"Yaşlılarda ölümden korkmamaya yetecek kadar benlik bütünlüğü olursa, çocuklar da yaşamdan korkmayacaklardır."Ericson
65 yaş üstü geriatrik (yaşlı) nüfus grubunda değerlendirilmektedir.
Yaşlılığı işe yaramazlık, yalnızlık ve bağımlılık olarak tanımlayan yaşlı oranı %55,4 bulunmuştur. Bu durum depresyonla ilişkilidir.
Bu yaşlarda özellikle artış gösteren KALP HASTALIKLARI, HİPERTANSİYON, ŞEKER HASTALIĞI, AĞRILAR, NÖROLOJİK HASTALIKLAR... gibi rahatsızlıklar da fiziksel yetersizlikle ilgili düşünceler ortaya çıkarabilir.
Aile içinde rol ve ilişkilerin değişmesi; eş, arkadaş gibi yakınların kayıpları ya da bu olasılıkların farkına varmak bu dönemde bazı ruhsal sıkıntıların ortaya çıkmasını kolaylaştırır.
Yaşlı bireyin edilgen, önemsiz, çaresiz bir duruma gelmesine yol açarak benlik saygısını sarsan emeklilik, yaşamı üzerindeki kontrolünü kaybettiğini duyumsatan, artık sahip olmadığı eski görünümü için yas tutmasına neden olan fiziksel hastalıklar ve bilişsel yetilerindeki bozulmalar, ayrılık boşanma ya da ölümle boşalan yuvasında karşı karşıya kaldığı yalnızlık ve kendi ölümlülüğünün yarattığı tehditterapi sürecinde ele alınacak temel konulardır.
BELİRTİLER:
- Depresyon en sık görülen psikiyatrik rahatsızlıktır
- Yoğun içsel sıkıntı, yerinde duramama
- Hafif tedirginlik ve gerginlik duygusundan panik derecesine kadar bunaltı değişik yoğunluklarda yaşanabilir.
- Kaygılar, endişeler
- Uyku bozuklukları,
- Hafıza sorunları,
- Kaygı bozuklukları
- Huy değişiklikleri,
- Aşırı alınganlık
- Derin üzüntülü bir duygudurum
- Değersizlik,
- Küçüklük,
- İsteksizlik,
- Karamsarlık
- Fizyolojik işlevlerde, konuşma ve hareketlerde yavaşlama
- Durgunluk
YAŞLI NÜFUSTA ARTIŞLA BİRLİKTE ARTAN DESTEK İHTİYACI
Sosyo-kültürel ve sağlık alanında gelişimlerin sonucu olarak 65 yaş ve üstü grup dünyada ve ülkemizde her yıl biraz daha genişlemektedir.
Dünya genelinde 1950–2000 yılları arasında ortalama yaşam süresi 20 yıl artarak 66 yıla ulaşmıştır. Gelecekteki 50 yıl süresinde ortalama yaşam süresinin 10 yıl daha artarak 76 yıla ulaşacağı tahmin edilmektedir.
Ayrıca 2002 yılı itibariyle 600 milyon dolayında olan yaşlı nüfusun 2050 yılında 2 milyara ulaşması ve yaşlı nüfustaki artışın daha çok gelişmekte olan ülkelerde meydana gelmesi tahmin edilmektedir.
Gelişmekte olan ülkemizde ise geçen yüzyılın ikinci yarısında ölümlerde belirgin azalma sağlanarak 65 yaş ve üzerindeki nüfusun artığı görülmüştür. Bu gelişmeler ışığında, 2002 tarihi itibariyle 3,5 milyon dolayında olan yaşlı sayısının 2010 da 5 milyon, 2020 de 7–8 milyon, 2050 de ise 12 milyona ulaşacağının hesaplandığı belirtilmiştir.
Ülkemizde bu rakamsal veriler dikkate alındığında yaşlılara yönelik sağlık düzenlemeleri önem taşımakta yaşlıların sağlıklı bir şekilde yaşamlarını sürdürebilmeleri açısından fiziksel aktivitelerin ve egzersizlerin gerekliliği ön plana çıkmaktadır.
YAŞLILIK PSİKOTERAPİSİNDE GENEL YAKLAŞIMLAR
- Çalışmalar yaşlıların sosyalizasyonlarını arttırmaya yönelik, fiziksel aktivite ve egzersizleri kapsayacak sosyal, kültürel programların düzenlenmesinin yaşlıların depresyon ve kaygı düzeyleri üzerinde olumlu etkileri olacağını bildirmektedir.
- Yaşlılarda standart psikoterapi yaklaşımları psikodinamik psikoterapi, destekleyici terapi, kognitif (bilişsel) terapi, grup tedavileri ve aile terapisi olarak sıralanmaktadır.
- Hastaların duygularını kontrol etmesini sağlamak, benlik gücünü ve umudunu desteklemek
- Tedavi veren kişilerle ve yakınlarıyla olan ilişkilerini desteklemek
- Hastanın var olan tüm sorunlarını konuşmak ve bu sorunları akılcı, amaca uygun ve çözümü yüreklendirici bir biçimde ele almalarını sağlamak
- Değişen koşullara uyum sağlamalarına yardımcı olmak
- Yaşlılarda psikoterapinin etkili olabilmesi için hastaya uygun, yargılayıcı olmayan, yapılandırılmış, zamanla sınırlı, amaca yönelik nitelikte olmalıdır.
- Psikoterapide hastanın yıkıcı dürtülerine karşı uyanık olma, hastalığı ile ilgili akılcı açıklamalar yapma, hastalığı süresince yaşamı ile ilgili sağlıksız kararlar almasını engelleme, yardıma ve güvene dayalı bir hasta-hekim ilişkisi kurulmalı
- Genel anlamda hastayı desteklemeye yönelik bir yaklaşım temel alınmalıdır
- Hangi tür terapi uygulanırsa uygulansın yaşa özgü bazı konular süreçte ele alınmak durumundadır.
DESTEKLEYİCİ PSİKOTERAPİ:
Literatürde psikanalitik yönelimli psikoterapilerin 45 yaş sonrası hastalarda çok yararı olmayacağı, bu yaştan sonra destekleyici terapilerin daha uygun olduğu belirtilmektedir.
Destekleyici psikoterapi konusunda en yanlış tutum onun basit ve kolay bir uygulama sanılmasıdır. Oysa hastadan ve yakınlarından alınan düzgün ve yeterli bir öykü ve hastanın psikodinamikleri hakkında net bir kavrayış olmadan destekleyici psikoterapi stratejileri geliştirilemez.
Amacı içgörü değil o sıradaki sıkıntılarla yüzleşirken varolan başa çıkma mekanizmalarını desteklemek, hastayı yeterli bir durumu getirmektir.
Uyum sağlayıcı savunmalar güçlendirilirken uyumsuz bir savunmanın yerine geçirilebilir. Terapistin hastada pozitif duyguları geliştirmesi yani güven duygulan oluşturulması şarttır.
İlerleyici tipte organik beyin rahatsızlığına bağlı yıkımları olan, bir fiziksel hastalığın terminal döneminde duygusal sorunlar yaşayan yaşlılara destekleyici psikoterapi sıklığını, bilinç değişiklikleri gibi ortaya çıkan akut sorunların yarattığı gereksinimler tesbit eder.
Terapist hastayı rahatlatırkenve artık bazı kapasitelerinin azalmış ve bağımlılık gereksinimlerinin artmış olduğunu kabul ve tolere etmesine yardımcı olur. Bakım verenleri aydınlatmayı amaçlar.Terapist danışman rolündedir. Problem çözmede bir hareket yönü belirleyerek ve hastayı o yönde destekleyerek, kişilerarası veya çevresel problemlerinin üzerinde konuşarak ona yardımcı olur. Açıklamaları gerçeğe yönlendirmeye doğrudur.
Çözümleri hastanın şartlarına ve sınırlarına göre düşünür. Burada terapist bir öğretmen gibi hareket etse de en iyi çözüm hastanın kendi çabaları ile çözüme gitmesidir.
Destekleyici psikoterapinin rehberlik türünde işin içine giren duygusal faktörler o kadar büyüktür ki yaşlının egosu bu faktörlerin rolünü ve doğasını anlayıncaya kadar etkin bir biçimde görevini yapamaz. Rahatsızlık yaratan duygular yüzünden hasta çözümü bulmakta zorlanır. Problemi açığa çıkarmak için suç, korku veya öfkeyi bertaraf etmek gerekir. Böylece terapistin empatisi ve desteği ile hasta yeni bir duygusal perspektif kazanır.
Şiddetli depresyonu olan hastalarda ise destekleyici terapi açıkça yapılmaz, hastaya gizli destek verilir. Böylece hasta iyileştiğinde bunun kendi başarısı olduğunu düşünür ve hastalığı yüzünden kimseye borçlu kalmaz. Şüphesiz hasta ve terapistin ikisi de temelde bundan daha fazla bir şey olduğunu bilirler fakat bu bilgi söylenmeden kalır.
Uzm.Dr. Sevilay ZORLU
Psikiyatrist & Psikoterapist
CETAD Antalya Temsilcisi
www.antalyaterapipsikiyatri.com
www.antalyacinselterapi.com
ŞirinyalıMh. İsmet Gökşen Cad.
1528 S. Şahbaz Apt. K:2 D:5
Tel: 0 (242) 316 98 99
facebook.com/antalyaterapipsikiyatri
https://twitter.com/DrSevilayZorlu