Eşek Öldüren

“Kırk yılda bir” dedi

 

“Kırk yılda bir in, cehennemin dibine

Ve bir safahatını* sürmeden

Gene, eşşek gibi köye dön” diye

Söylenmeye devam etti…

   

Henüz çok acıkmamıştı

Susamamıştı da daha

Amma sıcak, canından bezdirmeye yeminliydi sanki

Kasketini indirip, alnındaki boncuklaşmış teri 

Öfkeyle ezercesine mendiline emdirdi

 

Başını arkaya çevirip az daha yüksek söylendi

“üstüne alınmayasın ha! Kara koçanım

Sana değil kendime söylendiğim”

 

Eşek, boynundan itibaren kafasını kaldırıp havaya

Anırdı*  hiç esirgemeden

Öyle sanırsın ki

Gereken tüm ve en iyi cevapları verdi

Tam da zamanında ve bir, bir…

 

Tırmandıkları dik çıkışın sonu

Sehil* denilen, küçük deniz kentindeki

Bembeyaz tenleriyle o Perilerin!

Boylu boyun uzandığı kumsalını

Uzaktan da olsa görecekleri son yerdi

 

Burası, aslında dinlenmeye uygun olmadığı gibi

Gücü yerinde bir köylüyü yoracak bir mesafede değildi

Ama o, her dönüş vakti burada bir nefeslenirdi

Şöyle bir gönlünce doyasıya

Bakamadığından o perilerin hiç birine

“Hayalin de günahımı olurmuş gayri” deyip

Kendini burada bir süre eylerdi

 

Zıkkımın* da tam çiçeklenme mevsimiydi

Yaprağı bol, çiçeği bol

Gir gölgesine

Kumlara serilmiş perilerin düşlerini kur

Gönlünce…

……………………………………….

 

 

Uyandığında neredeyse

Baktı, devrilmek üzere gün

Eyvah! dedi başının altındaki şapkasını kapıp kalkarken

Ne görsün az ilerde de Karakoçan uzanmış

Amma nalları havaya dikip…

 

O zaman anladı ki

Hayvan açlık-susuzluk derken

Umudu kesip sahibinden

Yemişti bağlı olduğu Zıkkımın

Tüm yeşilinden, çiçeğinden

 

Elden gelen olmazdı gayri

Yüklendi mecbur kendi eynine

Tüm pazar yüküylen heybeyi

Hem de eşeğin semerini

 

Yol bitti

Küfürlerse yetmedi

Sehiline de, perisine de

Hayaline de…

 

Derken;  

 

Baktı cümle köylü

Yakmış çırağı- odu

Köyün girişinde

Onun yolunu gözlemekte

 

“Böyleyken böyle” deyip anlattı

Bakmayıp eksik-fazla

Bir, bir başından geçenleri ya!...

 

Kimi inandı, kimi inanmadı amma

“demek eşek öldüren otuna

Kurban ettin sevgili kara koçanını” deyip hepsi de

Bolca gülüştüler

 

Az uzaktan dinlemekteydi

Cin gibi gözlerine hapsedilmiş zekaları ile

Bilgece susan köy kadınlarının arasında

Onun anlattıklarını

Karısı da…

 

“Kendi eşeğini sahiplenemeyip

Semerini sırtına yükleyen

Ne bilsin ki güzelin dilinin

Ne şifası, ne zehirinden

Ne zaman zıkkım olur

Bir güzelden çıkan ağu

Ne anlar hayvanını

Duymayı beceremeyen” deyi söylenip

Döndü arkasını, tuttu ocağının yolunu…

 

Lakin bu olaya gelene dek

Neredeyse var bir yedi yüzyıldır 

Kadının erdemi unutulup

Önemsenmediğinden dilinden dökülenler

Duyanlar bile unuttu

Sözlerinin dediğini

 

       *

1-keyif

2-sahil

     3-eşeğin sesi

     4-zakkum bitkisinin zehir denilen süt benzeri sıvısı

 

 

 

Bu anlatıda da adı geçen bitki zakkumdur

Zakkum özel bir bitkidir

Akdenizlidir

Özel olduğu kadar aynı zamanda güzeldir de

Onu özel yapan ise kullanılışına göre konumunu

Zehir ya da estetik bir unsur olarak kendinin belirlemesidir

Zakkum biz insanlar var olmadan çok daha eskilerden Akdenizli bir bitkidir belki de

 

Pembe – beyaz- eflatun- kırmızı- krem renklerinde çiçeklerle taçlı

Biraz uysal

Yaban bir o kadar

Gizemli biraz

Bir o kadar da açık

Samimi 

Yürekli

Dozunda dertlere bir şifa

Dozundan fazlası Cehennem Ağusu, tadında

Bir güzeldir zakkum…

 

Güzel söz

Güzel gönül eyler dense de

Özdür asıl daim olan bilinir

Biz de sözü çok uzatmadan öyleyse

Gelelim öze

 

Zakkum Yunan mitolojisinde romantik aşk ve cazibenin simgesi iken

Anadolu’ nun pek çok yerinde şu anda dahi eşşek öldüren adı ile anılacak kadar da çekinilen ağu’su dillere destan bir bitki

Zakkum sözcüğü şu bildiğimiz “zıkkımın dibi” deyimindeki zıkkımın ta kendisi yani

Bilimsel olarak Nerium oleander diye anılan Apocyanaceae ailesinden gelen bir nimet

Ana vatanı doğu Akdeniz

Sahil ve dere yataklarında doğal olarak yetişen çalısı her dem, her mevsim yeşil yapraklarla örtülü

Nemli ve sulu yerlerde yetişmesine rağmen susuzluğa en dayanıklı bitkilerden!?

Bu da bir başka şaşırtıcı yanı

Bizim kökünden kuruttuğumuz pek çok akarsu yataklarında inatla yaşamaya devamı da bu yüzden

Hem yaşamak için suya güven

Hem de yaşam bağın terk etse de, sen ona sadık kal!?

 

Laf aramızda

Bunu şahsen kendim yapsam “aptal sadakati” derim

Demek ki onun bu özelliği, insan olmayıp bitki olmanın erdemliliğinden

 

Bahardan, sonbahara dek uzun süre çiçekli kalabilmesi de diğer bir güzel özelliğinden

Boyları 2-3 metreye dek uzayabiliyor

Ülkemizde beş türünden biri yetişmekte

Ege, Akdeniz ve çok az Karadeniz bölgelerimizde bulunabilmekte

Yunanistan’da antik çağlardan gelen önem, bu gün de cenazelerin süslenmesinde kullanılarak kendini göstermeye devam ediyor.

Yahudiler de kutsal sayarken

Hindistan’da ki kutsallığı ise tanrı Şiva’yı temsil edecek kadar ileri gidiyor

Araplarda da yaygın bir resim süsleme sanatı olarak varlığını devam ettirmesine rağmen Kuranda zakkum cehennemliklerin yemeği olarak adlandırılıyor

Halk hekimliği olarak evde kullanılma-ma-sı önemle tavsiye ediliyorken

Az miktarda zehiri kalp güçlendirici olarak tanımlanıyor, çoğu ise kalp yetmezliğiyle son bulan bir ölüme sebebiyet veriyor

Ancak buna rağmen uygun miktar ve doğru yöntemlerle kullanımında

Vücuttan fazla su ve idrar atımı

Kas güçlendirici

Ve son yıllarda da kansere karşı koruyucu ve tedavi edici özelliklerinden söz ediliyor

Zakkumun yetiştiği bölgelerde kanser oranının düşüklüğü tespitleri de! söz konusu

 

Amerika’da ise 1967 yılından beri, kendilerini zakkum severler olarak tanımlayıp, yılda bir Teksas eyaletinde dünyanın pek çok yerinden gelen yetiştiricilere festival düzenleyecek kadar sevenleri var…

 

İşte bunlar Tübitak dahil farklı kaynaklardan derlenmiş zakkuma dair bilgiler

 

 

 

Sözü daha da uzatmadan konuyu şuraya getireceğim.

Ne zaman, nasıl kalktı emin değilim, ancak hatırladığım 1970-90’lı yıllarda Kepezden Gazipaşa’ya dek, yerleşim yerleri ve aralarını yol boyu süsleyen zakkumdan neden vazgeçtik

Toroslar’ın endemik güzelli lale

Sedir ya da şehir içinde var olamayacak bir güzellikten değil…

Her koşulda kolayca yetişip yaşayabilen

Ve yerleşimlerimizi en iyi tanımlayan, anlatan güzellikten

ZAKKUM’dan sözediyorum

Neden vazgeçtik? Merak ediyorum

 

Ya da Akdeniz’e, Antalya’ya özgü diğer çalılık çiçekler (yasemin, püren)

Ya da sarmaşık bitkilerle şehrimizi süslememek neden?

 

 Bize özgü ve masrafsız olan güzel gelmiyor mu?! artık gözümüze…

 

Yayın Tarihi
27.07.2010
Bu makale 7649 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Çok Değerli Nahide Namal, Antalya için önemli bir konuyu gündeme getirmiş bulunuyorsunuz. Diğer yorumcu arkadaşlarımın yazdıklarına ben de küçük bir katkıda bulunmak isitiyorum. Antalya'yı yöneten bazıları, sizin dile getirdiğiniz bu değerleri koruyacaklarına, bunun tam tersine "Nostalji" adına Antalya'ya tramvay getirmişlerdir. Sanki geçmiş yıllarda Antalya'da tramvaylar çalışıyormuş gibi. Antalya'ya dumumunu buna göre değerlendirebilirsiniz. Suç Antalya'da değil tabii. Seçmesini bilemeyen Antalyalılar'da. Saygılarımla...

Dr. Sadık Özen 30.08.2010

değerli görüşlerinizle yazdıklarıma katkılarınız için teşekkürler Sedat bey, ve de özellikle son cümlenizdeki (maalesef) yazımı tamamlayıcı, tiraji komik duygu iletiniz için teşekkürler Bahadır bey

Nahide Namal 29.07.2010

Nahide Hanim bugünün 40 yil öncesi Antalya´mizi, o güzel essiz tarif edilemiyecek Akdeniz´in gercek logolari olan bit kileri neden yok ettik,sanki bir özelligimiz gitmis gibi... doga ve insan sevgisi ile dolu yöneticilerimiz mutlaka ve mutlaka bu güzel mesajinizi alacaklardir, zakkumlarin, yase minlerin,pürenlerin,sarmasiklarin ,portakal ve limon agac larinin süsledigi bir Antalya dilegiyle... esen ve sevgi dileklerimle..

Sedat Tuac,Almanya 28.07.2010

ama parasal anlamda bir değeri yok, yani birisi belediyeye zakkum satarak zengin alamaz, ya da belediyeler bütçelerinde oluşan açıkları "zakkum aldık" diyerek açıklayamazlar. Tanesi 1000 eurodan sikas, metresi 100 eurodan palmiye almak varken kim alır bedava zakkumu? Ha babam yiyorlar, senin, benim paramla birbirlerini zengin ediyorlar. Yiyip yiyip, doymuyorlar.İnsanın bazen "zakkum"un kökünü yiyin diyesi geliyor.

Bahadır Manyaslıoğlu 27.07.2010

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!