DÜŞ-ünü-YORUM

Virüs, insanı ve Dünyayı değiştiriyor

Günlerdir bir bilim kurgu filminin tam ortasında gibi hissediyoruz hepimiz.

 
Kabul edelim ki, başlarda pek ciddiye almadık.
 
Küçümsedik.
 
Aramızdan bazı ‘ hekimler’ işi Türk geni ile açıklayıp sulandırmaya kadar vardırdılar.  Virüsün Türk genine bulaşmayacağını bile ‘ yumurtladılar’.
 
Hoş, bazıları hala aynı hatada ısrar ediyor. Yaşayacakları dehşeti akıllarına bile getirmiyorlar. Bu onların tercihi.. Onları orada bırakalım.
 
Bütün Dünya korkuyor
 
Virüs saldırısı bütün Dünyayı korku ve paniğe sürükledi. İnsanlar evlerine kapandı.
 
Ben hala ortada mantığa ve hayatın akışına aykırı bir şeyler olduğunu düşünüyorum.
 
Acaba virüsün etkisi ile yaratılan dehşet arasında gerçekçi bir orantı var mı?
 
Benim aklımın almadığı şu, başta küresel medya olmak üzere, sosyal medyada bir ordu ısrarla umutlarımızı kırmaya çabalıyor.
 
Her paylaşımları ile bizi korkuya teslim olmaya zorluyorlar.
 
Aklımızın içinde şeytan ile melek kovalamaca oynuyor.
 
Okuduğumuz bir umut haberine, bir başarı hikayesine sarılıp biraz moral buluyoruz. Şeytan hemen bu haberin yanlış olduğunu kanıtlamak için bombardımana başlıyor.
 
Ama her şeye rağmen, bu belirsizlik zamanlarında, paniğe, korkuya bir ara vermek durumundayız. Bu nedenle herkesi olumlu değişiklikleri kabul etmeye, biraz umutlu olmaya ve çevreye cesaret yaymaya davet etmek gerekiyor.
 
İnsanlar artık insanlara ve doğaya ilgisiz kalmayacak
 
İnsanlık artık çevresinde olup biten önemli gelişmelere duyarsız kalamayacak. Hastalıklar ve büyük kazalar her zaman birçok sürpriz gelişmeleri tetikler.
 
Bunlar genellikle olumlu gelişmelerdir.
 
Bir kaza ya da hastalık başa geldiğinde, o zamana kadar hiç önemsemediğimiz bir şeylerin, hayatın büyük hediyeleri olduğunu anlarız. 
 
Bu bir paradokstur.
 
Bir şeylerimizi kaybedene kadar onların varlığından bile haberimiz olmaz.
 
Bir tek sağlıklı nefes için servet harcamaya hazır olan astımlı bir insanı düşünün.
 
Bu hastalığa yakalanana kadar onlardan hiç hava ne nefes almanın bir nimet olduğunu duyabilir misiniz? Ta ki o kötü hastalık ciğerlerini teslim alana kadar.
 
Değerini unuttuğumuz doğal güzelliklerimiz
 
Ayağı kırılan birisine, en çok istediği şeyin ne olduğunu sorun. Alacağınız cevap, özgürce hareket etmek, hoplamak, zıplamak, diyecektir. Ama şimdi siz kendinize sorun bakalım. 
 
Hoplamanın, zıplamanın, rahatça yürümenin hayatınızdaki yeri nedir? Cevap vermekte bile zorlanacaksınız. Zira soru biraz da abes gelecek.
 
Başka bir pencereden bakın.
 
Bir gün hareket etme kabiliyetinizi kaybettiğinizde, çevreniz size yardımcı olmak için hazır birçok arkadaşınız ile dolacaktır. Böyle kazalar, yaşanan felaketler aileleri ve dostları sevgi ve dayanışma temelinde bir araya getirir.
 
Covid – 19 etrafında yoğunlaşan toplumsal endişe, aşırılığa varan önlemler ve paranoyak medyanın haberleri, dikkatlerimizi hayatımızdaki çok önemli değerlere yöneltti.
 
Şimdi sağlığımız için çok daha fazla hassasız ve minnettarız.
 
İçinde olduğumuz toplumlardaki bireylerin ne kadar savunmasız olduklarını hatırladık. Onlarla dayanışma içinde olmamız gerektiğini anladık. Şimdi birçok alanda daha duyarlıyız.
 
Bizlere, gereksinim duyduğumuz her şeyi üreten, tedarik edenlere, yaşam alanlarımıza bakım yapan yapılara şükran duymaya başladık.
 
Özellikle evlere kapandığımız şu dönemde, bize elektrik, su sağlayan, sokaklarımızı tertemiz yapan, çöplerimizi toplayanların hayatımızda ne kadar öncelikli olduklarını gördük.
 
Birkaç ay içinde bütün Dünyaya dağılan virüs bizim unutmakta olduğumuz bir gerçeği kafalarımıza çivi gibi çaktı.
 
Arada sınırlar olsa da bir büyük insanlık ailesi olduğumuz..
 
Hemen yanımızdaki için kaygılanmak ve ona yardımcı olmak büyük insanlığın ayakta kalması ve varlığını sürdürmesi için ne kadar önemliymiş, anladık.
 
Tek başına kurtuluşun asla mümkün olmadığı bir kez daha kanıtlandı. Yaşamlarımız yaradılışın ilk anından beri birbirine bağlı idi, bu gün çok daha fazla öyle.
 
Bu gün her zamankinden daha fazla etkileşim içindeyiz. Böyle olduğumuz için Dünyamız çok kırılgan. Böyle olduğumuz için her birimiz bir diğeri için çok değerli.
 
Küresel işbirliği hiç tahmin edilmeyen boyutlara varıyor
 
Bir virüs insanlığı bir araya getirdi. Ülkeler arasında işbirliği kayıtsız şartsız yükseliyor.
 
Covid – 19 duyarlılığımızı harekete geçirmeden önce Batı gittikçe güçlenen bir kaygı, yalnızlık, zihinsel rahatsızlık ve gelecek kaygısı salgını altındaydı.
 
Politik yozlaşma, iklim değişikliği deliliği, kültür savaşları, cinsel durgunluk Batı toplumlarını kitlesel çılgınlığın kenarına getirmişti.
 
Sokaklardaki hayata yakından bakıldığında açıkça belli olan bir umutsuzluk, sosyal medyadaki paranoyak paylaşımlarla gittikçe zayıflayan zihinsel yeterlilik Batı’yı içten içe kemirmeye başlamıştı.
 
Gittikçe güçlenen bir bencillik, Batılıların ruhlarını yapayalnız bir çaresizlik içinde hırpalamaktaydı. Yaşlılar, engelliler tam bir izolasyona maruz kalmıştı.
 
Aslında Dünya, virüs saldırısından çok daha önceden bir küresel panik ve ruhsal sağlık krizine girmek üzereydi. Covid -19 tam zamanında geldi.
 
İnsanlara gerekli uyarıları yaptı. Sistemleri, toplulukları, ülkeleri sarstı. Çözümün ortak adımlarda olduğunu vurguladı.
 
Hepimizin, Dünya için en önemli konunun ne olduğunu merak ettiğimiz bir zamanda gelen bu saldırı küresel çapta işbirliği ve koordinasyonun hayati önemini kanıtladı.
 
Çağımız tam bir belirsizlik zamanı ama…
 
Okuduğumuz her gazete ve site, mail kutumuza gelen her email, izlediğimiz her haber programı Dünyanın geleceği ile ilgili olarak içimizi karartıyor. Bilgi bombardımanı zihinlerimizin içindeki önyargıları besliyor. Çağımız tam bir belirsizlik zamanı.
 
Son birkaç on yıldır, felaket tellallarının öncülüğünde yaygınlaşan senaryolarda, sağlık sistemlerinin çöktüğü ve milyonların öldüğü teorisi yaygınca seslendiriliyordu.
 
Hepsi birleşip korku dolu merakımızı tetikliyor, parmaklar hemen klavyelere gidiyor ve kıyamet varsayımların bir anda viral hale geliyordu.
 
Virüs saldırısı Dünya’yı bir araya getirdi.
 
Şimdiye kadar farkına varmadığımız, sosyal medyada paylaşılacak kadar ilginç bulunmayan, hiçbir raporda yer almayan birçok toplumsal işbirliği örneği var.
 
Bu kez insanlık ders almış gibi görünüyor
 
İnsanlar her zamankinden daha büyük bir hassasiyetle sıraya giriyorlar,  başkalarının hakkına saygı duyuyorlar. Zayıflara yardımcı olmak en önemli görev olarak üstleniliyor.
 
Arkadaş toplulukları bir iç denetim mekanizması kurdular. Herkes birbirini düzenli olarak arıyor. Hatta birbirine yabancı olanlar arasında bile bir yardımlaşma iklimi oluştu.
 
Aileler artık birlikte zaman geçiriyor.  Gönüllüler yaşlılara ve zor durumda olanlara yardımcı oluyor. Toplumlar kendilerini güvende hissediyorlar.
 
Daha büyük ölçekten baktığımızda, Dünya devletleri şimdiye kadar görülmemiş boyutlara varan bir koordinasyon içindeler.
 
Çin İtalya’ya yardımcı olmak için bu ülkeye doktorlar ve kamu sağlığı uzmanları gönderdi.
 
İsrail ve Filistinliler de şimdi büyük bir dayanışma içindeler ve virüse karşı mücadele ediyorlar. Yüzlerce yılın düşman kardeşleri şimdi omuz omuza mücadele ediyor.
 
Hükümetler, kriz ile birlikte zayıflayan ekonomileri güçlendirmek için ekonomi paketleri açıklıyorlar.  Devletler kriz sonrası için senaryolar hazırlıyor.
 
Küresel pandemi psikolojimizi genişletiyor
 
Doğal afetler tipik olarak insanları bir araya getirir. Böyle zamanlarda, birbirini hiç tanımayan insanlar bile dayanışma içinde olurlar. 
 
İnsanlık geçmişte bu alanda çok başarılı sınavlar veremedi. Son olarak 1900’lerin başındaki dehşet grip salgınında 100 milyona yakın insan öldü. İnsanlık bu salgında dayanışma yerine izolasyonu tercih etti. Bu ve buna benzer çok acı deneyim yaşandı.
 
Hastalığın bulaşmasından korkanlar kurbanları ölüme terk etmeyi tercih ettiler. Yabancı düşmanlığı, ayrımcılık, çatışma ve kaynaklar için vahşi rekabet yüzünden insanlar dayanışma içine girmediler.
 
Ama bu gün insanlık geçmişteki hatalardan ders almış gibi görünüyor.
 
Nihayet bütün insanlık olarak yavaşlıyoruz
 
Virüs bize hızlı olmanın gereksizliğini öğretiyor. Biraz daha açarsak, başarının tek şartı olarak hızlı olmayı dayatan anlayış iflas etmek üzere..
 
Şimdi görüyoruz ki, arkamızdan kovalayan birileri yokmuş. İnsanoğlu olarak, yavaş yavaş devinen hayatın hızını aşmak gereksizmiş. 
 
Covid-19 aşırı çalışmanın ve aşırı üretkenliğin bir problem olduğunu anlamamıza yardımcı oluyor.  Dehşet temposu olmadan da hayat devam ediyor.
 
Virüs, mental sağlıksızlıktan hava kirliliğine ve hatta dehşet kutuplaşmaya kadar her olumsuzluğa dikkat çekti.
 
Toplumların aşırı çalışkanlık ve aşırı üretkenlik takıntısının ve aşırı tüketim alışkanlığının, toplum sağlığı, politika ve çevre için akıl almaz bir felaket olduğu ortaya çıktı.
 
Daha da ötesi var.
 
Sosyal uzaklık mesafesi için önlemler hayata geçtikçe, insan hayatını kurtaran tertemiz bir hava ortaya çıkmaya başladı.
 
Bu gelişme Çin ve İtalya’da da kaydedildi. Şimdi bütün Dünya’da karbon emisyonları azaldı. Zira hava yolu trafiği düştü.
 
Bu noktada, çoğumuz, hali hazırda, zorla da olsa yavaş olmayı ve araya sosyal mesafe koymayı tercih ettik.  Tehlike bize bu alarmı verdi.
 
Bu tercih bize daha az çalışmayı, sevdiklerimize daha çok zaman geçirmeyi, insanlarla sohbet etmeyi, kitap okumayı, müzik dinlemeyi, yemek pişirmeyi, uzun ve sağlıklı yürüyüşlere çıkmayı ve daha bir çok keyifli aktiviteye dahil olmayı sağladı.
 
Covid-19 bir konuda daha insanlığa bir yol gösterdi. Bir zamanlar bizi çok güçlü kılan özgün ayarlarımızın kırıldığını ve bunu nasıl tekrar onarabileceğimizi..
 
Karantinada bile manayı ve bağlantıyı bulabiliyoruz
 
Gelecek haftalarda yavaşlama ile izolasyon arasındaki çarpıcı denge önemli bir risk olarak büyümeye devam edecek.
 
Yerel sağlık otoritelerimizin hem kendimize hem de çevremizdeki zayıflara yardımcı olabilmemiz için verecekleri tavsiyelere ihtiyaç duyacağız.
 
Dahası var.
 
Sevdiklerinden uzak kalmak zorunda olanlar için iyi dileklerimiz ve dualarımız kesintisiz devam etmeli.  Onlara aklımızda ve kalbimizde yer vermeliyiz.
 
Önceliklerimize yeniden odaklanmak zorunda olduğumuz bu günlerde daha geniş bağlantılar, daha etkin bir iletişim için bütün yolları denemeliyiz.
 
Virüs bizim empati yeteneğimizi güçlendirecek. Daha insan olacağız.
 
Şuna inanalım. Yüzbinlerce yıllık varoluş savaşında insanoğlu kimleri alt etmedi ki?
 
Kazanan yine insan olacak.
 
Ama bu insan artık çevresini ve doğayı koruma ve geliştirme misyonunu öne çıkaracak.
 
Yazı için küresel dergi ve gazetelerden yararlandım. 
Yayın Tarihi
23.03.2020
Bu makale 1273 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!