gelen mesajda okuyunca, “koşan acemilerle, ustaların maçı olacak, işimiz zor” yorumunu yaptım.

Doğru tahmin etmişim.. Geçen hafta Kadıköy’de Fenerbahçe ve Galatasaray’ın karşılaşmasında sahadan televizyon ekranına yansıyan görüntü, iki takımın arasındaki güç farkını çok net ortaya koydu..

Fener’in 6-0 kazandığı, Galatasaray’ın 5-1’le kupa aldığı maçlarda bile iki takım arasında bu kadar net kalite farkı yoktu.

Büyük kulüpler arasında rekabet bitmez.

Konu aslan-kanarya çekişmesi oldu mu çok şey yazılabilir, çok farklı yorumlar yapılabilir. Yüz yıldır süren bu yarışta, farklı kulvarlarda açık ara önde olan ya da çok geride kalan olabilir. Ancak sahada, bugüne kadar ilk defa bu kadar büyük güç farkı ortaya çıktı. İşte bana acı veren gerçek bu.

İtiraf etmem gerekiyor, gerçekle yüzleşmek belki de tüm sarı kırmızılı camia için çok daha doğru ve yol gösterici olur.

Ezildik son maçta, skor önemli değil.  

Oyun anlayışı, oyuncu kalitesi, inancı ve taraftarının tavrıyla ezdi bizi Kanarya.

Gerçek bu ve ben bunu içimde saklamak istemiyorum.

Bugünle yüzleşmekten kaçmadan doğru tespitleri yaparak, yanlışları yeniden masaya yatırmak gerekir inancıyla, ısrarla son maçtaki hislerimi üstüne basa basa tekrarlıyorum.

Evet, belki, Lincoln, Linderoth olsa, Mehmet Topal ve Ümit Karan’la başlasa Kalli, bu kadar acı çekmemize neden olmazdı.

Ancak boş bahaneler bunlar. Sahaya 11 kişi çıkıyorsan, bu seviyedeki rekabetin içinde, futbolda, bu kadar büyük camiaların böyle günlerde “ama” deme hakkı olmaz.

Kazanırsın, farklı kaybedersin, sonuç önemli değil, asıl olan sahada “ben de varım” diyebilmendir.

Bu yıl, şampiyon oluruz, kupayı alırız, Sami Yen’de Fener’i yeneriz, bu sonuçların hiçbiri son 90 dakikada Kadıköy’de yaşananları değiştirmeyecek. Benim için kolay olmayacak. Umarım Galatasaray camiası bu şoku çok daha kolay atlatır ve yeni stadıyla, yeni anlayışıyla, evinde yeniden bulduğu huzurla kısa sürede bu güç farkını kapatır.

Karamsar olduğumu düşünenler, bu görüşlerimi aile içinde saklamam gerektiğini, Fener’e hak etmediği bir prim verdiğimi söyleyenler olacak, ben de biliyorum dünyanın sonu değil ama sonun başlangıcı olur diye korkuyor, çok geç kalmadan hepimizi sarsmak istiyorum.

 

 

Edepli olmak

 

CSKA’yı deviren Kanarya, Şampiyonlar Ligi’nde üst tura çıktı.

Beklemediğim bir başarıya imza attılar, sportif ve ekonomik önemli kazançlar elde ettiler.

Futbolsever olarak tebrik ediyorum.

Buraya kadar her şey onlar için çok güzel.

Bugün bize susmak, 2000’li yıllarda UEFA, Süper Kupa akşamında, Şampiyonlar Ligi çeyrek finalinde onların yaptığı gibi, sessiz kalıp, uzaktan seyretmek düşüyor.

Olur böyle dönemler, bunda üzülecek bir durum yok. Tarihin sararmaya başlayan yapraklarını açarsın, müzeye gidersin, internette gazete arşivi karıştırırsın, tedavi olursun.

Ancak çok sinirlendiğim, çok itici ve zavallı bulduğum bir durum var.

Burada yazmadan geçemeyeceğim.

Canlı yayında maçı  anlatan, yorumlayan “eziklerin” gollerde neredeyse böğürür gibi haykırması ve tarihinde ilk defa bir tur üste çıkmayı başaran bir takımı “Avrupa’nın Prensi” ilan edecek kadar abartıyı tavana vurdurmaları midemi bulandırdı..

Bu kadar mı eziksiniz, bu kadar mı zavallı?

Eminim Aziz Yıldırım bile bu adamlardan nefret ediyordur.

Aslan gibi başarıyı, yapış yapış, vıcık vıcık bir hale soktular TV ekranında. İçim kalktı, “öggg” dedim.

Bir başarı bu kadar mı ucuzlatılır, “halk goy goyculuğu” yapacağım diye bu kadar mı komik olunur?

Bazı yılışık görgüsüzler, “Avrupa’nın Prensi” çığlıkları atanlar, size sadece “edepli olun” diyorum, Allah uslandırsın hepinizi…

 

 

 

Mehmetçik Vakfı - Antalyaspor

 

Hatırlatmak ve bir de tavsiyede bulunmak istiyorum.

Bayram geliyor, hemen arkasından da yılbaşı.

Kurban derilerinizi Mehmetçik Vakfı’na bağışlayın, bayram ve yeni yıl hediyelerinizi de Antalyaspor Taraftar Mağazaları’ndan seçin.

Hem ülke, hem kulübünüz kazansın, aynı zamanda, 2008’de sevenleriniz güvende ve mutlu olsun…

 

 

Başlık yok

 

Ne giriş, ne gelişme yapacağım bu yazıda.

Başlık da koymayacağım. Üç nokta ile başlayıp hemen işin özüne, aslına dalacağım.

Uzatmadan ana fikri çakıp bırakacağım, gerisini de siz tamamlayın..

Turizm kış uykusunda.

Hala sözde rekor, özde istatistiksel oyunlarla avunuyoruz.

Bugün 16 Aralık, Antalya’da 300 bin yatak kapalı, 150 bin yetişmiş eleman işsiz, çalışanlar da maaşını almakta zorlanıyor, işverenin çeki yazılmış, esnaf siftahsız kepenk kapatıyor, koca şehirde gece bastı mı caddelerde yaprak bile kıpırdamıyor.

Milyarlarca dolar yatırım atıl bekliyor.

Turizmin başkenti uyuyor, kış gelmiş, büzüşmüş, içi kararmış, köşesinde, yapayalnız uzanmış, yatıyor…

Yayın Tarihi
17.12.2007
Bu makale 605 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!