
Gözümüz aydın,
Sazak koyu arkeolojik sit alanı ilan edildi
Hiç edebi vurgulara, çarpıcı sözlere gerek yok.
Durumun kendisi çıplak haliyle çarpıcı zaten
Kaç ay geçti üstünden hatırlamaya çalışmak bile gelmedi içimden
“nasıl bir Adrasan” ve “Sazakta bir-İZ” etkinlikleri için, koşturmacalar sırasında bir ara
Kültür ve turizm bakanlığımızın, Antalya kültür ve tabiat varlıklarını koruma bölge kurulu müdürlüğüne, Sazak koyunun Arkeolojik sit alanı olarak ilan edilmesi için gerekli başvuruyu belge fotoğraflarımla yapmıştım.
Cevabı geldi
Ve
Gözümüz aydın olsun
Adım -adım gezerek fotoğraflarla belgelediğim antik yapı kalıntıları alanı “aynen korunacak arkeolojik sit alanı “ olarak belirlenmiş...
Ama, ne Tekirova –Gelidonya burnu arası 1. derece doğal sit alanı olması
Ne de, Sazak koyunun 1. derece Arkeolojik sit alanı ilan edilmesi, bölgenin bakir doğallığına dikilmiş aç gözlerden kurtulmamıza yetmiyor…
Neden? Çün ki sağından –solundan, 300 metre uzağından koruma kuşağı ile sarmalasanız da; beşyüz-altıyüz metrelik küçücük kumsalı bile koruyamıyorsunuz.
Kapanın elinde bırakan; yandaş, akraba, taraf kollayan kanunlar, doğal hayat koruyucu kanunları ezip geçiyor.
Siz; çor-çocuk, köylü kentli, kültür-sanat tüm gücünüzle bir araya gelip edeplice “Sazakta kirli el istemiyoruz” deseniz de; aç gözler utanma, arlanma, ahlak, erdem dinlemiyor…
Bir şeyi unutuyorlar
Onlar öldürdükçe, canımıza can kattıklarını
Ve bizi çoğalttıklarını…
Ve ayrıca bir gün;
Bir lanet yaşayacaklarını
Kaplumbağaların
Pinaların
Akdeniz foklarının
Gözyaşlarının lanetinden kurtulamayacaklarını…
Sakin bir doğa köşesi bulmaya artık zorlanan “o” canlıların
Son umut sığındıkları yuvalara
Geleceklerini güvenceye almak için son umutları küçücük kumsala dikilen aç gözlerin
Onların acısının lanetinden
Sığınacak yer bulamayacaklarını unutuyorlar
