Vurula Türkmenliğe; Varıla ümmetçiliğe

Kalk gidelim Balkaman’dan yukarı

Oturup durana devlet yar olmaz

Yiğidin bir başı gezginci gerek

Yiğit gezmeyince adam olamaz…

                                                        KaracOğlan

 

 

Onlar,

Ne doğaya, ne kendine, ne devletine, ne sisteme, ne kendinden ötekileşen diğerlerine ihanet etmeden ve tüm yaşam sevinciyle; insan oluşumuzun en ilk halleriyle kendini ve en onurlu yaşam erdemlerimizi günümüze devşire gelmiş, göçerlerdir.

 

Onlar ki, bir yandan Çin tarihinin en eski, en büyük öykü(mit)lerinde boy gösterirken

Asyanın, en uç diğer bu yanı Anadolu’muzda,

Çağını yakalayan, bir devlet yaratma efsanemizin de kahramanlarıdırlar…

 

Öylesi bir öyküdür ki, onların ki;

Binlerce yılın içinde ve en “öz” kalabilirken,

Zamanı dahi şaşırtan, yaşam sadakatinin genetik hafızası,

Türkmen soyunun taşıyıcıları,

Yörüklerdir onlar…

 

Anayurdumuzun özü

Yani “biz”dirler…

 

Kimler yok ki o kahramanlar içinde, o özü bu günümüze, Türkiye’mize devşiren

 

Gülnar Hatun:

Bir şirin ilçemizi de adıyla taçlandırır ki, o daha 700’lü yıllarda,

Türkçe konuşmayı, türkü söylemeyi, kızların çarşafsız dolaşmasını, tezgahlarda çalışmalarını, erkek çocuklarla bir araya gelmesinler diye ata binmeyi, ok atmayı, cirit oynamayı da yasaklayan Emevi halifesine karşı çıkmış; Öldürülen Yüreğirli aile erkeklerinin yerine geçerek, 23 yaşında babası ve nişanlısının da öcünü almak için baş kaldırmış, tüm Türkmen oymaklarını birleştirip 765 yılında batıya, Toros’lara doğru göç ettirmiştir.

 

Ertokuş Bey:

Anadolu Selçukluları zamanında Alanya, Anamur yani Taşeli platosunun altındaki tüm doğu Akdeniz sahillerinin fethinde büyük rol oynamış lideridir

 

Karaman Oğlu Mehmet bey:

13 mayıs 1277’de o büyük fermanı verip “Şimdiden gerü hiç gimesne divanda, dergahta ve dahı her yerde Türk dilinden özge söz söylemeye” demiştir.

 

 

 

Hayme ana:

Eşi Gündüz Alp’in göç sırasında Fırat Nehri’ni geçerken boğularak ölmesi üzerine Kayı Boyu’nu toparlayıp, Domaniç’in Çarşamba köyüne getirerek Osmanlı İmparatorluğu’nun temelini atmıştır.

 

 Ve elbette bir tek adı bile her şeye yeter, Atamız….

 

Yiğidin bir başı fraklı gerek

Sağ yanı sol yana çıraklı gerek

Beriden benzerden yürekli gerek

Kötü kervan bozuk kumaş alamaz

 

Onlar Türkmen adıyla, insan coğrafyasının ve insanlık tarihinin her yerindedirler elbet, tutundukları ve Yörük sıfatıyla anıldıkları yurtları ise, bu yüce özü taşımayı hak edecek en yücelerde, Toroslardadır.

 

Ve şimdilerde, o yüceliklerden kazınmak, silinmek istenmektedirler sanki…

 

Kendi özlerinden doğan bu Ülkeden, hiç hak etmedikleri bir büyük ihaneti görmektedirler bu günlerde

Kendilerinin bile fark edemediği bir sessizlikle

Bilinçli bir eritme eyleminin mağduru kılınmaktadırlar…

 

Nasıl mı?

 

Beton evlere sığmayacak yürekleri olduğunun bilinmesine rağmen, şimdilerde kanunsuz- nizansız  bir kararla keçi sürüleri yetiştirmeleri hedef alınmış ve sürüleriyle özgürce göç üzerine kurulu düzenleri yok edilmektedir.

Keçi sürüsünün olmadığı yerde Yörük yaşamından söz bile edilemeyeceğini çok iyi bilen yönetenlerdir bu kararı alanlar.

Yok etmek üzerine bu kararı verirken, yok edilecek olanın yerine konulacakla ilgili tek bir çözüm önerisi, ya da alternatif koymayan yönetenlerin bu yaptıkları nedir varın siz bir ad koyun

 

Ayrıca, binlerce yıldır haklı haksız vergilendirildikleri yaylaları, otlakları, dağları, suları onlardan habersiz ve izinsiz kim idiğü bile belirsiz birilerine hızla satılmaktadır…

Gene aynı tuhaf hızla gerekli-gereksiz tüm yanları, yöreleri kara yolları ağlarıyla sarılmaktadır

 

Uyan Karac’Oğlan gafletten uyan

Atına binip de kargına dayan

Ölümden korkup da sonunu sayan

Ölür gider yar koynuna giremez

 

 

 

Birini hiçleştirmek isterseniz ne yaparsınız?

Önce elindeki en değerlilerini alır, sonra da yanını yöresini kendine yabancılaştırırsınız değil mi?!..

İşte şimdilerde onlara yapılan bu,

Kültürlerinin olmazsa olmazı keçi sürüleri yasaklandı, şimdi de onlara ait tüm yaylaklar, güzlekler, sular, madenler hızla ele geçiriliyor…

 

Öte yandan Yörükan kültürü hiçleştirilmeye, silikleştirilmeye, yoksunlaştırılıp, bastırılmaya çalışılırken; azınlık kültürlerden bazılarının kışkırtılarak, abartılarak  kimliklendirilmesi günümüz politik modası…

Peki ama neden bu, adiliyetsiz ikircikli politika?!.. Sebebi ve arkasında yatanlar nedir?

 

 

Antalya, Akdeniz ve Toroslardaki doğa ve kültür alanlarının; enerji, maden yada turizm adı altında hızla satışının, talanının sebebi nedendir?

Ayrıca geleceğin olmazsa olmaz en temiz enerji kaynağı güneş enerjisi için en uygun bölge olarak gösterilmektedir bu bölge.

Taşeli platosunda kurulacak bir güneş enerjisi çiftliğinin Türkiye’nin enerji ihtiyacının çoğunu karşılayacağı uzmanlarca yıllardır söylene gelirken bu dere orman ve maden talanına neden izin verilmektedir dersiniz?!...

 

Antalya’da dahil tüm Toroslar, Taşeli platosu altında uzanan tüm Akdeniz şeridi bin yılların Türkmen-Yörük kültür birikiminin renkleriyle bu gün bile hala doğayla yarışırcasına coşar…

 

Ve o coşku tüm Anadoluya, Balkanlara dek yayılmıştır bu coğrafyadan. Antalya, Anamur, Silifke, İçel Toroslarından;

Taşelinden, Karamandan…

 

Onları bu kadar renkli kılan en önemli özellik doğadan kopmadan gittikleri yöreye özgün ve uyumlu bir yaşam kültürü oluşturma anlayışlarıdır elbet.

Ve de doğaya zarar vermeden, sürdürülebilir doğal atık malzemelerden araç gereçlerle hızlı ve uyumlu bir yerleşke sağlamaları, yaşam kurma gelenekleridir.

Küllük gibi külde yemek pişirebilmeleri, küme denilen ağaç, dal yaprak, kaya oyuğu yaşam alanları, kütük balları, su kabağından araçları, yörenin hayvanları ile kaynaşan yaşamları;

Coğrafi bölge bitkilerini, kendileriyle bir göçebilen hayvanlar aracılığıyla tohum olarak bir uçtan diğerine yaymaları,

Onların dünyalarını renkli kılan özelliklerden sadece bir kaçı…

 

Hatırlamadan geçmeyelim ki, bu gün değişik akımlar yeniden bu tarz yaşam arayışlarındadırlar.

Yönetenler de farklı kültür ve doğal yaşam örneği toplumlara ulaşmak, ülkeleriyle kaynaştırmak girişiminde, çabalarındadırlar.

 

Daha geç olmadan biz de aklımızı başımıza devşirir de, var olan kültürel renklerimiz için Akdeniz ve Toroslar üzerini talan etmeden “Kültür köyler” ya da kendimize özgü alternatif özel, özgün turizm projelerimizi üretiriz dilerim.

Çünki, artık kabul etmeliyiz ki kitle turizmi bize kazançtan çok zarar getirmiştir ve bu zararın hasarı daha da artmadan doğru örnekler üzerine düşünmeliyiz.

 

Toroslar’dan, Türkmen- Yörükan ellerinden

Karacoğlan,  Kaygusuz dillerinden ya da;

 

Dağlardan, denizlerden

Bir özgür selamdır yörükan

Yayın Tarihi
14.11.2010
Bu makale 6914 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Nahide Hanım, İyi niyetle yazılmıs bir yazı, eleştiriler önemli ancak yerici de olsa yapıcı ve olumlu sözcukler kullanılarak yapılabilir. Üslup önemidir. Okuyucunuz Aydan Gül bunun farkında değil sanırım, ama okudukça bu ayrımı farkedecektir. Basarılar, saygılar...

Orhan 20.11.2010

Sayın okuyucum Aydan hanım; Yazın eserlerimin içeriklerini zamanla, okudukça anlayabilmeniz umudumla beraber, uyarınıza; hoşgörüm ve alanımın ” özgür yazarlık” olduğunu belirtme coşkumla teşekkür ediyorum

Nahide Namal 17.11.2010

Heykeltıraşa yontusunu tarif eden ayakkabıcı, çizmenin boyunu tamamlayınca usta heykelci sizin sınırınız buraya kadar çizmeyi aşmayın demiş."Dağlardan, denizlerden Bir özgür selamdır yörükan ne anlatmaya çalışıyorsunuz hanımefendi bence alanınızda kalsanız isabet etmiş olursunuz

Aydan Gül 15.11.2010

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!