“Anlımda gelin beni kulanın mı yazıyor.? Karşıma kim çıktıysa beni maddi manevi kullanıyor. Neden bu hep benim başıma geliyor? Adeta sorunlu insanları mıknatıs gibi çekiyorum ben…”
Hayatımızda benzer patolojik ilişki tarzlarını olumsuz yanlarını fark edene kadar yaşamaya devam ederiz. Kişiliğimizi oluşturan temelleri doğduğumuz andan itibaren oluşturmaya başlamışızdır.
İnsan etkileşiminin başlıca üç ilkesi vardır.
- Karşımızdaki insanlar, ancak bizim hoş gördüğümüz davranışları sürekli yaparlar.
Sözgelimi, obsesif-kompulsif bir kişi, etkileştiği herkesi kendi istediği gibi davranmaya zorlar, onlar üzerinde bir denetim kurmaya çalışır. Aşırı kontrolcü ve mükemmeliyetçidir. Başlangıçta böyle bir yaklaşım sergiler, büyük bir dirençle karşılaşırsa bu yaklaşımını bırakır. Ancak, belirli bir kişi üzerinde bu dayatmalarının işe yarar olduğunu görürse, o kişiyle ilişkisinde bu yaklaşımını sürdürür.
Dolayısıyla, sözgelimi eşiniz ya da ana babanız, sizin yaşamınızı çekip çeviriyorsa,
bu ilkeyi anımsayın ve siz, onlara, öyle davranmayı öğrettiğiniz için size öyle davranıyor olduklarını bilin.
Bunu, siz onlara nasıl öğrettiniz? İstediklerini elde etmelerini sağlayarak….davranışlarını ödüllendirdiniz ve güçlendirdiniz.
Sözgelimi, bir anne, yemeğe gelmesi için çocuğunu çağırıyor ve çocuk oynadığı oyunu bırakmıyorsa, o andan başlayarak ne yaptığına büyük özen göstermelidir. Birçok kez çağırmak zorunda kalıyorsa, sesi yükselene ve kızana dek ona aldırmasını öğretmiş olduğu içindir. Çocuk, geçmiş yaşantılarından, annesi sesini yükseltene ve kızana dek bir 10 dakika daha kazanarak oynamayı sürdürebileceğini öğrenmiştir.
Davranışlarımızın büyük bir çoğunluğu öğrenilmiş davranışlardır. Çevresini denetim altında tutmayı öğrenmiş olan kişiler bu davranışlarını nereden öğrenmişlerdir?
Birlikte yaşadıkları ya da çalıştıkları ve üzerlerinde egemenlik kurdukları kişilerden…
- Önce biz değişmedikçe başkaları değişmeyecektir.
İnsanlar bize kötü davranıyor olabilirler; çünkü biz onların kötü davranmasına izin veriyoruzdur. Dolayısıyla, onların bize karşı olan davranışlarını değiştirebilmeleri için, önce biz, kendimiz değişmeliyiz.
- Nelerin değiştirilmesi gerekir?.
Yanıtı, aşırı edilgenliğin değiştirilmesidir. Ancak bunu nasıl yapacağız? Kendimizi doğru ortaya koyarak…
Haklarınızı öfkelenmeden savunduğunuz zaman, kendinizi doğru ortaya koymuş olursunuz. Haklarınızı büyük bir öfke içinde savunduğunuz zaman, saldırganlaşmış olursunuz. Bir şiddet uygulaması karşısında olunmadığı sürece, saldırgan bir tutumun savunulabilir hiçbir yanı yoktur. Genellikle ilişkinin daha da kötüleşmesine yol açar.
Kendini ortaya koyma, zor kişiliklerle baş etmede kullanabileceğiniz başlıca yöntemdir. Her zaman işe yarar mı? Hiçbir yöntem her zaman işe yaramaz. Ancak, kendinizi daha doğru ortaya koyabilir ve saldırganlıktan uzak durabilirseniz, isteklerinize kavuşma olasılığınız daha yüksek olur.
Bizim başkalarından bütün isteğimiz bizimle işbirliği yapmaları, bize saygı ve sevgi göstermeleridir. .
- Birincisi, biri sizin için iyi bir şey yaparsa, sizde ona iyi bir şey yapın. Böylece, size gösterdiği davranışı ödüllendirmiş olacak ve yeniden öyle davranışta bulunma olasılığını artırmış olacaksınız.
- İkincisi,biri size karşı kötü bir davranışta bulunursa ve kötü davranışta bulunduğunun ayrımında değilse, bu davranışının üzerinde düşünmesini sağlamanız gerekir.
Neyin hoşunuza gitmediğini ve nasıl davranış beklediğinizi açıkça söylemelisiniz. Yeniden, istemediğiniz bir biçimde davranırsa, yeniden bu davranışının üzerinde düşmesini sağlamanız gerekir. Öfkelenmeyin… Sabırlı ve anlayışlı davranarak, sevgi dolu bir tutum sergilemiş olursunuz.
Ancak üçüncü bir kez aynı kötü davranışla karşılaşacak olursanız ne yapmanız gerekir? Ne yaparsınız yapın ancak sözel yakınmalarınızı artık yinelemeyin. Karşınızdaki kişinin yeterince olgun olmadığını ve yaptıklarının üzerinde düşünmek istemediğini anlayın. Durmaksızın yakınmayı sürdürmeniz, önemsenmemeniz sonucunu doğuracaktır. Sözlerin yerine artık eylemlerin geçmesi zamanı gelmiştir.
Başkaları, size, üçüncü bir kez kötü davranışta bulunursa ve yaptıklarının üzerinde düşünmesini istemeniz bir yarar getirmişse, sizin de onu eşit ölçüde kızdıracak bir davranışta bulunmanız gerekir. Bu duygularınızı denetim altında tutmadıkça kendinizi doğru ortaya koyamazsınız.
Sözgelimi, size çekip çevirmek isteyen birine öfkelenecek olursanız, ona da öfkelenme hakkı vermiş olursunuz. Kaçınılmaz sonuç bir çatışma içine girmek olacaktır. Gizliden gizliye suçluluk duyuyor ya da karşınızdaki kişiye acıyorsanız, değiştirmesini istediğiniz davranış karşısında çok direnemezsiniz. Benzer biçimde, bir dışlanma korkusu yaşıyorsanız sıkı durmakta güçlük çekersiniz. Öfke duyma, suçluluk duyma, acıma ve dışlanma korkusu duygularını denetim altında tutmak daha kolay olabilir, ancak sert davranılma ya da parasal bir kötülük görme korkularıyla benzer biçimde baş etmek öyle kolay olmayabilir. Onun için sert davranışlarda bulunacak gibi olan insanlardan uzak durmaya çalışmanız, parasal yatırımlardan uzak durabilmek içinse kendinizi parasal olarak güvence altına almanız gerekir.
OBSESİF-KOMPULSİF (mükemmelliyetçi) biriyle baş ederken kendinizi bir ‘’savaş’’a hazırlayın. Karşı koymaya başlamadan önce çok beklemeyin, yoksa size komutlar yağdırma alışkanlığı geliştirirler. Bu gibi kişileri bir ya da iki kez uyardıktan ve gösterdikleri davranışlar üzerinde yeniden size çekip çevirmeye çalışan insanlarla baş ederken gürültülü birtakım olaylar çıkabilir.
PARANOİD (şüpheci )kıskanç bir eşle baş etmenin de birtakım yöntemleri vardır. Öncelikle, durmadan soru sorup duruyor olmasına katlanmak zorunda değilsiniz.
Öyleyse, yalan söylemelerine, okuldan kaçmalarına, kavga dövüşlere katılmalarına, sigara içmelerine, olur olmaz karşı çıkmalarına izin verecek miyiz? Kuşkusuz vermeyeceğiz. Ancak her zaman, başlarına gelebilecekleri söyleyerek onları inandıramayabiliriz. O zaman, giriştikleri eylemlerin sonuçlarına katlanacaklardır.
ANTİSOSYAL KİŞİLERLE baş etmeye çalışırken öfkelenmemeye özen göstermeniz gerekir. Çünkü öfke, öfkeyi doğdurur ve onlar bize, bizim onlara davranabileceğimizden çok daha kaba davranabilirler. Onlardan ne istediğimizi bir ya da iki kez söylemeli, bu işe yaramazsa onlara karşı katı davranmalıyız. Buna ‘’KATI SEVGi’’ adı da verilir. Bu kişilerin, yaptıklarından ötürü zaman zaman kendilerinin rahatsızlık duymasına neden olmanız gerekir. Yine de değişmezlerse, ya onları olduğu gibi kabul etmeli ya da ilişkinizi koparmalısınız. İnsan ilişkisinin üç ilkesi burada da geçerlidir. Ancak hoş gördüğünüz davranışlarla karşı karşıya kalmayı sürdürsünüz. Siz, kendiniz değişmedikçe, karşınızdaki kişiyi değiştiremezsiniz. Sonuç alabilmeniz için aşırı hoşgörülü tutumunuzu bırakmanız gerekir.
İnsanların birbirlerine saygı duymaları için, birbirlerinden biraz da olsa çekinmeleri gerekir. Çocuklarımızın da bize saygı göstermeleri için, bizden çekinmeleri gerekir. Bizden, öğretmenlerinden ve toplumun yetkelerinden korkup çekinmeleri gerekir, yoksa saygı göstermezler.
Çiftlerden biri de, diğerinden çekinmezse aralarında bir sevgi bağı oluşamaz. Sevgi, saygıdan köken alır. Kendisinden çekinmediğiniz bir başkasını sevemezsiniz. İlişkide olduğunuz insandan çekinmezseniz, her ne istiyorsanız, onu yaparsınız. Düşüncesiz, davranışlarınızı engellemeye çalışmayan birini daha az düşünürsünüz. Onu bir sevgiliniz ya da bir yakınınız gibi değil, sizin bir ‘’hizmetkar’’ınız gibi algılamaya başlarsınız. Başkalarının sizi sevmelerini istiyorsanız, sizden korkmaları değil, ancak belirli bir ölçüde çekinmelerini sağlamanız gerekir.
Benzer durum çocuklar içinde geçerlidir. Çocuklarınız sizden çekinmezlerse sizin söylediklerinizi yapmazlar. Çekinirlerse, kötü davranışlar sergilememeye çalışırlar. İyi davranışlar sergilerse, siz de onlara daha sevgi dolu yaklaşır ve onları ödüllendirirsiniz. Bütün bunlar, sevginizin koşullu olduğu anlamına gelmez, ancak sergiledikleri kötü davranışları düzeltmelerini sağlamanın yollarıdır.
NARSİSİSTİK VE HİSTİONİK KİŞİLER, kendi önceliklerini hep önde tutmaya çalışırlar. İsteklerini gerçekleştirerek onlara sürekli bir ‘’iyilik’’ yapacak olursanız, artık bu iyiliğinizi uzun dönemde görmez olurlar. Bu yüzden, karşı koymayı göze almanız gerekir. Dışarıda yemek yiyecekseniz, bu kez sizin seçtiğiniz bir yere gidin. Hangi televizyon kanalının izleneceğine, bu kez siz karar verin. Böylece karşınızdaki kişiye, toplumsal etkileşimin karşılıklılığı kuralını öğretmiş olursunuz. Karşılıklılık ilkesi, bu insanlara çocukluk dönemlerinde öğretilmemiştir. Hep, ‘’Bana ver!’’ ya da ‘’Hepsi BENİM olsun!’’ demişler ve bu tutumlarına neredeyse hiçbir zaman karşı çıkılmamıştır. Geç de olsa, artık bunu öğrenmelerinin zamanı gelmiştir, çünkü vermeden alınamayacağını öğrenemezlerse, yeni girdiği ilişkilerinde başarısız olacaklarınız bilmeleri gerekir. Bir ilişki tek yönlü vermeye dayalı bir ilişki olursa, giderek çekilmez olmaya başlar ve bu ilişki, en sonunda, her iki yan için de anlamlı bir ilişki olmaktan çıkar.
Bu ‘’çocuklar’’ karşısında artık iyi bir ‘’ana-baba’’ olmalı ve nasıl ‘’büyüyeceklerini’’ öğretmelisiniz. Hangi yaşta olurlarsa olsunlar, isterlerse 50 yaşının bile üzerinde olsunlar, bu kişiler hala duygusal birer çocuklardır. Onlara, başkalarını da düşünmeleri gereken birer erişkin gibi davranmaları gerektiğini öğretirseniz, engelleme eşiği yüksek, düşünceli birer erişkin olmalarını sağlayabilirsiniz. Ancak bütün bunları yaparken suçluluk duymamanız, onlara acımaya kalkmamanız ve dışlanma korkusu yaşamamanız gerekir. Bu gibi duygular, kararlı davranmanın önündeki en büyük engellerdir. Gerçekte onlara önemli bir insan becerisini öğretmeye çalışıyorsunuz, dolayısıyla acımaya kalkmanız gerekmez.
Ayrıca, dışlanmayı siz incitici olarak algılamadıkça, incitici değildir. Onsuz yapamayacağınıza iyiden iyiye kendinizi inandırmışsanız, eliniz kolunuz bağlı kalır, dolayısıyla kötü davranılmayı hak etmiş olursunuz. Onun her istediğini yapmaya başlayınca önce dışlanmaya çalışılacaksınız. Buna katlanabilmeniz gerekir. Söylenerek, dırdırlanarak sizi denetim altına alamayacağını, sizi denetim altında tutamayacağını ona gösterin. Öte yandan, baş etmekte çok güçlük çekilen kimi zor kişilerin de psikoterapiye yönelmeleri gerekebilir.
Uzm.Dr. Sevilay ZORLU
Psikiyatrist & Psikoterapist
www.antalyaterapipsikiyatri.com
www.antalyacinselterapi.com
Şirinyalı Mh. İsmet Gökşen Cad.
1528 S. Şahbaz Apt. K:2 D:5
Tel: 0 (242) 316 98 99