
Bu fotoğrafa bakıp, iç geçirip “neresi acaba, keşke şu an orada olsaydım” diyenlere, hemen geçmeyin biraz detayları incelemek için
kalın lütfen diyorum….
Kundu’da Aksu ırmağının denize döküldüğü boğazdayız
Az sonra hareket etmek üzere balıkçılar; baragadi, serpme ağ, sepet için hazırlıktalar
Hepsi ayrı lezzette; dere, kum, deniz balıkları, her birimizin damak zevkine göre sofralarımız için avlanacak
Öylesine bir bereket, bir zenginlikteyiz yani, ağın kısmetine ne kadarı düşerse artık tabii
Fotoğrafın geri planında görünenleri gelin beraberce sorgulayalım. Tabii, bu rüyanın devamı hayra mı erer- şerre mi önemsemiyorum deyip de, geçip gitmek isteyenlerden değilseniz…
Sağ arka plandaki iskele lekesi, özellikle şu sıralar gündemin modası Mardan otelin, deniz ve nehir kıyısını neredeyse sıfırlamış şatafatlı tesisinin sonu(dikkat hem dere hem denizden kıyı kenar çizgisine en fazla 50m. Kanun maddesi ihlali mevcut)
Otel müşterisi değilseniz oralarda değil serpme balık ağı atmayı, kazara dolaşmayı bile unutun diyorum şimdiden…
Çok emin ve iddialımı geldi size sözüm?!
Çünkü nice defalar, fotoğraf amaçlı yürüyüşlerim sırasında, özel güvenliklerle yapılan tartışmalarda pes edip, tesisin çevresini tavaf sonucu, yolumu yeniden kumsala çevirmişliğim oldu…
Hatta geçip gideceğimiz kamu alanında, yol kesen özel güvenliğe para ödemek zorunda kalmışlığım bile oldu!?
“Buranın özelliği ne ki, geleceği farklı olsun?!..” deyip, oradan kısa boğazı gözlerimizle aşarak ayrılıp, soldaki büyük leke üzerini inceleyelim
Bu yazının asıl konusu burada!
Geri planda neler var gözünüze çarpan?
Bir inşaat şantiye görüntüsü mü sadece?!..
İşte burada biraz duralım
Hem dereye, hem denize sıfır alanda bu inşaat neyin nesi..?! deyip inceleyelim
Deme hakkımız var
Çünkü, su kıyıları kanununa göre burası kamunun yararına eşit hizmet etmek durumunda
Özel mülk değil (henüz değil yani)ama kaptırma riski yüksek bir alanımız…
Velev ki, eğer diğerleri gibi bir kez kaptırırsak elimizden neleri kaybederiz, şu an hesabı kitabı da belli değil
Ancak kesin olan bir şey var ki, o da; bir süre sonra, tuhaf bir takım kanunsuz kurallar sebebi oralara adımımızı bile atamaz hale geleceğimizdir…
İnşaat araçlarının arasından, hemen ilk anda seçilemeyen yeşil Jeep’i görmek iç rahatlatıyor
Yaşasın DSİ’in, devletin su kurumunun aracı diyorsunuz değil mi?
Ben de öyle yaptım ilk anda…
Ve hatta son yılların sevimsiz siyasi sürecinden anarşistleşmiş ruhum coştu ve, “devletimiz sonunda, özel sektörün sivil hayata diktatörlüğü karşısında pes etmiş varlığını hatırlayabildi demek” diye kısa bir sevince bile kapıldım
Ama, ah bu beynim…
Sorgulamaktan, derinine irdelemekten vazgeçemez ki…
Hemen ilk ağız bilgiden destek almaya giriştim
Oturmak üzere girdiğimiz balıkçı restoranında bizi karşılayanlara
“Hayrola, karşı kıyıdakilerin ardından sizinde burada son günleriniz mi yoksa” diye soruverdim telaşla…
(Bana söylenenler üzere yazıyorum buradan sonrasını, yalanı çıkarsa da, şimdiden af ola…)
“Yokkk… “ dediler hep bir ağızdan
Daha bir gün önce büyükşehir belediye başkanımız oradaymış, su sporları tesisi kurulacağı ve balık restoranlarına, daha gerilerde yer gösterileceği açıklamasını kendisinden duymuşlar!
Eh, haberler hala iç açıcı, hala güzel…
Devletin DSİ’i ve belediyemiz el ele ve birlikte çalışıyorsa bu sadece küçük hesaplı çıkarlara değil, tüm canlı yaşama bir hizmettir kesin, iç rahatlaması gelip içime yerleşiyor yeniden…
Hadi hayırlısı deyip kadeh kaldırıyoruz
Kendimize günün içinden bir sevinç payı çıkarmış çocuklar hafifliğiyle…
“Kaldırdığımız kadehin ŞEREFİ hayırlara vesile olur,
Şerlere değil umarım”
Dileğimi unutmuyorum
İçimde bir köşede askıya alıyorum sadece ve sessiz ce…
