Denizin üstünü dolduralım

Türkiye çok olağanüstü günlerden geçiyor. Ülkede ortalık toz duman. Özellikle dün yaşananlardan sonra başka şeyler yazıp çizmek zor geliyor ama ne yaparsınız ki biz yerel bir yayın organıyız. Genel konuları anlı şanlı yazarlarımıza bırakıp Antalyamıza dönelim.

Dün Denizcilik ve Kabotaj Bayramı kentimizde yine buruk şekilde kutlandı. Burukluğun nedeni hep aynı. Üç bir yanı denizlerle çevrili güzel ülkemiz elindeki bu olanağı kullanmıyor, kullanamıyor.

Gerçekten de öyle, denizimizi ne ticari ne de hobi anlamında kullanamıyor, kullanmıyoruz. Yaptığımız en iyi şey sahilleri boydan boya betonla doldurup boş denize nazır evler, oteller yapmak, hadi bilemedin havluyu kuma serip salıyoruz bedenimizi Akdeniz’in serin sularına.

Antalya’da ne zaman denizi seyre koyulsam, içimi bir hüzün kaplar, koskoca Antalya Körfezi’ni bomboş görünce.

Ama yine de umutluyuz. Bu konuda çalışanlar, çaba sarfedenler var. Denize ilgi duyan insanlarımız az değil. En azından bizim çocuklarımız deniz ve denizcilik konusunda bizden çok daha şanslılar.

Biz çocukken, yelken konusunda bir eğitim almak hayal bile edilemeyecek kadar uzaktı. Oysa şimdi çocuklarımızı yelken kulübü ve belediye ortaklığıyla açılan ve fiyatı da makul tutulan yelken kursuna gönderebiliyoruz.

Sözünü ettiğim kursa Antalyalıların gösterdiği ilgiyi görünce bu konudaki umudu korumamak da mümkün değil.

Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin deniz taksi konusundaki girişimi de umut verici gelişmelerden birisi.

Denizimizi kullanacağız. Belki yavaş yavaş olacak belki ama bu denizi kullanacağız, kullanmak zorunda kalacağız.

Başka yolu yok.

Tabi bir şeyi unutmadan.

Kullanırken, korumayı ihmal etmeden.

Antalya Körfezi’ne baktığımız zaman, yatların, kotraların, yelkenlilerin, kayıkların, feribotların, deniz taksilerin, kruvaziyerlerin, kuru yük gemilerinin, tankerlerin ne bileyim aklımıza gelebilecek deniz taşıtlarının fink attığı bir deniz görmek umuduyla.