“MUTLULUK HER ZAMAN MUTLU EDER Mİ?”
Bir şey dileyebilecek olsam kendime
AZICIK MUTLU olmayı isterdim
Çünkü, fazla mutlu olsaydım
Üzüntünün hasretini çekerdim
Friedrich Hollaender
İnsanlar mutluluk için çabalayabilirler… Fakat bu çaba her yönden karanlık bir çerçeve içine alınmıştır:
“İnsanlar mutsuz oldukları için mutlu olmaya çabalarlar”
Mutluluğu bulduklarında da mutsuz olmadan yapamazlar çünkü mutluluğun zıddına muhtaçtırlar. Mutluluk insanları terk ettiğinde de tekrar mutsuzluğa düşerler. Mutluluk anları ve zamanları, mutsuzluğun nekahati için anlamlıdır.
Seyircilerini mutlu etmek isteyen hiçbir yeni televizyon programı, bir mutsuzluk tasvirinden kendini alamaz. Her zaman iyiler ve kötülerin savaşı vardır. Gün gelip iyilerin kazanması beklenir. İyiler hep üzülürler. İzleyenler de sabırla iyilerin haklı ve mutlu olacağı, kötülerin kaybedeceği günü beklerler.
Mutluluğu sürekli istemek ise anlamsızdır. Çünkü ebediyen sürmesi imkansızdır.
En vahimi, birçoklarının mutluluktan da bunu ummasıdır: Kesintisiz mutluluk hali , daimi neşe, keyifler hep yerinde olsun ve bol eğlence.
Ne var ki MUTLULUĞU BİR TÜR DAİMİ ZEVKTE ARAMAK MUTSUZ OLMANIN EN EMİN YOLUDUR.
Hiçbir insan hep sadece sevinç duyamaz, bedendeki mutluluk hormonları ve endorfinler de dışarıdan alınan uyarıcı maddeler, ilaçlar da bunu pek değiştiremez. Antidepresan grubu ilaçlar
Aşk mutlu eder ama yokluğu varlığından daha fazla zaman tutar. Bu da aşkın varlığını umanı mutsuz eder. Onun dokunuşunu hissetmek üzere her yeni kişinin peşinden koşan, kendisinin geride kaldığını fark etmekte geç kalır. “Biz” olurken “ben”i kaybeder. Binbir zahmetle, yaşadığı psikolojik travma ve yas sürecinden sonra kendisini yeniden bulması gerekir.
EVREN BOŞLUK BIRAKMAZ…
Toprağa bir çukur kazsak bir iki güne dolmaya başlar.
Hayatımızın aşkını isteriz ama ona yer açmayız, para isteriz ama onun yerine korku durur, Daha güzel bir iş isteriz ama eskisini bırakmayı tercih etmeyiz… Yeni kıyafet isteriz ama dolabımız tıka basa doludur…
Aslında yeniyi yaşamımıza getirmeyen var olanın kendisi değil, bizim ona olan tutunma ihtiyacımızdır, korkularımızdır.
Ancak boşluk varsa isteklerimiz yer bulabilirler. Kendimizin oluşturacağı boşluğun kuvveti bütün dileklerimizi yaşamımıza çekeceğimiz gücün kaynağıdır. Kendinize boşluklar yaratmayı ihmal etmemelisiniz. Stresi yokluğa, iyileri varlığa atmaktır temel ihtiyaç…
“Olmadı” yerine “oluyor…”
“Bitiremedim” yerine “bitiriyorum…”
“Yapamadım” yerine “yapıyorum…”
“Başaramadım” yerine “başarıyorum…”
Kelimelerin çıkış yeri beyindir. Etki alanı da vücudun %60 gibi büyük bölümünü oluşturan SU dur. 70 kilogramlık bir erkekte yaklaşık 42 litre su bulunur. Su yaşamdır. Su etkilendiği kelimeye göre kişiye sonucunu yansıtır.
Aklını hayatının karanlık noktalarına takanlar, geçmişteki şanssızlıklarını ve düş kırıklıklarını tekrara tekrar düşünen insanlar, vücudundaki SU moleküllerini geçmiş günlerdeki haline döndürür ve böylece aynı şanssızlık ve düş kırıklıklarını gelecekte de yaşamak için dua etmiş gibi olur. Su kanunudur.
Başarmak istiyorsanız ikinci defa yaşıyormuşcasına ve ilk kez ŞİMDİ yapmak üzere olduğunuz gibi hatalı hareket etmişçesine yaşayın... Yılmadan, yıkılmadan, çaba ve uğraşlarla emek ederek….Yeni bir yılda her şey gönlünüzce olsun…
Uzm.Dr. Sevilay ZORLU
Psikiyatrist & Psikoterapist
www.antalyaterapipsikiyatri.com
www.antalyacinselterapi.com
www.neorezonansantalya.com
Şirinyalı Mh. İsmet Gökşen Cad.
1528 S. Şahbaz Apt. K:2 D:5
Tel: 0 (242) 316 98 99