Kendinize ve ilişkinize biçtiğiniz hayallar ile hayatın dayattığı gerçekler arasındaki uçurum açıldıkça, o boşluğu keder doldurmaya başlar.
Evliliğin en güç yanlarından birisi her gün birlikte yaşamayı becermektir. Siz erken kalkmayı seversiniz, eşiniz ise uykucudur. Siz dans etmekten hoşlanırsınız, eşiniz futbol maçı seyretmeyi tercih eder. Siz evde arkadaşlarınızla sakin bir yemek istersiniz, eşiniz onlarla kalabalık gürültülü bir restoranda buluşmak ister. Bütün bu farkların neden olduğu her gün benzer çatışmaların onlarcası yaşanır; çözmek için taviz vermek gereklidir.
İyi günlerde eşinize bağlı ve birlikte mutlu olduğunuzu düşünürsünüz. Birbirinizin düşüncelerini okursunuz ve birbirinizin şakalarına gülersiniz. Kötü günlerde ise, eşinizle çorapların kirli çamaşır sepetine konulması gerektiğini, köpeğin içeride mi, dışarıda mı bakılması ya da yemekte ne istediğiniz gibi türlü konularda tartışırsınız.
FARKLILIKLAR SORUN OLMAYA BAŞLIYOR…
Eşlerin, birbirlerinin farklı yanlarına gösterdikleri tepkiler genellikle zaman içerisinde değişir. Belki eskiden eşinizin her konuda fikir beyan etmesi ve arkadaşlarınıza karşı kendini savunması hoşunuza gidiyordu. O da, arkadaşlarınızla anlaşmasa bile onları eğlenceli buluyordu. Şimdi ise her konuda bir sürü laf etmesi ve arkadaşlarınızın tutucu olduğunu söylemesi sizi rahatsız ediyor. Eğer farklarınıza mizahla yaklaşabilir ve onları eleştirel olmadan kabul edebilirseniz, siz ve eşiniz tekrar birlikte vakit geçirmekten keyif alabilirsiniz.
Belki, ilişkinizin ilk başlarında, bu farklar ikinize de ilginç geliyordu ve karşı tarafın anlayışlılığı hoşunuza gidiyordu. Birbirinizi saygı ile dinliyor ve dikkatle cevaplıyordunuz. Birbirinizin şakalarına ve gözlemlerine gülüyordunuz. Şimdi, aradan birkaç yıl geçtikten sonra, konuşmuyor, onun yerine tartışıyorsunuz. Onun, şakalarını o kadar çok dinlediniz ki, çıldırabilirsiniz. Eşiniz “benim aileme daha az gittik hep senin ailenle vakit geçiriyoruz, annem çocukları ne zamandır görmüyor!..” derken sizin artık bir aile olduğunuzu unutabiliyor. İşi hakkında yaptığınız şakaların hiç de komik olmadığını, aksine iğneleyici olduklarını söylüyor.
Evlendikten birkaç yıl sonra, belki eşinizin kendi hedefleri ile ilgilendiğini fark ettiniz. Oysa kadın için tek hedefinin eşi olması olasılığı oldukça fazla. Yanılıyor muyuz? Erkeklere göre kadınlar eşlerinin davranışlarını değiştirmeye kendilerini daha çok kaptırırlar.
GERÇEKTE SORUNUNUZ BU MU? TARTIŞTIĞINIZ KONU MU?
Eğer, siz ve eşiniz ilişkinizde başka sorunlar da yaşıyor ama bunları dile getiremiyorsanız, o zaman onun sıradan bazı davranışlarını da kusurlu bulabilirsiniz. Örneğin sevişme, isteğinizi ‘’ başım ağrıyor’’ diyerek geri çevirdiğinde kan beyninize sıçrar. Ama, ‘’ seks hayatımızla ilgili konuşmamız gerekiyor’ demek yerine, makyaj malzemelerini banyoda bıraktığından şikayet eder veya onun üşümesinin umurunuzda olmadığını söyleyerek yatak odasının camını açarsanız. Böyle ufak tefek şeyler için kavga ederek, esas sorundan kaçarsınız. Birbirinizden sürekli rahatsız olarak yaşarsınız. Uzlaşma ile sonuçlanacak sağlıklı bir tartışmayı nasıl yapacağınızı bilmediğiniz için ‘’ büyük’’ sürtüşmeden her ne pahasına olursa olsun kaçınırsınız. Oysa, sağlıklı bir ilişki için yıkıcı değil yapıcı tartışmalar yapmak gerekir.
YAKINLIK...
Araştırmalara göre erkekler için, ortak etkinliklerde bulunmak çok önemliymiş birlikte okumak, yürüyüşe çıkmak, yemeğe çıkmak. Kadınlar içinse en önemli etkinlik, karşılıklı konuşmakmış. Erkeklerin eşlerine günlerinin nasıl geçtiğini sorduklarında, eşlerinin söylediklerine ilgi gösterip, onları haklı bulduklarında ya da onlara konuyla ilgili sorular sorduklarında, kendi duyguları hakkında konuştuklarında ya da herhangi bir konuda özür dilediklerinde, eşlerinin o günkü doyumlarının arttığını gözlemlenmiş.
Çoğu kadın için merhamet konuşmakla eşanlamlıdır. Eşinize gününüzün nasıl geçtiği, çocuklar, iş veya komşunuzun başına gelenler gibi şeylerden söz ederken kendinizi ona yakın hissedersiniz. Eğer kocanız sizi dikkatle dinler ve kendi başından geçmiş benzer şeylerden de söz ederse mutluluktan uçarsınız. Yakınlık, kendinizi karşıdaki insana yakın ve bağlı hissetme, duygu, düşünce ve fiziksel bir düşkünlük ile birlikte ilgi gösterimini paylaşmaktır. Eğer bir zorunluluk yaşıyorsanız, eşinizin sizi rahatlatmasını istersiniz.
KADINLAR dünyadaki bütün insanlar içinde sadece kendilerini sevecek, değer verecek, saygı duyacak, kadın olmanın keyfini çıkarabilecekleri şekilde kendileriyle konuşacak, yanlarında duracak, onları rahatlatacak, cinsel açıdan tatmin edecek ve gergin zamanlarda yanlarında destek verecek erkeklerin hayatlarının merkezi olmasını umut ederler.
ERKEKLER genellikle ihtiyaçlarını karşılayacak, güçlerinden ve bedenlerinden zevk alacak, onları bilge liderler olarak görecek ve ihtiyaçlarını dile getirdiklerinde yardım etmeye istekli olacak kadınlar istediklerini söylemişlerdir. İyi yemek ve iyi seks istediklerinden de bahsetmişlerdir. “Benim için her şey olabilecek birini istiyorum. Birisinin bana ihtiyacı olduğunu, işe yaradığımı, sayıldığımı ve sevildiğimi hissetmek, evimin kralı olmak istiyorum”
UZLAŞMAK MI ZORLAMA STRATEJİLERİ Mİ?
Eleştirmek, ses tonunu yükseltmek, suçlamak, taleplerde bulunmak tehdit etmek, cezalandırmak ve suçluluk duygusuyla manipülasyon, eşinizin istediğiniz bir şeyi yapması için onu zorlama girişimleridir. Bu zorlama stratejilerinde aslında kötü niyet yoktur. Belki siz istediğiniz sonucu elde edersiniz ama, bedeli çok ağır olabilir.
Bu stratejiler, karşılıklı saygıya dayanan bir iş birliği yerine, eşiniz kontrolünüz altında tutmanızı sağlar. Bunlar, olumsuz stratejilerdir ve tercihleriniz yerine, istemediğiniz şeylere odaklanmanıza yol açabilirler. Eşiniz düşünceli bir ekip arkadaşı olmak istese de, aranızda olumsuz duygular yeşermesine neden olurlar. Zorlama stratejileri, sınır ihlali konusunda da savunma mekanizmalarımızın gelişmesine olanak tanır. Zehirli mesajlarda ise, ilişkinizin iyiye değil, kötüye gitmesine yol açarlar. Daha da önemlisi, eşinizin kaygılarını bir yana atmanıza zemin hazırlarlar.
İŞ HAYATININ GEREKLERİNİN OLUMSUZ YANSIMALARI…
E (erkek) ve K (kadın ) birbirlerini çok seven, çok yetenekli ve meslek sahibi bir çift, ama zorlama stratejilerinin kurbanı olmuşlardı. İkisinin de anne babaları boşanmıştı ve anne babalarının evliliklerinde başarılı olmadıklarının farkına varıp, onların yaşadıkları bunalımlı evlilik kalıplarını kırabilmek istiyorlardı. Erkek çok öfkeliydi. Her akşam yemekte eşi kendisine öğlen yemeğini kiminle birlikte yediğini soruyordu. Erkek eşinin sorularını hep kendisini kontrol altında tutabilmek için sorduğunu düşünüyordu. Önceleri sabırlı davrandı, ama sonunda,’’Benim polise gereksinimim yok! Beni ne zannediyor? “ diye düşünmesine yol açtı. Eşinin iş yaşamını sorgulamaktan vazgeçmesi için bir takım zorlama stratejileri kullanmaya başladı:
· TALEPLER – ‘Kiminle yemek yediğimi sormaktan vazgeç!’
· SUÇLAMA – ‘Bana her gün bu sinir bozucu soruları sormakla sorun yaratıyorsun. Sana bu işten vazgeçmeni söylememe karşın bu davranışların ısrarla sürdürüyorsun.’
· ELEŞTİRİ-‘Çok müdahalecisin!’
· TEHDİT- ‘Bu soruyu sormaktan vazgeçmezsen, sonunda bir ilişkiye gireceğim.’
· CEZA – ‘Yarın işten sonra içmeye gidiyorum. Bana böyle davranırsan sonunda olacak buydu!’
· BASKI- ‘ Konuşmayı kes! Bana bu soruyu sorma dedim sana!’
· SUÇLULUK DUYGUSUYLA MANİPÜLASYON- ‘ Ben sana böyle bir soru soruyor muyum? Bana güvenmek zorundasın. Her dakika beni kontrol edemezsin!’
Bu zorlama stratejilerinden her biri kadın boyun eğmesine neden olabilirdi, ama içermesinin ya da direnç göstermenin bedeli yüksek olabilirdi. Kadın öğle yemekleri konusunda soru sormaktan vazgeçebilirdi ve böylelikle erkek istediğini elde etmiş olurdu. Kadın kaygılarını göz önünde bulundurmadığı için ilişkilerindeki güvensizlik ortadan kalkmaz, ama sadece bastırırdı.
HASSAS KONULARDA İŞLERİ YOLUNA KOYMA SOHBETLERİ
Erkek sinirliydi, çünkü eşi her gece öyle yemeğini işyerindeki güzel kadınlardan biriyle yiyip yemediğini sorguluyordu. O da eleştirildiğimi düşünüp, sinirleniyor ve gecenin geri kalan kısmını gergin bir biçimde geçiriyorlardı. Şimdi bu tartışmalarını nasıl işleri yoluna koyma sohbetlerine çevirdiklerine ve buldukları ilginç çözüme:
Aşama 1 : duygularınıza kulak verin; ne hissediyorsunuz?
Kadının, eşinin çalıştığı mimarlık bürosundaki kadınlarla olan ilişkisi hakkındaki rahatsızlık duyguları son bulmamıştı.
Aşama 2 : ikilemi tanımlayın.
K:“Kadınca duygularım bana onun seni baştan çıkarmaya çalıştığını söylüyor. Bu yüzden de her gece öğle yemeğini kiminle yediğini soruyorum sana”
Aşama 3 :ricada bulunun
E:“Onunla yalnız yemeğe çıkmazsan sevinirim, ama bir grup yemeği elbette sorun değil. Buna hayır der misin?”
Aşama 4 :eşinizin kaygılarını anlamak için yanıtına kulak verin
E:“Tabi ki , aslında beni rahatsız eden , bana güven duymaman. Konrol etmen…Bu duygu hiç hoşuma gitmiyor
Aşama 5 :bulduğunuz çözümü uygulamaya koyun
E:“Birlikte çalışırken o kadar yoğunuz ki işyerinde ya da dışarıda alelacele yiyoruz, işyerindeki esas sorun oradaki havadan hoşlanmamam. Bazen farklı bir şirkete mi geçsem diye düşündüğüm oluyor, ama bu kadar iyi ekonomik şartlar sunan bir iş bulabilir miyim bilmiyorum”
K:”İş konusunda kararın ne olursa olsun, seni destekleyeceğimi unutma”
. Freud işleri gerçek bir anlamda paylaşılmasının sağlıklı bir yaşam için çok gerekli olduğunu söylemiştir. Sağlıklı insanı, çalışabilen ve sevebilen insan olarak tanımlamıştır. Bu formülü, sağlıklı bir çift, üzerlerine düşen işleri yapabilen ve birbirlerini sevebilen bir çift olarak daha da genişletebiliriz.
Yasamak çok kısa değildir ve saygılı olmaya ayıracak zaman her an bulunabilir.
Uzm.Dr. Sevilay ZORLU
Psikiyatrist & Psikoterapist
www.antalyaterapipsikiyatri.com
www.antalyacinselterapi.com
Şirinyalı Mh. İsmet Gökşen Cad.
1528 S. Şahbaz Apt. K:2 D:5
0 (242) 316 98 99