Eğer mesele otellerdeki mesleklerin görev tanımları ile sınırlı ise…
Yani, turizm eğitiminin, gençlere tabak taşımayı, bardak silmeyi, müşteri işlemlerini yapmayı öğretmesi ile yetineceksek.
O zaman mevcut eğitim modeline devam..
Ama turizmcilerin birer centilmen olması gerçeğinden hareket edersek, bu noktada bir eksiklik olduğunu kabul etmemiz gerekir.
Turizm bir nezaket ve zarafet sanatıdır. Turizmci konuğunu onore etmesini bilen ve bundan mutluluk duyan sanatkardır. Günümüz turizm eğitimi böyle sanatkarlar yetiştiriyor mu?
Turizm eğitimi turizm sektörü ile örtüşüyor mu?
Turizm eğitiminin, sektörü geleceğe taşıyacak gençler yetiştirmesini amaçlıyorsak.
Lider ruhlu, yaratıcı, müşteri ve ekip odaklı mezunlar istiyorsak.
Bilgi ve teknolojinin birlikte her türlü statükoyu tuzla buz ettiği bir çağda..
Otellerde, sektörü taşıyacak, dönüştürecek gençler olsun, diye bir beklentimiz varsa..
Gönül rahatlığı ile evet dememiz biraz zor.
Daha iyisinin olabilmesi için de, birilerinin mevcut sisteme, “hayır, bu sistem eksik, daha da iyisi olabilir” demesi gerekiyor.
Turizm eğitimi, sektörün gereksinimlerini karşılıyor mu?
Bundan 40 yıl kadar önce, turizm okullarında verilen eğitimin yerini tutacak bir sistem henüz yok. 1970’lerde verilmekte olan eğitimin kalitesine yaklaşmak çok zor..
O yıllarda turizm eğitimi alan insanlar Türkiye turizminin kurucu aklı oldular. Onların kuruluşunda rol aldığı oteller muhteşem başarı hikayelerine sahne oldu.
Hatta bu günkü devasa yapının temelini, hem de bu kadar sağlam atanlar a onlar..
Onların yetiştirdiği turizmciler bu gün sektörü omuzlamış durumdalar.
Peki bu günkü eğitim sektöre yeterli lojistiği sağlıyor mu?
Bu sorunun cevabı tek, ama yorumu ve gerekçeleri epeyce uzun olacak.
Basit bir evet ya da hayır cevabı da yeterli değildir. İki farklı açıdan hareket etmek ve konuya basit, uyarlanabilir cevaplar bulmak zorundayız.
Hatta bu soruya paralel olarak sorulacak birkaç soru, Türkiye’de turizm eğitiminin yeterli olup olmadığı konusuna netlik kazandırabilir.
Turizm eğitimi güncel mi?
Bu eğitim kapsamında verilen bilgiler günümüzün gereksinimlerini karşılayabiliyor mu?
Günümüz turizminin işleyişine göre hazırlanmış bir modelden bahsedebilir miyiz?
Türkiye’de verilmekte olan turizm eğitimi, kalıpların dışına çıkarak çağdaş uygulamaları da içeriyor mu? İşin içine teknoloji de giriyor mu?
Bu müfredat, yıldan yıla değişen müşteri profilinin analizine dayalı sonuçları içeriyor mu?
Yeni müşteri tipine yönelik bilgilendirme var mı?
Bu eğitim, gençleri Dünya ile rekabete açık bir cesaret ile donatıyor mu? Ufuklarını açıyor mu? Onların küresel bir vizyona sahip olabilmeleri için ilham veriyor mu?
Turizm eğitimi, sektöre, ihtiyaç duyduğu kadroları yetiştiriyor mu?
Liselerde ve Üniversitelerde turizm eğitimi alan gençler, sektöre girdiklerinde doğru görevlere gelebiliyor mu?
Okullardan, geleceğin şeflerini, müdürlerini mezun edebiliyor muyuz? Onlara bu motivasyon kazandırılabiliyor mu?
Turizm eğitimi alan gençler, sektörün içerdiği stres, yoğun iş temposuna karşı yeterli güç, bilgi ve dayanıklılık ile geliyorlar mı?
Turizm eğitimi, teorik bilginin dışında beceriler kazandırabiliyor mu?
Okullarda, gençlere, sektörde yabancılık çekmemeleri için gereken özgüven, kendisine saygı gibi özellikler kazandırılabiliyor mu?
Gençler bu eğitimlerde muhakeme ve empati kurma becerisi kazanabiliyorlar mı?
Sorular daha da çoğaltılabilir.
Ama bu üç tanesini ele almak ve en tarafsız cevapları vermek, turizm eğitiminin artılarını ve eksilerini önümüze koyacaktır.
Aslında turizm eğitimini ve sonrasını ilgilendiren daha farklı bir gelişme var. Bu gelişme hem eğitim hem de sektör adına büyük bir kaybı da getiriyor.
Turizm kan kaybediyor.
Gençler artık turizmi güvenecekleri bir iş alanı olarak görmüyor
Liseyi bitiren ve meslek eğitimi için bir bölüm tercih etmek durumunda kalan yeni nesiller, turizmi güçlü bir seçenek olarak kabul etmiyorlar.
Her genç meslek seçimi yaparken birkaç beklentiye göre hareket eder. Öncelikli beklentisi, kendisine iyi bir yaşam kurmasını sağlayacak bir meslek edinmektir.
Her genç bir yaşam kurmak ister. Bu yaşamın içinde bir ailesi olsun ister. Bütün bu beklentiler seçilecek olan doğru mesleğe bağlıdır.
Turizm tam da bu noktada hızla kan kaybediyor.
Son on yılda iyice kısalan ve neredeyse altı aya sığan turizm sezonları gençlerin güven kaybetmesine neden oluyor.
Çok basit bir soru var;
Gençler, oteller kapandıktan sonra ne yapacak?
Öncelikle iş akitleri askıya alınacak.
Yani evlerine bir gelir girmeyecek.
Sonra?
Nerede iş bulacaklar?
Eğer bir aile kurmuşlar ise, çalışmadıkları dönemde evlerine nasıl ekmek götürecekler?
Şundan emin olabilirsiniz.
Meslek seçimi ile karşı karşıya olan Lise mezunları bu soruyu o zamanlardan sormaya başlıyorlar ve cevap bulamıyorlar.
Sonuç?
Turizm eğitiminin özel bir alanı dışında, bütün seçenekleri elimine ediyorlar. O özel alan da her yerde ve her zaman geçer akçe olan mutfak.
Dilerseniz, her yıl seçme sınavlarında turizm fakültelerine ve yüksekokullarına olan tercih oranlarına bir göz atabilirsiniz.
Sayılar içler acısı.
Okullar ile Oteller ortak paydada buluşabiliyor mu?
Yazımızın ana başlıklarından bir tanesi tam da bu konuda.
Türkiye turizminin lokomotifi olan Akdeniz ve hemen ardından gelen Ege’nin turizm sezonu ile okullardaki eğitim dönemleri birbirini desteklemiyor.
Eğer gençler Türkiye turizminde rol almak üzere bu eğitimi alıyorlarsa, şu bilinmeli ki, sektör üniversiteli gençlerden yeterince yararlanamıyor.
Çok net bir zaman uyuşmazlığı var.
Akdeniz otelleri Nisan ayında açılıyor.
Mayıs ortasından itibaren hızlanan bir turist trafiği başlıyor.
Haziran ayı başında yüksek doluluklar sağlanıyor. Dolayısı ile tesisler en geç Mayıs ayı başında kadrolarını tamamlamak durumundalar.
Oteller günümüzde kadro planlaması yaparken stajyerleri de mutlaka dikkate alıyorlar. Belli sayıda stajyeri de kadroya dahil ediyorlar.
Etmek zorundalar.
Zira stajyerler hem belirli bir işgücü katkısı sunuyor..
Hem de turizmin geleceğinde rol almak adına meslek öğreniyorlar.
Ama ortada açık bir gecikme var. Üniversite öğrencilerinin otellere staja geliş süresi çok gecikiyor. Mayıs ortasında belirli bir doluluğu yakalayan oteller, stajyerler için Haziran ortasına adar beklemek zorunda kalıyorlar.
Staj süreleri yeterli değil
Toplam staj süresi de yeterli değil. Sadece 60 iş günü. Haziran ortasında gelen stajyerlerin stajı Ağustos ortasında sona eriyor.
Otellerin yüksek sezonunda, yani dolu oldukları dönemde stajyerlerin stajının sona ermesi bütün iş ve kadro planlamalarını alt üst ediyor.
Yani okulların zaman planlaması ile otellerin sezon planlaması örtüşmüyor.
Turizm eğitimi bir konuyu eksik bırakıyor
Üniversiteler ve Liseler turizm eğitimi verirken, işin teorik boyutunda oldukça başarılılar. Belirli ölçüde pratik de yaptırıyorlar.
Mamafih, bundan 35-40 yıl kadar önce Ankara, İstanbul gibi kentlerimizde eğitim veren turizm okullarının düzeyinin biraz altında olduklarını itiraf etmek gerekiyor.
Turizm eğitiminin dalları arasında, belki de en önemlisi, otelci adaylarına nezaket, görgü, giyim estetiği, hitabet gibi başlıklardır.
Otelcilik bir centilmen mesleğidir. İnsanları mutlu etme sanatıdır. Bu mutluluğu sağlayabilmek için gereken temel kişilik özellikleri de yukarıda sayılanlardır.
Araya hüzün verici bir not ekleyelim;
Liseli ya da Üniversiteli, fark etmiyor, herhangi bir stajyere ya da mesleğe yeni başlamış bir gence bir soru sorun. Alacağınız cevap mutlaka, ama mutlaka uzun bir ‘ Ya ‘ ile başlayacaktır. Her konuşmalarına ‘ ya’ diyerek başlıyorlar.
Tek başına bu sözcüğe takılmak ve oradan bir sonuca varmaya çalışmak eksik kalır. Mesele, yukarıda saydığımız güzel kişilik özelliklerinin olmamasından kaynaklanıyor.
Dahası var;
Ben ve benim kuşağım bu mesleğe başlarken bir konuda çok emindik ve rahattık.
Otelcilik insana hizmet etme sanatıdır. Yani biz insanlara hizmet edecektik. Yani bizler birer hizmetkar olmak üzere yola çıkıyorduk.
Bu gün?
Üniversite eğitimi sizi ilk yıldan tepeye çıkaracak mucize değildir
Gençlerle sohbet ederken, onlara, hizmet konusunu açtığımda tüyleri itiraz ediyorlar.
Asla kabullenmiyorlar.
Kendilerini müşteriye oda ve hizmet bahşeden bir noktaya konumlandırıyorlar.
Misafir ile aralarına, tanımlamakta zorlandığım bir bariyer koyuyorlar. Ondan gelen talep ya da şikayetleri can sıkıcı detaylar olarak görüyorlar.
Stajyerler müşteriye kolay kolay ‘efendim’ sözcüğünü kullanmıyor örneğin. Müşteri eleştiri ya da taleplerine ‘ hay hay’ diyeni de pek duyamazsınız.
Üniversite eğitimi alarak gelen stajyerler ya da çalışanlar ilk başta çok zorlanıyorlar.
Eğitim sırasında kendileri ile ilgili olarak kurdukları hayaller ile otellerdeki gerçek dünya arasında çok büyük farklar oluyor. Bu da onlara hayal kırıklığı yaşatıyor.
Okulu bitirip hemen bir masaya kurulma ve en azından bir şef titrini almaya şartlanmış o kadar çok Üniversiteli genç var ki..
Bunu sağlayamayınca, sektöre küsüyorlar.
Dolayısı ile okullarda verilen turizm eğitimi, gençlerde, doğru gelecek planlama yapabilecekleri bir alt yapı da oluşturmuyor.
Bu bakış açısını kazandırmıyor.
Oysa Üniversite eğitimi gençlere teorik bilgi yüklemenin dışında, çok daha evrensel beceriler kazandırmalı. Bütün Dünya’da geçerli olabilecek duruş ve bakış açısı sağlamalı.
Heyhat! İşler beklendiği gibi gitmedi
Gelinen aşamada üzülerek izlediğimiz birkaç olguyu paylaşalım;
Turizm fakülteleri sektörün aradığı gerçek profesyonelleri yetiştirmekte zorlanıyor.
Turizm fakültelerine olan ilgi neredeyse bitme aşamasında.
Turizm fakültelerini bitirenlerin sektöre yönelme oranları her yıl düşüyor.
Uzak olmayan bir gelecekte, Türkiye turizmi can yakacak bir iş gücü eksikliği ile karşı karşıya kalabilir. Üst kademeler için hazırlayabileceği eğitimli gençler bulamayabilir.
Durum ciddi.
Hem de çok ciddi.