Davetiniz var
Bilinçdışı eşiğinin
Bayram şenliğindeki cennet bahçesine
Davetiniz var
Sonsuz mutluluklara
Sınırsız demokrasilere
Uçsuz bucaksız özgürlüklere…
Geçiş yapabilirsiniz
Bu bayramın son gününde
Vizesiz pasaportsuz hem de
Bir evet’iniz yeter
O cennet bahçelerden
İçeri girmenize
Hem de garantili
Bizzat başbakanın elinden
Ve de bizzatihi kendi dilinden
Tam da sizin istediğiniz
Gönlünüzün çektiği gibi
Salt var olmak da yetmiyor ki mutluluğa
Bilinç dışının
Dayanılmaz hafifliğinin
O hazzını tatmışlara
Vatandaş olmakta zor zanaat canım
Düşüneceksin
Aklını yoracaksın
Çalışacaksın
Payına düşen vatandaşlık bedellerini düzenli ortak kasaya( devlete) yatıracaksın
Okuyacaksın
Öğreneceksin
Sınava gireceksin
Özetle yani, devletin yan gelip yatacak
Her bir şeyi
Hele de tv’lerden özenti o böyyükk böyyük düşlerini
Kendin için sen çalışıp
Sen yapacaksın
Olurmu kardeşim
Ne gerek var canım
Hantallaşmıştı bu TC.’de artık iyice…
Bak ne güzel
Çözüverdi sekiz yılda
Tüm sıkıntıları bir çırpıda
Hem hep
(ve çıkarsız billahi)
Salt senin keyfin gelsin yerine diye
Senin adına düşünmüş
Düşünüyor
Düşünecek işte başbakan…
Sana kalacak geriye
O hurili bahçelerde yan gelip yatıp
İstediğin arabayla
İstediğin görkemlilikte evlerde
İstediğin keyfi sürmeler
Gel keyfim gel demeler
Ne güzel
Ne güzel
Oh, ne güzel!..
Karının, kızının namusunun
Ardına düşüp
Keyfinden olma derdin de yok
Hükümet kontrolünde saçının örtü kumaşı nasılsa
Sen dile yeter kendilerinden
Maddi manevi canının tüm çektiklerini
Gerekli görüşmeleri yapıp
Yakında hükümet
İtalyadan
Almanyadan
İngiltereden
Amerikadan
İsrailden
Sana özel hizmetkarlar getirecek
En beğendiğin
O “en iyiyi” beceren
En çalışkan devletlere hükmedip
Yükleyecek senin keyfinin taşeronluğunu
Sen düşünme
Sen yeter ki artık
Çalışma
Yorulma
Yan gel yat yeter diye
Dilediğin tüm dünya ülkeleri yurttaşları
Bak senin hizmetin de
Zaten hiç içine sinmemişti
Türklük denen
Atatürkçülük denen
Laiklik denen
Hukuk sistemi denen
Demokrat denen
Kavramlara oturtulmuş şu Cumhuriyet sistemi
Neymiş bunlarda canım
İşte ne de güzel
Tereyağından kıl çeker gibi
Kayıp gidiyor memleketin içinden
Gelsin o amberi-mis
Ümmet-i ehliler, veliler, dedeler
Bizi şöyle bir çekip çevirip
Keyfimizi yerine getirsinler
Ergenekon’dan bir destanımız varmış
Asya’dan kısrak başı gibi uzanan
Binlerce yıllık tarihin devamı
Bir memleketimiz…
Miş te miş…
Geçelim bunları anam babam
Bozar bizim o
Aydın?!
İleri görüşlü felsefelerimizi?!
Basit düşer bize
Bu arabesk fanteziler
Hem gösterdiler ya işte
Hala da göstermekteler ya
Ergenekon’un
Aslında ne mene beter bir illet olduğunu
Asla içimizde büyütmememiz gereken
Bir terörist düşünce olduğunu
Binlerce kere…
Hem de
Değilmi ki
Biz İlyada’ların görkeminden
El Menatlar’ın geniş coğrafyalarından
Vaat edilmiş topraklarının peşindeki
O halkların masallarından
Destanlarından beslenmişiz en çok
En çok
O büyük kültürlerin hayallerini dinlemiş
Yatmışız onlardan
Daha da çok onların düşlerine
Ve de inanıp
Sofra kurar gibi
Ülkemizin bereketli topraklarında
Misafir edip
Onlara vaad edilmiş
Kutsal topraklarının ucundan azıcığını
Vermişiz artık kendilerine…
Gelip hizmet etsinler
Keyfimizi sürdürsünler
Onlar da artık bizim değil mi?!..
GDO’lu
Düşüncelerde
Var olmanın
Dayanılmaz hafifliğiyle
Kanatlanıp
Uykunun derinliklerini
Kulaçlayan sevgili
Yurttaş kardeşim benim
Ne diye HAYIR deyip
Bir yüzyıl daha
Çalış çabala cebelleş
Bir şey değişmeyen bir ülkeyle
Uğraşasın
Çor çocuk torun
Ne gerek var ki?!
Haklısın sen de…
Ver kurtul
Ense yap
Yaşa sana yakışan tembelliğinle
