Bugünü eleştirirken seçenek olarak eskiyi sunmak tam bir Doğu garebetidir.
İlle de eski…
Bu kafanın muhalefet anlayışı bu… Mevcut yapıya karşı geçmişin bayraktarlığını yapmak…
Batı’da da mevcut yapı kıyasıya eleştirilir.
Bir elin işaret parmağı bugünü işaret eder. Öteki elin işaret parmağı ise geleceği gösterir. Bu hareketin politik beden dilindeki anlamı ‘bugünden daha iyi bir yarın’ sözüdür.
Yahu kardeşim, senin gibi bir kalem aslında biraz objektif olsa, biraz kafa patlatsa mevcut siyasi iktidarı paçavraya çevirecek onlarca hata, aksaklık, çarpıklık bulur.
Ama sen işin kolayındasın.
Hadi iş bu kadarla kalsa tolere edilebilecek bir nostalji diyelim ve geçelim… Çok da sıkılırsak dikkate almayalım, okumayalım, dinlemeyelim…
Ama, bugüne vurmak adına, geçmişi akça pakça bir miras olarak anlatırsan iş değişir.
Emin misin diye sorarlar adama.
Neden Emin?
Çünkü Emin 12 Eylül’de Mamak Esir Kampı’na getirilmişti. Ardından o zaman çalıştığı Milliyet gazetesine, o esir kampı için ‘kardeşlik, barış, huzur’ yuvası diye bir güzelleme döşenmişti. O esir kampını aklamış, paklamıştı tıpkı senin yaptığın gibi.
Esir kampının bekçileri esirlerin beslenmesine bile ihtimam gösteriyordu Emin’e göre. Anlaşılan yenilen dayakları da menüden sayıyordu.
Antalya’ya gelmişsin Bekir Coşkun.
"Her şey yolundaydı. Sağ sol, çeşitli görüşler, kavga kıyamet, siyasi çekişmeler vardı. Ama sağcı da solcusu da bayrağı seviyordu. Birbirimizi döverdik ama o bayrağı gördüğüm zaman o ağlardı, ben de ağlardım.”
Demişsin, Bekir Coşkun? Emin misin?
Durduğun sosyal politik noktadan bakınca geçmişte olan bitenler böyle mi görünüyor?
Her şey yolunda idi demek?
Hafızan artık seni terk etmeye başlamadı ise çok açık bir çarpıtma yapıyorsun.
16 Mart Beyazıt katliamı senin durduğun köşeden ‘birbirimizi dövmek’ olarak mı görünüyor? 7 gencecik TİP’linin boğazlanmasını nereye koyuyorsun bu geçmiş güzellemende?
Kahramanmaraş’ta doğranan yüzlerce can sence birbirlerini döverken mi kim vurduya gitti Bekir Coşkun?
Bedreddin Cömert, Bedri Karafakioğlu, Ümit Kaftancıoğlu, Kemal Türkler, Abdi İpekçi, 1 Mayıs 1977 kurbanları, Çorum ve Malatya’da katledilen canlar…
Yazık!
Kontrgerilla cinayetlerini ve provokasyonlarını ‘birbirimizi döverdik’ diye anlatmak da sana düştü demek…
Türkiye’nin Kontrgerillasına karşı kavganın yiğit savcısı Doğan Öz’ün kemikleri sızlamıştır Bekir, hani darbeyi adım adım tezgahlayan kontrgerillanın üstüne korkmadan giden ve bunun için katledilen cesur savcı Doğan Öz…
Birbirimizi döverdik, ha?
Sana bu faşist katliamları dövüş olarak gösteren gözlüğü merak ettim ben şimdi…
Uğur Mumcu da Ergenekon ile birbirlerini döverken mi gitti bu mantığa göre?
Bir de başına çok kötü bir şey gelmesinden korkuyormuşsun…
Korkma Bekir Coşkun.
İnsanların bir sabah vakti arabalarına yerleştirilen bomba ile paramparça edildikleri, kuytu köşelerde enselerinden kurşunlanıp meydanda öylece bırakıldıkları, güpe gündüz kaçırılıp ormanlarda, işkenceden mosmor bir ceset halinde bırakıldıkları dönemler geçti.
Yapan çakallar da, onları o işlere pışpışlayanlar da hesap veriyor şimdi.