Bu işin peşini bırakmayalım

Bu sevda neredeyse Cumhuriyet tarihimizle aynı yaşta. Antalyalıların tren sevdasından bahsediyorum. Planlara alınmış ve hatta yasa da çıkmışken Demokrat Parti iktidarının demir ağlardan vazgeçip tüm ağırlığı karayoluna vermesiyle bizden çok uzaklaşan bir sevda.

Aşağıdaki haberde hızlı trenin Antalya’ya gelişinin yavaş olacağı vurgusu yapılıyor. Düzenlenen panelin ayrıntılarını haberden okuyacaksınız. Kısacası Antalya hızlı tren projesinin kaderinin Konya hızlı treninin tamamlanmasıyla belirleneceği vurgulanıyor. Bu da ne zaman 2009. Yani bir yıldan az zaman var.

Antalya bu bir yılı çok iyi değerlendirmeli. Ankara üzerindeki hızlı tren baskısını hiçbir zaman azaltmamalı. Bu konuda Antalya’nın iki önemli şansı var. Birisi Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, diğeri ve asıl önemlisi Antalya Milletvekili Sadık Badak. Badak’ın bu yola baş koyduğunu en iyi bilenlerdenim.

Sadık Badak’ın yıllardır hayalini kurduğu ve bulunduğu görevlerde iken sık sık yapılması gerektiğini açıkladığı iki şeyden birisidir Antalya’nın demiryolu ağına bağlanması. Bu nedenle Antalya’ya tren getirilmesi konusunun yılmaz bir savunucusu var Ankara’da. Ancak bizim de kendisini yalnız bırakmamamız gerekiyor.

Bundan 3-5 yıl öncesine kadar Antalya’ya tren getirilmesinin verimli bir yatırım olmayacağı söylenirken bugün çok daha ileri bir noktadayız. Antalya’ya hızlı tren getirilmesiyle ilgili etütler yapılıyor. Aslında trene şimdiye kadar hiç olmadığı kadar yakınız.

Aman diyorum bu fırsatı kaçırmayalım. 

Uzmanların belirttiği gibi Konya hızlı treni bizim için dönüm noktası.

Devletin ayıbı

Geçen hafta kızımızın aşısı için yine 8 No’lu Sağlık Ocağı’na gittik. Bu sağlık ocağından daha önce bahsetmiştim. Gittikçe de tekrar yazacağımı belirtmiştim. Sözünü ettiğim sağlık kurumu, fiziki şartları nedeniyle tam bir yüz karası. Devletimizin büyük bir ayıbı.

Bahsettiğim fiziki şartları tekrar edeyim: Bir apartmanın giriş katı dairesi bahçeden giriş verilerek sağlık ocağına dönüştürülmüş. Bahsettiğim küçük bir giriş katı dairesi. Üç adet doktor odası, bir adet aşı odası ve bir adet hem ilaç deposu hem emzirme odası olarak kullanılan odası bulunuyor. Hani böyle arka arkaya sayarken bunların öyle büyük odalar olduğu sanılmasın. Bunların tamamı aşağı yukarı 100-110 metrekarelik bir dairenin içinde. Üç doktor odasının açıldığı eni 1.5 metrelik koridor da hastaların bekleme salonu.

Daha önce yaz şartlarında görmüş ve yazı konusu yapmıştım. Haa sıcakken hastalar dışarıda bekliyor ve durum işi kötü idare ediliyordu. Şimdi kış şartlarında yaşananları görünce durumun ne kadar vahim olduğunu bir kez daha anladım.

Annelerinin kucağında aşı olacak bebekler ve diğer doktorların hastaları bu daracık koridora doluştuk bekliyoruz. Sağdaki adam öksürüyor ikide bir. Etrafa, bebeklere mikrop saçıyor diye sinir oluyorum ama yapacak bir şey yok. Adamcağız hasta, o yüzden burada zaten. Sorun bulunduğumuz ortamda. Baktım hemşireler maske takmışlar. Bebeğimizin aşısı yapıldı, doktor “Hemen çıkın dışarı, burası hiç sağlıklı değil” dedi. Demesine gerek yoktu her şey meydanda zaten.

Daha önce de yazmıştım. Muratpaşa Belediyesi yasak savma babından bir arsa göstermiş ama arsanın mirasçı sayısı belirsiz. Sahiplerinin birçoğunun adı bile bilinmiyor.

Bence buranın sorununu çözse çözse sevgili Valimiz Alaaddin Yüksel çözer. Arsayı da verecek, binayı da yapacak hayırseverleri bulur.

Bu kadar olumsuz şartlara rağmen özveri ile görev yapan doktor, hemşire ve memurları ise kutluyorum, sabırları ve tüm bu kötü şartlara rağmen hastalara sıcak yaklaşımı sürdürebildikleri için.

Önemli not: Devlet artık karma aşıyı karşılamaya başlamış. Aşılar alınmış sağlık ocaklarına ulaşmış. Bu kadar olumsuzluğun üstüne güzel bir haberdi.