İnsan yaşamında her an bir kazanım ve kayıp döngüsü içinde yaşar, zaman içinde ilerler. Bebek doğarken annesinin rahat, güvenli ve huzur dolu rahmini bırakır, daha özgür ama yaşamda kalabilmek için daha çok çaba gerektiren dış dünyaya çıkar.
Kaybettiklerimiz, kazandıklarımız, vazgeçtiklerimiz, seçimlerimiz, yaşamda her an deneyimlenir ve tekrar tekrar yinelenir. Bazı durumlar vardır ki kaybedişlerin acısı, getirdiği yokluklar, eksiklikler diğerlerinden daha yoğun hissedilir ve yaşamımıza damgalarını vurur, unutulmaz, unutulamazlar.
Bir sevilenin, bir yakının, bir akrabanın, bir dostun, bir komşunun, yaşamımızda yeri olan bir kişinin kaybı böyle bir kayıptır ve kişiyi üzüntüye sokar. Yaşanılan yerin, mesleğin, konumun, paranın, ilişkilerin, hayallerin, amaçların kaybı gibi durum kayıpları da benzer bir kayıp duygusu yaşamamıza ve yas tutmamıza neden olurlar.
Büyük ve önemli kayıplar temel güven duygumuzu derinden zedeleyebilir. Bize tehlikeli dış dünyanın gerçeklerini, hiçbir şeyin sonsuza kadar aynı biçimde kalmayacağını, bırakan ve bırakılan olduğumuzu, yaşamın zorluklarını acı bir biçimde hatırlatır. Kayıp yaşantısı, insanın süreklilik, denetim ve güven hislerini tehdit eder, yaşamın içinde genelde yadsınan “kaybetme ve yok olma” duygularıyla yüzleştirir, korku, çaresizlik, kaygı ve üzüntü yaşatır.
Yaşam biçimimizi, beklentilerimizi ve gelecekle ilgili planlarımızı; elde ettiğimiz, sahip olduğumuz, elde edeceğimizi ve sahip olacağımızı düşündüklerimiz öğeler üzerinden belirleriz.
Gerçekte ve beklentilerde yaşadığımız bir kaybı, yaşam biçimimize karşı bir tehdit gibi algılarız, uyumumuz bozulur, sarsılırız.
Yas tutmak ise kayba alışmak, sarsıntıyı geçirmek ve kayıpla birlikte, kaybı kabullenerek yeni bir düzen kurmak demektir. Yas iyi bir biçimde tutulabildiğinde, yaşamdaki yeni düzenin kurulmasında harcanacak enerji depoları güçlenmiş ve yeniden doldurulmuş olacaktır.
Yasların tutulamadığı durumlarda kayıp anısı ve kaybedilenle geçmişte kurulan ilişki, işlenmeden ve yoğun duygularla birlikte kalır. Yutulamayan, insanın boğazına takılan bir lokma gibi. Kayıp yaşantısı, bilinçdışındaki etkinlikleri ile kişinin yaşamına yön verir, olumsuz etkiler yaratır. İlişkilerde ya da yaşamın çeşitli alanlarında, farklı kazanma ve kaybetme motiflerinin tekrar tekrar yaşanmasına neden olabilir. Yası yaşayan kişi, bazen fark eder, bazen de hiç fark etmeyebilir.
Yaslar yalnızca ölümlerde tutulmaz. Yaşamın içindeki birçok değişimin, kaybın yasını ufak ufak yaşarız. Ama yaşamımıza damgasını vuranlar büyük ve önemli kayıplardır. Yas tutmak ise bu kayıplara verilen duygusal bir yanıt, bu kayıpları kabullenme süreci ve bu süreçle birlikte yaşama yeniden uyum sağlamadır. Yaşamla ilgili kayıplarda yaşama özgü yeni yollar bulunur.
Sevilen kişilerin kaybında bu kişilerin iç dünyamızdaki tasarımları ile vedalaşırken bir yandan da onların bazı özellikleri edinilir. Bizimle birlikte iç dünyamızda yaşamaya devam ederler. Bu hüznü yaşama ve içselleştirme süreci yasın tutulduğunu gösterir ve bu süreçte yaşanılanlar belirtiler verirken bazen hiç bir belirti vermeden bastırılabilir.
Psikiyatrist & Psikoterapist
Uzm. Dr. Sevilay Zorlu
Hipnoterapist
Psikanalitik Regresyon Terapileri
HYT (Hipnomedidatif Yeniden İşleme )
İBT (İçsel Bilge Terapisi)
Cinsel Terapist
Kognitif (Bilişsel) Davranışcı Terapist
Çift Terapisti
Aile Danışmanı
Sanat Terapisti
Fonksiyonel Bütüncül (Holistik) Tıp
Rezonans terapisi
İletişim: 02423169899
sevilayzorlu.com
www.antalyaterapipsikiyatri.com
www.antalyacinselterapi.com
https://neorezonansantalya.com/
Facebook: https://PsikiyatristSevilayZORLU
Twitter: https://mobile.twitter.com/DrSevilayZorlu
İnstagram: https://www.instagram.com/psikiyatrist_sevilay_zorlu/…
YouTube: https://www.youtube.com/results?search_query=sevilay+zorlu
https://www.instagram.com/neorezonans_biorezonans/...
TikTok: https://www.tiktok.com/@psikiyatristsevilayzorlu?_t=8UeuLaJSGiA&_r=1