DÜŞ-ünü-YORUM

Mc Yılmazs

Bizim entellerimiz tuhaftır.

 

Bir taraftan dağdaki çobana, piknikte göbeğini kaşıyanlara, bidon kafalılara karşı kültürel üstünlüğünü kanıtlama peşindedir. O seçkindir.

 

Diğer taraftan, çok meşguldür, zaman sorunu vardır.

 

Bu yüzden okumaz… Araştırmaz… Düşünmez.

 

Hasbelkader eline aldığı ağır teorik kitapların ilk üç beş sayfası ile son sayfasına göz gezdirmekle yetinir.

 

Ülkede körüklenen kültürel, sosyal, politik ayrışmaların baş aktörü olmak için çabalamaktan da geri durmaz.  Aktör olma isteği de ne sınıfsal bir temele, ne ideolojik bir bütünselliğe dayanır.

 

Marks onları doğru teşhis etmişti. Küçük burjuvazi.

 

Dün sayılabilecek kadar yakın bir tarihin solcusu, o günlerde kendisini katledenlerle omuz omuza olabilir. Bugün en keskin milliyetçileri çırak çıkaracak söylemleri seslendirir.

 

Dün yaşadığı zulmü bile unutur. Yahu kardeşim, sen 7 TİP’liyi hunharca katledenlerle nasıl yan yana olursun, bu nedir, diye sormayın…

 

Dün dündür, bugün de bugün…

 

Hadi, yalan desenize!

 

Bilinçli, araştırmaya dayalı bir tercihten ziyade, dolduruşa gelerek yapılan seçimlerle safını belirler.

 

Dünyanın merkezindedir…

 

En önemlidir…

 

En doğrudur…

 

Evren de, kendi dar arkadaş grubu, bilgisayarı, evi ve kendisinden ibarettir.

 

Kendi yaşam biçimini benimsemeyen, kendisi gibi giyinmeyen, kendisi gibi düşünmeyen herkes ÖTEKİ’dir.

 

Böyle bir tercihten sonra, sıra dış dünyada, özellikle medyada kendisi gibi konuşan, yazan müttefikler aramaya gelir.

 

Tercihler, genellikle fast food tarzı yazan, hazır lop klişeleri tekrarlayanlardan yana yapılır.

 

Mc Yılmazs bunlardan birisidir.

 

Mc Yılmazs, entelimizi uzun uzun düşünmekten, araştırmaktan kurtarır. Tembel ruhundan yakalar. Uzun ekonomik, siyasal verileri bir tarafa bırakır. Aklına ilk geliveren varoş tipi bir tekerlemeyi ortaya bırakıverir.

 

‘Yunan açılımı yaptık/Bankalar gitti’.

 

Entelimiz aylardır vitrinde seyrettiği oyuncağına kavuşmuş gibi haykırır;

 

 “Helal, işte bu! Ne geçirmiş be”

 

Bir entel de zahmet edip sormaz;

 

“Yahu Kardeşim, ne demek gitti? Yani, Yunan bankayı aldı, masa, sandalye, banko, kasa, arsa, bina, ne bulduysa paketledi, Yunanistan’a mı kaçırdı?”

 

“Yunan’ın aldığı bankada çalışan bütün Türkler, tazminatları bile verilmeden kovuldu, yerlerine Yunanistan’dan personel mi getirildi?”

 

“Yunan patron çalışan Türklerin ücretlerini vermiyor mu? Hafta sonu tatillerini iptal mi etti?” Yasal süreden fazla mı çalıştırıyor?”

 

“Yunan, banka şubelerinin elektrik, su, telefon paralarını Yunanistan Merkez Bankasına mı yatırıyor? Banka çalışanları ekmek, su, et, süt dahil bütün alışverişini Adalar ile mi yapıyor?”

 

Ama hayır…

 

O bizim tarafın kalemşoru. Söyledikleri sorgulanamaz.

 

Mc Yılmazs kafasına göre takılabilir… İstediğini yazabilir…

 

O felsefenin de, ekonominin de, dış politikanın da, finansın da kralını bilir, yazar…

 

Kafasına eser, Akdeniz’deki otel yatırımcılarına ‘bidon kafalı’ diyebilir.

 

Neden?

 

Zamanını, servetini, emeğini ortaya koyarak, devasa oteli bitirip, yüzlerce işsize ekmek kapısı açan bu yatırımcı, neden yanına bir de denizde kullanacağı plastik dubalar imal eden bir fabrika açmamıştır?

 

Muhteşem bir ekonomi bilgisinin ürünüdür bu saptama.

 

Türkiye her şeyi kendisi üretmelidir. Türkiye hiç ithalat yapmamalıdır. Hep satmalıdır. Buna benzer bir bakış açısı işte…

 

Rekabet üstünlüğü olan alanlarda yatırım yapmak da ne ola ki?

 

Hepsini yapmışsın, neden bir de duba yapmıyorsun?

 

Bidon kafalı seni!

 

Bu fırça yeter mi?  Asla…

 

Belek’teki bir otele tatile gitmiştir Mc Yılmazs. Kapıdaki genç kıza selam vermiş, o kızcağız da olanca içtenliği ile kendisine “hujjgeldiniz” demiş.

 

Mc Yılmazs Ülkemize ekmek için gelen yabancıların telaffuzları ile kafa bulma hakkına sahiptir. O bizim taraftandır.

 

Girişte bir Rus kızının kendisine “hujjjgeldiniz” demesi, Antalya’daki gizli/açık işgalin kanıtıdır.

 

Bütün otellerde ballı pozisyonlar Rusların, Almanların, Uzakdoğuluların eline geçmiştir. Türklere ise plajda havlu tutmak ve bahçıvanlık kalmıştır.

 

Mc Yılmaz şunu da yazabilir;

 

Gazeteciyiz ya, dayanamadım...
Yakaladım müdürü.
Her ihtimale karşı, sordum önce...
— Birader Türk müsün?
— Türk'üm...
— Hay gözünün yağını yiyim, gel iki laf edelim, Türkçeyi unutacağız bu gidişle.

 

Yabancıların işgal ettiği bir Otelde, önüne gelen kişiye Türk müsün sorusu ne alaka, diye de sormayın sakın…

 

O Antalya’nın sıcağını 85 derece de yapabilir…

 

“Palavranın böylesine de pes” diyemezsiniz… “ Yuh” da…

 

Mc Yılmaz bizim entel tayfanın bayraktarıdır. Ona serbest.

 

“Yahu kardeşim, otellerdeki binlerce mutfak şefi, Genel Müdür, departman müdürü, resepsiyonist Türk’e ayıp oluyor”  diye düşünmeyin.

 

Mc Yılmazs, bizim tarafın sözcüsüdür. Kerametinden kuşku olmaz.

 

Yunan açılımı yaptık/Bankalar gitti. O kadar!

 

Mc Yılmaz kardeşim, hazır engin finansçılığını konuşturmaya başladın…

 

Şu 2001 yılının Dışbank’ına da bir el atıversen?

 

Üst limiti günlük 70 milyon usd olmasına rağmen, dövizin şaha kalkmaya başladığı gün 260 milyon usd çekmiş Merkez Bankası’ndan. Hem de düşük kur ile

 

Buna bir diyeceğin var mı?

 

Bu döviz işinin arkasını, önünü bir araştırıversen de, görsek Doğrucu Davut’u…

 

 

‘ Yunan açılımı yaptık/Bankalar gitti’ demekle olmuyor bu işler.

 

Nabza göre yazmakla hiç…

 

Not: ‘Meksika açılımı yaptık/Hepimiz gribiz’. İşte bu muhteşem bir zeka ve tıbbi uzmanlık ürünüdür. Şapka çıkardım.

 

Bayıldım.

 

Hepsi bu yahu…

 

Türkiye birkaç gün önce Meksika açılımı yaptı…

 

Domuz gribi patladı.

 

Yahu hemşerim, ilk vaka Meksika’da Mayıs 2009’da görüldü. Türkiye’ye de Eylül ayında sıçradı. Meksika açılımı ile ne alakası var?

 

Cevabın hazır, biliyorum;

 

Sabah gazetesinde yazdığın zamanlar, yine sallamıştın.

 

Üşenmedim, bir elektronik posta ile bu konuda uyardım…

 

Ne dedin cevapta?

 

“ Ya sus birader, idare et işte!”

 

Ah Mc Yılmazs ah! Helal olsun sana…

 

Yarın, bu grip virüsünü, Hı1N1 yerine H2O yazsan, onu bile yutturursun bizim entellere sen…

Yayın Tarihi
14.12.2009
Bu makale 3007 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
hay aklınızla bin yaşayınız!!! şu an içinde bulunduğumuz entel-dantel hezeyanlarını bundan daha güzel anlatmak her halde imkansız olurdu.

ismi lazım değil 18.12.2009

Bu "fast food" ayak üstü yazar tanımı tam da aradığım ifadeydi. Bu tür yazarlar aslında olağanüstü zeki insanlar. Laf salatasını duygu yakıcı soslarla yedirmek öyle her beynin yapabileceği iş değildir. Bunlar, okuduğunu sorgulayarak beynini yormayacak kadar zeki olduğunu sananların en tuttuğu yazaralardır.

Muharrem Soyek 15.12.2009

haklisin galiba abi

alp yavuzduman 15.12.2009

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!