PSİKİYATRİST

Travmalarımız Ve Maskelerimiz

“Acı çekmek üretici olabilir. Her tür acı veren deneyimin bazen yüceltmeleri uyarabileceğini ve hatta bazen engellenme ve zorlukların, kendilerini resime, yazmaya ya da başka yaratıcı işlere veren bazı kişilerde oldukça yeni yetenekler ortaya çıkarabildiğini biliyoruz. Bazıları farklı şekilde üretici olurlar, insanların ve diğer varlıkların değerini daha fazla bilirler, başkalarıyla ilişkilerinde daha hoşgörülü olurlar, bilgeleşirler.”

                                                                                                 Melanie KLEIN

 

Maske, sahte bir yüz demektir, hissetiğimizden daha farklı bir duyguyu başkalarına yansıtmak. Yerinde olan ve olmayan maskeler vardır. Maskeler sizi korktuğunuz ya da duyduğunuz duygusal sancıya karşı korur. Ancak bir maske takmak büyük ölçüde duygusal enerji gerektirir. Maskeler sizi duygusal olarak karşınızdaki kişilerden uzaklaştırır. Yerinde müdahale ederek maskenizi çıkarttığınızda duygusal acı yerine mahremiyetle karşılaşırsınız.

Yaşamı tehdit eden bir olayla karşılaşan hemen herkes yoğun bir duygusal sıkın­tı yaşar. Klinik depresyonda olanlar buna karşı özellikle duyarlıdırlar. Tedavi altında olanlar bile belirtilerinin arttığını ya da kötüleştiğini, iyileşmelerinin uzadığını görür­ler.

Savaşlar, bombalamalar, işkence, topluma korku salma, insanları korkutma, yıl­dırma eylemleri, cinsel saldırıya uğrama, ağır bir şiddet eylemiyle karşılaşma, ağır bir kaza geçirme, deprem, su baskını, kasırga gibi doğa olayları duygusal açıdan ileri de­recede örseleyici olaylardır.

Bu olayları yaşayanlar denli, bu olaylara tanık olanlar da benzeri bir duygusal örselenme geçirebilirler. Yitirilen, yaralanan ya da ölenlerin ai­leleri, arkadaşları ve iş arkadaşları da yoğun bir sıkıntı yaşayabilirler.

ÖRSELENMEYİ ATLATMANIN EVRELERİ

    “Dünyayı yanlış algılar ve bizi aldattığını söyleriz”

                                                                                Tagore, Avare Kuşlar

Felaket haberine verdiğimiz ilk tepki “hayır bu doğru olamaz, bu benim başıma gelmiş olamaz” olmuşsa, sonunda “benim başıma gelmiş, hata değilmiş “ gerçeğini kavradığımızda, bunun yerini başka bir tepki alır.

Elisabeth Kübler-Ross, örselenmeyi atlatma sürecinin değişik evrelerde ortaya çıktığını belgeleyen hekimlerin öncülerindendir. Başlangıçta ölümle sonuçlanan has­talıklar üzerinde çalışmıştır. Diğer hekimler de, onun çalışmalarını temel alarak, bü­yük bir örselenme geçirenlerin, yaşamı tehdit eden söz konusu olaydan sonra ben­zer duygusal iyileşme dönemleri geçirdiklerini gözlemişlerdir. Klinik depresyonda olanlar da ağır bir örselenmeden sonra benzer dönemler geçirirlerse de onların be­lirtileri çoğu kez daha ağır olur ve daha uzun sürer.

Ağır bir örselenme genelde dört evreden geçilerek atlatılmaktadır:

(1) Şok geçir­me ve inanamama,

(2) Kızgınlık ve üzüntü duyma,

(3) Duygusal açıdan yeniden uyum sağlama ve

(4) Olay öncesi olağan işlevselliğine geri dönme.

BİRİNCİ EVRE: ŞOK GEÇİRME VE İNANAMAMA

  1. Ağır bir örselenme geçirme karşısında ilk yaşanan duygusal tepki şok geçirme ve inanamamadır.
  2. Neredeyse ölecek olma, başkalarının ölümüne ya da yaralanmasına tanık olma, ne olup bittiğinin hemen kavranabileceği durumlar değildir.
  3. Çok büyük bir korku ve şaşkınlık yaşanır, konuşmakta bile zorluk çekilir.
  4.  Kimileri, ne yapacak­ları bilemez bir biçimde ölçüsüz bir ağlama tepkisi gösterirler.
  5. Uykusuzluk, aşırı bir korku duyma ve kaygılanma, yaşanan olayın yineleyen çağ­rışımları ve karabasanlar, duygusal örselenmenin sık karşılaşılan bulgularıdır.
  6. Birçok kişi, beklenmedik zamanlarda canlı yaşantıları içine girerek çektikleri korkuyu yeni­den yaşar.
  7. Kimileri, yaşanan olayı çağrıştıran her şeyden ve herkesden kaçınır.
  8. Ba­zıları da olayla ilgili olarak düşünmek ya da olayı konuşmaktan uzak durur.
  9. Belirtiler genellikle saatler ya da günler içinde başlar. Çok az rastlanan kimi du­rumlarda, duygusal örselenmenin bulguları olaydan yıllar sonra ortaya çıkar.
  10. Duygusal tepki genelde ilk birkaç hafta çok yoğun olur, izleyen aylarda yoğunlu­ğu azalır. Yine de genel geçer bir kuraldan söz edilemez.
  11. Günden güne değişen bir biçimde acı çekilebileceği gibi, kimi günler ya da haftalar çok daha kötü olunabilir.

İKİNCİ EVRE: KIZGINLIK VE ÜZÜNTÜ DUYMA

  1. Kızgınlık ve üzüntü duyma da iyileşme sürecinin bir parçasıdır. Böyle bir örselenme geçirenler ve bu kişilerin yakınları, örselenmeye neden olan olay bir doğa olayıysa do­ğaya ya da Tanrı'ya karşı büyük bir kızgınlık duyarlar.
  2. Ailesi ve arkadaşları da yarala­nan ya da ölen kişiye karşı bir kızgınlık duyabilirler.
  3. Bu kişi, isteyerek ya da istemeye­rek kendine zarar vermeye kendisi neden olmuşsa böyle bir kızgınlık özellikle yaşanır.
  4. Böyle bir örselenme yaşayanlar ve yakınları, kızgınlığın yanı sıra yoğun bir üzün­tü de çekerler. Ağlamaklı olurlar. Bu ikinci evre, ayrıca, olay öncesi yaşama yoğun bir özlem duyulan, açınılan, yazıklanılan bir dönemdir.
  5. Büyük bir yıkımla karşılaşmış kişiler, 'başkaları ölmüşken ben neden yaşıyorum' düşüncesi içinde bocalarlar. Bu durumu tanımlamak için 'sağkalanların suçluluk duy­gusu' terimi kullanılır. Diğer bütün belirtiler için, olaydan sonra yaşama uyum sağla­mayı öğrendikçe suçluluk duyguları giderek azalır.

ÜÇÜNCÜ EVRE: DUYGUSAL AÇIDAN YENİDEN UYUM SAĞLAMA

Bu dönemde, örselenmeyi yaşamış olan kişiler, giderek kötü günlerden daha çok iyi günler yaşarlar. Belirtileri ve duygularının yoğunluğu çok daha azalır. Olayın etki­lerini üzerlerinden atarak önceki yaşamlarına geri dönmeye başlarlar.

DÖRDÜNCÜ EVRE: OLAY ÖNCESİ OLAĞAN İŞLEVSELLİĞİNE GERİ DÖNME

Çoğu kişi, örselenmeden sonraki ilk yılın sonunda olağan işlevselliğine ya da ne­redeyse olağan kabul edilebilecek bir işlevsellik düzeyine geri döner. Ancak yine de bunun için tam bir zaman çerçevesi çizilemez. Duygusal toparlanma kimileri için da­ha çok zaman alabilir. Savaş sırasında olduğu gibi, süregiden örselenme, uzun süre­li tıbbi bakım gerektiren yaralanmalar ve işgöremezlik durumları duygusal iyileşme sürecini geciktirebilir.

İYİLEŞME SÜRECİNİ HIZLANDIRMAYA YARAYAN ETKENLER    Bunlardan biri bu kişile­rin erken ele alınmasıdır. Herhangi örseleyici bir olayın sonrasında çok acı çekilebi­lir. Yaşadıkları ağır duygusal acı, sıkıntı ve kaygı yüzünden bu kişiler yaşadıkları duy­guların ağır bir ruh hastalığının belirtileri olmasından kuşkulanabilirler. Bu kişiler dep­resyonda görülenlere benzer belirtiler geliştirebilirler. Öte yandan, bu tür olaylar dep­resyon ortaya çıkma olasılığını da artırır.

Örselenme belirtileri, depresyon belirtilerin­den şu özellikleriyle ayrılırlar:

  1. Örselenmeyle ilgili belirtilerin yaşamı tehdit eden bir olay geçirdikten ya da böyle bir olaya tanık olduktan hemen sonra başla­masıdır.
  2. Zamanla bu belirtiler, kimi zaman yavaş yavaş da olsa giderek düze­lir. Depresyonda, belirtiler genellikle düzelmeyeceği gibi zamanla giderek kötüleşir.

Bu tür olayların yanı sıra çıkan depresyonlar için gecikmeden tedaviye başlanması gerekir. Bu tür depresyonların tedavisinde de genel depresyon tedavi ilkelerine uyulur.

 

    “Kaptaki su berraktır; denizdeki su karanlık. Ufak gerçeğin anlaşılır sözleri vardır; büyük gerçeğin derin sessizliği.”

                                                                                                                    Tagore

 

Uzm.Dr. Sevilay ZORLU

Psikiyatrist &  Psikoterapist

Kognitif Davranışcı Terapist, Hipnoterapist (Regresyon), 

Aile Terapisti, Cinsel Terapist, Sanat Terapisti

Tel: 0242 316 98 99                  

https://sevilayzorlu.com/

www.antalyaterapipsikiyatri.com

www.antalyacinselterapi.com

https://neorezonansantalya.com/

Yayın Tarihi
03.10.2022
Bu makale 538 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!