Devamlı üzüntülü olma hali ya da aşırı endişe. Her zaman yapılan aktivetelerden keyif alamama.
Yorgun hissetme, enerji kaybı, bir şekilde "yavaşlama" durumu.
Bir işveren olarak kimi çalışanlarınızın zaman zaman daha az üretken olmaya başladıklarını ve güvenilirliklerini yitirdiklerini görürsünüz.
Hasta oldukları gerekçesiyle işe gelmedikleri gün sayısında artmalar olur ya da sürekli olarak işe geç gelmeye başlayabilirler.
Yaptıkları işe karşı ilgileri azalır ve daha çok işyeri kazası ortaya çıkmaya başlar. Bu kişiler depresyonda olabilirler, işverenin depresyon tanısı koymak gibi bir yükümlülüğü olmasa da danışmanlık ve gerekirse tedavi alması konusunda çalışana yol gösterebilir.
İş arkadaşları kişinin depresyonda olup olmadığını ilk farkedenler olabilir. Bunu konuşmak her ne kadar zor olsa da kendisi için endişelenen birilerinin olduğunu bilmek zor durumdaki kişiye iyi gelebilir. Yardıma ihtiyacı olduğunu farketmek ve erken müdahale rahatsızlığı çok hızlı bir şekilde ortadan kaldırabilir. Hatta böyle bir destek sistemini bilmek hafif derecede bir depresyon hastası için iyileştirici bile olabilir.
Hayatımızın büyük bir kısmının çalışma ortamında geçtiğini düşünürsek depresyon ister kişisel problemlerden kaynaklansın ister iş ile ilgili problemlerden, en önemli etkisini iş ortamında göstermektedir.
HER CAN SIKINTISI, MUTSUZLUK DURUMU DEPRESYONDAYIM ANLAMINDA MI?
- Uyku problemleri (düzensiz uykular, aşırı uyuma ya da çok az uyuma, devamlı uyanma).
- Yeme problemleri (aşırı yemek yeme ya da çok az yeme, ciddi kilo kaybı).
- Karamsarlık, umutsuzluk.
- Konsantrasyon problemi, unutkanlık ve karar vermede zorlanma.
- Ölüm ya da intihar düşünceleri
- Her türlü durum karşısında nedensiz ağlama.
( Eğer bu sayılan belirtilerden en az bes tanesi iki haftadan fazla zamandan beri yaşanıyorsa profesyonel bir yardıma ihtiyaç var anlamına gelir. )
DEPRESYONUN SEYRİ NASILDIR?
Depresyon, insanın en üretken olduğu yıllar olan 25-44 yaşları arasında daha çok ortaya çıkar. Tedavi edilmeyen depresyonlar süreğen bir hastalığa dönüşerek kişinin kişisel, aile ve iş yaşamını bozmaya başlar.
Depresyon mide ülseri, şeker hastalığı, kan basıncı yüksekliği ve romatizma gibi sık sözü edilen hastalıklardan çok daha fazla iş gücü yitirilmesine neden olur ve bu kişiler çok daha uzun sürelerle işlerinden kalırlar.
İŞYERİNDE DEPRESYON GÖRÜLME SIKLIĞI:
Yapılan araştırmalarda, her işyerinde 20 kişiden birinin bir biçimde depresyonun olduğu bulunmuştur. Depresyonun etkin tedavileri olmasına karşın, depresyondaki her üç kişiden ikisinin tedavi alamadığı bulunmuştur. Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nün araştırmasına göre stresin tetiklemesiyle ortaya çıkan depresyon, 2020 yılında tüm yaş ve cinsiyetler için dünyayı tehdit eden en önemli 2. sağlık sorunu olmaya ulaşacağı öngörülmektedir.
Türkiye’de depresyona girenlerin dörtte üçü işyerinden izin almakta ve izin alınan süre yaklaşık 32 günü bulmaktadır. Bu süre kadınlarda 25, erkeklerde 36 gündür. Türkiye’de depresyon nedeniyle erkekler kadınlardan daha çok izin kullanmaktadır.
Avrupa Depresyon Birliği'nin ''Avrupa'daki İşyerlerinde Depresyonun Etkilerinin Denetimi''(2012) anketine katılan her 10 çalışandan biri, depresyon nedeniyle işe gidemediğini söylemiş.
Avrupa'da 7 binden fazla kişiyle görüşülerek yapılan ankete göre, Almanya'daki işçilerin yüzde 61'i, Danimarka'dakilerin yüzde 60'ı ve İngiltere'dekilerin yüzde 58'i depresyon nedeniyle iş yerinden izin alırken, Türkiye'deki işçilerin yüzde 25'i bu nedenle izin aldığını belirtmiş.
Avrupa Birliği'nde depresyonun maliyeti 2010'da 92 milyar avro olarak hesaplanırken, depresyonla ilgili tüm maliyetlerin yüzde 50'sinden fazlasını işe gelmeme (işten izin alma) ve işe gelme (hastayken çalışma) nedeniyle ortaya çıkan kayıp verimlilik oluşturmuş.
Son depresyon döneminde iş yerinden izin alınan ortalama gün sayısı 36 olarak belirlenirken, en yüksek rakam 41 gün ile Almanya ve İngiltere'de, en düşük rakam 23 gün ile İtalya'da tespit edilmiş.
Depresyon nedeniyle işe gelmeyen çalışanların oranı yüksek olmasına rağmen, depresyondaki her 4 kişiden biri, işverenine depresyon geçirdiğini söylemediğini açıklamış. Bunların üçte biri, mevcut ekonomik ortamda böyle bir durumun işlerini tehlikeye atacağını hissettiklerini ifade etmiş.
Depresyon belirtilerini saymaları istendiğinde, anketi yanıtlayanların yüzde 33'ü unutkanlık, yüzde 44'ü kararsızlık ve yüzde 57'si konsantrasyon bozukluğu olduğunu belirtmiş.
Ankete katılan yöneticilerin yaklaşık üçte biri, çalışanlardaki depresyonla başa çıkmalarına yardımcı olacak hiçbir resmi destek olmadığını belirtirken, destek eksikliğinin yüzde 44 ile en fazla Almanya'da ve yüzde 10 ile en az Türkiye'de olduğu görülmüş.
İngiltere'deki yöneticilerin yüzde 55'i insan kaynakları departmanlarından destek alma, Türkiye'deki yöneticilerin yüzde 79'u bir sağlık uzmanından destek alma eğiliminde olduğunu açıklamış.
DEPRESYON AÇISINDAN RİSK FAKTÖRLERİ?
Yeteneklerini iş alanında kullanamayanlar, hep aynı şeyleri yapmaktan bıkanlar, performansı konusunda hiçbir geribildirim alamayanlar, her an her şey olabilir diyerek iş ortamında yoğun baskı altında olanlar, iş organizasyonu konusunda hiç söz hakkı olmayanlar, hakaret eden, ödüllendirmeyen hatta eksiklikleri hep gören, talepleri bitmeyen zorlayıcı patronlarla çalışanlar, son zamanların popüler kelimesi "mobbing" yani iş yerinde duygusal olarak taciz edilen kişiler (aşağılanan, değersiz hissettirilenler...) yoğun stres altında olup depresyonda olma riski yüksek kişiler olabilirler.
İŞYERİNDE STRES YARATAN FAKTÖRLER;
- Teknolojideki hızlı gelişmeler; Bilgisayarın iş hayatına getirdiği hız yüzünden insanların çalışma hızı ve onlardan beklenen verim de beraberinde arttı. İnsanlar çoğu zaman bu hıza ayak uydurmak ve bunu korumak için stres altına giriyorlar. Buna verilen en son ad ise; tekno-stres.
- Maddi beklentiler; İşsizliğin bu kadar yüksek olduğu, ekonominin baş döndürücü bir hızda değiştiği, işyerindeki stres seviyesi her zamankinden daha yüksek. Çalışanların performansları düşerse iş kaybetme riskleri stres ve kaygı seviyelerini artıyor.
- Kötü yönetim. Sebepsiz baskılar, belirsiz kariyer planlaması, uzun çalışma saatleri, kötü iletişim gibi faktörler ve de daha ucuza daha hızlı iş çıkarmak için elemanları daha çok çalıştırmaya odaklı yöneticiler stres seviyesini arttırıyorlar. Bunun en önemli sebeplerinden biri; işi çok iyi bilen fakat insan ilişkileri zayıf kişilerin yönetime getirilmesi.
- ‘Eğer stresli değilsen iyi çalışmıyorsun’ sendromu. Çevrelerindeki stres seviyesi arttığında çalışanlar da bilinçli ya da bilinçsiz değerlerini arttırmak, diğer stresli iş arkadaşlarının yanında doğru yeri almak ve yaptıkları işin önemini firmalarına göstermek için kendi stres seviyelerini arttırıyorlar.
- Sürekli Değişim. Yeni firma prosedürleri, yeni bilgisayar sistemleri, yeni departman sorumlulukları veya kişisel sorumluluklar, yeni şirket sahipleri, yeni yöneticiler, yeni iş sorumlulukları, yeni rakipler… Bunlar ve benzeri değişiklikler günümüzde hiç olmadığı kadar sık görülebiliyor.
- Uzun çalışma saatleri. Sonuçları genellikle halsizlik, uykusuzluk ve formdan düşme, isteksizlik… Çok daha ciddi sağlık sorunları da yaratabiliyor.
Bunların dışında işyerinde stres yaratan çok sayıda faktör daha var. Kötü yönetici ve çalışma arkadaşları, bıkkınlık, kötü kazanç, evdeki stres… Sebepler ve gösterilen tepkiler de çok çeşitli. Bazı insanlar aşırı şiddetli stres altında çalışmaya dayanabilirken (Borsada çalışanlar gibi), diğerleri en ufak bir olaydan bile kolaylıkla etkilenebiliyorlar.
İŞYERİNDE DEPRESYON BELİRTİLERİ:
§ Kendini işine verememe, düşüncelerini toparlayamama
§ Üretkenlikte, dolayısıyla verimlilikte azalma
§ En küçük işleri bile yapmakta zorlanma
- Beklenen davranış biçim ve kurallarına aykırılıklar gösterme
- Diğer çalışanlarla işbirliği yapmama
- Sürekli olarak gergin, sinirli ve huzursuz olma
- Güvenlik önlemlerini almama, sık kaza geçirme
- Sık sık işe gelmeme ya da işe geç gelme
- Yorgun ve bitkin olduğuna ilişkin sürekli yakınma getirme
- Açıklanamayan ağrıları ve sızıları olma
- Aşırı miktarlarda alkol ya da uyuşturucu madde kullanma
Depresyon, yönetici konumunda çalışanların yargılamasını ve başkalarıyla işbirliği içinde çalışmasını, dolayısıyla genel işlevsellik düzeyini bozabilir.
Kişinin işine odaklanamaması ya da yaşadığı karar verme güçlükleri, işyerini büyük zarara uğratan sonuçlar doğurabilir.
Sık sık işe gelmeme ya da işe geç gelme nedeniyle ya da aşırı ölçülerde alkol kullanma yüzünden işyerinde süreklilik gösterememe de birçok sorunu beraberinde getirir.
Bu kişiler, utandıkları için ya da başkalarınca "zayıf" olarak görülmekten korktukları için, böyle bir rahatsızlıkları yokmuş gibi davranarak içten içe acı çekerler, dolayısıyla her türlü iş ilişkilerine zarar vermeye başlayabilirler. Kendilerini sürekli güçlüymüş gibi, güç simgesi gibi göstermek isteyen, kendi konumlarına böyle bir anlam yükleyen yöneticilerde bu durumla daha sık karşılaşılır.
Bu kişilerin içselleştirdikleri öfkeleri kimi zaman başkalarına da yansıtılır ve bu durum olumlu ilişkiler sürdürmelerini, dolayısıyla yöneticilik yapmalarını zorlaştırır, hatta olanaksızlaştırır.
Bir işveren, böyle bir çalışanıyla aşağıdaki biçimde konuşabilir: "Görüyorum ki son zamanlarda sık sık işe geç geliyorsunuz ve işyerindeki yükümlülüklerinizi yerine getirmekte zorlanıyorsunuz; bu durum beni kaygılandırıyor. Ben sizi yine eskisi gibi görmek istiyorum ve herhangi bir konuda bir yardımım dokunacaksa buna hazırım. Kişisel birtakım sorunlarınız işinizi etkiliyorsa danışmanlık almanız konusunda yardımcı olabilirim. Bugün sizinle yaptığımız konuşma ve danışmanınızdan görüşmek için gün almanız kesinlikle aramızda kalacak. Ancak unutmayın, böyle bir danışmanlık alsanız da, almasanız da, sizden işyerindeki sorumluluklarınızı yerine getirmenizi bekliyorum. Danışmanlık alırsanız danışmanınızın yönergelerine hep birlikte uyarız. Danışmanınız bir işyeri hekimi, bir psikiyatrist ya da bir psikolog olabilir. Ben de her zaman size yardım etmeye hazırım, yeter ki daha iyi olmaya çalışın..."
Çalışanınız sağlık sorunlarından kendiliğinden söz etmeye başlarsa ve sürekli olarak bir çökkünlük yaşadığı üzerinde durursa, aşağıdaki konulara dikkat edin:
- Soruna kendi başınıza tanı koymaya kalkmayın (işveren bir hekim, psikolog ya da psikiyatrist olmadıkça).
- Danışmanlık alması için öneride bulunun.
- Depresyondaki çalışanınızın tedavisi sürdürülürken çalışma saatleri konusunda esnek olmanızın gerekebileceğini göz önünde bulundurun. Bu konuda insan kaynakları bölümünüz çalışanınızın danışmanıyla ilişkiye geçip, çalışma biçimini ve saatlerini birlikte ayarlayabilirler.
Ağır depresyonun, çalışanınız için yaşamı tehdit edici bir hastalık olabilir, ancak başkalarına büyük bir olasılıkla bir zararı dokunmaz.
Çalışanınız "Yaşamanın ne anlamı var" ya da "Ben olmasam her şey daha iyi olur" gibi sözler söylüyorsa bunu önemseyin. Ne gibi önlemler alınabileceği ve bu durumun üstesinden nasıl gelinebileceği konusunda uzmanından danışmanlık alın.
Uzm.Dr. Sevilay ZORLU
Psikiyatrist & Psikoterapist
CETAD Antalya Temsilcisi
www.antalyaterapipsikiyatri.com
www.antalyacinselterapi.com
Şirinyalı Mh. İsmet Gökşen Cad.
1528 S. Şahbaz Apt. K:2 D:5
Tel: 0 (242) 316 98 99
facebook.com/antalyaterapipsikiyatri
https://twitter.com/DrSevilayZorlu