“Bir hatadan 400 kişinin haberi olabilir”, derdik bundan yıllar önce.
Bu cümleyi duyan bir çalışan ise, hata yaptığında, yüzlerce müşterinin ortasında eleştiri recmine tabi tutulacakmış gibi bir duyguya kapılırdı.
O günler nimetmiş meğer…
Bugün, müşteri, bir ürün ya da hizmetinizden mutlu olmadığında, bunu bir saat içinde bir milyon insana duyurabilir, ki bu benim en iyimser tahminim.
Eğer bir de iş global dedikoduya dönerse, siz, yani sizin markanız, internette milyonlarca sanal piranhanın çekiştirmeleri arasında paramparça olabilirsiniz.
Çünkü orada, internette, paralel bir küresel yaşam oluştu artık. O yaşamın, en belirgin özelliği, sınır, kişisel yaşam, mahremiyet, gizlilik, hatır, gönül olmaması.
O paralel evrenin en güçlü silahı ise, gerçek hayata saldığı milyonlarca ‘dijital ispiyoncu’…
Bugün elinde internet bağlantılı ve kameralı bir cep telefonu olan herhangi birisi bir markayı yerle bir edebilir.
Marka bir yana, bir cep telefonu ile dijital evrene fırlatılan bir tek fotoğraflı tweet, Mağrip’ten Maşrık’a ortalığı ateşe veren bir yangının ilk kıvılcımı olmadı mı?
Tunus’un bir kasabasında, elinden tezgahı alınan bir genç seyyar satıcının kendisini yakarken çekilmiş bir tek kare fotoğrafı, milyonlarca tweet ile dijital evrenin ateşini körüklemedi mi?
Artık durum budur bayanlar ve baylar…
Kişisel sır yok.
Şirket sırrı yok.
Devlet sırrı? E en çok öfkeyi de bu topluyor zaten.
Siz…
Şirketiniz…
Devletiniz…
Dünyanın hakkınızda merak ettiği, bilmesi gerekenleri bu yüzyılın şeffaflık perdesine yalansız, dolansız yansıtmazsanız, Dünya o zaman hakkınızdaki duygularının biçimlendirdiği bir algıyı konduruyor oraya…
O vakit,geçmiş olsun…
Önceleri tek yapmanız gereken sizinle ilgili ‘sır’ları afişe etmek ve rahatlamaktı.
Şimdi iki kat enerji harcamak zorundasınız; önce hakkınızdaki yanlış algıyı temizlemek, sonra doğru bilgiyi ekranlara yansıtmak…
İşiniz zor. İlk izlenim kolay silinmez.
Şimdi bu giriş bölümü ile yetinelim ve gelecek yazılarda internet, kurumsal itibar, sosyal sorumluluk, şeffaflık gibi alanlarda dilimizin döndüğü kadarıyla birkaç kelam edelim.
Son söz: Bu yüzyılda sır yok. Sosyal medyanın her platformunda kendisi ile ilgili herşeyi afişe eden ve bundan keyif alan kitlelere ‘sır’ kavramı ile gitmeyin. Sosyal lince kapı aralamış olursunuz.