DÜŞ-ünü-YORUM

Rasyonel Aklım Uslu Dur

Ey aklımın rasyonel tarafı, ey yaşananlara bilimsel bakan gözlerim…

 

Yanılıyorsunuz…

 

Bu sürecin arka planında Doğan Medyası’nın olabileceğini dayatmayın bana. Kesinlikle doğru değildir.

 

Bir de kalkıp Zafer Mutlu’yu da sokmayın işin içine.

 

İnanmam.

 

Ey aklımın objektif kalabilen bölümü… Oyunbozanlık yapma.

 

Ne güzel, tarihin tekerleği yoluna devam ediyor işte. O tekerleği medyadaki köşelerinden, internet sitelerinden ittirenleri arama, paranoyaklaşma.

 

Değişim için tabandan bir hareket yerine, bir kasetin fırsata dönüştürülmesindeki garabeti sen, ben anlayamayız, takma kafanı.

 

Bu da Türkiye’ye özgü bir değişim modelidir.

 

Yerel boyutlarda bir değişim yaşanıyor, bir de küresel hesaplaşma olabilir mi sorusu ile midemi bulandırma benim. Kimi ilgilendirir ki Türkiye’de olup bitenler?

 

Her şey bir anda başladı işte, herkes görüyor.

 

Bu sürecin birkaç yıl öncesi yoktur.

 

Bir proje değildir yaşananlar. Bu kadar da kuşkucu olmayın.

 

Ne olmuş görüntüler ekranlara atılır atılmaz Doğan Medyasında, bilinen bütün kalemler tek bir ağızdan ‘istifa’ demeye başlamış ise?

 

Ne olmuş, birisi anında ‘demek Baykal bir demokrasi şampiyonu değil, bir siyasi rehinmiş’ diye yazabildiyse?

 

Ne olmuş bir müzisyen/yazar/senarist/yapımcı/siyasetçi ‘ o kaset sekiz yıllık’ diye ortaya bir fişek attı ise.

 

Hepsi tesadüf ve anlık gelişmeler.

 

Ey aklımın rasyonel tarafı, kafamı karıştırma. Bu işin arkasında, uzun bir süredir kur oyunları ile Türkiye’den nemalanma şansı kalmamış olan bazı Alman Bankaları olabilir mi, diye sorup pişmiş aşa su katma.

 

O ve benzeri bankaların, önce Türkiye ekonomisi ile ilgili negatif açıklamalar yapıp, ardından gelen krizlerde malı götürmeye alıştıklarını, uzunca bir süredir bu dubaraların önünün kesildiğini söyleme, ortalığı velveleye verme.

 

Banka hortumcularının, kur dalaverecilerinin aklının hala o saadet zamanlarında olabileceğini ve o muhteşem kur numaralarının tadının damaklarında kaldığını anlatma bana, dinlemem.

 

Bana, 2000’lerin başındaki o berbat krizde, Deutsche Bank’ın, kurların patlamasından bir gün önce Merkez Bankası’ndan hem de eski kur ile 1 milyar usd satın almış olmasının sırrını sorma, ben nereden bileyim?

 

Ben, kriz patlamadan 3 ay önce aynı Deutsche Bank’ın medyaya ‘ Türkiye ekonomisi kısa dönemde bir finansal kriz yaşayacak’ açıklaması yapmış olmasının nedenlerini nereden bileyim, vardır onların müthiş öngörülü uzmanları.

 

Ne olur ey rasyonel aklım, bana birilerinin aklının, hala Hilton arazisinden elde etmeyi planladığı 2.5 milyar usd gelirde olduğunu hatırlatıp durma. Aklımı karıştırma, inanmam.

 

Şimdi durup dururken Mutlu’nun hala kovaladığı, ama bir türlü imarını alamadığı inşaatların izinlerinden bahsetme, Sarıgül ile Kılıçdaroğlu arasındaki mesaj trafiğinin trafik polisi neden Mutlu diye allak bullak etme zihnimi.

 

Hükümet kurup düşürmeye alışmış olanların, bakan tayin edip istifa ettirenlerin hala o günleri özlüyor olabileceklerini söyleme, yapma bu müzevirliği.

 

Hele derin mevzulara hiç girme.

 

Türkiye’nin acılı ve acil gündeminin ilk sırasında Kürt sorunu, ikinci sırasında Alevi sorunu olduğunu ve Kılıçdaroğlu’nun birkaç yıldır parlatılmakta olmasının bu sorunlar ile bir ilgisinin olabileceğini söyleme.

 

Kılıçdaroğlu kaset olayı patladığında Genel Başkanlık düşüncesini aklından bile geçirmiyor, Genel Başkanı’na nasıl destek olabileceğini düşünüyordu sadece.

 

İki kez aday olmayacağını açıkladı. Ardından bütün Doğan Medyası, Almanya’dan çok sığ olmayan bağlantılar, pardon bütün Türkiye bastırdı, o da dayanamadı, istemeye istemeye adaylığını açıkladı, ne var bunda?

 

O gün, bütün Türkiye’den Deniz Baykal’a geçmiş olsun telefonları yağarken, Kılıçdaroğlu’nun aramamış olmasını da yanlış yorumlama. Kontürü bitmiş olamaz mı? Sen ne fesat bir akılsın ey rasyonel aklım…

 

“Kürt ve Alevi sorunlarının çözüm zamanı gelmiş ise, bunu ben yaparım” diyen bir sistem, kendi çözümü için birkaç yıldır bir ismi hazırlıyor mu? Bak artık azıttın ama. Sus. Ne var yani, bir Alevi Kürt Türkiye Cumhuriyetinin Başbakan’ı olamaz mı? Nerede demokrasi?

 

Bunları düşünmek münafıklıktır.

 

Hürriyet’in, Vatan’ın, Milliyet’in birkaç yıldır süren Kılıçdaroğlu sevdasının arka planını deşmeye kalkışma, yanılırsın.

 

Dün iki gözü iki çeşme ‘Baykal geri dön!’ diye ağlayanların bir günde duygusal hisseleri için satış emri verebildikleri bir siyaset borsasını gündeme getirmenin ne alemi var?

 

Otur keyfine bak.

 

İbret ve vefa sözcüklerinin sözlüklerden göç etmeyi dileyecek kadar yerin dibine girişini izle. Bakan düşürüp bakan atamaya alışmış köşe yazarlarının Roma Arenalarındaki gladyatör dövüşlerindeki gibi başparmaklarını aşağı doğru çevirmelerini gör.

 

Gandi’nin, son demlerinde Hindistan’ı parçalanmaya götüren isim olduğunu bile bilmeyenlerin, bir de, bu ismi kendilerinin taktıklarını unutup sanki yer gök Gandhi diye inliyormuş gibi yapmalarını gör, kahkahalara boğul.

 

Gelecek seçimler keyifli geçecek. Sen o günü düşün. Bekle.

 

Bu toplum mühendisleri, hala ve inatla, birkaç manüplasyonun, bir kaç gaz alma operasyonunun ‘göbeğini kaşıyan adamları’ tavlayabileceğini düşünedursunlar.

 

Türkiye’nin 20 milyonluk ne verirsen yer köylü toplumu olduğunu sansınlar.

 

Sen, bir toplum mühendisliği projesinin daha bu millet tarafından müelliflerine yedirilişini keyifle izlemeye hazır ol, boş ver.

 

Yayın Tarihi
26.05.2010
Bu makale 3330 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!