Hayda…
Bu iş daha keyifliymiş yahu. Bıkmıştım ‘ ne olacak bu Ülkenin hali?’ diye sabah ezanında tefekküre dalıp, gece uyuyana kadar formül üretmekten.
Yel değirmenlerini ahir zaman Don Kişot’larına bırakıp, hayatın, hayal dünyamızdaki tapınakların avlularına bıraktığı tuhaflıkları araştırmak, bulmak ve gülmek ne güzelmiş.
Dün otomobiller ile sevişenine rastlamıştık.
Bugün sağdan soldan yağmur gibi farklı örnekler yağdı. Otomobili ile sevişmek yanında muhafazakarlık gibi kalır.
Bayan Erika, Paris’in simgesi Eyfel Kulesi’ni nikahına almış. Bizim soyadı fanatiği feministlerin kulakları çınlasın. Hiç kapris yapmamış, soyadını da Le Tour Eiffel olarak değiştirmiş. Bedensel ve duygusal gereksinimlerini devasa bir çelik anıtın karşıladığı bir kadın düşünün. Kadın ile kule arasında yaşananların adı da bilinen ilişki tanımlamalarının çok ötesinde , metalik ilişki.
San Fransisko’lu Erika 36 yaşında . Amerikan ordusundan ayrılmış . Okçulukta Dünya şampiyonluğu var. Geçen yıl arkadaşlarının katıldığı bir törende Eiffel ile evlendiğini belirtiyor. Ömür boyu ona sadık kalma sözü de vermeyi unutmamış.
Açık havadaki bir obje ile ilişki yaşamanın en büyük zorluğu fazla göz önünde olmak. Erika sanıyorum aklından geçen fantezileri özgürce yaşayamadığından bahsetmek istiyor satır aralarında. Doğrusu, eşi ile nasıl bir cinsellik yaşayabileceğine benim kafam basmadı. Milyonlarca Paris’linin gözü önünde kulenin tepesine tırmanmak ve orada bir şeyler denemek ? İlginç. Uçuk.
Eiija Riitta Berliner – Mauer ise Berlin Duvarı ile evlendiğini iddia eden İsveç’li bir kadın. Okuduğunuz gibi,soyadını da Berlin Duvarı olarak değiştirmiş. Bir boyutu ile Doğu Kültürlerini de işin içine katmaktan geri durmamış. Batı’da bu konunun tuhaf karşılanmasını anlamadığını ,Doğu Kültüründe son derece olağan karşılandığını belirtiyor . Doğu inanışında nesnelerin bir ruhu olduğu varsayımından hareket ediyor olmalı.
Seksüel Objeciler, kadınların çoğunlukta olduğu yeni bir akım. İç dünyalarının baş köşesinde duygusal ve cinsel sevgiyi paylaştıklarını ifade ettikleri objeler var. Batı bu akımı Objectum Sexual olarak isimlendirmiş. Kısaca Nesnelerle Aşk.
OS’cilerin, gözlemlenen kişiliklerinin derinlerinde, küçük yaşlarda başlarına gelen cinsel taciz ya da tecavüzlerin yarattığı travmalar dikkat çekiyor. Bayan La Tour Eiffel de açık yüreklilikle itiraf ediyor zaten . ‘’ Eğer benim durumum çocukluğumda başıma gelen cinsel tacizler ise,hiç önemli değil. Bu halimden memnunum ve değişmeye de hiç niyetim yok ‘’ diyor.
Biraz korkmakla beraber , OS’nin Ülkemize de yayılırsa neler olabileceğini düşünmeye çalışıyorum. Korkum baltayı taşa vurmak. Ne kadar simgelerle anlatmaya çalışsam da, korkarım bir meslek grubu,bir feminist hareket durumdan vazife çıkarıp belden aşağıya girişebilir bana. Al başına belayı.
Yalan mı?
Ferzan Özpetek Hamam filmini yaptığında Türkiye’nin bütün hamamcıları ellerinde kese, bellerinde peştamal ,kanal kanal dolaşıp ‘ Bizim hamamlarımızda sevüş olmaz ! ‘ diye haykırmadılar mı? Elhak doğrudur. Ülkemizdeki hamamlarda asla sevüş olmaz. Sözcük bana ait değil,TV’de hamamcı böyle ifade etmişti.
Ama şeytan bir yandan da dürtüyor.
OS hareketi Türkiye’ye yayılsa,kadınlar nelere aşık olabilir,nelerle nikah kıyarlardı acaba?
Galata Kulesi o ağır, maço havası ile mutlaka kapanın elinde kalırdı. İnce ve narin silueti ile Beyazıt Kulesi daha ziyade romantik varoş kadınlarına kalırdı.
Nostaljik takılanlar Surlara yazılırdı gibime geliyor. Manzarayı bir hayal eder misiniz, Surların dibinde sabaha karşı at kesiyorlar. Kadın tepelerinde bitiyor,
‘’ Yapmayın,kocam kan görmeye dayanamaz.’’