DÜŞ-ünü-YORUM

Siz Aslında Kimsiniz Mr Barack Obama?

Kendinizi Yeryüzünün en güçlü Ülkesinin en güçlü adamı, başında olduğunuz Ülkeyi de, sonsuza kadar yaşayacak bir imparatorluk olarak görüyorsunuz.
Ben, kendimi, Dünya’nın Türkiye isimli Ülkesinde, bir turizm portalının editörü ve danışman olarak tanımlıyorum.

Hayatın karşı konulmaz gerçeğini dikkate almadan bakarsak, sizinle benim aramda ölçülmesi ve tanımlanması zor farklar var.

Ama, bizler hayatın o ezeli ve ebedi gerçeğini görmezden gelsek de var. Bir gün siz de, ben de ait olduğumuz yere döneceğiz.

Hiç ertelenmeyen bir tek davet vardır ve o, bizi ete kemiğe büründürüp yeryüzüne yollayan toprağın davetidir.

İcabet anına kadar neler olacak, eminim planlamışsınızdır.

Ben de öyle.

Ama o davete – zorunlu olarak – icabet ettikten sonra neler olacağını siz de, ben de bilmiyoruz. O sır sadece bizi toprağın üstündeki bu sınava yollayan iradenin elinde.

Siz kendinizi ölümsüz bir imparatorluğun başında sanıyorsunuz.

Tutankamon da öyle sanıyordu.

Cengiz Han da…

Attila da…

Büyük İskender üstüne üstlük bir de Tanrı sanıyordu kendisini.

Hepsi öldü.

Ülkeniz henüz 300 yılını bile doldurmadı. Son yüzyılda küresel bir güce dönüştünüz. Daha küresel egemenliğinizin yüzüncü yılı bile dolmadı, ama yeryüzünün her yerinden size kafa tutmaya başladılar.

Vietnam sizi rezil ederek kovaladı.
Burnunuzun dibindeki minicik Küba kan kusturdu.

Afganistan’ın her karışı bir bataklık oldu, bastığınız yerden ayağınızı kurtaramıyorsunuz.

Siz yüzüncü yılınızda 13 trilyon usd borç ve müthiş bir imaj kaybı ile çöküşe geçtiniz.

Mısır İmparatorluğu 3000 yıl hüküm sürdü.

Roma yaklaşık olarak 2500 yıl Avrupa, Asya ve Afrika’da egemen oldu.

Ne Mısır sonsuzluğu yakaladı, ne Roma, ne İskender…

Hayatın bir de kaçınılmaz gerçeği vardır. Her şeyin, ama her şeyin bir sonu vardır.

Bugün yeryüzünün efendisi rolüne soyunan, dikkat edin, olan demiyorum, kendisine bu rolü vehmeden Amerika Birleşik Devletlerinin de bir sonu var, ve o son gelecektir Bay Obama.

Ölüm kadar gerçektir bu son.

Şimdi gelelim meramıma.

ABD dışındaki bütün insanların ortak meramına…

Bay Başkan,

Galipleri herkes sever. Kolay olan, galiplerin safında yer tutmaktır. Ama mağlupların safında yer almak için yürek gerekir.

Yeryüzünün mağlupları hep aynıdır, kalıcıdır. İşin trajik yanı, Dünya’yı da aslında kahramanların sihirli hamleleri değil, sıradan mağlupların ısrarlı, sabırlı dokunuşları değiştirmiş, dönüştürmüştür hep.

Benim bu sıradan satırlarım da yeryüzünün bütün mağluplarının içinden geçenlerdir.

Hiroşima’da atom bombası ile kavurduğunuz minik kızların, Vietnam’da napalm ile yaktığınız bebeklerin, Irak’ta açlıktan öldürdüğünüz insanların, Türkiye’de yaptırdığınız darbenin ardından asılan 17 yaşındaki Erdal Eren’in çığlığıdır.

Ama yol bitti Bay Başkan,

Yarın öldükten sonra yeryüzünün ortak belleğinde, ya Atatürk, J.F. Kennedy, Abraham Lincoln, Nehru, Churchill ile aynı safta yer alacaksınız.

Ya da karşı safta…

Birincilerin safında yer almak istiyorsanız, hemen yarın pılınızı pırtınızı toplayıp Orta Doğu’yu, Asya’yı terk edin.

Özellikle de Türkiye’nin üstünden elinizi çekin.

Bize “ komşularınla kavga et ” diyorsunuz. “Git oyunlarını boz, misketlerini çal, oyuncaklarını kafalarına vur”

Siz kimsiniz? Bu hakkı kim verdi size?

Doğu komşum 2500 yıldır orada. Muhtemelen ben de öyle. Güney komşum da… Elbette Batı Komşum da…

Her birisi bu coğrafyanın kadim halkları… Kız alıp vermişiz. Ortak değerlerimiz o kadar çok ki… Sizin kadim kültüre aklınız ermeyeceği için bu binlerce yıllık ortak tarihi anlamanız mümkün değil.

Biz pilav demişiz, onlar çilav. Bizde Karatarakçıoğlu soyadı var, Batı’mızda Karatarakis…

Bizde Nalbantçı var, Doğu Komşumda Nalbandcıyan.

Arada bir kafamız atmış, kavga etmişiz, ama her seferinde kucaklaşmışız.

Yüz yıllık nifakınızı yere çalıp, artık binlerce yıldır olduğu gibi karşılıklı ticarete, düğünlere, kültürel alışverişe başlayalım, diyoruz, posta koymaya kalkıyorsunuz.

İran’a kafa atmamızı istiyorsunuz.

Neden?

Nükleer silahlar geliştiriyormuş.

Bay Başkan,

Siz bir bütün olarak Dünya’da nükleer silahlara mı karşısınız?

Aranıza bir nükleer gücün daha girmesine mi?

Eğer nükleer silahlara karşı iseniz, Sizde, Rusya’da, İngiltere’de, Çin’de, Fransa’da ve İsrail’de olmasının bütün insanlığı ikna edecek nedenini söyleyin.

Siz insanlık tarihinde insana karşı nükleer silah kullanmış tek devlet değil misiniz?

Uzun sözün kısası Bay Başkan,

Yıllardır içine kapanık, pısırık, ticaretten nefret eden, borç batağında bir Türkiye’yi istiyorsanız, geçmiş olsun. Geçti o devir.

“ Dön evine, Kafkasların, Ortadoğu’nun, Asya’nın haracını ben yiyeceğim” mi?

Zor… Çok zor.

Görünürde İran’a ambargo uygulayıp, gizli yollardan ticaret yapmak, 17 milyar doları aşan yatırımlar sokuşturuvermek ve Türkiye’ye ambargoya uyma emri vermek.

Ne güzel numara bu…

Sıkışınca, Türkiye ile İsrail arasındaki pastadan pay alma kavgasını dini bahanelerin ardına gizleyip, Batı’nın ve Dünyanın fundementalizm hassasiyetlerine havale etmek.

Ne zaman geleceği bilinmeyen bir muhayyel şeriat umacısı ile Türkiye’nin hassasiyetlerini kaşımak, Türkiye’nin Araplaştığını iddia ettirmek.

Bu nasıl bir yaklaşım?

Araplaşmak dedirtiyorsunuz içerideki kalemlerinize… Arap derken neyi kastediyorsunuz? İnsan olmayan bir canlıdan mı bahsediyorsunuz?

Ki koskocaman bir yalan.

Güçlü ve gelecek vizyonu olan güçsüz ve vizyonsuzu etkiler, dönüştürür. Bütün Arap ülkelerinde, geleceğin yani gençlerin elinde ayyıldızlı Türkiye Bayrağı. Bütün Ortadoğu ülkelerinin TV’lerinde Türk dizileri… 120 Ülkeden gelen 750 çocuğun yüreğini açarak katıldığı Türkçe Olimpiyatları…

135 Ülkeden 3400 işadamı ve 30 bakanın katılımı ile Yatırım Köprüsü Türkiye projesi.

Bu mu Araplaşmak?

Yoksa tam tersine, güçlü Türkiye, Arap Ülkeleri gençliği için bir model mi teşkil ediyor?

Yemezler.

Bay Obama,

Türkiye, mahallenin büyüklerinin, yanında o palavradan zamparalık maceraları anlatarak ağzını sulandırdığı ergen genç değil artık, geçmiş olsun.

Türkiye burada. Siz çekip gideceksiniz… Türkiye yine burada olacak.

Türkiye, çevresindeki bütün irili ufaklı milletlerin dostu, ağabeyi, hamisi, ve kardeşidir. Ekmeğini paylaşacak, ticaret yapacak, insanına aş, iş sağlayacaktır.

Coni’nin buna ne kadar hakkı varsa, Mehmet’in de en az o kadar var. Ve öncelikle de Mehmet’in buna hakkı var. Biz komşuyuz.

Bay Başkan,

Çekin ellerinizi bizim bahçelerimizden, tarlalarımızdan, havamızdan, suyumuzdan, göğsümüze götürerek selamlaştığımız ellerimizden…

Unutmayın…

Hiçbir galip sonsuza kadar orada kalamadı. Tarih hep mağluplara kaldı.
 

 

 

Yayın Tarihi
13.06.2010
Bu makale 3714 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Bir Daçkalıya yakışan bir yazı. Tebrikler Adil Gürkan.

Mehmet Çiller 18.06.2010

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!