Evet!
Sıra bir zamanlar, nefret ateşlerinden bir cehennem yaratanlarda.
Çocuklarının boğazından geçen ekmeği veren halkın evlatlarına olmadık işkenceleri yapanlarda.
Kof bir ‘vatanseverlik’ ten damıtılmış bir kabadayılığa yaslanarak, istediklerini zindanlara tıkma, istediklerini dağ başlarında öldürme eşkıyalığı yapanlarda…
Bu eşkıyalığı, biat ettikleri bir kültürün verdiği hak sanan ve bu zulmün hesabının asla sorulamayacağına inananlarda…
Aşağıda bir haber var.
Ben bu haberi okudum, içimde dünyayı kavuracak şimşekler çaktı.
Birilerinin yüreğinde ise tarihin gördüğü en büyük korku patlaması yaşandı.
Hesap verme korkusu…
12 Eylül’de Mamak’ı cehennem, kendilerini zebani sanan alçakların bütün hücrelerini şirazesinden çıkaran bir korku…
Evet! Gelelim habere…
Bu habere konu olan süreç bir takiyye midir, değil midir, hiç umurumda değil.
Bu işlerin altından gerçek anlamda bir hesap sorma iradesi çıkar mı?
Bekleyeceğiz ve hep birlikte göreceğiz.
Bu hesap sorma iradesi, 12 Eylül günü altındaki tanka, elindeki tüfeğe güvenerek halkının tepesine binenleri cezalandırır mı?
Belki.
Bir umut.
Hele bir de daha alt düzeylere inip, tel örgülerin ardında esir aldığı gencecik çocukları cop, tekme darbeleri ile her gün döven işkencecilerden bunun bedeli alınır mı?
Bunu da bekleyip göreceğiz.
Ama ben şu aşağıdaki haberi okudum ya…
Ülkenin dört bir tarafında karanlıklara sığınmış işkenceci artıklarının ‘yusuf yusuf’ seslerini duyar gibi oldum ya…
Yüreklerine korkunun o dayanılmaz ateşinin düştüğünü biliyorum ya…
“Ulan, o gün elimizde silah, cop, esir düşmüş çocuklara kabadayılık yapmak kolaydı, şimdi ne bok yiyeceğiz” diye kara kara düşündüklerini biliyorum ya…
Şimdi bütün olup bitenlere şaşkın şaşkın bakmaları hep haklı olduklarını bağıran bir biat kültüründen kaynaklanıyor.
Akılları almıyor.
Onların da bir gün yaptıkları ve yapmadıkları için hesap vermek zorunda kalacaklarına ve o günün geldiğine inanmıyorlar, inanamıyorlar…
Ama inansalar iyi olacak.
Aslolan tankın, topun, tüfeğin yüreklerine saldığı hormonlu kahramanlık duygusu değil, isimsiz halkın gönlünde biriken asil isyan duygusudur.
O isyan duygusuna kapılan sıradan insan haykırıyor;
“Sen çoban değilsin.”
“Biz siviller de sürü değiliz. Biz senin tehditlerinden bıktık.”
Artık bu gökyüzü altında kutsal diye yutturulan hiçbir ‘şey’ kalmadı, kalmayacak.
Değil mi ki Türkiye’nin sivil savcıları 12 Eylül günü kendisini bir Militer Mesih gibi yutturanlara, “ Hemşerim, sen ne ayaksın?” sorusunu soruyor…
Değil mi ki 12 Eylül işgalinin ardından esir aldıkları gençlere Mamak Esir Kampı’nda kan kusturan işkenceci şerefsizlerin maçasından ‘yusuf….yusuf…” sesleri geliyor..
Bu benim hayatımın en bahtiyar anlarıdır…
İşte haber;
12 Eylül darbesine ilişkin iddianamelerini mahkemeye sunan savcılar, dönemin işkence merkezi olan Mamak Cezaevi komutanlarını da mercek altına aldı
12 Eylül darbesiyle ilgili soruşturmayı tamamlayıp, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya hakkında “darbe yapmak, darbeye zemin hazırlamak, anayasal düzeni bozmak” suçlamalarıyla müebbet hapis isteyen savcılık, şimdi de darbe döneminde yapılan işkencelerle ilgili soruşturmayı hızlandırdı.
12 Eylül’de yapılan işkencelerle ilgili Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı’nca yürütülen soruşturmada, işkence merkezi olarak bilinen Mamak Cezaevi’nde görevli subaylar ve yöneticiler mercek altına alındı.
Soruşturmayı yürüten Savcı Kemal Çetin, Devrimci 78’liler Federasyonu tarafından dün savcılığa sunulan 12 Eylül askeri darbesi sırasında Mamak Askeri Cezaevi’nde işkence ve kötü muamele yaptığı iddia edilen kişilerin isim listesini soruşturma dosyasına ekledi.
12 Eylül darbesi ve sonraki süreçte cezaevinde çalışanları içeren listede, İrtica İle Mücadele Eylem Planı davasıyla birleştirilen İnternet Andıcı davasının tutuklu sanıkları arasında bulunan, Genelkurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Hıfzı Çubuklu’nun yer alması dikkati çekti.
Çubuklu’nun o dönemde Mamak Askeri Cezaevi’nde, A Blok’ta Piyade Teğmen olarak görev yaptığı belirtildi.
Devrimci 78’liler Federasyonu tarafından dün savcılığa verilen dilekçede işkencecilerin isimleri şöyle sıralandı: Cezaevi komutanı Albay Raci Tetik, C Blok İç Emniyet Amiri Tank Binbaşı Ahmet Uluçay, Piyade Yarbay Engin Egin, A Blok İç Emniyet Amiri Hv. Yüzbaşı Mehmet Bozdemir, Hv. Yüzbaşı Tamer Öğdüm, Binbaşı Baysal Balaban, Yüzbaşı Ferruh Parmaksızoğlu, Topçu Yüzbaşı Mehmet Özer, A Blok Yüzbaşı Tuna Akkurt, A Blok P. Teğmen Hıfzı Çubuklu, D Blok İç Emniyet Amiri Yüzbaşı Ali Canpolak, Üstteğmen Ali Yurtsevdi, P. Teğmen Savaş Biçer, Astsubay Mehmet Çakmakoğlu, A Blok Piyade Kd. Bçvş. Abdullah Yıldız, Kd.Çvş. Kemal Aytekin, P. Kd. Çvş. Yaşar Gençay, P. Er Mustafa Yengeç, P. Çvş. Tahir Konuralp, P. Çvş. Yüksel Ata, P. Onbaşı Coşkun Çelebi, P. Er Metin Sağlam, sivil gardiyanlar Bilal Boztepe, İsmail Yavaş, Mevlüt Öztürk, Mehmet Sungur.” (kaynak Taraf gazetesi).