İki yazı ile içinizi kararttım, biliyorum. Özür dilerim…
Ama birilerinin çıkıp Kral’a, “ Hemşerim ayıp oluyor ama. Çoluk çocuk var. Ne bu böyle anadan üryan salınıp duruyorsun?” demesi gerekiyor artık.
Bir kötü haberim var.
Üniversitelerin turizm bölümlerinden ya da turizm meslek liselerinden sektöre ilgi hızla azalıyor. Mezun olanların sektöre giriş oranları yüzde 14’lere düştü.
Bu bilgiye yorum gerekmez. Açık bir imdat durumu söz konusu… Bu alarm orta ve uzun vadeli olarak ele alınması gereken bir sinyal.
Biz acil duruma dönelim.
Ey Otelci kardeşim. Bırak bu işleri J
Ta işin başına dönelim. İş ilanı aşamasına… İşte tam bu aşamada dürüst olmakla başla işe. İş ilanı verdiğin pozisyondan yasal, etik ve insani anlamda beklentilerin neler ise, kısa ve öz olarak onları belirt. İnsanlar kendilerinden ne beklendiğini net olarak anlasın.
İnovatif, sonuç odaklı, stratejik ve dahi analitik düşünen, ilişki yönetiminde başarılı gibi masalları boş ver sen.
İnsanların yanlış anlamayacağı ve kendisini sorgulayabileceği bir iş ilanı, birkaç maddeyi geçmemeli aslında. İşin asıl önemli kısmı mülakata bırakılmalı.
İş görüşmesi sırasında usta bir analizci bulunmalı. Mimiklerden ve beden dilinden çıkacak sonuçlar, sorulara alınan cevaplar ile birlikte değerlendirilmeli.
Ekip arkadaşlarının söz hakkı olmalı
Ey Küçük Dağları yaratanlar!
Hayatınızın böylesine dev bir bilgi bombardımanı altında olduğu bu zamanda işe alımlarla ilgili tek başına karar vermekte ısrar etmeyin. Geçti o devir. İçeriden ve Dünyadan her saniye enformasyon yağıyor belleğinize. Bu zihinsel ve fiziksel tempo içinde tek başına karar vermeniz doğru sonuçlar doğurmayabilir.
Gelin riski tabana yayın. İş hayatında istihdam artık bu noktaya evriliyor.
Söz ve karar çalışanlara
İş görüşmelerine, ilgili departmanın çalışanlarını da dahil edin. Bana ‘ küfür etmeniz’ olasılığını da göze alarak diyorum ki;
Bir departman müdürü bile alacaksanız, bırakın bu departmanda çalışan herkes adaylar ile görüşebilsinler. Onların görüşleri ve dahi oyları da dikkate alınsın. Zira ileride uyum sorunu olduğunda sıkıntı yaşayacak olanlar onlar.
Bu uygulama bir devrimdir ve ilgili departman müdürünün ( ya da şefin, kaptanın, asistanın ) işe başlamasından sonra yaşayabileceği uyum sorununu daha işin başında çözer.
Doğru oryantasyon
Birçok otelde bu kavramın henüz tedavülde bile olmadığını biliyorum. Sözüm bu kavramın ifade ettiği süreci doğru olarak planlayanlara ve yönetenlere…
Oryantasyon, çalışanın gelecekteki başarısı için yaşamsal önemdedir. Birkaç personel noktasını, yöneticileri, çevreyi tanıtmakla yetinen bir oryantasyon başarılı olmaz.
Hedeflerinizi, hayallerinizi, ilkelerinizi de paylaşmalı ve çalışma hayatına ortak heyecanınızı da katmalısınız. İşe başlayanlar, doğru oryantasyon ile daha güçlü bir aidiyet duygusuna sahip olurlar. İşletmeyi sahiplenirler.
Düzenli geri bildirim
Çalışanlarınızı bir kez işe başlattıktan sonra onları orada unutuyorsunuz. İş ve ev, ya da lojmandan oluşan itiş kakış Dünyalarında neler oluyor, ne yaşıyorlar, açıkçası pek umurunuzda değil. Yeter ki her gün işlerine sağ salim gelsinler, ölesiye çalışsınlar ve mesai sonunda servis araçlarına, sıkılmış limon misali istiflenip evlerine yollansınlar.
Bu devir geçiyor.
Bu daracık çemberin içinde canını dişine takarak çalışan insanlarınızın nabzını düzenli olarak tutmak zorundasınız. Belirli aralıklarla yapılacak sohbetler, anketler ve saha araştırmaları ile onların duygularını, düşüncelerini, fiziksel performanslarını takip edin. Bu araştırmalardan alacağınız sonuçlara göre çözümler üretin.
Bu insanları moral motivasyon anlamında desteklemelisiniz. Burada, yasak savma kabilinden düzenlediğiniz kıytırık personel günlerinden, insanları zorlayarak getirdiğiniz toplantılardaki nutuklarınızdan bahsetmiyorum. Bunlar, insanların aklında da kalbinde de bir nebze olsun karşılığı olmayan palyatif çözümler.
Neler olabilir? Bu konuda hazır bir çözüm kalıbı yok. Olmaz da. Her otel kendi özgün programlarını yaratmalı. Her otelin kendi özel şartlarına uygun çözümler olmalı. En doğru kaynak çalışanlarınız. Eğilimleri, istekleri, yetenekleri, beklentileri, yaşam tarzlarına uygun etkinlikler düzenleyebilmek için onlardan geri bildirim almalısınız.
Terfileri ve ayın personeli seçimlerini işin sahibine verin
Terfilere kim karar veriyor? Ayın personelini kim seçiyor? Performans değerlendirmelerini kim belirliyor? Başarı ya da başarısızlık ölçütlerinizi kim seçti?
Tepedekiler.
Kendisini, güvenli bir liman gibi gördüğü Müdürlük koltuğuna atanlar. Karar vericiler. İnsanların çalışma hayatına da, özel hayatına da, belirleyici olarak müdahil olmaktan tarif edilemez bir haz alanlar. Şişkin ego tutsakları… Ali Kıran Baş Kesenler…
Bırakın kardeşim bu konulara bile girerek gururunuzun keskin kenarlarını bilemeyi. Egonuzu beslemeyi. Şeytan ayrıntıda gizli falan değil. Girmeyin bu alanlara.
Terfi söz konusu olduğunda varlıkları ile bütün çalışanlarınızın doğal lideri konumunda olanlara bırakın insiyatifi.
Kabul edin ki, her işletmede kurumsal hiyerarşi dışında bir de bütün çalışanların sevdiği, saygı duyduğu Abiler, Ablalar vardır. Çalışanlar kulaklarını idari yönergelere verirken göz ucu ile de bu abileri ve ablaları süzer. Onların tepkisi çok önemlidir çalışanlar için. Onların görüşlerini alın. Çalışanların geleceğini bir tek Müdür’ün insafına terk etmeyin.
Ayın personelini seçerken bu doğal liderlerden yararlanın. Onların bilgeliği sizin en doğru seçimleri yapmanızı sağlayacaktır. Böylece her seçim sonrasında patlayan dedikodu fırtınalarından kazasız belasız kurtulursunuz.
Bir kez daha: Söz ve karar çalışanlara
Kaç işletmede hakkaniyetli bir performans ölçümü yapılıyor, bir fikrim yok. Ama duyduklarım bana adaletsizlik kokusu taşıyor. Çoğu işletmede ahbap çavuş ilişkilerinin bu ölçümlemelerde belirleyici olduğunu biliyorum. Mahalle ağzı ile, körler ve sağırlar birbirlerini ağırlıyor. Bu işi bilimsel ve hakkaniyetli bir temele oturtmak zorundasınız. Bir şefin ya da müdürün o gün içinde bulunduğu ruh hali bile etkili olabiliyor bu ölçümlemelerde. Ölçümleme öncesinde çalışan ile müdür arasında yaşanmış olabilecek bir tatsızlık var ise, o çalışanın hiç şansı yok. Objektif bir değerlendirme olasılığı Kaf Dağı’nın ardındaki Dünya kadar uzaktır bu durumda.
Devrimci geleneğim ve sektörün demokratik bir Dünya olması gerektiğine olan inancım ile öneriyorum; bırakın çalışanlar kendi kendilerini değerlendirsin. Kuracakları adil ve doğal yapılanmalarda birbirlerini ölçsünler, biçsinler ve en doğru sonuçları elde etsinler. Dahası, çalışanlar üstlerini de değerlendirsinler. Hem de her ay.
İtiraz etmeyin…
Bu hakkı vermenizi istediğim insanlar aile yöneten, en zor işlerin hakkından gelen, şu zor ve stres dolu ülkede salim ve mutlu kalmayı başaran yetişkin insanlar. Onların sağduyusuna güvenin. İşte anahtar sözcük; sağduyu…
Genel Müdür mü? Padişah-ı Halife- i Ruyi Zemin mi?
Osmanlı Padişahı kendisini ‘kullarına’ Allah’ın yeryüzündeki temsilcisi olarak tanıtırdı. Mülk de, hak da, yetki de Padişah’ta idi. Ne yani, Müdürler de bir kutsal iradenin Oteldeki yüzü mü? Onun temsilcisi mi? Sözlerinin üstüne söz söylenmez mi?
Ama bu yazdıklarımdan sonra hemen birkaç hafta içinde böyle bir uygulamaya girişmeyin sakın. Çuvallarsınız. Nerede o yoğurdun bolluğu? Kimsenin elinde sihirli bir değnek yok. Bu noktaya gelene kadar yapmanız gereken o kadar çok iş var ki.
.
Çalışanlarınızı ruh ve kafa olarak bu sürece hazırlamalısınız.
En doğru ve size en çok uyacak değerlendirme ve ölçümleme sistemlerini oluşturmalısınız.
Orta ve üst yöneticilerinizi kalben ve mantık olarak bu sürece ikna etmelisiniz.
Ölçümlemelerin sonuçlarını olgunlukla ve hakkaniyetle karşılamalısınız.
Bu süreci planlamak ve hayata geçirmek en az 2 yılınızı alır.
Sabırlı olun ve iki yılın sonundaki harika sonuçlara hazırlanın.
Sevgili Dostlar, bu serinin sonunu bir sonraki yazıda bağlayacağım.